• birinci dünya savaşında bizim başımızda halife, karşı cephede ise 8 milyon müslüman asker vardı.

    ingiliz ordusunun emri altında, osmanlı ordusundan daha fazla müslüman asker vardı.

    al sana hilafet.

    hilafet bizim için bir kazanç değil bilakis kangren olmuş bir yüktü, gelişmemizin önünde bir tıkaçtı, çok şükür kurtulduk.

    kendine çok güvenen müslüman ülke varsa alsın götüne soksun hilafeti. ama kimse bu topa girmiyor, çünkü bu topa giren devlet ümmet ayağına öteki devletlerin dertlerini de sırtlamak zorunda. bu uğurda para ve enerji harcamak zorunda. kimse bizden daha enayi değil.

    başkasının derdini yüklenecek kadar geri zekalı olmak için ancak türkiye islamcısı olmak lazım.
  • peygamber ardılı sıfatıyla monark istihdam eden müessese.

    hilafet meselesi bizde tam bilinmez. bilinen kısmı da hurafe ve hamasetten müteşekkildir. ehli müslimi biraz aydınlatmak farz oldu diyelim ve hilafetle ilgili yaygın şekilde yanlış bilinenlerden başlayalım.

    * hilafet islam dininin başı demektir. yanlış.

    islam peygamberi, kendinden önce yaşamış birçok meslektaşından farklı olarak yaşarken siyasal erke ulaşmış bir tarihi şahsiyettir. yani hem dinin peygamberi, kurucusu hem de devlet başkanıdır. vefatından sonra ardılı anlamında halife ünvanını taşıyanlar ruhani vasfiyelerinin değil dünyevi otoritelerini devralmışlardır. islam genel bir ilke olarak ruhban sınıfı, kilise gibi yapıları, allah ile inanan arasında kendini aracı olarak tanımlayan makamları yasakladığından zaten ilahi bir makamın varlığı dinen de butlandır. yani halifelik denilen makam islam devletinin başkanlığına işaret eder. hıristiyanlıktaki papa ya da budizmdeki dalai lama gibi ruhani bir niteliği yoktur.

    şuralardan pay biçelim.

    - halifelik adına daha peygamber ölüm döşeğindeyken kavgaya tutuşan hizipler, klikler vardır. ruhani bir birleştirici ombudsman seçiminden çok, iktidar sevdalısı politikacı çekişmelerine benzer bu çatışmalar.

    - ilk dört halifeden ebubekir hariç üçü de suikast ile öldürülmüştür. (bir iddiaya göre ebubekir de zehirlenmiştir) peygamberin torunu olan hüseyin iktidar savaşında öldürülmüştür. beşinci halife muaviye'den itibaren makam, soya dayalı veraset sistemiyle el değiştirmeye başlamıştır. pek de uhrevi bir orun değil gibi sanki.

    islam dinin yayılması ve islam devletinin nüfuz alanını genişletmesi başlarda, sonraki dönemlere nazaran görece özdeş ve tek bir süreç olarak vuku bulduğu için ilk üç yüz yıl boyunca halifeliğin sınırları, yetkisi, otoritesi ile ilgili bir tartışma yoktur. halife demek hem emevilerde hem de abbasilerde sultan demekle aynı şeydir. ne zamanki önce türk, sonrasında moğol akınları ile halifelerin siyasi güçleri aşınmış asyalı göçebe kaanların elinde kuklaya dönmüşlerdir; o zaman emir-ül mümin ünvanına sığınıp kendilerine dini bir liderlik rolü tayin etmeye çalışmışlardır. buna benzer bir süreci ileride osmanlıda da göreceğiz.

    * 1924 e kadar hüküm sürmüş kesintisiz bir yetke tarzıdır. bu da yanlış bilinen bir diğer kanı.

    halifelerin tarihi yeknesak, doğrusal bir tablo şablon olarak ilerlememiştir. çoğu zaman çetrefilli, bulanık, sınırları geçişli bir kurumdur. birincisi halifeler birden çokturlar. örneğin 250 yılı aşkın bir süre abbasi ve fatimi halifelikleri ikiliği ve rekabeti bir yana 10. yüzyılda dünyanın değişik coğrafyalarında (bağdat, kahire ve kurtuba) meşru kabul edilmiş halife soyu üçe çıkmıştır.

