• normal bir ülkede kıyamet koparacak, insanın kanını donduran iddaları fiilen görevde olduğu şu zamanlarda yazdığı bir kitap ile kamuoyuna açıklayan eskişehir emniyet müdürü.

    ----- alıntı----

    devleti kim yönetiyor ?

    susurluk olaylarında devletin içindeki çeteleri korkusuzca açıklayan, görev yaptığı her yerde yolsuzlukla mücadelede isim yapan eskişehir emniyet müdürü hanefi avcı, 14 yıl sonra yeniden konuşuyor.

    avcı, “haliç’te yaşayan simonlar; dün devlet bugün cemaat” adlı kitabında, ergenekon ve balyoz davalarını, polis teşkilatının içindeki gülen cemaatinin nasıl örgütlendiğini, chp eski lideri deniz baykal’ın istifasına yol açan kasedi, generalleri istifaya zorlayan telefon konuşması kayıtlarını ve türkiye’yi derinden sarsan daha pek çok olayı sorguluyor.

    ‘gördüğüm manzara korkunç; kadrolu devlet adamları devleti yönetmiyor, emniyet genel müdürü, hatta içişleri bakanı haklı olduğunu bildiği bir kişiyi, doğruluğundan emin olduğu bir olayı ya da davayı savunamıyor, güvendiği ve inandığı adamları tuzağa düşürülüyor, haysiyetleri ile oynanıyor ama onlar bu kişilere sahip çıkamıyor. o zaman bu teşkilatı kim yönetiyor? bu kamu gücünü kimler gasp etmiş kullanıyor, gücün sahibi olması gerekenler ellerindeki gücün gaspına neden ses çıkarmıyor, güçlerini geri almak için çabalamıyorlar?’

    bu dehşet tablosunu tasvir eden kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim, eskişehir emniyet müdürü hanefi avcı. tanınmışlığını, yıllar önce susurluk olaylarında korkmadan emniyet, mit ve jandarma içindeki çeteleri açıklamasına, çalıştığı her yerde mafya, yolsuzluklara karşı yaptığı operasyonlara, telefon dinlemesi deyince akla gelen ilk isim olmasına borçlu. avcı, 14 yıl sonra yine konuşuyor. bu kez “haliç’te yaşayan simonlar: dün devlet bugün cemaat” adlı kitabıyla. “dinleniyoruz, hepimizi dinliyorlar” korkusunu hiçbir zaman ciddiye almadığını ama kendisinin de kanunsuz şekilde dinlendiğini keşfettiğinde şok geçirdiğini, binlerce insanın aynı şekilde dinlendiğini, hâkimlere, savcılara bu kayıtlarla şantaj yapıldığını, anlatıyor.

    sadece bunları değil, danıştay saldırısından ergenekon’a, balyoz operasyonlarına, nuh mete yüksel’in, deniz baykal’ın seks kasetlerine, generalleri istifaya zorlayan telefon konuşması kayıtlarına, savcı ve hâkimlere şantaj yapan, emniyet içinde yuvalanmış “garip polisler”e, devletin tüm kurumlarını adım adım ele geçiren gülen cemaatinin nasıl örgütlenip çalıştığını örneklerle şöyle gösteriyor:

    danıştay saldırısı

    ergenekon davasında ortaya konan iki konu çok kesin ve net olarak yanlış ve mantıksızdır: pkk, dev-sol, hizbullah gibi örgütleri ergenekon’un yönettiği iddiası yanlıştır. böyle bir şeyin gerçek olamayacağını aklı ve mantığı olan herkese ben iki kere iki dört eder kesinliğinde ispatlayabilirim. danıştay 2. dairesi’ne yapılan saldırı, hrant dink’in öldürülmesi, malatya’daki zirve yayınevi katliamı gibi olayların görünen bugünkü faillerinden başka ergenekon veya benzeri gruplar tarafından yapılmış olacağına mevcut deliller ve olayların oluş biçimine bakarak kimse beni ve makul birini ikna edemez. bu iddialar zorlamadır.

