• bugüne kadar herhangi bir parti hakkında benden hiç duymadığınız bir şey söyleyeceğim şimdi sevgili okurlar. özellikle de yaşı genç olan ve önümüzdeki seçimde oy kullanacak arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. doksanların sonunda yaşanan o korkunç hizbullah terörü dönemlerini hatırlamıyor veya bilmiyor olabilirsiniz ancak emin olun ki kan donduran berbat bir dönemdi. işid'in yarattığı vahşet dalgasının ülkemizin içinde ve sürekli artarak yayıldığını düşünün. öyle bir korku sarmıştı herkesi.

    2012 yılında ise bu parti kuruldu ve kürt vatandaşların islamcı olanlarını hedefleyerek çok cılız bir yer edindi siyasi ortamda. o günden beri de aklınıza gelebilecek ne kadar gerici fikir varsa hem sahiplendiler hem de yaydılar.

    akp'yi eleştiriyoruz kurulduğundan beri ancak bunlar çok başka insanlar. tayyip erdoğan muhafazakar ve pragmatiktir, içinde olduğu şartları değerlendirebilecek kadar da zeki bir politikacıdır. olmayacak şeyi kırılana kadar zorlamaz. o nedenle akp seçmeni ile birbirimizi yesek de aynı topraklarda yaşamak mümkündür. mahallendeki bakkaldır, iş yerindeki muhasebecidir, halı saha arkadaşındır. kızarsın sayarsın söversin ama sonunda bu memleketin bir parçasıdırlar. her zaman olmasa da makul bir zeminde birleşmek mümkündür. askerde mesela aynı koğuşta akp'li, mhp'li, chp'li birbiri ile şakalaşır, takılır sorun çıkmaz.

    ama işte hüdapar zihniyeti öyle değildir. bir kere meclise girerlerse isteyecekleri şeyler senin benim hatta akp'lilerin bile hayat tarzını kökünden etkiler. bu konunun şakası olmaz, laubalilik kaldırmaz. o yüzden açıkça şimdiden söylemek istiyorum ki hüdapar'ın karşısında konumlanmayan kimse ile aynı masaya oturmam, selamını almam, memleketimin geleceği hakkında tartışmam.

    çizgiyi burada çekemeyip, ben 2. turda kılıçdaroğlu'na oy vereceğime boş oy atarım diyenler varsa onlar da buna dahildir. altına girdiğiniz vebal az buz değil. hüdapar'ın karşısında tayyip erdoğan'a oy vermem gerekse, 20 yıl bas bas bağırarak muhalefet yaptığım halde, bir saniye düşünmeden oyumu basarım reise.

    lütfen bu durumu ciddiye alın.
  • bakıyorum da milliyetçilerin yeni gözdesi olmuş. bunlar 90'lı yıllarda diyarbakır'da etek giyip bacakları göründüğü için kızlara kezzab atan hizbullah örgütü. kimi desteklediğinize dikkat edin.
  • """... hayvan almak için köye gi­rer girmez, daha ne olduğunu anlamadan üstüme atlayıp beni dövmeye başladılar. gözlerim kapatıldı... yeraltına, her tarafı toprak olan sığınağa indirildim. 30 kadar insan vardı bu sığı­nakta... hepimiz zincire vurul­muştuk. altı aydan bu yana sı­ğınakta zinciri vurulmuş bekle­yen insanlarla konuştum. tuva­let ihtiyacımızı da, zincire vurul­duğumuz yerlerde karşılıyor­duk...

