• yaşamın getirdiği hayal kırıklığı ve toplum baskısı sonucu yabancılasan bireyi ve yalnizligini anlatan son derece dingin,rahatlatıcı ve huzunlu şarkı.
  • her dinlediğimde istisnasız ilk dinlediğim yere, yüzüncü yıl, beş katlılardaki öğrenci evine götürüyor beni. acayip bir özlem ve hüzün bana hissettirdiği. belli bir nesneye, eski sevgiliye ya da zamana değil, henüz hiçbirşeyin yaşanmadığı başlangıça duyulan özlem.
  • said the straight man to the late man
    where have you been
    i've been here and i've been there
    and i've been in between.

    i talk to the wind
    my words are all carried away
    i talk to the wind
    the wind does not hear
    the wind cannot hear.

    i'm on the outside looking inside
    what do i see
    much confusion, disillusion
    all around me.

    you don't possess me
    don't impress me
    just upset my mind
    can't instruct me or conduct me
    just use up my time

    i talk to the wind
    my words are all carried away
    i talk to the wind
    the wind does not hear
    the wind cannot hear.
  • duyduğum en garip duygusallığa, en garip atmosfere sahip şarkılardan biri. çözemedim, isim koyamadım yaşattığı hissiyata.
  • 21st century schizoid man'in kaosundan, kakafonisinden sonra huzur dolduran ama nakaratıyla kalp desen sarkı..
  • rüzgarla konuşuyorum
    sözcükler sürüklenip gidiyor
    rüzgarla konuşuyorum
    ama rüzgar duymuyor beni
    rüzgar duyamazdı ki

    içeriye dışarıdan bakıyorum
    ne göreyim?
    hayli kargaşa, hayal kırıklığı
    dört bir yanımda

    bana sahip değilsiniz
    gelmeyin üstüme
    sadece.. kafam karışıyor
    bana emir veremez, idare edemezsiniz
    sadece zamanımı tüketiyorsunuz

    rüzgarla konuşuyorum
    sözcükler sürüklenip gidiyor
    rüzgarla konuşuyorum
    ama rüzgar duymuyor beni
    rüzgar duyamazdı ki

    elimden geldiğince, benim açımdan anlamları öz dilimde kelimeler topluluklarının. siz ne hissediyorsanız dinlerken, o aslında anlamı. onu da herhangi bir dile çevirmek, king crimson olunca imkansız..
  • 27 yaşın gizemine inanan biriyim. bana beklediğimi vermişti. o güne dek insanı psychedelic düşlere sürükleyen minik kağıt parçasını hiç denememiş ama hep merak etmiş biriydim. "aramana gerek yok, zamanı gelince o seni bulur" demişti biri. ve günü geldi, 27 yaşıma girdiğim günden bir önceki gün. ertesi gün ormana gittim ve düşler dünyasına bıraktım kendimi. işte orada, o an aklıma king crimson 'ın "i talk to the wind" şarkısı geldi ve rüzgârla konuştum. ormanda yankılanıyordu sesi. çooook uzaklardan sesi duyuluyordu. önce minik yapraklar hareket etti, sonra dallar, gövdeler ve kökler. yukarıda birbirine çarpan ağaç dallarının ürkütücü sesi, aşağıda hareket eden köklerin gizemli sesi. orman adeta nefes alıp veriyordu, kalbi atıyordu. yaşayan devasa bir canlının kucağında ayakkabılarımı çıkarmış, kendimi yaprakların üstüne bırakmış rüzgâra hoş geldin diyordum.

    progressive rock müziğin en iyilerinden king crimson'ın en iyi psychedelic rock gruplarından daha iyi yaptığı psychedelic şarkı. ingiliz psychedelic'inin amerikan psychedelic'inden daha iyi olduğunu kanıtlayan (bence) bir masterpiece.
  • vantilatör esintisi eşliğinde dinlendiği takdirde tadı artan enfes king crimson şarkısı. bir çılgınlık edip boğaz esintisi eşliğinde de dinlenebilir ki bünye nirvana'ya ulaşsın.
  • rüzgarla konuşan king crimson ın şarkısı. in the court of the crimson king albümünden bir eser.
hesabın var mı? giriş yap