    dört halifeden sonra emevi iktidarı başladı varsayılır. aslında bugün bir kısım müslüman beşinci halife olarak hüseyin bin ali'yi kabul eder. ama bir kısmı da etmez. emevilerden sonra halifelik abbasilere geçti varsayılır ama yanlıştır. abbasiler ortadoğudaki devletin merkezini ele geçirince emeviler endülüs coğrafyasına sığınmış ve iberik yarımadasında (bugünkü ispanya/potrekiz) hanedanlarını ve hilafet iddialarını devam ettirmişleridr. diğer iki halife hanedanı peygamberin amcasının soyundan gelen bağdat'taki abbasi sülalesi ile peygamberin kızının soyundan gelen kahire'deki fatımi sülaleridir.

    bu üç halifelik zincirinden kurtuba halifeleri iktidarı hammudi hanedanına kaptırmışlar, fatımi hilafetine selahaddin eyyübi son vermiş kala kala memlüklülerin koruması altında abbasi hanedanı kalmıştır. memlük asker/bürokrat komutanların yönettiği bir nevi despotluktur. halifenin ne iktidarı ne siyasal nüfuzu vardır. yöneticilerin elinde müslüman halka karşı bir meşruiyet ve aynı zamanda şantaj aracıdır. bu halifelik zincirini koparan ise yavuz sultan selim olmuştur.

    * osmanlılar son halife hanedanıdır. kısmen yanlış.

    şerri hükümlere göre soyu kureyş kabilesinden gelmeyen, en azından arap olmayan insanlar emir-ül müminin ünvanını taşıyamazlar. zati osmanlının da güçlü olduğu dönemler böyle bir isteği olmamıştır. yavuz'un mısır'ı fethettiği 16. yüzyıl başlarına kadar dünyanın tüm köşelerindeki tüm halifeler ya muhammed'in soyundan ya da muhammed ile aynı soydan gelmektedirler. misal emeviler hanedanını başlatan muaviye kureyş'in haşimiler kolundan olmasa da umeyyeler kolundan gelmektedir ki bu aile de muhammed'in dedesinin -yani abdulmuttalip'in- dedesinin kardeşinin nesebidir. abbasilerin ilk halifesi ebu el abbas seffah peygamberin kuzenidir. fatimi halifeliği hanedanının kurucusu el mehdi doğrudan muhammed'in küçük küçük torunudur. endülüs emevileri halife hanedanı hişam'ın torunlarının soyundan gelir. abbasi devleti selçuklu akınlarıyla parçalanınca geçici bir süre için son bulan hanedan mısır'a gizlice geçen mustansır sayesinde memlük korumasında devam eden halife hanedan ise seffah'ın soyundandır. peygamber soyundan geldiği şüpheli 4 hammudi halifesi dışında kökeni kureyşli olmayan hiç bir halife mevcut değildir.

    ta ki osmanlılara kadar. osmanlı padişahları halife ünvanını kullanmışlardır ama tebaası müslüman olan tüm monarkların kullandığı manada halife; mervan bin hakemlerin, harunu reşidlerin koltuğunun mirasçısı anlamında değil. bu şekliyle tunus emirinden açe sultanına birçok müslüman hükümdar unvanları arasında halife titrini saymışlardır. kayıtlarda halife orunuyla bahsedilen ilk padişah yıldırım bayezid'dir. hadimül haremeyn, emirül müminin, zillullahı fil arz, halifei ruyi zemin manasıyla halifelik osmanlı'ya ne zaman geldi sorusuna gelirsek.

    yavuz son abbasi halifesi 3. mütevekkil'i istanbul'a getirip zindana kapatmış. ne ünvanı, ne hilafet nişanelerini kendi alamet-i farikaları arasında saymamıştır. ölünce oğlu kanuni süleyman halifeyi serbest bırakmış, mısır'a geri yollamıştır. makamı elinden alınsa da canı bağışlanmış halife bir daha da siyaset işlerine karışmamış, emekliliğinde münzevi bir hayat sürmüştür. onun soyundan gelenler de öyle. yani mısır fatihi sultan selim, yine mısır fatihi selahattin eyyübi'nin 5 asır önce fatımi halifeliğine son vermesine benzer şekilde abbasi halifeliğine pratik olarak son vermiştir.

