aynı isimde "hakim (dizi)" başlığı da var
  • nerede, ne zaman okumuştum hatırlamıyorum. fakat olay şöyle bir şeydi ve büyük ihtimalle gerçekti. araştıranlar mutlaka karşılaşacaklardır:

    ingiltere'de bir adam gece 11 sularında parkta yürüyen genç bir kızı korkutur. yalnızca üzerine doğru koşarak "peh" tarzı, basit bir korkutma. genç kız şikayetçi olur ve mahkemeye çıkarlar.
    hakim, adama tam 7 yıl 7 gün hapis cezası verir.
    avukatlar itiraz eder, medyada konu yer alır, vs..
    sonunda hakime 7 yıl 7 gün biraz fazla değil mi diye sorulur.
    hakim'in cevabı bizim hiçbir zaman yakalayamayacağımız o muasır medeniyet seviyesindedir:
    "genç kızı korkutmanın cezası 7 gün, fakat bu örnekle, genç kızlara diledikleri saatte diledikleri yerde gezme korkusu salmanın cezası 7 yıl"

    böylesi de var yani, dağılabilirsiniz.
  • geçen hafta 1 hakim daha istifa etti.

    mesleğinin 20 küsürlü yıllarındaydı. asliye mahkemesi hakimiydi. bütün dosyalara vâkıftı ve verdiği kararların çok azı yargıtaydan dönerdi. davaları çabuk sonuçlandırmakla tanınır, yargılama usulüne de dikkat ederdi. ne kalemdekilerin ne de avukatların kendisinde hiçbir şikayeti yoktu. hakimlikten ayrılmasına da en çok onlar üzüldü.

    istifa etti çünkü 1,5 milyar maaşla geçinemiyordu. noterlik sırası gelmişti ve çok daha vasat bir işten çok daha fazla para kazanabileceği için, hayat şartlarının zoruyla, o mesleğe geçti. yerine tayin edilen hakim ise şimdiden duruşma günlerini 2006 nisanına atmaya başladı.
    (bkz: memleketimden insan manzaraları)
  • hakimliğe özenenlerin, birgün adliyeye gidip herhangi bir mahkeme salonunun kapısındaki listeye bakmalarını tavsiye ediyorum.

    dışarıdan bakınca çok havalı meslek ama her hakim de ilker başbuğ'u yargılamıyor. bunun iş mahkemesi var, sulh cezası var.

    "anama küfüretti" diyen adamları bile dinleyip karar veriyorsun. milletin tazminat işleriyle uğraşıyorsun, üstelik o dava dosyalarının hepsini okumak zorundasın, ara veremiyorsun çünkü 5 dakikada bir dava var, kapıda uzun kuyruklar...

    sıkılıp "yeter ulan siktirin gidin" deme şansınız da yok.

    şimdi anlatırken bile içim sıkıldı, yapılacak iş değil kesinlikle.
  • çocukluğunu yaşayamadan liseden mezun olur. üniversiteyi bitirdiğinde ders kitapları hariç en fazla 10 kitap okumuştur. insanlarla uğraşmak nasıl bir şeydir, zabıt katibi ne iş yapar, avukatlık gerçekten hollywood filmlerindeki gibi midir, adalet iyi kötü bir karara varmak mıdır türünden uzayıp giden soruların cevaplarını bulmadan daha kötüsü düşünmeden sınavı kazanıp maaş almaya başlar.

    boşa geçen bir senenin sonunda asaleten mesleğe başlar. sistem zaten hakime bol sayıda dosyayı dayamıştır. belli sürelerde belli sayıda dosyaya karar vermek zorundadır ki terfi edebilsin. bir zaman sonra nicelik niteliğin önüne geçer.

    gözünü 10 saniye kapattığında ne memleket meselesi gelir aklına ne eşi ve çocuğunun hastalığı veya memnuniyeti. duruşma günleri, dosya sayısı, tayin, terfi ve yargıtay kararlarından müteşekkil bir hayat başlamıştır. sosyal hayat dibe vurmuştur. en şaşalı gün tavla oynandığı gün, en mutlu gün terfi edilen gün, en çok çalışılan gün en fazla kararın verildiği gündür.

    dedik ya adalet, üzerinde dosya yazılı pembemsi kartona mahpustur.

    ihaleye fesat karıştırmaya emekli sayıştay denetçileri, yaralamanın niteliğine doktorlar, cinsel saldırıya maruz kalan mağdurenin ruh sağlığının bozulup bozulmadığına adli tıp uzmanları, sahteciliğin mevcudiyetine eksperler, uyuşturucunun kullanmak amacıyla mı yoksa ticaret amacıyla mı bulundurulduğuna aziz yargıtay karar verdikten sonra verdiği kararın altına usulen imza atar. hem de elektronik. adalet gerçekleşmiştir.