    ergenekon davası

    ergenekon örgütünün varlığı konusunda yazılı belge, doküman, örgütsel faaliyet sayılabilecek bazı ilişkiler varsa da eylemleri konusunda hiçbir ciddi emare yoktur. geçmişte türkiye’de meydana gelen pek çok olayın (malatya’daki zirve yayınevi katliamı, rahip santoro cinayeti) ergenekon örgütü tarafından gerçekleştirildiği iddia edilerek epey bir süredir uydurma tanık vs. aranmaya başlandığı net olarak görülüyor. amacın olayları aydınlatmak değil, ergenekon’la irtibatlandırmak olduğu açıkça ortadadır.

    garip polisler

    polis teşkilatı eskiden birbirini korur, kollar, birbiri aleyhine şahitlik yapmazdı. her olayda delil ararız ama polisin karıştığı bir olayda daha ciddi, daha inandırıcı deliller bulmadan o polisi şüpheli yapmayız. bu, zorlu görevlerde beraber çalışmanın verdiği dayanışma ve yakınlaşma duygularıdır. oysa şimdi işler değişti. bir grup polis kritik noktaları ele geçirmiş, diğerlerine suç isnadını da aşan resmen iftira atmaktan geri durmuyor. işlenmiş bir suçu aydınlatmak gibi bir amaçları yok, tahkikat sırasında dinleme ve izleme yaparken temiz ve dürüst olduklarını bildikleri, birlikte çalıştıkları kişilere iftira ediyorlar.
    şunu artık bilmeliyiz ki karşımızda arkadaşlarımız, meslektaşlarımız yok, bir ideolojiye, bir gruba bağlanmış, o grubun disiplinine tâbi olmuş örgüt mensupları var. artık bunu kabullenmeliyiz.

    illegal ilişki

    olay bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel bir faaliyettir, karşımızdaki kişiler polis, hâkim ve savcı değil, örgütün / cemaatin elemanlarıdır. devletin hukukunu değil, cemaatin talimatlarını yerine getirmektedirler. istanbul, ankara, erzurum ve izmir’deki bazı özel yetkili savcılar ile bu iller dışındaki bazı polis birimleri arasında illegal bir ilişkinin varlığı açıkça gözükmektedir. özel yetkili savcılar tarafından bu iller dışında gözaltına alınan ya da aranan kişiler hakkında karar çıkarmadan önce kimlik, iş ve ev adresleri gibi bilgilere ihtiyaç vardır. normalde bu bilgiler o illerin savcıları veya çok uygun olmasa da emniyet müdürlükleri üzerinden resmi yazışma yoluyla temin edilmesi gerekirken, bugüne kadar hiçbir yazışma yapılmamıştır. o halde bu bilgiler nasıl temin edilmiştir?

    ihbar ediyorum

    kozmik odalarda birkaç gün süren aramalar yapıldı. burada hangi şüphe ve delil vardı, hangi iddialar üzerine buralar arandı? şimdi ben açıkça adres veriyorum, hukuksuz dinleme ve izlemeler var, bunları dilekçemde belirttim. istihbarat dairesi’nde cemaatin özel cihazları, elde ettikleri her türlü kanunsuz dinleme materyalleri mevcuttur, buralar neden aranmaz? kozmik odanın aranmasında kimliği belli olmayan bir ihbarcı vardı, burada da ben açıkça ihbar ediyorum. bulunacak yerleri de söylüyorum. istanbul emniyet müdürlüğü istihbarat şubesi neden denetlenemez? istihbarat daire başkanlığı’nda arama yapılsa, demirbaşa kayıtlı olmayan cemaatin kendine ait özel dinleme ve izleme aletleri bulunacağından hiç tereddüdüm yoktur.

    ne yapılmalı kılavuzu

    özel yetkili mahkemelerin tüm hâkim ve savcıları emsali hâkim ve savcılarla değiştirilmelidir, bu sağlanmadan cemaate muhalif olan hiç kimsenin özgürlüğü ve hayatı güvencede olamaz.