    sonraki padişahlara gelince, içlerinden hiçbiri 1774 küçük kaynarca antlaşmasına kadar halifelik iddiasında bulunmamıştır. osmanlı hanedanı için geriye dönük meşruiyet okumalarında dört köklü iktidar geleneğinin mirasçısı oldukları yakıştırılır. asya hakanlarının, islam halifelerinin, roma kayserlerinin ve selçuklu üzerinden tevarüs eden iran şehinşahlarının yetkesi tek bir padişahta birleşmektedir. tabiki bu durum tarihçilerin tespitidir. padişahların hepsinin bunun farkında olduğunu sanmıyorum. 1774 yılında rusya, kafkasya ve kırım'da siyasal ve askeri olarak osmanlı'yı ezip geçince oradaki tebaa idari açıdan tamamen kaybedilmiştir. dönemin padişahı 1. abdulhamid yönetsel olarak güçsüzleştirildiği coğrafyayla manevi olarak bir bağ kalması amacıyla halifelik makamında hak iddia etmiştir. rusya da osmanlı tebaası ortodoks nüfusuna hami sayılması karşılığında padişahın halifeliğini tanımıştır.

    muhtasarı osmanlı'da padişahların halifelik iddiası 1.selim ile değil 1.abdulhamid ile başlar ve 1.abdulhamid ile başlayan ve 6. mehmed'e kadar gelen çöküş dönemi padişahlar silsilesinde bu iddia sürekli tekrarlanmış olmasına karşın, islam aleminde pek itibar görmemiştir. özellikle mısır'ın ingilizler tarafından işgali, 1. dünya savaşında arapların osmanlı yönetimine karşı ayaklanması ve ingiliz kumandası altında hintli müslümanların çanakkale cephesinde türklere karşı savaştıkları sıralarda bu durum bariz şekilde gözlenmiştir.

    birincisi osmanlı türk soyluların halifelik iddiasının araplığa, seyyidliğe ve soya büyük anlam yükleyen ortadoğu coğrafyası gözünde meşruiyeti yoktur.

    ikincisi islam alemi türklerin halife orununu tanısa bile bu ünvanın son bin küsur yıldır pek bir etkisi yoktur. nasıl ki halifenin çağrıları memlüklüleri osmanlı'ya karşı koruyamadıysa, nasıl ki beni ahmer devletinin yıkılıp gitmesine engel olamadıysa osmanlılar için de durum aynıdır. daha selçuklu ve eyyübi sultanlarından bu yana halifelik ismi var cismi yok sembolik bir makamdı. nüfuzu ve etkinlik alanı kendi sarayının bahçesini geçmezdi.

    üçüncüsü halifelik müessesesinin güçlü olduğu dönem çin sınırından ispanya'ya kadar tek bir arap-islam devletinin hakimiyet sürdüğü klasik çağdır. canlandırılmaya çalışıldığı 18.yy da ise müslümanlık endonezya'dan fas'a bir çok devlete, mezhepe ve farklı çıkar grubuna bölünmüş girift bir yapıdadır.

    ve dördüncüsü ilk bahsettiğimiz noktadan yürüsek hilafet islam felsefesine uygunluk açısından ruhani değil dünyevi bir merhaledir. bu açıdan siyasi, diplomatik, askeri gücü olmadan bir işe yaramadığı gibi bu saydığımız güçlere sahip olanların da hilaffetten meşruiyet devşirmelerine gerek kalmamıştır.

    yani teknik olarak halifeliği sonlandıran kişi yavuz selim'dir. çöküş dönemine kadar askeri ve idari açıdan iyi kötü başarılı ve yeterli bir yönetim gösteren imparatorluğun hiç bir zaman halifelik ünvanından medet ummalarını gerektiren bir koşul husule gelmemiştir. ne zamanki sultanların siyaseten gücü kuvveti tükenmiş halifeliğe sarılmışlardır.

    1924 yılında meclis kararıyla kaldırılan kurum harun-u reşid döneminin şanlı hilafet makamı değildir. 1000 yıl önce bölünmüş, büyük oranda halk içindeki meşruiyetini kaybetmiş, memluklar elinde kuklaya dönüşmüş, 16. yüzyıla kadar ite kaka ismen varlığını korumayı başarmış. osmanlı ile beraber ölmüş. 250 yıl sonra kimsenin itibar etmediği bir hayalet, bir gölge makam olarak tekrar canlandırılmaya çalışılmış ve nihayet halkların savaşında hiç bir katkı sağlamadığı kati şekilde belgelendikten sonra tbmm tarafından ilga edilmiş bir kurumdur.

    edit : imla
  • halifelik nedir, ne değildir merak edenler için baştan sona tarihini anlatıyorum şimdi. tablonun tümünü görmeniz açısından yararlı olacaktır diye düşünüyorum.

