• harika bir bölümdü, ben de katılıyorum 4. sezonu toparlayan bir bölüm olmuş diyenlere kesinlikle. yalnız diyeceğim başka bir şey var; redditte aynı bölümün tartışmasının olduğu sayfaya giriyorum en çok beğenilen (entry diyelim) entryde yazanlara baaak bir de burada en çok şükela alana bak. redditte adam set tasarımından bahsetmiş, simulasyon ve gerçek dünya arasındaki kontrasttan bahsetmiş şöyle ki : simulasyonda kıyafetlerin ve mekanların tasarımı detaysız, sade ama simulasyondan çıktıktan sonra her yer hengame, karmakarışık.
    benim biricik ekşi sözlüğümde ise '4'ten fazla sektirmeyen ablanın 40'tan fazla s..tirdigi ehuehueheu..' bu kadar sığ olmak zorunda değilsiniz vallahi bak.
  • bu bölüme black mirror'ın en kötü bölümü diyen ya gerizekalıdır ya da kendince ilgi çekmeye çalışıyordur.

    tanım: black mirror'ın en iyi bölümlerinden biri.
  • yabancilarin “good television” dedigi mertebede bir bolumdu. ilk defa korkutmadan begendirdi kendini black mirror, bu acidan kendilerine saygi duydum. o kadar cok ahlaki noktaya comak sokuyor ki bunu izledikten sonra kendi hayatinda biseyleri sorgulamayan insan, insan olamaz.

    mesela benim en yogun sorguladigim konu su oldu. bolumun akisi ile beraber ilk sevgilimi dusundum. sonra ayriliklar, yeni insanlar vs. cogunu dusundum. sonra ister istemez acaba ilk kiz mu dogru kisiyfi dedim. cunku bu bolum sizde yuzeysel bakildiginda boyle bir mantik birakabilir. ama daha derin dusunuldugunde ortaya su cikiyor. ilk kizin dogru olup olmadigini anlaman icin onca anlamli/anlamsiz, kisa/uzun iliskiye girmen lazim. hem daha iyi analiz yapabilmen icin hem de kendi kisisel gelisimin icin. zaten ilk kizin dogru olup olmadigina karar verememissin ki yollarini ayirmissin ilk etapta. degil mi? hem sen pismemissin daha hem de kiz

    gelelim asil yurekleri agiza getirecek noktaya, madalyonun obur yuzune, ahlaki kurallari kokune kadar yamulttugumuz kara delige. omrunu gecirecegin kadin da ayni yollardan gecmek zorunda. anlamli/anlamsiz, kisa/uzun demeden. yoksa nereden bilecek senin kiymetini.

    ne demisler, “simulasyon da olsa, insan insandir”. evrenin simulasyon olmasi paranayosina hic deginmek istemiyorum. sonucta hepimiz ayni simulasyonu paylasiyorsak eger bizim gercegimiz budur ve biz bu gercegin icinde kendi yolumuzu cizeriz. veya o gercegin otesine gecmeye calisiriz
  • --- spoiler ---

    4'ten fazla sektiremeyen ablanın 40'tan fazla s..tirdiği güzide bölüm.

    --- spoiler ---
  • bir black mirror 4.sezon bölümü.
    ama bazı sorularım var...

    --- spoiler ---

    şimdi bu arkadaşlar bir app ile birbirlerine ne kadar uyumlu olduklarını anlamak istemişler, app de içinde bin tane simulasyonla bunları test ediyor. kaçma oranları %99.8 olduğu için birbirlerine çok uyumlu çıkıyorlar.

    ama öncelikle kız göle her taş attığımızda 4 tane çöküyor, geçmişimizi hatırlamıyoruz vs gibi sebeplerden bunun bir test olduğunu anlıyor. e bu kız akıllı olduğu için anlıyor bunu aslen? birbirine çok uyumlu iki salak olsa ya da ne bileyim birbirine çok uyumlu ama pasif ve hiç başkaldırıya uygun bir karakterleri olmasa ne olacak?

    ikincisi de bu simulasyondaki insanlar geçmişlerini hatırlamıyor. geçmişimizi hatırlamasak kendimiz olur muyuz ki?
    --- spoiler ---
  • umutsuz romantikler icin arşa değen bir bölüm oldu.

