• dün yukarıdaki arkadaşın da yazdığı entry 'den de etkilenerek defalarca orjinal dilinde izlememe rağmen haziran 2004 'de sinemada dublajlı izledikten sonra ilk defa türkçe dublajlı izledim.
    izlerken harika bir ayrıntı yakaladığım, bu açıdan türkçe dublajın ne kadar özenli olduğunu farkettiriyor.

    hogwarts açılış şöleninden önce hatırlarsanız koro double trouble 'u söylüyordu.
    orjinali burada double trouble

    türkçe dublajı ise tamamen çeviri harikası, direkt çevirmemişler anlamı çok daha farklı

    kayna kazanım kayna

    izlerken ben bu sözleri bir yerden hatırlıyorum , bir yerden okumuştum diye düşünüyordum. sonra internetten biraz araştırınca double trouble' nin shakespeare'nin macbeth eserindeki 4. bölümündeki cadıların büyü yaparken söylediği sözlerden yazıldığını öğrendim.

    sonra kütüphanemdeki : sabahattin eyüboğlu'nun çevirdiği macbeth'indeki 4. bölümü açınca nereden daha önce okuduğumu hatırladım.

    türkçe dublajını direkt olarak ingilizceden çevirmek yerine : sabahattin eyüboğlu' nun çevirisini kullanılmış.

    ingilizcesi
    "double, double toil and trouble,
    fire burn, and cauldron bubble.

    türkçesi
    "acı üstüne acı, kan üstüne kan,
    kayna kazanım kayna, yan ateşim yan."

    eğer dublaj ekibinden bunu kim düşünmüşse selam olsun buradan.
  • gözümüze soka soka politically correct olmaya çalışan bir film. sevgili yonetmenimiz amerikalilara yaranmak icin, amerikan halkinin en buyuk takintisi olan herseyi politically correct yapma eylemi yolunda giderek, hogwarts in hic bir ayrim yapmadigini kanitlamak icin filmde okula bir dolu zenci ve de meksikali cocuk koymustur. yönetmenin amaci ne kadar iyi niyetli olsada, kesinlikle yanlis bir yaklasimdir kanimca. cunku, birinci olarak harry potter ozgun bir senaryo degil, bir kitapdan uyarlanmis bir filmdir ve filmde kitaba bagli kalmalidir. sırf amerikalıları mutlu etmek için bir eserin degiştirilmesi hem yazara, hem esere ayriyetten bu eseri sevmiş, benimsemiş binlerce insana yapılmış bir saygısızlıktır. ikinci olarak harry potter ingilterede gecen bir kitapdir dolayisiyla hogwarts da da bir yigin zenci ya da meksikali olmamasi yazarin irkciligindan ibaret degil, ingilterenin cografi konumundan ibarettir. en onemlisi, herseyin politically correct olma gibi bir zorunlulugu yoktur, varsa bile bu ancak amerika icin gecerli olabilir. sevgili yönetmenimiz alfonso yu bir daha ki filmini çevirmeden önce biraz daha fazla kitap okumaya, araştırma yapmaya ve dünyanın amerikadan ibaret olmadığını anlamaya davet ediyorum.
    peter jackson politically correct olsun diye zenci elfler, cinli orklar koyuyor mu lord of the rings'e...
  • açıkçası ben kitabın son kısımlarındaki olaylarda harry ile hermione'nin hiçbir şeyi değiştirmediğini düşünüyordum hep.

    mesela şahgaga'nın kurtarılması. ilk seferinde öldüğünü görmüyorlar, sadece bir balta sesi ve hagrid'in bağırışını duyuyorlar. ikinci seferde de aynı şeyler oluyor, macnair sinirinden baltayı savuruyor ve hagrid'in bağırışını duyuyorlar.

    sonra harry, sirius, hermione'nin ruh emicilerden kurtarıldıkları an. ilkinde de kurtaran gelecekteki harry, ikincisinde de. yani yine bir şey değiştirmediler.