    halifelik sıfatının islam’daki önemi ve tarihine girmeden önce halifeliğin ne olduğunu incelemek ve anlamak daha sağlıklı olacaktır.

    halife kelimesi h-l-f (halefe) kökünden türemiş ve “geride kaldı, sonradan geldi” anlamına gelmektedir. bu kelime aynı zamanda “selefin (yani önceden gelenin) yerini alan, başkasının yerini tutan, onun makamına oturan, onun adına hükmeden kimse” anlamlarını da taşımaktadır.

    islam dinine göre peygamberler allah tarafından seçilir ve gönderilir. bundan farklı olarak; halifelik makamına gelenlerin ise allah tarafından değil, insanlar tarafından seçilmesi sebebiyle “allah’ın halifesi” sıfatını taşımaları mümkün değildir. (buna rağmen halifelik tarihinde siyasi çıkar sağlamak amacıyla “allah’ın halifesi” sıfatını kullanan halifeler olmuştur.) halife sıfatı herhangi bir peygamberin sıfatına veya fonksiyonuna denk de değildir. dolayısı ile hilafet; dini liderlikten ziyade, siyasal bir makam anlamı taşımaktadır.

    hz. ebu bekir ve hz. ömer de kendilerine “allah’ın halifesi” şeklinde hitap edilmesini uygun görmemişlerdir. bunu destekler biçimde hiçbir ayette “allah’ın halifesi” tabiri geçmez. üstelik kuran’a göre hakimiyet kayıtsız şartsız allah’ındır. hz. muhammed’e dahi tebliğ edici rolü dışında politik bir rol veya görev verilmemiştir.

    hz. muhammed’in yaşadığı dönem incelendiğinde görülecektir ki hz. muhammedin sahabeleri çok basit düzeyde, kurumları yeni yeni oluşan bir şehir devletini oluşturmaktadır. hz. muhammed peygamberlik görevinin yanında devlet başkanlığı vasfını da şahsında toplamıştır. bu şehir devletinde hz. muhammedin vefatından sonra yönetimde sıkıntılar baş göstermeye başlamıştır. yerine gelecek halifenin ise hz. muhammedin ilerlediği yolu takip ederek, şeriatın gereklerini uygulaması, aynı zamanda da bu yönetimsel sorunları çözmesi beklenmiştir.

    şimdi halifeliğin tarihçesine bakalım.

    1. dört halife dönemi
    her toplum kendisi için karar alıp uygulanmasını sağlayacak bir yöneticiye ihtiyaç duyar. hz. muhammed yaşadığı dönem içerisinde islam dininin lideri olarak kabul edilmesiyle birlikte, aynı zamanda o dönemde devletleşme yolunda ilerleyen medine halkının da lideriydi. yani hz. muhammed hem bir dini lider, hem de bir idareciydi.

    hz. muhammed’in vefatı doğal olarak bu iki alanda da boşluğa neden oldu. karışıklığın sona ermesi için yapılması gereken tek şey hz. muhammed’in yerine getirdiği fonksiyonu yerine getirecek yeni bir lider seçmekti. hz. muhammed’in allah tarafından elçi seçilmesinden dolayı bu yeni lider tabii ki hz. peygamber ile aynı mertebede olmayacaktı ancak şeriat’ın bir şekilde devam ettirilmesi şarttı.

    bunun üzerine sahabe bir halife seçmek için toplandı. ne yazık ki hz. muhammed’in ölmeden önce kendi makamı için birisini seçtiğine dair bir tek hadis bile yoktu. bu yüzden halife seçimi mecburen sahabenin seçimi ile gerçekleşmeliydi. bu seçim için kıstaslar belliydi; islam devletini savunması ve yayılmasını sağlayacak birliği koruyabilecek yeterlilikte olması, kureyşli olması, yaşı ve tecrübesi bakımından saygı duyulan biri olması, müslüman olmasındaki kıdemi ve hz. muhammed’in en yakın arkadaşı olması önemliydi. sonuç olarak ensar ve muhacirler arasında geçen uzun tartışmalar sonucunda hz. ebu bekr halife olarak seçildi. bu seçimin oy çokluğu ya da birliği ile gerçekleşmesi dolayısı ile seçimin bugünkü cumhuriyet rejimi seçimlerine benzer bir şekilde gerçekleşmiş olması önemlidir.