    ----spoiler----

    yukarıda geçmişin şu andaki bize etkisi üzerine güzel tartışma dönmüş, hemen atlıyorum. geçmişini hatırlamayan kişinin kendisi olamayacağı argumanı ınsanı tamamen bilinçli bir varlık olarak ele alırsak doğru olur. tüm hafızası silinsede deneyimlerinin karakterine olan etkisini sıfırlamayaz, bilinçsiz bir sekilde benzer kararlar vermeye devam eder insan diye düşünüyorum.

    şu an verdiği kararların tamamen mantıkla alındıgını iddia edebilecek kac insan var ki bunu en guzel açıklayan durum bebeklik donemi.

    ilk 4 yaşa kadar neredeyse hiçbir anı hatırlanmıyor ancak karakterinizin şekillenmesinde bu kadar etkili çok az dönem var.

    bölüme gelirsek umutsuz bir romantik olarak beni fena gaza getiren, koşup karıma sarılmama vesile olan bir bölum oldu. aslında birçok romantik filmde gördüğümüz bir aşk tanımı yaptı; seksi, atlet, cekici, mantiken muhtesem kisilere değil de tamamen duygusal olarak bize istedigimizi verebilen kisilere aşık oluyoruz. good will hunting de robin williams karımın osurması olmadan uyuyamiyorum diyordu ya burada da onun gibi bir hikaye vardı.

    ----spoiler----
  • black mirror bölümleri arasında favorilerimden biri olmuştur. tabii başroldeki afet-i devran ablamız ve gerçekçi seks sahneleri de buna etki etmektedir.

    - spoiler

    1- buradaki olay, 'bakalım evrenden kurtulabilecek mi?' değil. ya da 'hmm zekiler mi acaba?!' da değil. her şey aşk ile alakalı. o kadar insanın arasından 1 kişiyi bu denli sevince, dünyanın en salak insanı da olsan, bir şeyleri sorgularsın. ki 2 karakter de bunu yapıyor. 1.000 senaryonun 998'i başarılı; belki bu senaryolarda 2 karakterden biri sırf aşkı için intihar etti, belki sürgüne gitmeye razı oldu. başarısız 2 senaryoda ise 'ya alemin akıllısı ben miyim' ya da 'sistem en doğrusunu bilir' diyip vazgeçilmiş olabilir. bu arada sistem sadece 2 kişi üzerinden çalışmıyor. mesela o ablamız, daha binlerce kişiyle o şekilde 1.000 senaryoyu gerçekleştirdi ve %99.8 oranla başarılı olduğu şahıs ile eşlendi. bunu gözden kaçırmamak şart.

    2- aslında bu bölüm, ilkiyle bağlantılıydı. bütün olay bilinç; puf diye yok olan, aslında hiçbir anlamı olmayan ve kendinden daha yüce bir amaca hizmet eden şeyler. ilk bölümdeki adama kızmıştık ama aslında kötü bir şey yapmıyordu. her şey tamamen sanal. gerçek dünyadakiler olan bitenden aslında habersiz. çünkü bu app'ler onlar için siri gibi bir şey. ve hayatımızı kolaylaştırıyor. bu eşleşme olayı bize koca 1 bölümde anlatıldı; oysa her şey çok kısa bir sürede gerçekleşiyor (evrenden çıkış sahnesinde diğer bilinçlerin de şaşkın olması bunu kanıtlıyor).

    3- geçmişimizi hatırlamasak da biz yine biziz. zaten bunun aksini düşünmek bile yanlış. çünkü hafızasını kaybetmiş bir sürü insan yaşıyor dünyada, ciddi hafıza problemleri olan kişiler var ama karakter yapıları tümüyle aynı. ki zaten malum sahneden anladığımız üzere, hafızalarını kaybetmiş değiller. sistemi biliyorlar, sisteme kendilerinin geldiğinin de farkındalar. burada olan şey şu: gerçek hayatta elde edemeyeceğin sayıda ve nitelikte tecrübe elde ediyorsun. bunun için de önceki deneyimlerin sıfırlanması gerekiyor. hafıza komple sıfırlansa ne olurdu, isimlerini bile unuturlardı.

