• on iki yaşımda bir gün ağabeyime ait olan ve oynamak için can attığım koskocaman havalı tüfeği saklı olduğu yerden bulup çıkardım. balkona koşturup gördüğüm ilk şeye doğrulttum. gördüğüm ilk şey yirmi metre kadar karşımızdaki apartmanın çatısına tünemiş sakince etrafa bakan bir güvercindi. ağzımda iğrenç bir tebessüm ile ateş ettim. hayvan taş gibi yere düştü. böyle birşeyi hiç ama hiç beklemiyordum? tebessümüm çarpılmış bir halde aşağı koştum, kuşu buldum. ince memed marka mermi tam sol gözüne isabet etmişti. bir küçük damla da kan akmış. şiddetin, agresyonun en az cinsellik kadar oramı buramı çekiştirdiği bir yaştaydım. yine de o an üç yaşıma geri döndüm; altmış yaşıma fırladım, otuzumu gördüm. aşk acıları da dahil, çektiğim en hakiki acıyı yaşadım. o günahın, vahşetin, o alçaklığın bedelini nasıl ödeyebileceğimi din kültürü ve ahlak bilgisi hocasına dahi sormaya utandım. herhalde bana en çok dokunan hayvanın ölüverişindeki itirazsızlık ve sessizlikti. birincisinin yeri burası değil ama, sanırım benim çocukluğumu öldürdüğüm iki zavallı hayvan bitirdi. güvercini katlettiğim gün "genç" oldum. o zaman bu zamandır bir yaratığın canını almayı bırak, kedinin patisine bassam sekiz kaburgam birden titer.

    hrant dink, öldürüldüğü gün beni on iki yaşıma geri götüren insandır. bu iki olay arasındaki son derece melodramatik ve subjektif bağlantıyı aklıma getirmekten kendimi alamamamın da, buraya yazmayı engelleyemememin de tek sebebi tetikçinin ne "hissetmediğini" çok iyi biliyor olmamdır. yaradanın insan öldüren herkesin belasını bana verdiği oran üzerinden hesaplayarak vermesini niyaz ediyorum.
  • kafasına iki kurşun sıkılmasi suretiyle suikasta kurban giden gazeteci.

    çok şey var konuşacak...

    demek ki biz, bin yıllık hüküm sürdüğümüz anadolu'nun medeniyetinden bir sikim alamamışız. demek ki biz, şeyh bedrettin'lerden pir sultan abdal'lardan gelen aykırılığın tadına bir türlü varamamışız. çoğulcunun yanında olmayan herkesi kurşuna mı dizelim? ermeni asıllı olup da bu ülkenin, bu toprağın çocuğu olmayı seçenleri sırf farklı düşünüyorlar diye öldürelim mi?

    bugün yaşamış olduğumuz bu olay, adice ve alçakça bir saldırı değildir sadece. bu ülkenin onuruna, gururuna sıkılmıştır bu kurşunlar. ele güne rezil olmak değildir asıl mesele. hadisenin özü, sabah uyanıp da aynaya bakınca kendine bakmaktan utanmaktır artık. yaşadığın, havasını soluduğun toplumun dizginlenemeyen vahşi milliyetçiliğinden usanmış olmanın verdiği acıdır.
  • "kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır"
    demiş bir insandır.

    not: hem ermenileri hem türkleri kastettiğini ayrıca vurgulamak gereği var.
  • hrant dink,

    politikayla ilgilenmem, ikinci sınıf beyinlerin işi olduğunu düşünürüm. türk olmakla özel bir gurur duymam, yeni gine'de doğmuş olsam en müthiş ırkın yeni gine ırkı olduğunu düşüneceğimi bilirim. tarihin o dönemi için önemi arz eden sorunlar hakkında fikir yürütmem, zamanın sonsuzluğunda sorunlarımızın gülünç derecede önemsiz olduğunu düşünürüm. dolayısıyla ölümün benim için önem arz etmemeliydi hrant dink. düşündükleri için, savundukları fikirler için tarih boyunca öldürülen milyonlarca insandan biriydin sende.. ölüm hayatın acımasızlığının bir parçasıydı, hayatın acımasızlığı da gerçekliğimizin bir parçası. küçük insanlar arkandan ağlardı, daha küçükleri arkandan küfrederlerdi. ama unutulurdun. sorun değildi, hepimiz unutulurduk. bazılarımız daha çok gürültü patırtıyla unutulurdu sadece.. ama unutulurduk.. çünkü hayat anlamı ve amacı olmayan bi süreçti ve sende bu sürecin önemsiz bir önemsiz bir aktörüydün. başka da hiçbir şey değildin..