    hz. ebu bekr’in ilk iki yıllık hilafeti, çevresinde baş gösteren dinden dönme olaylarının bastırılması, ırak ve suriye fetihlerine girişilmesi ile geçti. bir süre sonra rahatsızlığı ağırlaşınca kendisinin yerine geçmesini uygun gördüğü hz. ömer hakkında etrafına kanaat sormaya başladı ve ondan övgü ile bahsederek, “bu işi ondan daha iyi yapacak birisinin bulunmadığını” söyledi. sahabe de hz. ebu bekr’in vasiyetini uygulayıp hz. ömer’i halife olarak kabul etti. böylece ilk defa hilafet makamına birisi tamamen sahabenin seçimi ile değil, istihlaf1 adı verilen yerine vekil atanması ile gerçekleşmiş oldu. bu sonraki halife seçimlerini de usül açısından etkileyecekti.

    hz. ömer’in on yıldan biraz fazla süren halifeliği, islam dünyası açısından gelişme ve genişleme dönemi olmuştur. hz. ömer, hristiyan bir köle tarafından hançerlenerek vefat edince yerine kimseyi aday gösterememesi sebebiyle halife seçimi şûra heyetine kalmıştır. uzun süren müzakerelerden sırasında halife olarak seçilecek kişi için “allah’ın kitabına ve onun resul’üne uyma, kendinden önceki halifelerin yolundan gitme” şartlarını koymuşlardır. bu şartlara hz. ali “gücümün ve bilgimin yettiği kadar” diye cevap verirken, hz. osman “evet” demiş ve bu tereddütsüz cevabı sayesinde şûra tarafından halife olarak seçilmiştir.

    hz. osman’ın halifeliğinin ilk altı yıllık dönemi iyi bir şekilde geçmiş olsa da ikinci altı yıllık döneminde çeşitli karışıklıklar oluşmaya başlamıştır. hz. osman’ın mizaç olarak yumuşak huylu oluşu ve hz. ömer kadar dirayetli olmayışı, gelenleri her hususta serbest bırakışı özellikle haşim oğulları ve ümeyye oğulları başta olmak üzere çeşitli soylar arasında karışıklıklar çıkmasına neden olarak, şia2 mezhebinin oluşumuna zemin hazırlamıştır. basra, kufe, ve mısır’dan yola çıkan isyancıların medine’ye gelmesiyle çıkan olaylarda hz. osman öldürülmüş ve karışıklık daha da büyümüştür.

    içerisinde bulunulan duruma bir an önce son vermek niyeti ile hz. ali halife olarak seçilir. o dönemde şam valisi olan muaviye b. ebu süfyan’ın yeni halife olan hz. ali’ye biat etmesi için gönderilen elçiyi ret etmesi gerilimi daha da tırmandırır. bir tarafında hz. muhammed’in damadı hz. ali’nin, diğer tarafta hz. muhammed’in eşi hz. aişe’nin bulunduğu cemel savaşında 7000 müslüman kaybedilir. daha sonrasında gerçekleşen sıffin savaşı’nda 4000 müslüman daha şehit edilir. tüm bu derin fikir ayrılıkları ve savaşlar sonucunda hz. ali kûfe, hz. muaviye ise şam halifeliğini 2 ayrı makamda yürütür hale gelir.

    hz. ali’nin de şehit edilmesi ile oğlu hz. hasan halife seçilir. ancak daha fazla kan dökülmesini istemeyen hz. hasan, halifeliği kimi rivayetlere göre 3 gün, kimi rivayetlere göre de 6 ay sonra hz. muaviye’ye devreder.

    dönem halifelerinin kronolojik listesi:
    hz. ebu bekir, hz. ömer bin hattab, hz. osman bin affan, hz. ali bin ebu talib

    2. emeviler ve abbasiler dönemi
    hz. muaviye’den sonra gelen yezit, ıı. muaviye ve ı. mervan’ın halifelikleri döneminde hanedanlık devam etmiş ve halifeliğin kan bağı olan kişilere devredilmesi usulü başlamıştır. bu şekilde 14 emevi halifesinden 4’ü (ı. muaviye, ı. yezit, ı. mervan ve abdu’l melik) kendilerinden sonra hilafet makamına oğullarını tayin etmişlerdir.

    emevilerden sonra iktidarı ele geçiren abbasiler daha seküler bir yönetim şeklini benimsemişlerdir. abbasi halifesi son sözü söyleme hakkını kendinde tutmak sureti ile toprakları dahilinde bulunan kazalardaki yetkilerini kadı’ya, askeri işleri emir’e, halkı yönetme gücünü ise vezir’e devretmiştir.

    abbasi halifeleri başka makamın asaletine ve usüllerine uysalar da daha sonra 8. abbasi halifesi mutasım billah (833)’den itibaren, hanedanlığın sona erdiği döneme kadar “allah” adının kendi isimlerine takıldığı “halifetullah” ve benzerleri gibi unvanlar kullanmaya başlamışlardır. bir diğer görüşe göre bu ünvanların kullanımı mütevekkil (847-861) ile başlamıştır.

    dönem halifelerinin kronolojik listesi:
    ı. muaviye 661 – 680, ı. yezid 680 – 683, ıı. muaviye 683 – 684, ı. mervan 684 – 685, abdülmelik 685 – 705, ı. velid 705 – 715, süleyman bin abdülmelik 715 – 717, ömer bin abdülaziz 717 – 720, ıı. yezid 720 – 724, hişam bin abdülmelik 724 – 743, ıı. velid 743 – 744, ııı. yezid 744, ibrahim bin velid 744, ıı. mervan 744 - 750 seffah (ebu'l abbas) 750 – 754, mansur 754 – 775, mehdi 775 – 785, hadi 785 – 786, harun reşid 786 – 809, emin 809 – 813, memun 813 – 833, mutasım 833 – 842, vasık 842 – 847, mütevekkil 847 – 861, muntasır 861 – 862, mustain 862 – 866, mutaz 866 – 869, muhtedi 869 – 870, mutemid 870 – 892, mutedid 892 – 902, mûktefî 902 – 908, muktedir 908 – 932, kahir 932 – 934, râdî 934 – 940, müttaki 940 – 944, müstekfi 944 – 946, mutî 946 – 974, tâi 974 – 991, kadir 991 – 1031, kaim 1031 – 1075, muktadî 1075 – 1094, mustazhir 1094 – 1118, mustarşid 1118 – 1135, raşid 1135 – 1136, muktafî 1136 – 1160, mûstencid 1160 – 1170, mûstadhî 1170 – 1180, nâsır 1180 – 1225, zâhir 1225 – 1226, mustansır 1226 – 1242, mustasım 1242 - 1258

    3. fatımi ve memlük himayesi dönemi
    kahire’de hüküm süren fatimi şii halifeler, sünni mezhebine mensup müslümanlar tarafından halife kabul edilmezler. bu yüzden bu döneme ait halife sıralamaları incelendiğinde farklılıklar görülebilir.

    memlük himayesi dönemi ise abbasi hanedanının mısır’daki memlük sultanlığı himayesi altında olduğu dönemdeki halifeleridir.

    dönem halifelerinin kronolojik listesi:
    mehdi (910-934), kaim (934-946), mansur (946-953), müizz (953-975), aziz (975-996), hakim (996-1021), zahir (1021-1036), müstensir (1036-1094), müstali (1094-1101), âmir (1101-1130), hafız (1130-1149), zafir (1149-1154), faiz (1154-1160), aşid (1160-1171) mustansır 1259 – 1261, ı. hakim 1262 – 1302, ı. müstekfi 1302 – 1340, ı. vasık 1340 – 1341, ıı. hakim 1341 – 1352, ı. mütadid 1352 – 1362, ı. mütevekkil 1362 – 1383, ıı. vasık 1383 – 1386, mutasım 1386 – 1389, ı. mütevekkil (ikinci sefer) 1389-1406, mustain 1406 – 1414, ıı. mutadid 1414 – 1441, ıı. müstekfi 1441 – 1451, kaim 1451 – 1455, mustancit 1455 – 1479, ıı. mütevekkil 1479 – 1497, mustamsık 1497 – 1508, ııı. mütevekkil 1508 – 1517

    4. osmanlı dönemi
    halifelik 1517 yılında suriye ve mısır’ın fatihi yavuz sultan selim tarafından kahire’den istanbul’a devredilmiştir. bazı iddialara göre yavuz sultan selim, son abbasi halifesi olan mütevekkil’i beraberinde istanbul’a getirip ayasofya’da yapılan bir merasimle hilafeti ve mukaddes emanetleri devralmıştır.

    yavuz sultan selim ve ondan sonra gelen padişahların bastırdıkları paralarda “halife” ünvanı yerine “sultan” ünvanını kullanmaları önemli bir detaydır. cuma günleri okunan hutbeler de “halife” adına değil, “sultan” adına okunmuştur.

    selçuklular döneminde maddi kudret sultanlarda, manevi otorite de halifelere ait iken; osmanlılar saltanat ve hilafeti birleştirmekle, ilk uygulanan hilafet şartlarını da yerine getirmişlerdir. ancak bir islam halifesi olan sultan abdulmecit, ilan ettiği tanzimat fermanına göre kendi yetkilerini sınırlayarak bir hukuk devleti olmanın yolunu açmıştır.

