• amerikanin ilk milyarderlerinden, insanlik tarihinin gordugu en acaip sahsiyetlerden birisi. babasinda miras kalan hughes tool company gibi bir kurumdan twa (trans world air), rko gibi sirketleri kurmus, sonra kendi alemine dalmis bir sahsiyet. 1966 senesi gibi tasindigi las vegas (ki yuzde 80 inden fazlasi onun olan, ona ait bir icad da diyebiliriz) daki desert inn hoteldeki kral dairesinden 1976 da olusu cikmistir. olu de oyle alistigimiz zengin olusune benzememktedir, ecis bucus olmus, acliktan susuzluktan kurumus bir junkie cesediyle dunyadan ayrilmis bir insandir. kral dairesinde capulcu gibi olmeyi basardigi icin tarafimdan kendisine fahri darwin odulu verilmistir.
  • film işine de bulaşmış olay adam.. bir oscar kazanan two arabian nights filminin prodüktörü, zamanın (1930) 3.8 milyon dolarla en pahalı filmi olan hell's angelsın senarist-yönetmeni. 1.dünya savaşı havacılarını anlatan film, gişede hüsrana uğramış, ancak hughes'un havacılığı ciddi anlamda hayatına dahil etmesinin vesilesi olmuştur. nitekim, çekimler sırasında pilot lisansını almış.. daha sonra çektiği 2 film de toplumun ahlak değerlerini zorlayıcı filmler olmuş, scarface(1932), hughes'un filmin sansürlenmesine karşı açtığı dava onun lehine sonuçlanana kadar sansürlenmiş, the outlaw (1941), o zaman için fazla cesur bulunan erotik yaklaşımıyla tartışmalara sebep olmuştur.
    the outlaw'un etkisiyle diyorlar, yeni bir sütyen tasarlatmış ya da tasarlamış, bilmiyorum, onu pazarlamış ve sütyenin modeli de the outlaw'da oynayan, hughes'un hollywood keşfi jane russell.. sonra film çekmedi bildiğim kadarıyla ama 30ların sonlarından 50lere kadar bir film stüdyosunun sahibiydi.. dallas'da texas theatre adında bir sinema salonu yaptırdı ki salon, 1963de lee harvey oswald'ın yakalandığı salondur.
    başlı başına olay bir adam bu; tüm hayatını detaylı okursanız ilginç gelecektir..
    ben kısa ve zayıfça şöyle geçeyim; amerika nın en zengin adamlarından biri, pilot, amerikan havayolları co-pilotu(başka isimle lisans almış, anlaşılınca istifa etmiş)havacılık şirketi sahibi(askeri uçak-parça üretimi), h-1 uçağının yaratıcısı,ilk test uçuşunu yapan kişi, hız rekoru sahibi, sonraları casus uydular üretmeye başlamış, cia'yle derin ilişkisi bulunan, castro suikast planının dolaylı parçası(g.bush'da o periodda karşınıza çıkacak), oldum bittim nixon destekçisi (nixon'ın 60 seçimlerini kaybetmesinin sebeplerinden biri, hughes'dan aldığı para yüzünden çıkan skandal), hızlı çapkın, katharine hepburn, ava gardner, jean harlow gibi aktristlerin aşkı, üüüü bıdı bıdı, detaylara giriniz, oha diyiniz..
    martin scorsese nin, hughes'un hayatının belirli bir bölümünü konu alan son filmi the aviator yıl sonunda amerika da gösterime girecek. filmde hughes'un aşk ve havacılık hayatı üzerinde durulmuş..
  • fallout new vegas'da mr.house olarak karşımıza çıkan şahıs.
  • günümüzdeki hastane yataklarının mucidi olan adamdır aynı zamanda. bir ara yine uçak kazası mı ne yaptığında hastanede yatar. ve tabi canı sıkılır, bu yataklar ne kadar kıytırık der, kendisi hiç kullanamamış olsa da çok işlevli yatağın üretimine ön ayak olur.
  • national geographic kanalının hakkında çok güzel bir belgesel* yayınladığı, vakti zamanında dünyanın en zengin insanı. ölümü de yaşamı kadar ilginçtir. obsesif kompulsif bozukluğu olan, geçirdiği kazalar sonucu inanılmaz derecede ilaç bağımlısı hale gelen bir şahsiyettir. sayısız sevgilisi olmasının yanı sıra hepsinin peşine adam takmış, telefonlarını dinlemiştir. bir dönem de 3 ay boyunca kendini sinama salonuna kapatmış ve çırılçıplak bir halde 3 ay boyunca aralıksız film izlemiştir. psikopattır, delidir ve takıntılıdır kısacası*. aşırı titizliği ile de bilinir. sırf kapı tokmağını tutmak için bilmem kaç tane peçeteyi üst üste koymak gerektiğini bile yazmıştır notlarına. ama tüm bunların yanı sıra amerika'yı amerika yapan şahsiyettir. mafya ile ilişkileri olduğu ve mafya tarafından ortadan kaldırıldığı da söylentiler arasındadır. öldüğünde kolunun içinden iğneler falan çıktığı gibi bir de gerçek vardır.
  • 1952 yılından, öldüğü 1976 yılına kadar kamuya açık hiç fotoğraf vermeyen adam gibi adam.