    ... her tarafa pislik içindey­di... fareler nemli elbiselerimiz­le bedenimizin çeşitli yerlerini kemiriyordu. üç ay boyunca günde bir kez verilen yarım so­mun ekmekle yaşayabiliyorduk. sorgulan ahret sorusu gibiydi.

    sorduklarını bir türlü anlamıyordum. eziyet ve işkenceye dayanamayıp ölenleri olduğu yerde öylece bırakıyorlardı!.. sonunda jandarma gelip bizi kurtardı!.."

    diyarbakır dgm başsavcılı­ğı kayıtlarındaki bu ifadeler ke­mal bahtiyar adlı inşaat işçisine ait... 15 yıl kadar önce istan­bul'da inşaatlarda çalışırken di­yarbakır'ın silvan ilçesi yolçatı köyüne giden bahtiyar, hizbullahçılar tarafından kaçırılmış ve kabus dolu günler yaşamış!..

    peki, bu dehşet verici ifade­leri niçin mi anımsattım?.. bah­tiyar gibi yüzlerce kişiyi yer altı sığınaklarında sorgulamakla suçlanan bir dönemin hizbullah'ı parti kuruyormuş!..

    kemal bahtiyarın kaçırıldığı dö­nemlerde hizbullah'ın adı bile ür­kütüyordu güneydoğuyu... çün­kü nerede faili meçhul varsa ora­da hizbullah konuşuluyordu...

    oysa türkiye bu örgütü, 17 ocak 2002?de istanbul'da dü­zenlenen bir operasyonla tanı­dı... örgüt lideri hüseyin velioğlu'nun öldürülmesinin ardın­dan hizbullah dehşeti; mezar evler, kameralar önüne dizilen insan iskeletleri ve kan dondu­ran sorgu kasetleriyle ortaya çık­mıştı...

    bir dönem güneydoğu'da pkk ile girdiği çatışmada en az 400 kişinin ölümünden de so­rumlu tutulan örgüt, 12 yıl ön­ceki operasyonda önemli ölçüde çökertildi...

    hizbullah 2003 yılından iti­baren ise demekler aracılığıyla sivilleşmeye çalıştı... işte o tarih­ten bu yana örgütün partileşme­ye çalışacağını defalarca yazmış, televizyon programlarında da di­le getirmiştim...

    hizbullah sonunda parti kur­mak için harekete geçmiş!.. bu ay içinde başvuru yapacaklarmış... adam kaçırmak, işkence yapmak, öldürmek, sokaklarda terör estirmektense siyasal kul­varda mücadele etmek herhalde daha doğrusu olsa gerek?..

    hizbullahçılar partilerinin adını bile belirlemiş... "hür da­va partisi" nin kısaltılmışı olan (huda par) da zaten örgütün adını anımsatıyor: "allah'ın par­tisi!"

    kendilerini "islami hareket" diye niteleyen "kasımpaşa hizbullah'ını saymıyorum bile!.. 12 yıl öncesine kadar ilim, menzil, tevhid, vahdet, selam, kudüs ordusu ve vasat gibi çok sayıda fraksiyona da bölünen hizbul­lahçılar, şeriat yanlısı radikal dinci gruplan tek çatı altında na­sıl toplayacaklar bilemiyorum!..

    ancak asıl sorun bunlar de­ğil... üst düzey yöneticileri akp iktidarınca salıverilen hizbullah­çılar, mezar evler ve faili meçhul cinayetlerin örgüt üzerinde ya­rattığı kanlı imajı nasıl temizle­yecekler acaba?..

    herhalde on binlerce insa­nın ölümünden sorumlu olan "pkk'lılar nasıl siyaset yapıyor­sa biz de öyle yaparız" diye dü­şünüyorlar! .. mehmet faraç http://www.bakiselamlar.com/…ci-bir-ikence-hikayesi
  • - yil 2014 yargitay bassavcisi uyuyor mu diyen suser var. la bu memlekette 12 gun resmi gazete yayinlanmadi sen hala hukuk diyon.
  • pek çok cemaatle temasım oldu ve birkaç ay da olsa içlerinde bulundum. bunlardan biri de hüda par yani türkiye hizbullahıdır. size şu kadarını söyleyeyim, hani hdp=pkk diyorlar ya değil hdp, pkk bile hizbullahın yanında barış elçisi kalır. gaffar okkanı nasıl şehit ettiklerini ballandıra ballandıra anlattıklarına, bir odada toplanıp filistine cihata gitmekten bahsetmelerine, kadınlarına nasıl 3. sınıf insan muamelesi gösterdiklerine bizzat şahit oldum. bunların rehberi kendilerine göre yorumladıkları dindir ve din sizin ölmenizi uygun görüyorsa böcekten farkınız yoktur. işkencelerle sizi öldürürler. hizbullahın tarihi de bu tür vahşet olayları ile dolduru. konca kuriş'i nasıl öldürmüşler bir bakın.

