• dream theater'ın en güzel şarkısı. 1421312 rpm de şarkı yapıp atari müziği gibi solo atacaklarına şöyle şarkılar yapsalar hep keşke.

    not: nothing else matters metalikacısıyım.
  • dream thetaer'ın ilk çakmak sallanan parçası.
  • albüm versiyonu ile budokan versiyonunun bu denli farklı olması, budokan versiyonuna bir de solo eklenmesi yüzünden değil; o soloyu petrucci'nin atıyor olmasındandır.
  • az evvel playlistimde budokan versiyona denk geldim de, ben bu soloyu duyunca iki duygu yaşıyorum. ilkinde devlet bahçeli gibi sakince, "bu konser meşrutiyetini yitirmiş, bu solo halkımızı perişan etmiş ve john petrucci insanlıktan çıkmıştır. ikinci tepkim ise konserde çıldırıp memelerini açan kıza dönüşmek. hani bu soloya ben bile arkadaşımın omuza çıkıp meme açarım. işte dinleyenleri böyle uç noktalarda duygular yaşatan akıl almaz bir soloya sahip bir şarkı bu.
  • budokan konserindeki soloda, petrucci wah pedala abandığı anda boyut değiştirebilirsiniz. inanılmaz duygu yüklü bir solosu var. şarkının orjinal versiyonunda ise solo yok, canlısını dinlemiş adam bir daha stüdyo kaydının yüzüne bakmaz.
  • cok guzel oldugunu tekrarlama ihtiyaci duydugum sarki..bende nedense hep bir sting sarkisiymis izlenimi uyandiriyor melodi acisindan, ama buyrun afiyetle dinliyelim:

    he's just the kind of man
    you hear about
    who leaves his family for
    an easy out
    they never saw the signs
    he never said a word
    he couldn't take another day
    carry me to the shoreline
    bury me in the sand
    walk me across the water
    and maybe you'll understand
    once the stone
    you're crawling under
    is lifted off your shoulders
    once the cloud that's raining
    over your head disappears
    the noise that you'll hear
    is the crashing down of hollow years
    she's not the kind of girl
    you hear about
    she'll never want another
    she'll never be without
    she'll give you all the signs
    she'll tell you everything
    then turn around and walk away
    once the stone
    you're crawling under
    is lifted off your shoulders
    once the cloud that's raining
    over your head disappears
    the noise that you'll hear
    is the crashing down of hollow years
    carry me to the shoreline
    bury me in the sand
    walk me across the water
    and maybe you'll understand
    once the stone
    you're crawling under
    is lifted off your shoulders
    once the cloud that's raining
    over your head disappears
    the noise that you'll hear
    is the crashing down of hollow years
  • dün akşam rock fm de çalınca yine beni benden almış tesiri hala üzerimde duran şarkıdır. öyle saçma sapan geçmişlere götürür pişman mutsuz hisettirir bir yerlerde hata yaptığını düşündürür. geri döndürüp baktırır kısacası, uzuncasını anlatmaya ne mecal ne de hatıralar müsade eder.
  • dinlediğim bi kaç konser versiyonuna dayanarak genelliyorum ki bu şarkıyı çalmadan önce john petrucci hep farklı atraksiyonlar yaparak seyirciyi hipnotize ediyor. sonra da şarkıya giriyorlar ki oldukça zayıf bir haldeyken yakalamış oluyorlar dinleyenleri bence. kalbi zayıf olanların bu durumun üstesinden pek gelemediğini de gözlemledim ayrıca.
  • efkarlı gecelerin olmazsa olmaz şarkılarındandır budokan versiyonu. yalnız o değil de, tam şarkıya iyice kaptırmışsındır kendini, petrucci'nin solosuyla gözü kapalı yolculuğa çıkıp orgazma doğru giderken o esnada afedersiniz yırtık dondan çıkar gibi labrie'nin "mr john petrucci" diye bağırmasını duyarsınız. rahatsız edici bildiğin. bu çıkış olmamalıydı labrie...
  • şimdi öncelikle live at budokan versiyonunu dinleyip içimin yandığı bir anda diğer entryleri de okurken, şarkının çevirisinin düzgün yapılmadığı kanaatine vardım. kabul etmek lazım ki bu şarkıyı türkçe’ye çevirmek ve şarkıdaki hissiyatı vermek çok zor; nitekim bazı yazar arkadaşlar geçmişte çevirmişler, sağ olsunlar; ama çeviriler bana o duyguyu tam olarak geçiremedi. ben de aşağıya çevirisini bırakıyorum, yanlış olduğunu düşünen dream theater sevdalıları bana ulaşırsa sevinirim.
    (he's / she's not the man / girl you hear about'taki hear kasıtlı olarak duymak olarak değil, bilmek olarak çevrilmiştir.)

    o, (hep) bildiğin adamlardan
    zoru seçip, ailesini terkediyor
    onlar işaretleri hiç görmedi
    o, asla tek kelime (bile) etmedi
    (artık) bir gün bile dayanamazdı

    beni sahile götürüp,
    kumlara gömerek
    benimle suyun kenarında yürüdüğünde,
    ve, belki de anlayacaksın;

    altında süründüğün taş, omuzlarından kaldırıldığında
    üzerindeki yağmur yağdıran bulut kaybolduğunda
    duyacağın ses, çöküp giden kayıp yılların sesi

    o, (öyle) bildiğin kızlardan değildi
    asla başkasını istemeyecek,
    asla onsuz olamayacaktı
    sana tüm işaretleri verecek
    sana her şeyi anlatacak
    sonra arkasını dönüp gidecekti

    beni sahile götürüp,
    kumlara gömerek
    benimle suyun kenarında yürüdüğünde,
    ve, belki de anlayacaksın;

    altında süründüğün taş, omuzlarından kaldırıldığında
    üzerindeki yağmur yağdıran bulut kaybolduğunda
    duyacağın ses, çöküp giden kayıp yılların sesi
hesabın var mı? giriş yap