    bence dumbledore şahgaga'nın gizemli kurtarılışından dolayı arka planda bir şeylerin olduğunu fark ediyor ve zaten olacak olayları gerçekleştirmesi için harry ve hermione'yi tetikliyor.

    ayrıca bir yerde hermione tılsım dersini uyuyakaldığı için kaçırıyor. zaman döndürücüyü kullanıp tekrar giremez miydi? hayır. çünkü olaylar yazılmıştı çoktan, girmediğine dair tanıklar vardı, değiştirilemez.

    bu yüzden zaman döndürücüyü kullanarak ne lily ve james kurtarılabilir, ne de başkası. bunlar benim görüşlerim tabii. yanlış da olabilir ama ben hep bu şekilde değerlendirmiştim.
  • harry potter'in azkaban isimli çilgin hapishaneden kaçmiş olan cani manyak deli sapik vahşi korkunç katil pislik ahlaksiz vtan haini bir sirius black tarafindan öldürülmek korkusu içinde yusuf yusufladiği, buna ragmen geceleri etrafta gezmekten de kaçinmadiği {herzamanki gibi} bir seri... bence harry potter'larin en kalitelisi...
  • bana göre -ki kaç kere okuduğumu baz alıyorum burada- serinin en iyi kitabıdır. ilk iki kitaptan farklı olarak harry'nin büyüdüğünü gözleriz ilk başta. ayrıca artık yavaş yavaş bir olay örgüsü oturmaya başlamıştır. her şeyin başlangıcı bu kitapla olmuştur. aralarında en sevdiğim kitaptır her okuyuşumda bana farklı farklı tat verir.

    filme gelecek olursam en kötü filmdir 8 filmlik serinin. evet filmler zaten kitapların verdiği tada yaklaşamaz fakat bu filmin kitapla bir bağlantısı yoktur. yönetmen kendi yorumumu katıcam diye şahsıma göre filmin içine etmiştir. kitabın olay örgüsünü tamamen bozup en önemli şeyleri çıkarmıştır kitaptan. dvdsini almadığım tek filmidir. kitaba en bağlı olan ilk iki filmi severim en çok ben. chris colombus sevdirmiştir bana harry potter'ı.

    --- spoiler ---
    bir kere filmde o epik diye adlandırdığım quidditch finali yok. ki zaten ne kavgaların, küslüklerin yaşandığı ateşoku filmin sonunda gelmiştir. crookshanks-scabbers olayı tamamen es geçilmiş sadece öylesine bahsedilmiştir. cho chang zaten yoktur. ama yine de bunlar bi kenara harry çapulcu haritasında peter pettigrew'u görmüştür. gece yarısı fare takip ediyo falan. burası tamamen rezil bir durumda.

    --- spoiler ---

    benim gibi harry potter hayranı olan bir insana saf hayalkırıklığından başka hiçbir şey vermemiştir filmi.
  • her ne kadar ilk iki filme göre daha iyi olsa bile yine de hikayede önemli detayların atlanması sebebiyle tam not veremediğim film.
    zaten dünyanın hasılatını kırıyosunuz, zaten hiç kimse film yarım saat uzun olmuş diye şikayet edecek değil ne diye biraz daha uzatıp o detayları da sıkıştırmadınız diye sorasım geliyo.
  • serinin en sevilesi kitabı. zaman olayları olsun, yavaş yavaş değişen karakterler ve arkadaşlıklar olsun her şeyiyle en sevdiğim, en sempatik bulduğumdur bu kitap yedi kitap arasında. bir yandan masumane çocuk kitabı olmaya devam ederken bir yandan gelecekte yaşanacakların sinyalini verir. harry nin daha sonra çokca yaşayacağı favori durumu olan "tam bulmuşken kaybetme"yi çok net ve vurucu bir şekilde işler. ve biz okuyucular olarak bundan sonra her şeyin, bir bayılma sonrasında revirde uyanıp düzelmiş olarak bulunmayacağını anlamaya başlarız.

    kimsenin ciddiye almadığı, hayatının ikinci kehanetinde bulunan (ve bunun için zam bile hak edebilecek olan) trelawney nin her şeyin başladığı noktayı göstermesi, o lanet olası fare insan kırması peter/scabbers ın kaçışıyla her şeyin nasıl felakete doğru yol almaya başladığı ve dumbledore un "birgün onu kurtardığın için sevinebilirsin" sözü (peter ın ölüş şeklinden dolayı), özellikle seriyi bitirip düşündüğünüzde çok daha acıklı geliyor.

    hermione, sen her zaman en sevdiğim şey olacaksın bu kitaplar içinde. bu kitapta seni desteklemeye başladım ve sonuna kadar hastasınım. ilerde dönüşeceğin şahane şeyi görsen sen de kendine bayılırdın heralde.
  • serinin, kitabı okuyanları en çok hayal kırıklığına uğratacak olan filmi*. film boyunca her şey, düğümün çözüldüğü final gününe kadar büyük bir hızla geçiyor. kitaba ve önceki filmlere çok şey katan karakterler****** şöyle bir görünüp geçiyor. o kadar bi, bütün bu telaşın arasında ben harry potter'ı bile gördüğümden emin olamadım*. filmde gryffindor haricindeki grupların hiç var olmaması, şöyle eli yüzü düzgün bir quidditch maçı izleyemememiz gibi pek çok eksik, ilk iki filmde yaratılmış olan hogwarts atmosferini darmadağın etmiş ne yazık ki...

    işin daha da üzücü yanı, hikayeyi oluşturan pek çok detay bile atlanmış. kitabı okumamış birinin maalesef filmde neyin nasıl neden olduğunu anlaması mümkün değil. "sirius black nasıl ve neden o kimsenin kaçamadığı hapishaneden* kaçtı?", "finalde ne oldu?" -ki gerçekten anlaşılmıyor düğümün nasıl çözüldüğü-, "o asa ne işe yarıyor?" gbi sorular tamamen cevapsız

    sonuç olarak, her ne kadar filmin genel -karanlık- havası hoşumuza gitmiş olsa da*, hikayenin kitabın yapraklarını karıştırırcasına anlatılmış olması "alfonso cuaron akşamları çocuklarına nasıl masal anlatıyor ("sonra pamuk prenses elmayı ısırmış, sonra da prens gelmiş ve sonsuza dek mutlu yasadilar") acaba?" diye düşündürttü...
  • çohacayip bir mantık hatası barındıran film veya kitap.

    --- spoiler ---

    e hacılar madem harry bu peter'ı (fare) haritadan yürürken gördü, bu ron'un kardeşleri bu haritaya yıllardır sahipti, hiç mi uyarmadılar ron'u "bak kardeşim senin bu farenin adı peter'mış, dedesi koymuş. öyle scrabbers falan filan deyip adamin kemiklerini sızlatma gayrı" diye?

    --- spoiler ---

    he ama derseniz ki kitapta harry'nin peter'ı fare olarak haritada yürürken gördüğü sahne yok tamamen yönetmenin fantazisi, anlarım. ama rowling ablanın yerinde olsam dava açarım.

    --- spoiler ---

    edit: o kadar mesaj furyasından sonra en mantıklı açıklama hubaku'dan geldi. "harita sadece hogwarts'ı gösteriyor. ron ondan önceki iki yılda scabbers ile birlikte hogwarts'ta. filmde harry'ye haritayı verdikleri sahnede (az evvel izledim) ikizler haritayı birinci sınıfta bulduklarını söylüyorlar. yani çoktan hogwarts'ın gizli yerlerini çözmüşlerdir. ron hogwarts'a başladıktan sonra haritayı kullanmamış olma ihtimaller, çok düşük de olsa mevcut. "

    --- spoiler ---
  • keşke harry ağlayabilseydi o taşın üstünde...
    dediğim ama yine de beğendiğim film.
hesabın var mı? giriş yap