    -spoiler bitti
  • --- spoiler ---

    punch-drunk love
    hang the dj

    izlediğimiz en iyi romantik filmlerin bile black mirror evreninde yeri vardır. kadının ilişkileri boyunca duvardaki
    x işaretine dikkat

    4 olayına gelirsek 4. sezon 4. bolum ve 4 kere bir araya geliyorlar (ilk buluşma, partide karşılaşmaları, 2. kez birbirleriyle eşleşmeli ve son görüşmeleri). yani tam 4x4. bir de genelde sonsuzluğu 8 ile sembolize ederler genelde acaba yarın gerçek yarı simülasyon olduğu için mi 4 sayısı?

    ayrıca, ben 1000 kere simülasyonda bir araya geldikleri fikrine katılmıyorum. gerçek dünyada bir kere o barda karşılaşıyorlar. ellerindeki alet bütün geçmiş ilişkilerinden yola çıkarak saniyeler içerisinde bir eşleştirme yapıyor ama biz onun parçalarını yani hikayesini izliyoruz. aletin matematik hesabını lineer bir yolla anlatmışlar izleyiciye. elemanın zayıf yönü merakı kızın zayıf yönü otorite korkusu (ilk kaçalım teklifini kabul etmiyor) bütün bu parçaları bir araya koyduğunda ise en mükemmel eş ikisi oluyor. mükemmeliyetçi değiller, kız duygusal olarak ilgiye aç (işaret diliyle ilgili çok güzel bir ayrıntı vardı bu arada. kız simülasyondaki 2. buluşmada -narsist elemanla olan- elemanın elini tutuyor. eleman kızın sevişmek istediğini düşünerek önsevişmeye başlıyor )
    ilişkiler tecrübeye dayalı gitse nasıl robotlaşırdık onu da görüyoruz bir yerde. yol belli flörtleşme, önsevişme, seks, sahiplenme, varlığından rahatsız olma... bu rutine göre genelleyebiliriz belki ilişkileri ama ikisi için en güzel nokta anılar oluyor. el tutmayı elemanla bağdaşlaştırıyor kızımız.
    --- spoiler ---
  • black mirrorın 4. sezonundaki en dikkat çekici bölümlerinden birisiydi. bundan sonrasında spoiler gelecek.

    --- spoiler ---

    1- insanların bir uygulama sayesinde ‘nihai eşi’ bulma yolunda hayatlarına uygulamanın yönlendirdiği rastgele insanları sokmasını konu alan bir bölüm izledik.
    2- lakin, ben bölümün mesajına biraz daha farklı bakmak istiyorum. bölümün bir yerinde kız asıl oğlana ‘he, yaşadığımız evren de simülasyon, de tam olsun’ gibi bir cümlesi vardı. işte, tam o andan, dizinin son sahnesine doğru marker kalemlerle yeşili çekin. çünkü, çoğumuzun ikna olduğu üzere dizinin sonu ‘gerçek dünya’ daydı. yani, gerçek dünyada tanışmaları için zihinleri başka bir boyutta simülasyondaydı. işte, bölüm de bu noktada ‘gerçek’ dünyanın bir simülasyon olduğuna işaret etmiyor mu sizce de?
    3- birkaç yazar, ‘geçmişimizi hatırlamazsak biz olur muyuz ki?’ diye harikulade felsefik bir soru sormuşlar. bence geçmişini hatırlamayan birisi geçmişteki kişi olmaz, olamaz. o anda vereceği tepkiler tamamen reflekstir. çok mantıklı bir izahla, bugün verdiğiniz bütün kararlar geçmiş tecrübelerle kıyaslanır, eğer geçmişe dair bir fikriniz yoksa karar verme aşamasındaki kişi gerçek anlamda siz değilsinizdir. kişiyi kimliğine büründükten yegane öge zamandır. zaman yoksa sen de yoksundur.
    --- spoiler ---
  • black mirror'ın bir bölümü.

    --- spoiler ---

    bölümde frank'in tek başına kalan süreye bakması bana orpheus'un karısı eurydike'yi ölüler ülkesinden kurtarmaya çalışırken dönüp arkasına bakması ve karısını sonsuza kadar kaybetmesi öyküsünü anımsattı.

    ayrıca amy'nin bölümün sonunda restoran kaçış sahnesinde bayıltma silahlarını ve tüm her şeyi durdurması da matrix'e bir atıf gibi geldi.

    edit: asıl bariz olanı yazmamışım; olayların hepsinin bir simulasyonun içinde geçiyor olması da yine matirx'e bir atıf gibi.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap