• hazreti davud'un oğludur. insanüstü ve metafizik özelliklerle kuşatılmış bir peygamberdir.

    kur'an'ın naklettiği bilgiler ışığında, peygamberlik nişanı olan mucizelerden ona düşen, hayvanların lisanını anlayabilmesi, aylar süren mesafelere, rüzgarın emrine amade olması neticesinde, çok kısa zamanda ulaşabilmesi ve bilumum cinnî varlığın ona itaat etmiş olmasıdır ki bu cinnî varlıkların denizin dibinden inci çıkardıkları ve süleyman mabedi'nin yapımında bulundukları nakledilir.

    süleyman peygamber'in vefatı da sıradışı olmuştur. mabedin yapımı esnasında, elindeki asasına dayanmış vaziyette çalışanları izlemektedir. o sırada emr-i hak vaki olur, ayakta asasına dayanmış vaziyette ruhunu allah'a teslim eder. cinler olayı çakozlayamaz ve zaten gönülsüz çalıştıkları işlerine devam ederler. mabed bitene kadar, kimse peygamber'in öldüğünü anlayamaz. derken mabed biter, asaya dadanan bir kurt asayı çürütür ve peygamberin naaşı öylece yere düşer. kur'an bunun üzerine, "işte bu, cinlerin gaybı bilemeyeceklerinin delilidir. aksi olsaydı, yanıbaşlarındaki peygamberin naaşını farkederlerdi" minvalinde, olayın sadedine gelip, gayb ticareti yapanları madara eder.

    velhasıl, sırlarla ve gizemlerle dolu bir peygamberdir hz. süleyman.
  • bilindiği gibi kuran'da peygamber ya da haşmetli diye bahsedilen kişilerin bir kısmı yahudi geleneğinde kral olarak bilinir. bu isimlerden en önemlisi de, bana kalırsa süleyman'dır. bilhassa neml suresi'nde karşımıza çıkan süleyman peygamber'in (kral) hayvanlarla arasının iyi olduğu söylenir. buna bağlı olarak diyebiliriz ki, kuran'ın süleyman'a ilişkin söylemi üç aşağı beş yukarı yahudi geleneğine uyar.

    ziyadesiyle ham olan düşüncemi açıklamam gerekirse, büyük ihtimalle belli bir dönemde yeryüzünde güçlü bir devletin başında olan <öncesiyle ve sonrasıyla> süleyman ve hanedanı ya çağdaşları ya da sonradan yaşayanlar tarafından kutsallaştırılmış olmalıdır <benzer iddiayı yunan mitlerindeki tanrılar için dile getiren de olmuştur, örneğin atlantis the antediluvian world adlı eserinde ignatius loyola donnelly! yazara göre zeus, apollon, hades vb. tanrılar karanlık çağda yaşamış krallardır, sonradan yaşayanlar onların dönemini ve onları mitleştirerek kutsallaştırmıştır. daha eskilere giden yahudi geleneğinde kral olarak anlatılan isimlerin, islam'da peygamber olarak sunulması da benzer bir anomali olarak yorumlanabilir.> hal böyle olunca, zamanında yeryüzünde önemli bir bölgeye hükmeden kral süleyman'ın malı ve haşmeti, aynı zamanda hayvanlara da <hatta kuran'a göre cinlere de! neml suresi 17: "cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları, süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardı."> hükmettiği yolunda bir mit yaratmış olabilir.

    bu konudaki görüşüm "ham", çok araştırmış değilim, yeterli doneye ulaşınca tekrar konuyu tartışırız. şimdilik j. knappert'in eserinden ("islamic legends: histories of the heroes, saints, and prophets of islam, vol. 1, brill archive, 1985, s.156-157") kral ya da peygamber olan süleyman'ın karıncalarla olan temasına ilişkin anlatılagelen islamî bir hikâyeyi çevirerek paylaşayım. önce hikâyeye hazırlık bakımından neml suresi 18-19'a bakalım: "18 karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: 'ey karıncalar! yuvalarınıza girin ki, süeyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesin.' 19 bunun üzerine süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: 'rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkân ver. ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok."