    cemaatler

    adalet bakanlığı’nda cemaat taraftarı olduğu herkesçe bilinen teftiş kurulu başkan yardımcısı ve başta il savcılarını ve diğer savcı ve hâkimleri hiçbir hukuki şüpheye dayanmadan dinlettiren cemaat yanlısı müfettişler bu görevlerden uzaklaştırılmalıdır.

    dinlemeler

    tüm özel yetkili mahkeme hâkimlerinin verdiği önleme (istihbari) dinleme kararları, bu konudaki tib kayıtları ve istihbarat merkezlerinde (polis-jandarma ve mit) yasal olarak bu konuda tutmak zorunda oldukları tutanaklar birbirini teyit edecek şekilde kontrole tâbi tutulduktan sonra haksız ve şantaj amaçlı dinlemelerin tespit edilmesi gerekir.

    ya başbakanken kasetle şantaj yapılsaydı

    baykal’ın gizli kamerayla çekilen görüntülerini içeren kaset olayını kim yaptı, niçin yaptı? baykal bu ülkede muhtemel başbakan adaylarından biriydi, ülkenin ikinci büyük partisinin genel başkanı olarak konjonktürün değişimine göre her zaman başbakan olması ihtimal dahilindeydi. bu video görüntüleri daha önce çekilmiş. baykal başbakan olsaydı ve ülke için kritik bir karar arifesinde birileri çıkıp elimizde bu görüntüler var, eğer şöyle davranmazsanız bunları kamuoyuyla paylaşacağız deseydi acaba durum ne olurdu? acaba kaç bakan, kaç genel müdür, kaç komutan veya onların eşleri ve çocukları hakkında da bu veya benzeri görüntüler mevcuttur? bu olayın ilk benzeri ankara dgm savcısı nuh mete yüksel’e yönelik hazırlanmıştı, bugün bu olayı cemaatin yaptığından en ufak şüphem yok.

    bu kitabı neden yazdım

    aslında herkes biliyor ama kimse dillendirmiyor. son zamanlarda gündemi meşgul eden tüm iddiaları yayan cemaattir, onlardan bilgi alan da, onlar adına konuşan da cemaatin adamlarıdır. tarafsız basın mensubu, devletin polisi, savcısı numarasını artık kimse yutmasın, bu işler emniyet ya da hukuk adına yapılmıyor, cemaatin planı ve programı doğrultusunda cemaatin talimatı ile gerçekleştiriliyor.

    bu gidişle herkes silaha sarılacak

    türkiye’de adalet çürüyor, gerçi zaten çürümüştü ama bu defa yok ediliyor. böyle giderse iş adaletten çıkacak ve insanlar silaha sarılacak. insanların hayatları, şerefleri ile bu kadar oynanırsa, onlara en yakışıksız isnatlarda bulunulursa, hayatta onurlarından başka kaybedecekleri olmayanlar, kendilerine atılan lekeyi temizlemek için her şeyi yaparlar. bu duruma çok uzak değiliz artık.

    ----- alıntı-----

    http://www.hurriyet.com.tr/…em/15594656.asp?gid=373
  • yazmış olduğu kitap kendisini cemaatin birinci dereceden hedefi haline getirmiştir.

    artık kim bilir hangi soruşturma kapsamında gözaltına alınır, fethullahçı gladyonun medyadaki tetikçileri tarafından nelerle suçlanmaya başlanır...
  • kendisini solcu, ulusalcı, ergenekoncu vb. ilan edenler ya karacahildir ya da yalancıdır. bilgiyi eğip bükerek bundan kendilerine ve yandaşlarına çıkar sağlama uğraşındalardır. bu adam doğru düzgün ve dürüst bir adamdır. birazdan kim olduğunu anlatacağım. umarım "suça karışan güce muhalif olduğu için" kendisine kendi zihniyetince bugün çeşitli olumsuz sıfatlar yükleyen, insanları bir anda karalayan müfteri ruhlar utanır. hem ezbere de konuşmayacağım. bilgi ve belge sunacağım.

