• homo sapiens ile birlikte ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitelerde zorunlu olarak okutulması gereken kitaptır.
  • homo deus yuval harari tarafından yazılan bir kitap. hayvanlardan tanrılara: sapiens 'in devamidir.2015 yilinda cikmistir. asagida bu kitap hakkinda yapmis oldugum minik bir denemem bulunmaktadir.

    savaşların çıkmasının en büyük nedenleri toplumların korkularıdır. peki insan neden korkar ? korku yeterli gelişmemişlikten kaynaklanır ve insanların önlem almasını sağlayan bir içgüdüdür ama 1945 yılından bu yana silahlar sadece süs eşyası olarak kullanılmaya başlandı(küçük çatışmaları görmezden gelirsek)silahlanma süreci insanlık tarihinin en büyük tutkularındandir.
    insanlar kullanmadıkları halde silahlanmaya niçin devam ediyorlar diye düşünebiliriz. neden mi ? cevap o kadar bariz ki herkes bunu biliyor yada diğer bir değişle aslında cevapların kendileri olduğunun farkındalar. sonuç olarak insan aç gözlü bir varlıktır. yazarın cümlesindeki alıştık sözü aslında en dikkat çekici kısmı oluşturmakta ki bu insanlığın giderek umursamazlaşması yani tanrılaşması olarak yorumlanabilir. peki tanrılaşma olarak bahsettiğimiz şey nedir ? teknolojinin gelişimi , açlık gibi konuların çözülmesi, kısacası insanoğlunun evrene karşı duyduğu korkuyu indirgemesidir. korktuğum nokta ise insanlığın teknolojik alandaki gelişimiyle zihinsel gelişiminin paralellik göstermemesidir. yaklaşık olarak iki bin yıldır insanlık ölümsüzlüğü arıyor ve su an buna gerçekten yakınız ama kimse sonsuz hayatın ne kadar korkutucu olabileceğiyle ilgilenmiyor sadece ölümden korkuyorlar. bunun en büyük örneğini dindarlarda görebiliriz çünkü ölümden en çok korkan onlardır. inançları( tanrılarının onlara vaat ettiği sonsuz yaşamı görmezden gelerek kısacık hayatlarını vazgeçilmez yapıyor) onlara gerekli özgüveni veremiyor.

    eski çağlarda insanlar sürekli olarak kendilerinden güçlü birilerini aradılar ve bunlar insanlar veya tanrılardı ancak günümüzde bunun giderek azaldığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz , çünkü insanlar artık yavaş yavaş doğaya hükmetmeye başlıyor ve bu düşünce insanları giderek dinlerden, güçlü insanlar veya topluluklardan soyutluyor çünkü onlar artık kendi ırkının yarattıklarıyla kendilerini yeterince güçlü görüyorlar. aslında şuana kadar yazdıklarım da sürekli iki ana konu etrafında döndü. içinde yaşadığımız süreç insanlık tarihi açısından hem en güçlü hem de en zayıf olduğumuz andır. örneklemek gerekirse kuzey kore lideri kim jong-un tek sözüyle insanlık tarihine nokta koyabilir yani bardağın taşma noktasındayız tek bir damla yeterli ama aynı zamanda daha büyük bir kaba taşınıyoruz. insanlığın en büyük sorunu ben merkezli olmasıdır. kısa vadede gelişmesine katkı sağlar ancak içten içe insanı çürüten bir şeydir. evrende küçücük bir nokta olduğumuzu farkına varabilmeliyiz veya çok gelişmiş bir uzaylı ırkının laboratuvarındaki bir deney tüpünün içinde yaşayan onlara göre mikroplardan farkı olmayan organizmalarız ve o gelişmiş uzaylılar da başka bir laboratuarda. bu fikir hep aklıma eski yunan'da kullandıkları öküzler paradoksunu getirmiştir. dünya'nın bir öküzün boynuzunun üzerinde durduğu ve o öküzün sonsuz sayıda başka öküz tarafından taşındığı fikri ortaya atılmıştı ki bu düşünce benim örneğimin başka bir versiyonudur. öyle bir süreçten geçiyoruz ki tüm yaşam tarzımız saniyeler içinde tamamen değişebilir. örneğin uzaylıların yarın dünyaya ayak basması ve bize bilgilerini aktarması veya yapay zekanın bulunması. bilinmezlik okyanusundaki küçük bir tekneden başka bir şey olmadığımızı anladığımız an, zihinsel gelişimimizin ciddi anlamda başladığı an olabilir ancak bunun için insanı duygularımızı (şehvet, doyumsuzluk vb.) bir köşeye bırakmalıyız. güce bağımlı olmaktan kurtulduğumuz şu günlerde farklılıklarımızla uğraşmak yerine gök kuşağındaki renklerin güzelliğini keşfetmeliyiz. uyum içinde yaşamalı, sadece insanlar olarak değil evreni bir bütün olarak görmeliyiz. sonuç olarak kitapta genel olarak insanların sorgulama başlangıcı anlatılıyor örnek vermek gerekirse eğer en güzel örneklerden birisi neden şimşek çakar? tanrı istedi diye yada mikail hapşırdı diye değil, elektrik birikiminden dolayı oldugunu anlamamızdaki süreç işleniyor.
  • "üçüncü bin yılın şafağına gerinerek ve gözlerini ovuşturarak uyanır insanlık. hala aklından feci bir kabusun sahneleri geçmektedir. "dikenli teller ve devasa mantarlara benzer bulutlar... oh be, neyseki sadece kötü bir rüyaymış." sonra banyoya gidip yüzünü yıkar insanlık, aynada kırışıklıklarını inceler, kendine bir kahve hazırlar ve ajandasını açıp sorar: "bakalım gündemimizde bugün ne varmış?"