    şimdi de hikâyeye bakalım:

    bir gün, kral süleyman geniş ülkesini boydan boya gezerken, yalçın kayalıklarla dolu dar bir geçitten geniş bir düzlüğe yani karıncalar vadisine indi. vadi büyüklüğü ve şekli değişen, tepeleme karınca vadileriyle doluydu, her bir yuva birbirine düz yollarla bağlıydı, her renkten ve boyuttan karınca bu yollarda gidip geliyor, aceleyle birçok işi görüyordu. kral süleyman bu meşgul karıncalara basmamaya özen gösterip, bu karınca kentinin tam ortasında bulunan, hepsinden daha büyük ve yüksek olan yuvaya doğru yöneldi. kendisine kral süleyman'ın kente geldiği haberi verilen karıncaların kralı yuvasından çıktı. kral süleyman kral karıncayı elini şefkatle sıkıp kucaklayarak şöyle dedi:

    "ey karıncaların kralı, ben tanrı'nın peygamberiyim, o bana, meleği beni çağırana dek yeryüzüne hükmetme yetkisini verdi. hükmünü uyguladığım sürece herkes güvende olacak, hiçbir masum canlı benim ya da beraberimdekilerden herhangi biri tarafından zorlanmayacak ve zarar görmeyecek. bütün karıncalar benim korumam altında. tahtın var mı ey karıncaların kralı?"

    bu soruya kral-karınca şöyle cevap verdi:

    "benim tahtım şu anda senin elinde ey yeryüzünün kralı."

    karıncanın cevabı hoşuna giden kral süleyman bir soru daha sordu:

    "buyruğunda ne kadar asker var?"

    kral-karınca zaman istedi bu soruyu cevaplamak için, hemen karargâhına döndü ve askerlerine, yeryüzünün yöneticisi olan kral süleyman'a görünmelerini buyurdu. bir anda tüm vadi siyaha büründü, her yer askerî intizama uygun karıncalarla doldu, her biri kendi renginde. hepsi akşam vaktine kadar kral süleyman'ın önünden askerî bir intizamla geçti, bu geçiş henüz tamamlanmamıştı ki, kral süleyman bu kadarını yeterli gördü ve kral-karıncanın ordusunun kendisininkinden daha kalabalık olduğunu söyledi. kral-karınca, "pek saygıdeğer efendim, henüz ordumun yarısını bile görmediniz" dedi ve ekledi "izin verin, size günün hatrına, kraliyet yemeğine lâyık bir hediye sunayım."

    kral-karınca, kral süleyman'a bir çekirgenin arka bacağını hediye diye sundu ve şöyle dedi:

    "ne zengin bir yemek, haşmetinize yeteri kadar lâyık, en iyisi!"

    kral süleyman kral-karınca'yla vedalaştı ve akşam yemeği için teşekkür etti, artık öğrenmişti ki, yeryüzündeki en kalabalık orduya hükmeden kral akşam yemeği için çekirge bacağıyla yetiniyordu.

    addendum@: bahsedilen mantığa göre karıncalar da yine adı bilinmeyen bir ulusun, kral süleyman'a destek olan askerleri sayılabilir. belki karalıkları ve rengarenklikleri, afrika tarafından bir kabile olduklarını bile düşündürebilir, ha ne dersin? kral / peygamber süleyman'ın müttefik olarak kabul ettiği bu ulus kendisine / hanedanına teslim olmuş olabilir.
  • tanrıdan iyiyi ve kötüyü ayırdedebilme yetisi ihsan etmesini dilemiş ve dileği yerine getirilmiş peygamber.
    (bkz: ne istediğini bilmek)
  • hz davudun oglu.
    tahta çıkarken yüce allah ona:
    - "arzu ettiğin herşeyi sana vereceğim" buyurmuştu. hz süleyman'da
    - ya rabbi şüphesiz sen bağışta bulunanların en hayırlısısın. öyleyse bana hiç kimsenin ulaşamayacağı bir saltanat bağışla. bunun üzerine; yüce allah rüzgarları, cinleri ve hayvanları onun emrine verdi. kuşların dilini ögretti.
  • hz. süleyman, cinler ve bütün mahlukat üzerindeki tasarrufunu ilahi âsâ ile yapıyordu. her ne kadar bu âsâ zahir planda bildiğimiz bir ağaç parçasından ibaret olsa da ona asıl gücü yükleyen ve şarj eden insanın kendi iç alemindeki âsâdır.