    1876 tarihinde sultan ıı. abdülhamid, ilan ettiği “kanuni esasi3” (anayasa) ile meşrutiyeti kabul etmiş ve bir nevi meclisli saltanat-hilafet yönetim tarzı devreye girmiştir.

    dönem halifelerinin kronolojik listesi:
    yavuz sultan selim 1517 – 1520, kanuni sultan süleyman 1520- 1566, ıı. selim 1566 – 1574, ııı. murat 1574 – 1595, ııı. mehmet 1595 – 1603, ı. ahmet 1603 – 1617, ı. mustafa 1617 – 1618, ıı. osman 1618 – 1622, ı. mustafa (ikinci kez) 1622 – 1623, ıv. murat 1623 – 1640, ı. ibrahim 1640 – 1648, ıv. mehmed 1648 – 1687, ıı. süleyman 1687 – 1691, ıı. ahmet 1691 – 1695, ıı. mustafa 1695 – 1703, ııı. ahmet 1703 – 1730, ı. mahmut 1730 – 1754, ııı. osman 1754 – 1757, ııı. mustafa 1757 – 1774, ı. abdülhamid 1774 – 1789, ııı. selim 1789 – 1807, ıv. mustafa 1807 – 1808, ıı. mahmut 1808 – 1839, ı. abdülmecit 1839 – 1861, abdülaziz 1861 – 3 osmanlı devleti'nin ilk ve son anayasasıdır. 23 aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de ıı. abdülhamit tarafından askıya alınmış, 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiştir. 1876, v. murat 1876, ıı. abdülhamit 1876 – 1909, v. mehmet 1909 – 1918, vı. mehmet 1918 - 1922

    5. cumhuriyet dönemi
    kasım 1922’de türkiye büyük millet meclisi’nin çıkardığı yasa ile saltanat ve hilafet ayrılır. vahdettin ise bir ingiliz gemisi ile gizlice istanbul’u terk eder. bunun sonucunda tbmm yeni bir halife seçmek durumunda kalmış, abdülmecid efendi halife olarak seçilmiştir. 1924 yılında ise tbmm, halifelik makamını resmen ve tamamen kaldırarak, din işlerini şer'iye ve evkaf vekâleti'n yerine kurulan diyanet işleri başkanlığı’na devretmiştir.

    dönem halifelerinin kronolojik listesi:
    ıı. abdülmecid 1922 – 1924
  • ülke gerizekalı dolu mk...

    malum açığa alınan bekçi olayında valiye saldıranlar kendilerince müslümanlık yaptıklarını sanıyorlardı. önce valiyi tehdit ettiler, ardından 'bende hilafet istiyorum' diye atar yaptılar, en son 'hilafet için bedel ödemeye hazırım' diye cumhuriyete olan düşmanlıklarını ilan ettiler...

    şimdi bu allahın gerzekleri büyük iş yaptıklarını, laiklerin falan korktuğunu sanıyorlar ama bilsinler ki o atarlarınıza kıçımızla bile gülmek fazla gelir.

    ulan cahil köpekler... önce halifelik nedir? sen isteyince gelecek bir şey mi sanıyorsunda havlıyorsun yıkık?

    osmanlı zamanın en güçlü islam imparatorluğu olduğu için hilafeti zorla aldı. alrken itiraz edemeyenler, osmanlı dağılırkende itaat etmedi.

    yani hilafet isteyen güçlü olacak, askeri de güçlü olacak, ekonomiside güçlü olacak. o twitterdan yaptığın atarı yerim senin dümbelek... 3 bozuk parayla 2 kişi karnını doyuruyor ülkemde, 5 bozuk para zaten günlük çalışma ücretin olmuş lan? asgari ücretli bir çalışan buraya tatile diye gelse yazlık ev alıp gidecek...

    hilafet dediğin islam ülkelerine önder, baş, liderdir. say bir tane yanımızda olan müslüman ülke? hadi?
    monşerler diye kendilerince aşağıladıkları dışişleri zamanı hem ilişki, hem saygı hem korku vardı. şimdi 1 tane ülke yok. kıçıkırık mısır,suriye bile atar yapıyor, geberdiğinde yas ilan edip bayrak indirdiğimiz suudi arabistan boykotta... reddite gir bak ne kadar arap subı varsa türklere hakaret aşağılama dizboyu, hamamböceği, karpuz satıcısı vs gırla dalga geçiyorlar...