    sonra şu resmi görürürüm: http://img412.imageshack.us/…e=ist3070030918lx3.jpg

    ve bakakalırım.. nefes alamadığımı hissederim bu resme bakarken.. yanlış bi şeyler vardır çünkü bu resimde.. herhangi bir resimde olmaması gereken çok şey vardır.. ölüm var en çok ama, ölümden öte bir şey var. en umursamaz insanın bile canını yakan bi şey.. anlayamam önce, edinilmiş o sakin, nötr dünya görüşümle.. sonra dank eder inceden.. altı yırtılmış ayakkabılarının sağ tekini görürüm. o yırtıktan hayatına, sorunlarına, çektiğin acılara dair çıkarımlar yapar beynim.. o yırtık pabuçlu insanın her gün taşıdığı kaygılar gelir aklıma.. sonra kendi kaygılarım.. kendimden bir kez daha nefret ederim.. buğulu bakışların biraz daha anlam kazanır bay dink, niye o kadar buğulu bakmak zorundasın ki? sonra tam üç tane çocuğun olduğunu düşünürüm.. ve tekrar yırtık pabuçlarını.. o yırtık pabuçlara sahip olan adamın her akşam onlar uyurken çocuklarının saçını okşadığını, bunu yaparken gözlerinin dolduğunu, ama her şeye rağmen yaşadıklarına değer olduğunu düşünürüm, her sabah uyandığında yataktan kalkmak için gösterdiği çabayı düşünürüm. gün içinde aldığı tehdit dolu mesajlarla hayatına nasıl devam edebildiğini düşünürüm, aklım kesinlikle almasa da.. sevdiği insanlar için duyduğu kaygıları düşünürüm.. savunduğu fikirler için çocuklarından birine bir şey olsa ne hissedebileceğini düşündüğünü düşünürüm.. ağladığını düşünürüm hrant dink'in.. sonra bi an durur, hrant dink'in evrenin sonsuzluğunda minnacık bir aktör olduğunu düşünürüm, tekrar.. insanın sevdiklerini karşı duyduğu hislerin nasıl "minnacık" olabileceğini düşünürüm, şaşırarak "acaba?" derim.. anlam veremem.. ve sonra.. yetim kalan üç tane çocuğun gelir aklıma sonra, babaları yırtık pabuçlu olan.. bir gözlükçünün önünde her şeyin sonra ermesinin dünyeviliği karşısında donakalırım. fikirlerinin, fikirlerimin önemsizliğini düşünürüm sonra.. gelip geçiciliğinden emin olduğum dünyada çekilen acılar, olaylara yüklenilen anlamlar bu kadar koyar ilk kez.. anlamsızlığı bir kez daha anlam kazanır dünyanın.. çekilmezliği bir kat daha artar gerçekliğin..

    bu şekilde ölemezsin bay hrant dink! yüz üstü yatmış, ayakları fizik kurallarına uymaya mecbur bırakılmış şekilde çapraz şekilde düşerek, aklından geçen son düşünceleri acaba bu gün mü öldürüleceğim olarak.. zihninden geçen düşüncelerde haklı olduğunu son anda anlayarak.. babaları haksız suçlamalara maruz kalmamış oğullar anlayamaz senin hissiyatlarını bay dink.. veya sadece ama yalvarıyorum anlayın ki sadece zihninin bağlanıp çözülen nöronları için yargı önüne çıkmamış insanlar.. aslında seni kimse anlayamaz hrant dink. seni sen bile anlayamazsın, anlayamadan, çektin gittin.

    yaşadığı çağdan ve kültürden bağımsız olamıyor bir insan.. doğruluğundan ne kadar emin olursa olsun bazı şeyler var ki hala etkiliyor insanı.. üzücü.. hayatın anlamı kişinin ona yüklediği anlamlarda gizli olduğunu bilseniz de üzücü.. o anlamları sıfırlamayı başardığınızı düşünseniz de üzücü. anlamlarınızı sıfıra yakınsatırsanız hayatın anlamı da netleşiyor, anlayacak bir şey kalmadığı için geriye, mutlu oluyor insan, ama yine de üzücü.. hep üzücü.. üzücü olması da üzücü.. hrant dink'leri tanımış olmak ise her şeye rağmen sevindirici..