    hanefi avcı hayatının her döneminde doğruların içinde, devlet hizmetinin temiz tarafında kalmıştır. bugün karşılaştığı muamele ile de ilk defa karşılaşmıyor. nedir o muamele:

    1) itibarsızlaştırma, yakıştırma, yıpratma,
    2) suçlama, iftira atma, adli ve idari soruşturma açma
    3) suç uydurup tutuklayıp cezaevine koyma
    4) görevden uzaklaştırma
    5) adını unutturma, kariyerini sonlandırma.

    bu yukarıda saydığım yaptırımları kendisini ilk uygulayanlar 28 şubat'ın kudretli generalleridir.

    3 kasım 1996 gecesi mercedes'in kamyona çarpması sonucu birçok gerçeği, tüm kamuoyu gibi ben de bu adamın anlattıklarıyla öğrendim. devlet görevlisi zırhının, asker, polis, mit kimliğinin ardına sığınan birtakım kişilerin şahsi çıkarlarını kolladıklarını, uyuşturucu ticaretinden cinayete kadar tüm pis işlere el attıklarını ben sayesinde belledim. o olmasaydı tüm suçu piyon iki özel harekatçı tosunun üstüne atıp kapatacaklar ve çarkı kaldığı yerden işletmeye devam edecklerdi. o süreçte her açıklama yaptığında, her ifade verdiğinde askerleri, diğer istihbarat birim görevlilerini sinirden delirttiğini bilirim. sırf bu yüzden pasif göreve alındı ve "herkes bildiğini açıklamalı, yoksa susurluk çözülmez" mantalitesi doğrultusunda konuştu da konuştu. gelen uyarıları kulak arkası edip uzlaşmaya yani susmaya yanaşmayınca tasfiye planı gündeme kondu. ve hapsi boyladı.

    susurluk kazası sonrasındaki dönemde görünürde "derin devletin kirli ilişkilerini açıklayıp, devlet sırlarını açığa vurduğu, mit telefonlarını deşifre ettiği" için, perde gerisinde ise "askerler kendisine bir gözdağı verilmesi arzu ettiği" için istanbul devlet güvenlik mahkemesi'nin 5 aydır elinde tuttuğu hanefi avcı dosyasını aniden yürürlüğe koyması üzerine 1998 yılında tutuklanıp beypazarı cezaevine konuldu. (bu arada cezaevi ziyaretçilerinden biri de chp milletvekili sabri ergül'dür).

    demek ki hanefi avcı solcu, ulusalcı, darbeci, ergenekoncu değil. bilakis asker destekli demokrasiye ve darbelere karşı diyebiliriz. bir de derin devlet mağduru. bunu anladık sanırım. devam ediyorum:

    cezaevinden çıktıktan sonra pasif göreve atandı. ve tekrar ne zaman sahneye çıktı tahmin edin: elbette akp iktidarında. 2003 yılında hanefi avcı kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele daire başkanı yapıldı. uzanlar'ın belini kırdı, sedat peker, sedat şahin, alaattin çakıcı gibi halkı sömüren yasa dışı adamları teker teker toplumdan ayıkladı. birçok operasyon yaptı, düzgün icraatlara imza attı.

    sonraki zamanlarda yine rant peşindeki suç şebekelerinin ardından koşarken bu defa akp milletvekilleri ile yüz yüze gelmeye başladı. akaryakıt ihalelerindeki usulsüzlükleri soruştururken telefona akp milletvekilleri takıldı. ve sonra enerji dosyalarında, büyükşehir belediye ihalelerinde, gümrük kaçakçılıklarında hep akp'lilere rastladı. ve elbet hakkında yakınmalar ve şikayetler de çoğaldı ki parti içinde bu durum büyük rahatsızlık yarattı. öyle ya emniyet müdürü dediğin adam memurun tekiydi. iktidarın kölesiydi. güc'ün emir eriydi. işi ne, gitsin akp muhaliflerini yakalasın. chp'lileri dinlesin, mhp'lileri izlesin. öbür partilileri takip etsin. hem akp'liler hırsızlık yapacak, rüşvet alacak insanlar mıydı allah aşkına?