    bu sorunun cevabı binlerce yıl boyunca değişmemiştir. 20. yüzyıl çin'inde, ortaçağ hindistan'ında ya da antik mısır'da insanlığı hep 3 temel sorun meşgul etmiş, kıtlık salıgn ve savaşlar listenin başında yer almıştır. nesiller boyunca çeşitli tanrılara, meleklere ve azizlere yakarmış, sayılamayacak kadar çok alet, kurum ve sosyal yapı icat etmiş olsa da insanlık yine de açlık, hastalık ve şiddet yüzünden kitleler halinde ölmeye devam etmiştir. birçok düşünür ve kahin de kıtlık, salgın ve savaşların tanrının muazzam planının ya da kusurlu tabiatımızın bir parçası olduğu ve kıyamete kadar kurtulamayacağımız sonucuna varmıştır"

    cümleleri ile başlayan, israilli tarihçi ve yazar yuval noah harari'nin kaleme aldığı üçlemenin ortanca kitabı.
  • nihayet alandan birileri bu kitaptaki saçmalıkları ortaya çıkarmaya başlamış.
    şu link bir örneğini göstermekte.
    tümünü okumak istemeyenler için makale sahibi son cümlede özetlemiş:

    "ın sum, harari’s books make interesting observations and conjectures about human societies, but he needs a better understanding of the operations of mind and brain

    meali: harrari iyi yazıyor ama anladığı konularda yazsa daha iyi olur.
  • herkese recete diye yazasım var oyle bir kitap
  • kitabın yaklaşık ilk 200 sayfasını falan okudum ama şu ana kadar okuduklarım sapiens'in bir tekrarından fazlasını anlatmıyor, kitabı bitirdiğimde editlerim ama ilk kitap çok tuttu diye ekmeğini yemek gibi geldi şimdilik bana. (ilk çıktığında almayıp şu anda arkadaştan ödünç alarak okumamın sebebi de bu)
  • homo deus

    doğal seçilim 4 milyar yıldır sonunda sapiens’e dönüşmemize yol açan ince ayarlar yapıyor ve sapiens’in son durak olduğu söylenemez. genlerimizdeki görece küçük değişiklikler, taştan kesici aletler yapmanın ötesine geçemeyen homo erectus’u bilgisayar yapan homo sapiens’e dönüştürdü. günümüz biyomühendisliği doğal seçilimin bütün hünerini sergilemesini sabırla beklemeyecek ve genetik kodumuzu baştan yazacaktır.

    teknoloji insan zihnini yeniden yapılandırdığında homo sapiens türü ortadan kalkacak ve yepyeni bir süreç başlayacaktır. 21. yüzyıl, insan türüne “ilahi” bir yaratma gücü sağlayacak ve homo sapiens türünü homo deus (tanrı-insan) türüne dönüştürecektir.