    sonra nefret ediyorum ülkemden, yaşamak zorunda bırakıldığım insanlardan.. tüm söyledikleri özetle "fikrimi ifade etme özgürlüğüme saygı göstermek zorundasınız" olan bir insanın yaşamak zorunda bırakıldıklarını düşünüyorum, vücuduna giren kurşunun yoğunluğunu hissederken zihninden geçen son düşünceleri düşünüyorum, hayata atfettiği anlamların zihninde son bir kez yankılandığını hissediyorum.. ve ağlamak istiyorum, hrant dink'in önerdiğinden gayrı bir gerçekliğin olabilieceğini düşünen insanların varlığı karışısında.. mutlak ve değişmez gerçekliklere vakıf olduğunu düşünen insanların aczi karşısında kusmak istiyorum. terketmek istiyorum yaşadığım bu boyutu ve bu zamanı.. karşısındakinin fikirlerini saygı gösterememesine değil, kendi fikirlerinden bu kadar emin olmasını kabul edemiyorum katillerin.. lanet bile edemiyorum silahın tetiğini üç kere çeken o insana.. çünkü az çok biliyorum insan beyninin nasıl çalıştığını, ve en çok da bu koyuyur; o tetiği çeken insanın benden daha az insan olmadığı gerçeği..

    sonra bi an için önemli olduğunu düşündüğün konuları düşünüyorum hrant dink. vatan sevgini düşünüyorum. bir insan vatanını hrant dink'ten daha çok nasıl sever diye düşünüyorum. samimiyetini düşünüyorum. göz yaşlarını tutamadığını düşünüyorum kameralar karşısında.. hapis cezası alırsam buralarda yaşayamam, bu samimiyetsizlik olur dediğini düşünüyorum.. dayanamıyorum.. niye böyle söyledin ki be hrant? ha? görmüyo musun çevrendeki herkes bağnaz, herkes kendini mükemmel ve her şeyin farkında sanıyo? ha? niye sen de onlar gibi olamıyorsun ki? ermeni soykırımı var de olsun bitsin.. seni seven sevsin sevmeyen sevmesin.. niye iki yüzlülüğümüzü yüzümüze vurdun ki? bunu yapmaya hakkın yoktu hrant dink. kendimizi iyi hissettirecek bir şeyler bıraksaydın keşke geride.. tartışma kültürümüzdeki çarpıklıkları böyle açıkça yüzümüze niye vurdun ki?

    bırakıp gittin bu zamanı ve boyutu, ve ben bu yüzden sana öyle imreniyorum ki hrant dink..

    kadehimi senin için kaldırıyorum hrant dink. ve senden özür diliyorum.. çapraz düşen bacakların için, yetim bıraktığın 3 çocuğun için, cehaletimizin bedelini ödemek zorunda bırakıldığın için ve en çok da sağ pabucunun altındaki yırtık için senden özür diliyorum. öldürüldün, ama unutulmadın, unutulmayacaksın. şu an arkandan ağlayan herkes ama herkes seni unutacak, zamanın sonsuzluğunda senin de önemin herhangi bir diğerimiz kadar olacak. ama savunduğun fikirler bazılarımızın doğruları olacak ve biz her zora düştüğümüzde, kendimizi güçsüz hissettiğimiz her anda seni hatırlıyor olacağız, bay hrant dink.
  • avrupa parlamentosu'nda düzenlenen "geçmisin gelecegi : türkiye'deki ermeniler" temali konferansta, ermeni diasporasi temsilcisinin etyen mahcupyan ve hrant dink'i "türkiye'nin rehineleri" olarak tanimlamasi üzerine; "biz türkiye cumhuriyeti vatandasiyiz. böyle algilariz ve böyle davraniriz. disaridakiler içeridekilerin hamisi kesilirse, devlet ve toplum da azinliklari disarinin uzantisi olarak görür." cevabini vermis kisidir.
  • ismail türüt'ün kayinçosunun ekşi sözlük'te olduğunu düşünmemize vesile olmuş kardeşimiz. kendisine yabancı diyenlerden çok daha yerlisidir bu toprağın.
  • ne zaman 3-5 satır karalamak istesem hrant dink hakkında ya dilime küfürler dolanıyor, ya da boğazım düğümleniyordu acizlikten. yazamadım... bu başlıkta yazılan bütün entryleri okudum bugün. ne çabuk unutuyorum, ne kadar kör bir hafızayla lanetlenmişim... 19 ocak'ta ne olmuştu?

    hrant'ın öldürüldüğü gün hissettiğimiz "güvercin tedirginliği"ni ne de çabuk atlatmışız. ne çabuk hazmetmişiz olanları, belki de hazırlanmışız olabileceklere. hazmetmek, kabullenmek bu kadar kolay olmamalı. bu kadar huzurlu uyumamalı insanlar. en mutlu demlerini bile karnında bir sancıyla yaşamalı... bu sancıyı unutmaya yüz tuttuğum için, dönüp hatırladığımda bundan utanç duyduğum için, güzelliklerin ölümünden kendimi sorumlu hissettiğim için; benim kadar unutkan insanların olabileceğini düşündüğüm için bir hatırlatmada bulunmak istedim : 19 ocak'ta ne olmuştu?

    • bir sözlük yazarınin biraz edebi, üzerinde uğraşılmış, dramatikleştirilmiş yazısını okuduğumda gözlerim sulanmış olabilir ama kendisi için ölüm haberini aldığımda ağlamadım; kızdım. çok kızdım. yazık.
    (archaon, 20.01.2007) (#7439553)

    • türkler ve ermeniler mi? 1915 falan ha? herkes bizim dediklerimizi tekrarlamalıdır bu konuda... bir ayin gibi... koro halinde... tek gerçek bizimdir... biz bir yumruk gibi.. tek yürek tek millet... biz bize benzeriz... farklılıklar tiksindirir bizi... ya sev ya terk et… ama farklı..? hayır, farklı düşünemezsiniz...
    (rind, 8.10.2005) (#8335376)

    • yazdigi makaleden "türklüğe hakaret, ırkçılık, şovenizm" gibi yargılara ulaşanların okuma bayramlarında takmış oldukları kurdelalar da geri alınmalıdır.
    (cinayet masasi, 11.10.2005) (#8349650)

    • başına gelenler, halkımızın aklına ermeni deyince; hamparsum limoncuyan, artin penik, bedros keresteciyan, berc keresteciyan, agop dilaçar ya da irma felekyan degil de; sogomon teyleryan, hampig sasunyan ya da gurgen yanikiyan geldiginin gostergesidir. türklüğe hakaret paranoyası icinde yaşayanlar, tavırlarının ikinci grubu büyüttüğünün farkinda bile değiller.
    (guru, 14.10.2005) (#8365597)

    • aramızdaki farklar "üstünlüğümüz" değil birbirimize karşı... sen kendini oluşturan değerlerle bütünleştin, ben de beni...
    (pofuduk, 24.10.2005) (#8419266)

    • demek ki biz, bin yıllık hüküm sürdüğümüz anadolu'nun medeniyetinden bir sikim alamamışız. demek ki biz şeyh bedrettin'lerden, pir sultan abdal'lardan gelen aykırılığın tadına bir türlü varamamışız. çoğulcunun yanında olmayan herkesi kurşuna mı dizelim? ermeni asıllı olup da bu ülkenin, bu toprağın çocuğu olmayı seçenleri sırf farklı düşünüyorlar diye öldürelim mi?

    bugün yaşamış olduğumuz bu olay, adice ve alçakça bir saldırı değildir sadece. bu ülkenin onuruna, gururuna sıkılmıştır bu kurşunlar. ele güne rezil olmak değildir asıl mesele. hadisenin özü, sabah uyanıp da aynaya bakınca kendine bakmaktan utanmaktır artık. yaşadığın, havasını soluduğun toplumun dizginlenemeyen vahşi milliyetçiliğinden usanmış olmanın verdiği acıdır.
    (jokond, 19.01.2007) (#10491775)

    • uzlaşmadan, barıştan, bir arada yaşamaktan bahseden bir kardeşimizi öldürdüler ya, bir ermeni azaldı işte onların gözünde. oysa bu toprak bir kocaman oğlunu kaybetti...
    (umka, 19.01.2007) (#10491887)

    • bağır bağır bağırmak istiyorum. faili faşizmdir!
    (potentia, 19.01.2007) (#10491927)

    • paranoyak, herkesi (kendi vatandaşlarımızı bile) düşman belleyen bir toplum olduk çıktık.
    (empas kumpas, 19.01.2007) (#10491930)