    zamanla öylesine gizli bir karakter haline gelmiştir ki, sscb'nin batan bir nükleer denizaltısını denizin dibinden çıkarma işi, cia tarafından bu abimize verilmiştir.

    jüpiter'e giden galileo uzay aracında bile hughes'in şirketlerinin katkısı vardır.
  • bu zengin arkadas 1966 yilinda las vegas'ta bir otele yerlesir. odasinin penceresinden silver slipper casinosunun neon isikli panosu gorunmektedir. neon isiklardan rahatsiz olan howard amca, silver slipper casinosunu satin alip o neon isiklari ortadan kaldirtir.

    zengin olmak budur amk.

    kaynak
  • christopher nolan, martin scorsese'den erken davranabilseydi, hughes'un aile servetini yasal yollarla zamanından önce elde etmeye (19 yaşında) hak kazandığı dönemi ve sonrasını anlatacak filmi çekecekti.

    nolan şöyle anlatıyor:

    "benim hughes filmimde, onun çocukluğuna, ebeveynlerinin ona yaptıklarına değinmiyorum. herkesin dört elle sarılacağı bu noktayı ben kısıtlayıcı bulmuştum. elbette hepimiz geçmişimizle şekilleniriz ancak aynı zamanda kendimizizdir. bizi biz yapan şeylerin ötesine geçebiliriz. bu, yapımcılarla çıkmaza girdiğimiz bir noktaydı çünkü onlar freudian bir arkaplan istiyorlardı. howard hughes'da beni en çok etkileyen şey erken yaşta ebeveynlerini kaybetmiş olmasına rağmen kendi özgürlüğünü kazanabilmiş olmasıdır. ondokuz yaşında servetinin kontrolünü vekillerden alıp istediğini yapabilecek duruma gelmiş olmasıdır.

    benim howard hughes senaryom tüm hayat hikayesini o dönemden sonra anlatır. benim için önemli olan seyirciyi onun yolculuğuna eşlik ettirmek, o otel odasındaki zamanına dahil etmekti. onu anlamasını sağlamaktı. araştırmalarımda onun yolculuğunu bir yere kadar anlayabilmiştim. o yalnızca dışardan mantıksız deli görünüyordu. evet, adamın bariz psikolojik sorunları vardı fakat ben bunu ilginç bulmazdım. ilginç olan ise o psikolojiyi sadece psikoloji olarak görmeyip, etrafındaki insanlara olan tepkisi olarak görerek kafasının içine girmeyi çalışmaktı.

    işin özü buydu. bu yüzden projeye sadık kaldım çünkü daha önce kimse bu şekilde ele almamıştı. kaldı ki hikayesinin bence olayu buydu. senaryodan oldukça gururluyum. hala elimde tutuyorum çünkü bundan on yıl sonra ortaya mükemmel bir şey çıkabilir. dürüst olmak gerekirse, eğer filmi yapmış olsaydık başımız çok fena belaya girerdi çünkü martin scorsese filmini zamanında çekmişti. ki bu alışıldık bir şey değildi. o ara yapımcılarla anlaşmaya çalışıyordum. onlar kendi filmlerini çekiyor fakat biz çok daha erken bitirmiş olacağız, diyordum. neticede filmi çekseydik çok fena tuş olacaktık çünkü ikinci olacaktık."

    (bkz: the nolan variations)
  • bedensel atıklarını derken, bildiğin sidiğini şişelemiş adamdır.
  • yasadigi donemde krallar gibi yasamis, ozellikle hollywood yasadigi donemin yildizlariyla birer ikiser birlikte olmus playboy abi. titizlik hastasi. twa in kurucusu. dunya havaciliginin bugune gelmesinde buyuk emegi
    ve parasi gecmis saygideger bir insan...
hesabın var mı? giriş yap