    *

    aids ve ebola gibi doğal felaketlerle mücadelede ibre insanlığın lehine dönüyor. peki, ya insan doğasından kaynaklanan tehlikeler ne olacak? günümüz biyoteknolojisi bakteri ve virüsleri yenmemizi şimdilik sağlıyor fakat aynı zamanda teröristlerin daha korkunç hastalıklar yaratmasına da imkan sağlıyor. insan türünü mahvedecek büyük salgınların, acımasız bir ideolojinin takipçisi insanların elinden çıkması işten bile değil.

    *

    5000 yıl önce sümerliler yazıyı ve parayı icat etti. yazı ve para siyam ikizleridir; ebeveynleri aynı olup aynı zamanda ve aynı mekanda doğmuşlardır. krallıklar yazı ve para sayesinde kurulabilmiştir. çünkü yüz binlerce insandan vergi toplamak ve karmaşık bürokrasileri işletmek bu ikisi sayesinde mümkün olmuştur.

    *

    modernite bir sözleşmedir, aslında basit bir sözleşmedir ve bir cümlede özetlenebilir: insanlar bu sözleşmeyle, güç karşılığında anlamı terk etmiştir.

    modern yaşam, anlamdan yoksun olduğu kabul edilmiş bir dünyada, güç peşinde bitmek tükenmek bilmeyen bir koşudur.

    modern kültür dur durak bilmeden araştırıyor, üretiyor ve büyüyor ama aynı zamanda daha önce hiçbir kültürde görülmediği kadar büyük bir varoluş endişesiyle bir türlü huzura kavuşamıyor.

    *

    dünyada üç tür kaynak vardır: hammadde, enerji ve bilgi.

    ilk ikisi tükenebilir fakat bilgi, tükenmeyen aksine büyüyen bir kaynaktır, ne kadar kullanılırsa o kadar artar.

    *

    insanlar diğer seçmenlerle bir bağ kuramazsa, onların ülkenin hayati çıkarlarını umursamadıklarını düşünürse, seçim sonuçlarını kabullenmek için herhangi bir sebepleri olmayacaktır. demokratik seçimler yalnızca belli idealleri paylaşan toplumlarda uygulanabilir.

    *

    liberaller insanların özgür irade sahibi olduğuna inandıkları için bireysel özgürlüklere çok değer verirler. ancak, geçtiğimiz yüzyılda bilim insanları homo sapiens’in kara kutusunun kapağını araladı ve orada ne ruh, ne özgür irade, ne de benlik bulamadı.

    beynimizdeki süreçler deterministik ya da rastlantısal olabilir ama asla özgürce ortaya çıkamazlar. kutsanan özgürlük ifadesi, tıpkı ruh gibi herhangi bir anlamdan yoksundur. evet, kendi istediğimi yapıyorum ama bu isteklerin hiçbirini kendim seçmiyorum.

    *

    geleceğin yeni cesur dini, silikon vadisinde mayalanıyor.

    bu yeni dinlerden biri “tekno-hümanizm”dir. bu dine göre, homo sapiens tarihsel görevini yerine getirmiş olup artık yerini homo deus’a bırakmalıdır. tekno-hümanizm bizlerin homo deus’u yaratmak için ileri teknolojiyi kullanmakla yükümlü olduğumuz sonucuna varır. artık insanların oyunda kalabilmelerinin tek yolu, kendi zihinlerinin sürümünü yükseltebilmelerinden geçmektedir. unutmayalım, yüzyıl önce bazıları bunu etnik temizlik yoluyla yapmayı planlamıştı, tekno-hümanizm ise amacına genetik mühendisliği ve nanoteknoloji gibi daha insani yöntemlerle ulaşmaya çalışıyor.

    ancak, insan zihnini yenilemek son derece karmaşık ve son derece tehlikeli bir girişimdir.

    (yuval noah harari, “homo deus”)
  • homo sapiensten sonra daha güncel konulara değiniyor ve yeni sistemlerin hayatımızı nasıl etkileyeceğini açılıyor..
    vizyon sahibi olmak isteyenler için yardımcı kaynak olabilir
  • homo sapiens'ten sonra bende hayalkırıklığı yaratan kitap. yazar geleceğe dair bazen makul bazen de komplo teorisi tadında öngörülerini anlatıyor. tekrara düştüğü çok yer var ve bunlar okuyanı sıkıyor. gündemden ve dünyanın gidişatından bihaber olan insanlara hitap edebilir. ben sevemedim. okunmasa da olurmuş.
  • başarılı kitaptır okuyun. kitabın yarattığı ilhamla meydana gelen naçizane fikirlerim: (bkz: #66644458)
hesabın var mı? giriş yap