    ve bu hizbullah 15 temmuz darbesinden önce akp ile kanlı bıçaklıydı. hatta bunların parti kurmasının nedeni de akp'nin işlerine çomak sokmasıydı. akp bunlara yaşam alanı tanımıyordu zaten. sohbetlerinde bu duruma isyan ediyorlardı. sonra ne olduysa darbeden sonra hepsi birden akp sevdalısı oldu. şuanda resmi bir ittifakları var ama darbeden beri aralarında zaten gayri resmi bir ittifak vardı. yeni iktidardan en büyük beklentilerimden biri de bu orta çağ artıklarını ve terörün kökünü kazımalarıdır. bunların düşüncelerine kesinlikle yaşam hakkı verilmemeli. orta çağ biteli yüzyıllar oldu, uzay çağındayız. uzay çağında da orta çağ adetlerini devam ettiremezsiniz.
  • akp'nin, ülkenin doğusundaki dbp/hdp etkisini kırmak için palazlandırdığı, eski hizbullahçılardan oluşan, ışid destekçisi faşist/dinci örgüt.

    aynı akp gibi mağdur edebiyatı da yaparlar sık sık...
  • imkan verilse demokrasi ve ozgurluklere gangbang yapacak olan siyasi parti.
  • hizbullahın aktif kadrolarının kurduğu partidir. ben demiyorum kendileri zaten bunu kabul ediyor. gelin önce hizbullahı ve hüda parın ortaya çıkışını birlikte inceleyelim. türkiye'de yer alan hizbullah nam-ı diğer kürt hizbullahı ankara üniversitesi- siyasal bilgiler fakültesi mezunu ve bir dönem de milli türk talebe birliğinde faaliyet gösteren hüseyin velioğlu tarafından kuruldu. tabi bu örgüt hüseyin velioğlunun tek başına kararıyla kurulmadı dönemin düşünce atmosferi de etkili oldu. özellikle iran islam devrimi sonrası birçok islam ülkesinde aslında islamcıların da iktidara bir şekilde gelebileceği düşüncesi oluşmaya başladı ve türkiye bundan nasibini hizbullah düşüncesi ile aldı. hizbullah 12 eylül öncesi diyarbakır'da abdulvahap ekinci isimli bir kişinin kitapçısında (vahdet kitap evi) düşünsel faaliyetlerini göstermeye başladı. örgüt ilk olarak düşünsel sürecini tamamlamaya çalıştı. daha sonra itirafçı olan hizbullahçıların da anlattığına göre hizbullah aslında iran ile yakın bir ilişki içindeydi ve hatta örgütün üst düzey yöneticileri eğitimlerinin birçoğunu iran'da almıştı. örgüt düşünsel sürecini tamamladıktan ve sempatizan kazanmaya başladıktan sonra ki bu sempatizanların çoğu genellikle okuma yazma bilmeyen kişilerdi çünkü yakalanan hizbullah militanlarının çoğu imza dahi atmayı bilmeyen bunun yerine parmak basan kişilerdi sıra eylem sürecindeydi ve bu aşamada örgüt ikiye ayrıldı. örgütün bir kolunu diyarbakır oluşturuyor diğer kolunu ise batman oluşturuyordu. bu ayrılığın sebebi ise silahlı eylemlere hemen başlamak ile biraz daha zaman geçmesini bekleyip başlamak düşüncesi arasındaki çatışmaydı. ama zaman beklemeden örgüt silahlı eylemlerine başladı ve bu eylemlerin başlamasında en büyük etken pkk terör örgütünün hizbullahı kendisine rakip olarak görmeye başlaması idi. hizbullah kendisine pkkyı ve ona destek verenleri hedef aldığı gibi kendisine finansal güç sağlamak amacıyla kürt işadamlarını da hedef almaya başlamıştı. yetmiyor laik yaşam temelli insan ve düşünürleri de hedef almaya da başlamıştı. ancak hizbullahı gündeme getiren diğer bir neden de örgütün dokunulmaz oluşuydu çünkü örgüt tüm operasyon sürecini büyük bir gizlilikle yürüttüğü gibi devlet güçleriyle karşı karşıya kolay kolay gelmiyordu. haliyle devletin hizbullahı pkk'ya karşı kullandığı iddiaları gündeme gelmeye başlamıştı. eski bakan fikri sağlar'da devletin hizbullaha bizzat sponsor olduğunu iddia etmişti. devlet ile ilişkiler için ciddi bir kanıt ortaya konulamadı ama örgütün iran'ın maşası olduğu örgüt itirafçılarıyla gün yüzüne çıkmıştı. hizbullah domuz bağıyla ( domuz bağı kişinin elleri ve