• heykeller güç algısı üretir ve algı yönetimi aracıdır.

    tarih boyunca her rejim idaresi altındaki insanların o ülkede gücün kimde olduğunu sürekli hatırlamaları için şehirlere heykel kondurmuştur.

    çünkü insanların çoğu soyut düşünemez.

    sadece somut ve maddi sembollerden etkilenirler.

    dev gibi bir heykelin verdiği psikolojik etkiyi ne posterler ne de marşlar verebilir.

    bu sebeple her yönetim kendisinden öncekinin heykellerini yıkar ve kendi heykelleriyle değiştirir.

    heykel yapamıyorsa bu açığı devasa dini mabetler ve anıt saraylarla kapatmaya çalışır.

    yani güç bir semboller savaşıdır.

    bir ülkede birbirine zıt iki dünya görüşünü yan yana içeren semboller varsa iki ihtimal vardır.

    a) ülkede bir rejimden diğerine net bir geçiş sağlanamamıştır. yönetim ve halkın kafası karışıktır.

    b) eski rejim artık tehdit oluşturmadığı için sembolleri sadece tarihi eser olarak korunmaktadır.

    hiç bilmediğiniz bir ülkeye gitseniz bile şehirlerindeki heykel ve sembolik binalardan o ülkenin yönetim düşüncesini ve insanlara hangi algının hakim olduğunu anlayabilirsiniz.
  • türkiye'nin ilk heykeli 10 metre uzunluğundaki osman gazi büstüdür. bu büst 1914-1918 arasında sivas valisi muammer bey'in girişimiyle hafik-zara yolu üzerinde yapılmıştır. gericiler heykeli protesto ederek törene katılanları 'taş dikenler' olarak adlandırmışlardır. ilginç olan, açılış törenini devrin müftüsünün yapmış olmasıdır. bu heykel 1937'de yine sivas valisi nazmi toker tarafından kaldırılmıştır.
  • tarık tarcan ve funda ersin'in oynadığı 1988 yapımı film. sinema tarihimizin en psikopat sahnelerinden birini (hatta en psikopatını) içerir.

    --- spoiler ---

    heykeltıraş gencimiz, sevgilisinin heykelini yapmaktadır. bitinceye kadar kimsenin görmemesi için de günün sonunda heykeli, önündeki perdeyi çekip gizlemektedir. gelin görün ki sevgilisi buna feci bir yamuk yapar (daha doğrusu gencimiz öyle zannediyordu hatıladığım kadarıyla). düşünceli bir halde gencimiz evine gelir. arkasında heykelin bulunduğu perdeye doğru bakar, bir anda evinde bulundurduğu balyozu perdeyi bile açmadan (yüzünü bile görmek istemiyorum hesabı sanırım) heykele doğru savurur. perde bir anda kana bulanır. çünkü durumdan haberi dahi olmayan sevgilisi, gence süpriz yapmak amacıyla perdenin arkasına geçmiştir.
    işin ilginç yanı, ilk balyoz darbesinden sonra perdeye bulaşan kana rağmen durmayıp ikinci hatta üçüncü kez bayozu indirmiş olmasıydı.

    --- spoiler ---

    *
  • anı 'sonsuzluğa' taşımak...

    heykeller üç boyutlu hali ile, yapıldığı zamanı ve zamanın hislerini sonsuzluğa taşır.

    tabii bilimsel olarak baktığınızda her maddenin bir bozunum süresi vardır ve binlerce yıl sonrasında, süreç içinde aşınarak yok olacaktır veya biçim değiştirecektir ama şu anda yapmış olduğunuz heykelin binlerce yıl sonra (insanlık hala var olursa) hala bakılıyor, elleniyor ve zaman makinesi gibi o ana götürüyor olması ilginç duygular uyandırıyor insanda.

    heykelleri severim ve görmek isterim; gittiğim şehirlerdeki müzeleri ziyaret ederim. en çok da aşk hikayelerini severim heykellerde; bir öpüş ya da sarılış kalır o aşktan geriye. aşk sonsuz mudur peki? yaşanmamışsa eğer derin bir acı bırakır geriye ama aşk biter; yani gerçek hayatta böyledir. ama heykeller ya da resimler öyle mi; hiç bitmeyecek bir aşk hikayesidir onlar çünkü o anı taşırlar bize.

    öpücük (fran. le baiser, ing. the kiss), fransız heykeltıraş auguste rodin'in 1882'de yaptığı mermer heykel. paris'teki musée rodin müzesinde sergileniyor.

    görsel

    bedenin günahkarlığını, yasak aşkı ve arzuyu temsil ediyor bu yapıt. ortaçağ italya’sında yaşanmış gerçek ama yasak bir aşk hikayesidir; francesca ve paolo'nun aşkı.

    başka bir örnek; psyche revived by love's kiss (aşk'ın öpücüğüyle canlanan psyche, 1787–1793 ) paris louvre müzesinde sergileniyor. italyan sanatçı antonio canova'nın heykeli.

    görsel

    görsel

    mitolojik bir aşk hikayesinin canlandırılmasıdır; kalp ve ruhu sembolize ederler. cupid (eros) ile psyche’nin hikayesidir. bir ekşi sözlük yazarı yazmış bu hikayeyi okumak isterseniz; #56006802
  • bir tabloya bakmak için geri çekilirken çarptığınız nesneye heykel denir...
  • ahşap, metal veya taş
    hangi malzemeden olursa olsun
    iyi olan, bana bakan,
    kalbime dokunan heykeller
    beni düşündürür çok düşündürür.