    velhasıl akp tarafından -bir önceki daire başkanı mahkeme kararıyla işine iade edildiği bahanesiyle- görevden alındı. (izini sürmesine izin verilmeyen suçluların bir kısmının defterini daha sonra kemal kılıçdaroğlu dürdü. içiniz rahat olsun). ve ardından ankara'dan uzaklaştırılarak edirne il emniyet müdürlüğüne atandı. böylece yolsuzluk çeteleri de huzura, rantçılar da rahata erdi. daha sonra da eskişehir il emniyet müdürlüğüne ataması yapıldı.

    ve bugüne gelindi. (bkz: haliç'te yaşayan simonlar dün devlet bugün cemaat).

    bugün bir kitap yazdı ve tüm hayatı değişti. aslında mesleki yaşamında değişen bir şey yoktu. hep yaptığı gibi yine suçluları tespit etmişti. yine üstüne kamu görevlisi zırhını giymiş birtakım kişileri suç üstü yapmıştı. ilkinde bu zırhı giyenler asker, polis, mit görevlisiydi, şimdikiler ise fethullah gülen cemaati mensuplarıydı. emniyet teşkilatında teknik-elektronik istihbaratın kurucusu, teknik takip yöntemi ile yapılan istihbari faaliyetleri bu ülkede en iyi bilen kişi olarak, bu anlamda ergenekon operasyonu'nu devletin tarafsız kamu görevlilerinin değil, fethullah gülen cemaati'nin emrindeki hakim, savcı ve polislerin yaptığını söylemesi, devlet içindeki bu yasa dışı örgütten bahsetmesi çok manidardır. bildiklerini açıklaması ile güce muhalif olduğunu da deklare etmiş oldu ki işte o andan itibaren yine aynı süreç ile karşı karşıya da kaldı:

    tanıdık muameleyi yukarıdan kopyalıyorum:

    1) itibarsızlaştırma, yakıştırma, yıpratma ------------------- (hali hazırda çoktan başladı)
    2) suçlama, iftira atma, adli ve idari soruşturma açma --- (hali hazırda çoktan başladı)
    3) suç uydurup tutuklayıp cezaevine koyma --------------- (çok yakında)
    4) görevden uzaklaştırma ------------------------------------- (çok yakında)
    5) adını unutturma, kariyerini sonlandırma ----------------- (çok yakında)

    bu yukarıda saydığım yaptırımları kendisini ikinci defa uyglayacak olanlar akp diktası ve fethullah gülen cemaati olacaktır. 28 şubat'ın kudretli generalleri, askeri diktası kendisini cezaevinde 10 günden fazla yatıramamıştı. bakalım akp diktası ne kadar yatıracak.

    nihayetinde hanefi avcı kendisini hukuk devletine adamış dürüst bir insandır. ömrü boyunca suçlular, katiller, çeteler, örgütler ile mücadele etmiş biridir. başına ne geldiyse de bu yüzden gelmiştir. vicdan sahibi her aklıselim kendisini desteklemelidir. ki kendisi kamu görevlisi etiğinin, devletin değerlerinin de örnek bir temsilcisidir. daha düne kadar cemaat tarafından yere göğe sığdırılamayan onurlu bir adamın, bugün aynı güç odaklarınca hasım ilan edilmesi çok üzücü ki ilhan cihaner'e topluca saldıran cemaat sırtlanlarının çirkin iftiralarına maruz kalmamasını ümit ediyorum.