boğazının bağlanmasıdır kişi debelendikçe boğazındaki bağ daha da sıkı hale gelir ve onu boğarak öldürür ) enseden tek kurşun suikastleriyle, pkk ile çatışmalarıyla, aydınlara saldırı ve tehditleriyle, satırlı saldırılarıyla 90'ların gündemini işgal etmişti ancak zurnanın zırt dediği yer beykoz operasyonu idi. kaçırılan bir iş adamını bulmak amacıyla araştırma yapan polis ekipleri bir kredi kartı harcaması sayesinde beykozda bir villaya ulaştı ve ulaştığı villayı önce takibe aldı ancak tarih 17 ocak 2000'i gösterdiğinde içeriden ateş edilmesiyle çatışma çıktı. çatışma saatlerce sürmüştü çatışmada villada oturan 2 kişi öldürülmüş birisi ise sağ ele geçirilmişti. daha sonradan polis yaptığı açıklamada öldürülenin hizbullahın kurucusu hüseyin velioğlu olduğunu ve diğerinin de örgütün başka bir üst düzey yöneticisi olduğunu açıklamıştı. bu çatışma ve paralelinde yapılan operayonlarla birlikte yaklaşık 20 bin sayfa belge ele geçirildi ve birçok hizbullah militanı deşifre oldu. bu deşifreyle birlikte örtütün silahlı gücü büyük oranda kırılmış oldu. örgütün şiddet yılları sona ermiş büyük bir kırılma başlamıştı. peki ya hizbullah nasıl devam edecek? tam bu aşamada dernekleşme, partileşme tartışmaları örgüt içerisinde kendisini göstermeye başladı. hizbullahçılar ilk olarak 2003 yılında mustazaflarla dayanışma derneği'ni kurdu. hizbullah bu dernekle birlikte gizli ve şiddetl temelli bir yapı yerine sivil ve resmi bir yapı olmaya doğru yöneldi ancak dernek diyarbakır cumhuriyet başsavcılığının kararıyla 2010 yılında kapatıldı. kapatılma kararının ardından diyarbakır'da 30 bin kişi tarafından ahde vefa mitingi düzenlenmesiyle birlikte hizbullah dernek girişiminden sonra partileşeceğinin sinyallerini vermiş oldu. hizbullah partileşmek için önce kendi tabanını ikna etmeye çalıştı çünkü hizbullahçılar türkiye cumhuriyetini tağuti bir rejim olarak görüyor ve hatta o rejimin seçimlerinde oy kullanmayı dahi küfür olarak görüyordu. partileşme kararının ardından birçok eski örgüt üyesi bu çelişkiyi sert bir şekilde eleştiriyordu. tüm bu gelişmelerin ışığında hür dava partisi yani hüda par 19 aralık 2012'kuruldu. hüdapar 2014 yerel seçimlerine katılma şansını elde etmişti ve bazı bölgelerde aday çıkarmıştı diyarbakır'da %4.6 oy ile üçüncü parti olmuştu. diyarbakır hizbullahın kuruluşunda da en güçlü ildi ve ardından batman geliyordu. 7 haziran 2015 genel seçimlerinde ise hüdapar diyarbakır'da ve batman'da bağımsız adaylar çıkarmıştı. diyarbakır'da partinin genel başkanı zekeriya yapıcıoğlu %4.43 ( 37.753 ) oy almış, batman'da ise hüdapar genel başkan yardımcısı aydın gök %5.47 ( 15.998 ) oy almış idi. hüdapar hizbullah artıklarının desteklediği bir siyasi parti olmaktan öteye gidebilecek bir parti değil. kobani olaylarında bu kadrolar pkk yandaşlarıyla çatıştı ve tekrar hizbullah gündeme geldi. kendilerini her ne kadar hizbullah ile organik bir bağımız yok dese de hizbullahı terör örgütü olarak görmediklerini söylemeleri, kadrolarının çoğunu hizbullahçıların oluşturması onları bal gibi de hizbullahçı yapmaktadır. parti programlarında ve parti görüşlerinde şeyh said için özür dilenmesi, kürdistan, resmi olarak kürtçe'nin 2. dil olması gibi görüşlere yer veriyor. hüdaparın yargıtay kayıtlarına göre 11 bin üyesi hulunuyor. hüdapar bugün ise cumhur ittifakına desteğini açıkladı.
  • 2012 yılında kurulan hür dava partisinin kurucusu (bkz: mehmet hüseyin yılmaz)'dan sonra yerine temsil olarak (bkz: zekeriya yapıcıoğlu) gelmiş. bu parti hizbullahçı terör örgütü amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunmuş ve kapatılmış bir parti.