    iyi bir heykele baktığımda
    insan olduğumu anlarım,
    sanata inanırım ve hatırlarım,
    gücümü ve güçsüzlüğümü bilir
    edebiyata şiire ve resme inanırım,
    sabahattin ali'leri
    ömer hayyam'ları
    severim.

    heykel, dünyaya uzun bir bakıştır
    az değil çok sevmeyi öğretir
    yüzeyden değil derinden bakmayı öğütler.

    heykelden korkanlar aslında insandan korkuyordur,
    heykelden rahatsız olanlar kendileri gibi düşünmeyenleri sevmez
    heykelden nefret edenler insanlardan nefret eder
    heykelleri yıkanlar hayvanları da sevmez
    heykelden korkanlar düşünmeyi de sevmez
    heykel sevmeyenler itaati linç etmeyi sever
    heykel sevmeyenlerin estetik duyguları zedelenmiştir
    heykelleri yıkanlar nezaket nedir bilmez
    heykel sevmeyenler simgeleri sever,
    simgeler için ölür, simgeler için öldürür.

    heykeller bize yol gösterir, nereden döneceğini
    nereye doğru gideceğini sessizce anlatır.

    bir heykelin kafası yoksa orada muhakkak insan vardır,
    bir heykelin kolu yoksa orada muhakkak bir insan vardır
    heykel insan öldürmez, insan heykeli öldürür.

    heykeller kafa kesmez, intihar saldırısı düzenlemez
    heykeller "benim gibi düşünün yoksa ölün" demez
    heykeller, saçına başına eteğine kızlık zarına karışmaz
    heykeller, sakalına bıyığına göre insanı sınıflandırmaz
    heykeller sınırlandırmaz, kimlik kartı istemez, harita bilmez
    heykeller çocuklara ve kadınlara tecavüz etmez
    heykellerin parası yoktur, cenneti ve cehennemi de yoktur
    sanıldığının aksine hiçbir heykelin dini de yoktur,
    ve hiçbir heykel kendisine tapınılmasını talep etmez.
  • - icra edeni, kendisinden daha degerli olan.

    sanata olan ilgim, o sanati icra eden kisisel yeteneklerin arkasinda kaliyor kimi zaman. mesela su an, dakikalardir su heykele bakip "bunu yapan insan, insan mi gercekten?" diyorum kendi kendime. i na nil maz! http://i.imgur.com/bguf5ha.jpg
  • “sanatçı mermeri yonttukça düşünen adam heykelini ortaya çıkarır; heykele bakan adamsa anlamak için beynini yonttukça kendini ortaya çıkarır.”

    çizim ve resim gibi grafik sanatlar iki boyutlu iken heykel üç boyutludur.
    heykelcilik alanında çalışan sanatçıya heykeltraş denir. heykeltraşlar geleneksel olarak yontma, modelleme ve kalıba dökme gibi farklı yöntemler kullanırlar. heykeltraş kullandığı tekniğe göre malzemeler seçer. yontma icin genellikle mermer gibi taşların yanı sıra ahşap da kullanılabilir.

    michelangelo ünlü davud heykelini toscana bölgesinden gelen gri beyaz bir mermer olan karrara mermerinden yontmuştur. model çıkartma, kil gibi daha yumuşak ve şekillendirilebilir malzemeleri gerektirir. pişmiş toprak da heykel yapımında yaygın kullanılıyordu. heykel yapımının daha karmaşık yöntemlerinden biri de bronz ve diğer metal alışımların kullanıldığı, çok emek gerektiren bir işlem olan dökümdür.

    heykellerin boyutu çok küçük olabileceği gibi abidevi de olabilir. çok çeşitli malzemelerden yapılmış heykeller dünyanın her yerinde mevcuttur. michelangelo, üzerinde çalıştığı her taş blokta ortaya çıkmayı bekleyen bir figür saklı olduğuna inanırdı. ve benim en sevdiğim sözü..

    “mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuşturuncaya dek mermeri oydum.”

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
  • zaman ya ezer geçer ya dondurur. zamana bırakılmış anlamlı biçimler önceleri toz toprak, sonunda heykel olur.
  • çoğu mühim şahsiyet, ölmeden diktirir. monarşi adetidir; despot yapıda sıkça görülür.

    bir çoğu zaten yaşamamış, tanrısal figürlerdir. çıplaktırlar, alaylıdırlar, davud'turlar.

    bazıları sembolleri ifade eder, bale sahnesinden bir fotoğraf gibi, sağ eliyle bir gezegen'e ya da bürokrasiye dokunur.

    bazılarının ismi cismi görülmez. mesela taksim heykelinin iki tarafı rus askerinin heykelidir. bilinmez.

    azınlığı soyut göndermelerle doludur, ucube sanılır.

    çok azı duygulandırır. sebebi coğrafi konumunuzla alakalıdır.

    hepsi putperestlikle ilintilenir. gariptir ki yeri geldiğinde bir duvar işlemesi de heykeldir ama dinen günah sayılmaz.

    özetle, heykel neden vardır?

    çünkü gördüğüne inanmak en eski inançtır.
hesabın var mı? giriş yap