    • ister türkiye'de yaşayan azınlıklardan birinin sesi olarak adlandırılsın, ister özgür gazeteci... ölen en nihayetinde bir insandır; konuştuğu, düşündüğü, çoğunluğun hoşuna gitsin ya da gitmesin inandıklarını savunduğu için öldürülmüş bir insan. sevdikleri, sevenleri olan, birilerinin ailesinin bir parçası olan, nefes alan ve hayal kuran bir insan artık yok.
    (romica, 19.01.2007) (#10491944)

    • (bkz: fikirler kurşun geçirmezdir)
    (cookie, 19.01.2007) (#10491953)

    • başımı eğdiniz yine. bunu kabullenirsem çocuklarıma el süreceksiniz bir gün, düşündükleri için. buna izin veremem. karanlık ne fena, özgür düşünememek ne fena, toplumsal atalet ne fena şey!
    (superjesus, 19.01.2007) (#10492002)

    • yazdığı için öldürüldü. sorguladığı için. farklılığa tahammül edemeyen, tahammülsüz, nefret suçu işleyenler tarafından.
    (ride, 19.01.2007) (#10492021)

    • önceki cinayetlerinize ne kadar da çok benziyor; gri gökyüzü, üzeri örtülü bir ceset, etrafında kalabalık... senin fotoğrafın bu faşizm. kimse seni ayakta alkışlamayacak faşizm, şu an düşmanını nasıl alkışlıyorlar, duy.
    (mastor, 19.01.2007) (#10492060)

    • sayesinde, türk olmaktan gurur duymayı hiç bir zaman anlamamıştım ama utanç duymayı anlamaya başladığım insan.
    (tonyterrino, 19.01.2007) (#10492088)

    • sokakta "yaşasın halkların kardeşliği" diye bağırıyor birileri. kavgasını vermezsek yaşatmayacaklar. ben mi? ben ağlıyorum şimdi.
    (babaerenler, 19.01.2007) (#10492133)

    • edit : babamla yaşıtmış, benim babam daha çok genç.
    (master of puppets, 19.01.2007) (#10492143)

    • okuma alışkanlığı olmayan türkiyem'de yine yazan birinin öldürülmesi ne kadar garip değil mi?
    (mihmandar, 19.01.2007) (#10492185)

    • kaybıyla birlikte çok kültürlü ve çok yürekli gerçek kimliğimizi biraz daha kaybettiğimiz adam. sonunda bu kimlik, küçüle küçüle öyle bir yok olacak ki, elimizde 301'le korunmaya çalışılan hezeyandan başka hiçbir şey kalmayacak "kimlik" adına.
    (conahmetinmakinesi, 19.01.2007) (#10492428)

    • iyi adam, kötü dünya.
    (gari, 19.01.2007) (#10492450)

    • de, da, ama, fakat... beni geride kalanlar arasinda olduğum için utanç içinde bırakan insan.
    (fitfit, 19.01.2007) (#10492472)

    • gözümü yaşlı görenlerin "yakının mıydı?" diye sordukları insandır. yakınlığı sadece günlük telefon konuşmalari, kan baği, aynı ortamda çalışmak olarak görüyor insanlar. yazık... evet hrant yakınımdı. değerli bir yakınım.

    birileri çayini yudumlarken "bir sessizlik var burada felaket mi olacak nedir?" diyebiliyor, gülebiliyor, geçebiliyor. güzel bir adamın öldürülmesini felaket olarak görmeyebiliyor. olayı daha da üzücü hale getiriyor bu...
    (nutkututuk, 19.01.2007) (#10492487)

    • mermercilerin mozaikten söktükleri son taş.
    (bonadrag, 19.01.2007) (#10492617)

    • dolmuşta, markette, okulda, orda burda kendileri ile temasta bulunduğunuz, para uzattığınız, paranızın üzerini aldığınız, yanında yürüdüğünüz, yamacında oturduğunuz, çarptığınız için özür dilediğiniz birilerinin böyle biri olabileceği ihtimali bir paranoyanın halihazırdaki fitilini ateşlemiştir artık.