    insandaki omurga spritüel boyutu itibariyle bir çok harikuladeliklerin kaynağıdır. her bir omurda bir tür enerjetik kilit vardır ki, sebebi kötü ahlak sonucu burada biriken karanlık/zulmani tortulardır. ahlaki dönüşümle veya bazı özel usullerle omurga yolu temizlenirse, omurga dibinde uyuyan spritüel yılan uyanır ve baştaki bıngıldak kemiğine kadar yükselir ki buna "aydınlanma" denilir.

    piramitlerin basamaklı yapısı veya üçgen yapılar omurganın sembolleridir. piramitin üstündeki göz ise alındaki üçünce göze işaret eder. yılanın yükselmesi ile bu üçüncü göz aktive olur ve sahibine çok üst yetenekler sunar. o kimse adeta tanrılaşır, kendini öyle hisseder. buraya kadar anlatılanlar dark side/karanlık yolun usulleri idi.

    aydınlık/nurani yolda ise bıngıldak kemiğinden giren nur omurga boyunca aşağı iner. bu iniş yılana rağmen ve onu ezerek ve sindirerek gerçekleşir. omurga boyunca sakin olan bu nur sütunu ilahi âsâdır ve sahibine kerametler, mucizeler ve olağanüstü yetenekler sağlar. dış plandaki ağaç değnek bunun yansımasıdır.

    yılan, nurun temasıyla mesh olur ve dönüşür. mesela hz. süleyman'ın yılanı bir kurtçuğa dönüşmüştür. ancak bu kurtçuk, hz. süleyman'nın ölümü üzerine nur sütununu kemirerek tasarrufu ortadan kaldırmıştır.

    "ne zaman ki süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. yalnız bir kurtçuk yere dayandığı asâsını yiyordu."(sebe 14)

    (bkz: mustafa kemal ve aydınlanma/#39005325)
  • ahlaklı kadın bir erkeğin başındaki taçtır. bunun değerini bilmeyen erkek de ahmaktır.
    hz süleyman
  • kutsal metinlerdeki anlatımı baz aldığımızda süleyman'ın tarihe en azından bir sargon, hammurabi, nebukadnezar kadar damga vurmuş olmasını bekliyor insan. zira kendisi bir kral ve görece çok yakın bir döneme ait bir figür olduğu için durumu nuh, ibrahim, musa gibi kutsal kişiliklerden baya farklı. bir yanda mezopotamya diğer yanda mısır'ın tam ortasında yer alan güçlü bir krallığın hükümdarı olarak çevredeki medeniyetlerle hiçbir ilişkiye girmemiş, hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuş olamaz herhalde. dahası aynı kaynaklara göre öyle basit bir yerel krallığın değil dünyanın hakimi olduğu ve devasa ordularla oradan oraya seferler düzenlediği iddia ediliyor. taa yemen'e bile hakimiyetini kabul ettirdiğine göre sadece yakın bölgeler değil anadolu ve iran da haydi haydi bu hükümdardan haberdar olsa gerek. lakin bu coğrafyalarda bulunan ne çağdaşı medeniyetlerde ne de ardılları arasında süleyman'dan ve büyük israil krallığından bahseden birileri var.

    saba melikesi mevzusu da oldukça muallak bir durum. bu dönemde arap yarımadasında kraliçeler tarafından yönetilen şehir devletleri varsa da bunların tamamı kuzey arabistan'da. güney tarafıyla ilgili bir bilgi bulunmuyor. zaten bu melikenin yemen'de mi yoksa etiyopya'da mı yaşadığı da ayrı bir soru işareti. muhtemelen gene farklı coğrafyalar ve periyotlarda yaşamış farklı karakterlerin hikayeleri zamanla bir şekilde iç içe geçirilmiş.