    bu ümmete hilafet getirip halifelik edeceksiniz he?

    cahiller yobazlar sürüsü...

    ne tarihi bilirsiniz, ne dini bilirsiniz ne merak ederseniz... ulan kelime-i tevhid diye besmele paylaşıp hilafet isteyen var.

    senin ödeyeceğin bedeli yesinler, önce aç karnını doyur, sonra git biraz kitap oku, üstünden prim kastığın arapçayı osmanlıcayı öğren, sonra yaptığın mallıklara benden fazla sen gülersin zaten.
  • yeni demokratik anayasa dedikleri bu olcak demek.
  • hilafet gelmiş gelmemiş, hayatımızda hiçbir şey değişmeyecek zaten.

    1) dini inanışa göre ayrıcalık yapılmaması: artık müslüman olduğunu milletin gözüne sokmayanın hiç bir hakkı kalmadı son 15 yıldır bu memlekette.
    2) 600lerden kalma bir adalet sistemiyle yönetilmemek için: şu an adalet sistemimi var allasen. sosyal medya'ya düşerse ceza ver. yoksa sal gitsin. hatta tutukladığın canileri afla çıkar insan içine sal. bu mu adalet sistemi.
    3) kadınlarin ezilmemesi. 20 yıl öncesine göre 20 kat daha fazla kadın cinayeti işleniyor. tabi ki şiddet gören kadınların tahmini sayılarının 10 milyonlarla ifade edilmesi.
    4) demokratik bir yönetim : seçim kutularını biz uzun zamandır demokrasi sanıyoruz zaten.
    5) fetih yobazlığının bitmesi: daha dün zaten fetih ruhunu kutladık. nereye bitiyor.
    6-7-8-..)

    bütün bunlardan niye vazgeçiyoruz: halifelikle müslüman birliği kurmak için mi? mısırla gerginiz, suriyeyle savaş halindeyiz, ırak'ta savaşa girmedik diye ağlayan bir hükümet var, filistin daha yeni posta koydu, libya gergin. birliğiniz hayırlı olsun. erdoğan'ın halifelik ilan edebileceği tek yer türkiye, onu da yaptı zaten. muhalif takıma göre hayır olmadı öyle birşey: şeyhülislamın kılıçla halifeliği erdoğan'a vermedi daha! veremez, neden mustafa kemal'in askeriyiz. hadi be ordan.

    muhalefet bunlar ülkeyi karıştırmaya, iç savaş çıkarmaya çalışıyor goygoyuyla, "dayanın seçimle gidecekler" gerzekliğiyle milyonları uyuturken, türkiye yıkıldı, osmanlı'nın hasta halifesi 100 yıl önce kaldığı yerden devam geri döndü. aynı osmanli'nın yüzyıllarca köle gibi kullandığı türkler gibi, o "ilimli (hoşgörülü) islam"in kılıcı altında sinmeye devam.

    sakın sesinizi cıkarmayın tamam mi muhalif partiler: halifemizin istediği zaten iç savaş cıkarmak, susarsak seçimle gidecekmiş
  • ankara kulislerinde artık konuşulan makam. 3 mart 1924 günü atamız tarafından kaldırılan ve o vakitten sonra kimsenin ciddiye almadığı ama artık islam (!) dünyasını birarada tutup, tek bir kişiyi kontrol ederek tüm coğrafyayı kontrol etmeyi planlayan sistem.

    kanundada belirsizlik var. hilafeti yasaklamıyor. meclis ukdesine bırakıyor maalesef.

    "halife hal’ edilmiştir. hilafet hükûmet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan hilafet makamı mülgadır."

    bu yasada danıştay tarafından yorumlanarak bir halife seçilmesinin önü açılabilir.

    https://twitter.com/…arr/status/1284548529395032064

    o kadar da olmaz diyenler, eğer yaşınız 15 değilse, gezi parkı sürecinden sonra bu ülkede nelerin nasıl değiştiğini bir hatırlayın.
  • arap dünyasının biat ettiği kavram. ancak bir farkla. sultan vahdettinin ilan ettiği hilafeti değil, ingilizlerin ilan ettiği hilafeti dinlemişler. petrole sahip olma güdüsüyle sağ osmanlı askeri bırakmamışlar. o meşhur ajan lawrance ın anılarından hilafetin gerçek yüzü okunabilir.
hesabın var mı? giriş yap