    ölüm "ama" kaldırmaz. ölüm kendine ilişkin herşeyi soğurur. öfke ise nefrete çanak. ve ben artık bu ülkeden nefret ediyorum!
    (katil balina, 19.01.2007) (#10492674)

    • dünyamızdan bir renk daha eksildi. ben kırmızı olarak sarı ile konuşamayacaksam, herkesi kırmızıya çevirecekse insanlar, ne anlamı kalır kırmızı olmanın?
    (carpenoctem, 19.01.2007) (#10492677)

    • bugün baktım, tertemiz kanı akmıştı osmanbey sokaklarında.tabanı delik ayakkabılarıyla oracıkta yatarken nasıl da bu memleketin evladıydı. gariban ve yalnız...
    (hagi, 19.01.2007) (#10493015)

    • aynı dağa bakarak, farklı dillerde ancak aynı duygularla, aynı türküyü söyleyen iki halkın da başı sağolsun. başımız sağolsun.
    (bu da gecer ya hu, 19.01.2007) (#10493179)

    • (bkz: ırkından önce insanlığını keşfet ey canavar)
    (manu, 19.01.2007) (#10493468)

    • o güzel kafamızdaki türk imgesinin toprağını eşelediğimizde ne çıkıyor biliyor musunuz? dışlama. saldırı. cinayet! nazım hikmet çıkıyor. uğur mumcu çıkıyor, erdal eren, turan dursun, ahmet taner kışlalı, hrant dink çıkıyor. kimi yabancılaştırılmış, anlaşılmamış, kimi kovulmuş, kimine tahammül edilememiş, kimi katledilmiş... hepsinin hayaleti, o at sırtında koşturan yiğit, o çılgın türk'ü kovalıyor. ve bu lanetli sicil; işlenen her cinayetin unutulması, özgürlüğe karşı işlenen her suçun o balık hafızamızdan çıkıp gitmesi gibi öyle kolay ve sinsice yok olmayacak. bu ülkenin insanları; atalarının soyu sopu, dini, ya da mezhebinden önce, "insan" olduklarını fark etmediği sürece, her ayıbımızın artık üstümüze başımıza, her yerimize bulaşmış kanı; gözü açık ölüme terk ettiklerimizin uykumuza çöken kabusu silinmeyecek! silinmesin. çünkü hrant dink de öldü.
    (xeyn, 20.01.2007) (#10493749)

    • biz bugün üzüldük, ben seneler sonra tekrar ağladım ama biz kaç kişiyiz.
    (hans pfaal, 20.01.2007) (#10493877)

    • (bkz: bir şey yapmalı)
    (ebliss, 20.01.2007) (#10494253)

    • sağduyuyu neden öldürürsünüz? onun insanlığa ne zararı dokunmuştur? gaflette vurursunuz da, sağduyuyu vuracak kadar mı gaflette?
    (boshi, 20.01.2007) (#10494285)

    • ama ben ne ailemden, ne öğretmenlerimden, ne hayattan insanların farklı olduğunu; kiminin ermeni, kiminin türk, kiminin çin'li olduğunu öğreten bir ders almadım, öğrenmedim. benim bildiğim, herkes ayrı bir güzel, herkes ayrı bir kötü ama herkes aynı insandır.
    (the dentist, 20.01.2007) (#10496052)

    • ama diyorum ya bir korkak olarak yaşıyorum ben. hrant dink yemiştir o kursunları benim yerime. ben ağzımı yeterince açmadığım için yığılmış kalmıştır oracıkta. o yüzden başımı önüme eğmişimdir, birlikte çalıştığım polonyalı sorunca "gazeteci oldürülmüş sizin orada. ermeniymiş... neden öldürüldü?" diye. o kaldırımda yüzü koyun yatan topukları dışa doğru açık kalmış cansız vücut benim vücudumdur, anamın, babamın, ablamın, esimin sevdiğim tüm insanlarin vücududur aslinda. o yüzden ayaciklarını düzeltmek gelmiştir içimden. oradan bir an önce kaldırıp kucaklamak istemişimdir hrant dink ağabeyimizi. tek yapabildiğim bu işte. yine methiyeler düzmek.
    (bosch kalfa, 21.01.2007) (#10497160)

    • sustuğum... doğmayacak çocuklarima taşıdığım utancım. yurtsuzluğum ve yersizliğim.
    (geographica, 22.01.2007) (#10503107)

    • vicdanımla hesaplaşmayı, bir başka ömre bırakmak istemiyorum. yarın, canımın daha az yanacak olmasından utanmak istemiyorum. yapamadıklarımı unutmak istemiyorum. hep kal.
    (nosurprises, 23.01.2007) (#10506234)

    • kendim ölsem bu kadar üzülmezdim.
    (cyrano, 26.01.2007) (#10515808)

    • (bkz: akşam olunca eve dönse ölü babalar)
    (seagullineskisehir, 18.01.2008) (#12323566)