    süleyman'ın hüküm sürdüğü tahmin edilen mö 900'lerde kudüs'ün en fazla birkaç yüz nüfuslu bir köy olduğu tahmin ediliyor. öyle büyük bir imparatorluğun başkenti olmaktan çok uzak konumda. bu tarihsel kaynak eksikliklerini bronz çağının çöküşüne neden olan ve karanlık çağ olarak adlandırılan döneme denk gelmesiyle açıklamaya çalışan teologlar var ancak bu yıllara geldiğimizde bahsi geçen karanlık çağın etkileri çoktan sona ermişti. kaldı ki öyle akdeniz kıyılarından fırat'a kadar hakimiyet kurmuş büyük israil krallığı da hiçbir zaman var olmamıştır. israil en güçlü zamanında bile dönemin süper güçleriyle karşılaştırıldığında ortalama bir kent devletinden hallicedir.

    tam olarak aynı dönemlerde mısır'ın içe kapanma politikasını sonlandırıp kenan'a çeşitli askeri seferler düzenleyen ve suriye'ye kadar açılan firavun i. şeşonk'a denk geliyoruz mesela. bu firavun tevrat'a göre kudüs'e girip şehri yıkıp yağmalamıştır fakat antik mısır kayıtlarına göre bu seferlerde ele geçirilen yerler arasında megido gibi oldukça ufak antik yahudi kentleri bile sayılırken kudüs'ten hiç bahsedilmemektedir. bu da kudüs'ün o dönemde siyasi ve askeri açıdan önemsiz bir yerleşim yeri olduğu teorisini destekler görünüyor. mısır kayıtları da dönemdaşları gibi şeşonk'un süleyman'la herhangi bir karşılaşmasından hatta süleyman'dan hiç bahsetmez.

    tıpkı zülkarneyn gibi süleyman da tarihsel olarak büyük bir muamma. varlığıyla ilgili eldeki tek dayanak yüzyıllar sonra yazılmış tevrat metinleri. kısacası tevrat'ta bahsi geçmese belki de süleyman'ın varlığından haberimiz bile olmayacakmış. tarihsel perspektiften bakınca genel kanı hemen tüm kutsal metinlerdeki figürler gibi gerçekten bu isimde birinin yaşamış olabileceği ancak kendisine mal edilen hikayelerin aslında gerçek olmadığı ve alakasız karakterlerle çok sonradan birbirlerine eklendiğidir.
  • manly p. hall'un şu ünlü ezoterik bilgi külliyatında bahsedildiği üzere; isminin esas yazımı solomon olan bu yüce zattın isminde bir takım anlamlar gizlidir. mesela; sol kelimesi güneşi simgelerken, om kelimesi sevgi'ye ve on kelimesi de sonsuz'a tekabül eder ve böylece sonsuz sevgi güneşi anlamı doğar.
  • kuran'ın, "ne güzel kul" dediği bir kuldur.

    "davûd'a süleyman'ı armağan ettik. ne güzel kul! hep allah'a sığınır, yakarırdı." sad suresi, 30

    şöyle güzel duaları geçer kuran'da:

    "rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkan ver. ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok." neml suresi, 19

    "rabbimin lütfundandır bu. şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. kim de nankörlük ederse bilsin ki, rabbim ganî'dir, cömerttir." neml suresi, 40

    bozulmuş kitaplarda onun hakkında geçen şeyler uydurmadan ibarettir. böyle güzel bir kul elbette kuran'a aykırı davranamaz, kötülerden olamaz. kuran, süleyman peygamberin de davud peygamberin de çok güzel insanlar olduklarından söz eder.

    süleyman hakkında atılan iftiralar hakında kuran'ın verdiği bir diğer örnek:

    "süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. halbuki süleyman küfre sapmamıştı..." bakara suresi, 102

    süleyman ve davud peygamberlerin şu duası ile bitirelim:

    "bizi, mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan allah'a hamd olsun." neml suresi, 15
  • şu an israil topraklarında bulunan müslümanların ilk kabesi sayılan mescid i aksa'yı yaptıran peygamber.
    davud peygamber'in oğluydu. ne kadar yaşadığı bilinmiyor ama 40 yıl gibi bir süre hükümdarlık yaptığı tahmin ediliyor. vefatından sonra devleti israiloğulları ve yahuda şeklinde ikiye bölünmüş.
hesabın var mı? giriş yap