    bu parti kürt oylarına ve kürt meselesine bir alternatif olarak aday gibi gösteriliyor ve artık meclisteler.

    kendini "müslüman kürtlere ve kürdistanlılara hitap eden bir parti olarak" tanımlayan hür davalıların şeriatla yönetilen bir kürdistan kurmak gibi amaçları var. bu parti, islam ümmetini ve terörünü ideolojik konum olarak alıyor. bunu kendileri de ifade ediyor. bu parti kuruluşundan beri hizbullahçı terör örgütü ile ilişkilendiriliyor. zamanında zekeriya yapıcıoğlu'nun açıklaması şöyle: "türkiye cumhuriyeti'ne göre hizbullah bir terör örgütü olabilir ama bana göre değil."

    bu zihniyeti masum göstermeye çalışan herkese karşı; laikliği, demokrasiyi, cumhuriyeti, insan haklarını, kadın haklarını savunmaya devam edeceğiz!
  • tam şizofren işi bir parti programı mevcuttur.

    inanç hürriyeti konusundaki anlayışı:

    insan fıtratına ve yaratılışa aykırı sapık inançlar dışında herkes kendi dininde ve dininin gerektirdiği ibadetleri yapmakta serbest olmalıdır. bu hürriyet, anayasa ve yasalarla garanti altına alınmalıdır.

    düşünce özgürlüğü konusunda:

    "düşüncenin önünü tıkamak, insanlığa yapılacak en büyük haksızlık ve insanın fıtratına zulümdür."

    dedikten sonra

    "...ayrımcılık, toplumun kutsal değerlerini aşağılama ve insan fıtratına aykırı fiillerin savunulması, düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemez ve himaye edilemez.

    bunun yanında insan aklını geçici bir süreyle de olsa dumura uğratan, tatil eden alkol ile mücadele edilmesini, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin yasaklanmasını; eşik altı mesajlar yoluyla insanları farkına varmadan etkileyen, ahlaksızlığı tabii bir şeymiş gibi gösteren yayın ve çalışmaların önlenmesini de akıl emniyetinin sağlanması ve düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması olarak görüyoruz."

    demişler.

    ileri demokrasi yolunda sağlam adımlar atıyorlar diye düşünüyorum.
hesabın var mı? giriş yap