    • geçen sene bugündü...
    (holysinner, 19.01.2008) (#12331950)

    • yıllarca "ali topu agop'a at" diye boşuna söylememiş olandır...
    (kediaman, 20.03.2008) (#12892958)

    • dedikleri gibi, bu ülkede güzel şeyler de oluyor ama maalesef fazla yaşamıyor.
    (hiyel, 23.12.2008) (#14686003)

    • gözleri doluyordu “ülkem” derken. “git derlerse yolda ölürüm”... bir ülkeyi sevmek işte böyle bir şeydi.
    (emotembelyazar, 18.01.2009) (#15094680)

    • anlamanın, anlamak istemeyenin kafasına vura vura anlatmanın üzerimize vazife olduğuydu. ben de suçluyum.
    (hexa, 19.01.2009) (#15099352)

    • sahi, iki yıl oldu, ne oldu?
    (latent, 19.01.2009) (#15099828)

    • biz, ayakkabısının teki tabanı delik halde yüzüstü yatmış kaldırımdaki cansız bedeninin o onurlu görüntüsünü kıskanırız. o orda yatıyor hala. devlet, kendi pisliği de gözükmesin diye gazete kağıtlarıyla örtüyor gene. biz, onun hala başı dik, sapasağlam ayakta olduğuna inandığımız için örtüyoruz.
    (sag eliyle dusunen adam, 17.01.2010) (#17860943)

    • samimiyetsizlik dedim aklıma geldi, sahi ne oldu 19 ocak'ta?
    agos'un önünde olacağız. hrant için adalet için.
    (alexdelarge, 17.01.2010) (#17860079)

    •çağından sorumlu olmak : kimse atalarından sorumlu değildir ama herkes yaşadığı çağdan sorumludur. ayrıca sadece devletine, milletine değil, en başta kendi vicdanına, ayrıca yakınlarına, gelecek nesillere, tüm insanlık ailesine, doğaya karşı da sorumludur. kendi adıma ülkemdeki kötü gelişmelerden (muğlak konuşuyorum ki hem fikir olmaya devam edelim), oturmuş, gerçek bir demokrasinin ve yapıcı bir tartışma kültürünün yokluğundan kendi payıma düştüğü kadar sorumluluk hissediyorum. işime arabayla gidip geliyor olmaktan, alışverişlerimde plastik torba kullanmaktan, yağmur ormanlarını, soyu tükenen hayvanları korumak için yeteri kadar çaba sarfetmemekten dolayı sorumluluk duyuyorum. amerika'nın ırak işgaline karşı koymak için elimden geleni yaptım mı, dünyanın diğer yerlerindeki katliamları engellemek için neden parmağımı bile oynatmadım soruları vicdanımı rahatsız ediyor. övünüyorum anlamı çıkmasın, şöyle diyeyim, arada bir rahatsız ediyor, sonra kendi minik bencil dertlerime dalıyorum, böyle gelmiş böyle gider gibi yalanlarla kendimi avutuyorum.
    (faydasiz, 19.12.2008) (#14632211)

    •anlamak, dinlemek, öğrenmek, sevmek bir zul olduğundan beri şiddet çok sıradan. çok bizden, çok bildik.
    (endless dream, 16.01.2010) (#17849441)

    "kurtardım ceylanı avcının elinden,
    ama daha baygın yatar ayılamadı.
    kopardım portakalı dalından,
    ama kabuğu soyulamadı.
    oldum yıldızlarla haşır neşir,
    ama sayısı bir tamam sayılamadı.
    çektim kuyudan suyu,
    ama bardaklara konulamadı.
    güller dizildi tepsiye,
    ama taştan fincan oyulamadı.
    sevdalara doyulamadı...
    giderayak işlerim var bitirilecek,
    giderayak..."
    nazım hikmet
  • unutmayacağız, affetmeyeceğiz!

    edit: vay be zamanın ötesinde!
  • hakkında yeniçağ gazetesinde çıkan tehditkâr yazıların ardından, 11 ekim 2004 tarihli birgün'de şu yazıyı kaleme almıştı:

    “yeniçağ gazetesi 'hoş gidişler ola...' başlıklı cuma günkü yazımı manşetine taşıyarak 'ermeniye bak' başlığıyla atatürk'e dil uzattığımı iddia etmiş, kendi algılamasından hareketle de durumdan vazife çıkartıp ırkçı saldırılarına bir yenisini daha eklemiş. gerçi bu çevrelerin gözüne batmak için illa birşeyler yazıyor olmanız da gerekmiyor. eğer ermeniyseniz ve bu kimliğinizle varlığınızı ortaya koymaya çalışıyorsanız bu bile onlar açısından başlıbaşına isyan edilesi bir sebep olmaya yeterli. alışmışlar bir kez ses çıkarmayan ermeni'ye; şimdi hrant gibi kendi kimliğinin onuruyla hareket edenler fena geliyor gözlerine.

    her neyse... olan biten her anımsadığımda buruk bir acı hissettiğim yaşanmış öyküyü bir kez daha anımsattı. paylaşmak isterim.

    yıl 1918, süphan dağı’nın eteklerinde bir köy. zor kaçmıştı olan bitenden. dar sığınmıştı pelteklerden ismail’in köyüne. herkeslerin herkeslerden kaçtığı, herkeslerin birbirinin çaresizliğine sarıldığı yıllardı. karışmıştı köylünün arasına, yaşayıp gidiyordu işte... zararsızdı da allah için. ağılın bir köşesinde yuvalandığı karanlık sığınak, örme duvardaki iki taş arasındaki ince yarık kadardı sanki. hani kertenkeleler olur ya o aralıkların ağzında... hani bir ses duyarlar da birden dalarlar yarığa. tam öyle işte. gizlenerekten yaşar giderdi. arada bir günyüzüne çıkar, yüreği insaf tutanların yanlarına varır,harmanın ucundan tutar, dökebildiği kadar ter döker, iki dilim ekmek yer, sığınağına geri dönerdi. toprağın kan kustuğu zamandı, her bir gayret ıccığ daha yaşamak içindi.

    köylünün yanında yeni adı abdullah’tı. ‘allah’ın gönderdiği’. allah’ın unuttuğu bir delikte yaşayıp gidiyordu işte. ta ki pelteklerden ismail’in sondan üçüncü oğlu memo duvarın dibinde abdullah’ı işerken görene kadar. eğilmiş, ferfecir gözlerini dipten abdullah’ın ‘it ölüsü’ çüküne dikmiş, hınzır hınzır kıkırdıyordu. zıplamasıyla bağıra bağıra koşması bir oldu. ‘koşun laaan’ diye bağırıyordu. ‘koşun laaan koşun, abdullah’a bakın, vallah görmişem, onunki kabuklu, onunki kabuklu!..’

    derler ki, abdullah’ın duvarın dibinden ağıldaki sığınağına kaçışı tıpkı bir kertenkelenin kaçışı gibiydi...az sonra ağıla taşlar yağmaya başladı. çoluğu çocuğu, genci yaşlısı toplanmış ağılı taşlıyorlar, ‘çık ulan gavur, kim olduğunu anladık, çık dışarı’ diye bağırıyorlardı. bir süre sonra bağırışlar yakınlaştı, ayak seslerine dönüştü. ağılın kapısı açıldı. ilk giren her daim abdullah'ı korumuş olan pelteklerin ismail oldu, ardından da öbürleri. ismail ardındakileri durdurdu, bir adım öne atıldı. ‘nerdesin lo abdullah, gel ki seni kurtaram, uzat elini.’

    ismail’in eli abdullah’ın uzattığı ele değdi değmesine ama, birden irkilerek geri çekti. uzattığı kanlı bir deri parçasıydı. ismail ardındakilere döndü.
    ‘hadin lan, bırakın garibi, çıkıyoruz.’

    rahat kodular ondan kelli sünnetli abdullah’ı...dokunmadılar bir daha.
    çocukluğunda kertenkele avlayanlarınız bilir. uzanıp tuttuğunuzda sadece kuyruğu kalır elinizde.

    yıl 2004, yeniçağ “ermeniye bak” diye manşet atmış. birileri yine kertenkele avına çıkmış besbelli. ve ben şimdi –yanlış değerlendirilmesin, ürktüğümden ya da sindiğimden değil elbet- kendimi “kertenkele abdullah” gibi hissediyorum, iyi mi? mazur görün sürüngenlik işte!”
  • her sey icin oldugu gibi sayesinde ikiye bolunmus bu ulkede, onun tarafindayim. diger tarafin cok kalabalik ama kalabalik olusu umurumda dahi degil.

    biz o uc bes kisi ile daha guzeliz, katillerin tarafinda olmaktansa yalniz oluruz.
hesabın var mı? giriş yap