    ~

    insani ve ahlaki değerlerin, doğruluğun, dürüstlüğün kıymetini bilen, takdir eden, ülkesine karşı sorumluluğunu yerine getiren kamu görevlilerini sahiplenen, benimseyen bir toplum içinde yaşamak dileğiyle.
  • bir ülke düşünün; kpss sorularının çalınması iddiaları üzerine iktidar "inanmıyorum ama araştırıyoruz" desin;
    sonra adamın biri çıkıp, "elimde belgeler var, bunların hepsini savcılığa sunacağım, cemaat yapılanması var" diye konuşsun, o adam hakkında soruşturma başlatılsın.
    alın size bir madalyon...
  • imzasız, dayanaksız, belgesiz ihbar mektuplarını, gazete haberlerini sorgulamadan kabul edenlerin, doğru belleyenlerin, iyi veya kötü yılların istihbaratçısı ve susurluk olaylarındaki duruşuyla tarafını da belli etmiş bu şahsın yazdıklarını incelenmeye dahi gerek olmayan yalan iddialar olarak görmeleri, doğru yazdığının habercisi gibi. hakkında son dönem okuduklarım ve bugüne kadarki tavrı iyi veya kötü ama her durumda tam bir "devlet memuru" olduğunu gösteriyor. belli ki onun için aslolan kendi veya sempati duyduğu fraksiyonun çıkarı değil, devletin çıkarları. umarım doğru analiz etmişimdir. kitabı sayesinde cemaat belasından bir nebze uzak kalabilirse devlet, ne mutlu bize.
  • kitabında* geçen şu cümlelerin; iktidar yalakası olmuş, rant sağlama uğruna insanlığından ve haysiyetinden vazgeçmiş, ya da "ben karışmam ülkenin durumuna. işimden evime gidip geleyim, yeter." insancıkları tarafından sindire sindire okunması gerekir:

    "bunların (cemaat) hayatımın bundan sonrasını zindan edeceğini biliyorum, geçmişte bir çok örgütün hedefi oldum. amu bu defakinin başka bir şey olduğunun da farkındayım. kimseye karışmadan sakin üç maymunu oynayıp belki de yükselerek hayatıma devam edebilirdim. ama o zaman insanlığımdan, inançlarımdan, onurumdan utanırım, herkesi kandırsam kendimi kandıramam."

    kitabın geri kalan kısımlarında anlatılanları hepimiz az çok biliyoruz. her gün duyduğumuz çirkefliklerin, detaylı şekilde anlatılmış hali. herkes bunlardan rahatsız oluyor ama birçok insan, korktuğu için, ağzını açıp iki kelime edemiyor. hanefi avcı'nın yazdıkları doğrudur, yanlıştır; taraflıdır ya da değildir, bunlara çok takılmamak gerekir. asıl takdir edilmesi gereken konu, başına gelecekleri bile bile çıkıp bunları anlatabilme cesareti gösterebilmesidir.
  • stv'de, "iddia ediliyor", "iddialara göre" formatlı bir haberde kendisinin terör örgütü üyesi olduğu ya da zibilyonuncu darbe planının hazırlayıcılarından olduğunu öğrenmemiz an meselesidir. eskinin vatansever, cesur polisleri, askerleri, gazetecileri, aydınları artık fethullah türkiyesi'nin vatan hainleri ne de olsa.
  • iyi ya da kötü, dönek ya da dürüst, sağcı ya da solcu, vatansever ya da hain olun...
    ne olursanız olun, iktidar ve okyanus ötesi için olumsuz bir metin yazarsanız defteriniz dürülür.. gayet açık ve net.
    bunu bize bilmem kaçıncı kez gösteren ülkem insanı...
  • kitabını okumadan iddialarına bok atanların yeni hedefi. daha yeni çıktı kitap piyasaya, bu ne hız cengaverler? hangi biriniz okudu da "delil yok amoagoyim" triplerine giriyorsunuz?

    emniyet müdürü olduğuna göre, adam türk ceza kanunu'nu iyi biliyordur doğal olarak. iftira veya hakaret suçunu işlemeyecek kadar da zekidir. siz meraklanmayın minik fetuslar, her haltın delili çıkar. hele bir fünye alev alsın, gerisi gelir. bundan sonrası, türkiye cumhuriyeti'ni korumaya yeminli, hukuka bağlı savcıların işidir.
  • uzatmayacağım bu sefer. olay çok net. bu adam bir kitap yazdı ve tutuklandı. yetmez ama evet!
hesabın var mı? giriş yap