    yine de her şeye rağmen adalet mülkün temelidir.
  • mahkemelerini münhasır bölge ilan edenleri var. yargı bağımsızlığı ne oğlum, adam direkt mahkemeyi bağımsız ilan etmiş. adına hutbe okutmuş, para bastırmış. üç tuğu dikmiş mahkemenin önüne. güneş'in doğduğu yerden battığı yere kadar her yeri zapt edebilir. kanuna işi düşünce bakıyor. onun dışında, l'etat c'est moi.
  • geçen bir duruşma izliyorum. tanık 70-80 yaşlarında yaşlı bir amca. dava konusu olayları çok iyi biliyor. uzun uzun anlatıyor. bir ara tıkandı ve sustu adam. sonrasında aynen şu diyalog geçti;

    hakim: evet, dinliyorum seni.
    tanık: bir bardak su var mı?
    hakim: (elini açarak ters bir bakışla) burada su yok!!

    o an çıldırdım işte. hakim olup, yerden 2 metre yüksekte bir kürsüde oturuyor olman insanlıktan da 2 metre üstte durmanı gerektirmiyor. masasının altında su şişesi var, kendisi olur olmaz içebiliyor veya hemen arka odada kalem var. orada sebil, sürahi, su, vs. gırla. mübaşiri göndertip aldırabilirsin. yine arka odada sadece kalemlere, hakimlere servis yapan çaycı odaları var. en olmadı baro odası 10 metre uzakta, gönder mübaşir bir bardak su getirsin.

    özetle, bazı hakimler insan olduklarını, neden orada olduklarını unutuyorlar. akabinde ben salondan çıktım ama hakim bir yarım saat daha dinledi o tanığı.
  • ali sirmen'in bir röportajında hakimler hakkındaki tespitleri:
    "türkiye’de yargıçların ekonomik durumu içler acısı. yargıtay üyesi bir dostum, daire başkanı olacakken, istanbul’da okuyan çocuklarının geçimini sağlayamadığı için istifa edip, avukatlığa başlamak zorunda kalmıştı.
    toplumda bileşik kaplar kuralı geçerlidir. toplumda genel olarak herkes, her şey bozulduğu için hukukçuların da kalitesi bozuluyor."
  • mahkemenin başkanı olması gerekmeyen kişi zira ağır ceza mahkemeleri ya da ticaret mahkemeleri,... gibi heyetli mahkemelerde başkanın yanısıra üyeleri de hakimdir. başkana ayrıca reis denir o ayrı. asliye hukuk ya da asliye ceza mahkemeleri,... gibi tek hakimli mahkemelerde ise başkan kavramı zaten yoktur.
  • davaları karara bağlayarak adalet dağıtan kişi.

    yakın zaman içerisinde uzak bir ülkenin uzak bir beldesinde jolly joker'in ilk defa bir hakimle işi olur.
    joker bir onarımcıya teknenin bir parçasını tamir ettirmiş fakat onarımcı işi kusurlu (açıkçası bombok) bir şekilde teslim etmiştir. onarımcıdan işinin arkasında durmasını isteyen joker esnaflığa yakışmayacak bir tepkiyle karşılaşır ve durumu yediremez. olayı yüce "uzak ülke" mahkemelerine sirayet ettirir.

    avukat işleri halletmiştir. hakim ile bilirkişi'ye tekne ve kusurlu parça gösterilecektir. hep beraber marina'ya gidilir. bilirkişi 65 yaşında ve 50 yıllık denizcidir. joker ile aynı lisanı konuşmaktadır ve yelken - tekne muhabbeti yapılmıştır. hakim ise yeni hakim olmuştur, 26-27 yaşlarında bir genç arkadaşımızdır. bildiğin armut tiptir ve denizden asla anlamamaktadır. sorun burada değildir, zaten bu yüzden bir bilirkişi vardır.

    heyetçe marinada tekneye yürünmektedir. hakim ve katip kösele ayakkabı giymiştir ve topukları vura vura yürümektedirler. joker ise düşünmektedir. tik güverte yepisyenidir ve kösele ayakkabı tik üzerinde yumurta topukların izlerini kabak gibi gösterme potansiyeline sahiptir. avukata yaklaşarak ayakkabıları çıkartalım der.

    tekneye geldiklerinde güverteye atlar ve ayakkabılarını çıkartır. paserelle'yi açarak heyeti buyur eder. bu sırada nazikçe "rica etsem ayakkabılarınızı çıkartır mısınız" diye ekler. avukat ve bilirkişi çağrıya uyarlar ama hakim kardeş inanılmaz üzerine alınmıştır. suratı değişir. avukat olayı idare etmeye çalışır. rulo pıtırcık bulunur ve güverteye serilir. paşam ondan sonra ayakkabılarıyla tekneye biner.

    joker hayatında hiç hakimle karşılaşmamış bir denizci olarak hikayeyi anlatmaya başlar, bilirkişi ile hararetli bir görüşme olmaktadır. bu arada hakim kardeşimiz de arada olaya dahil olmak ister. joker konuşurken hakime farketmeden "abi" demiştir. paşamız bunu da üzerine pek alınır. tekne üzerinde olanca zorluğu çıkarttıktan sonra bir anda bilirkişi'ye "10 dakikanız var!" diyerek olay yerini terk eder.

    transfer aracında bir dünya hakkımda şikayet edip, "hakime abi diyor, olur mu böyle şey avukat bey" bilmemne bıdı bıdısı yaparak, kol gibi de bir ücret yazar. devamında bilirkişiyi yönlendirmeye çalıştığı haberleri kulağımıza gelir.

    işte efendim, bahse konu bu uzak ülke'de adalet ve yargı, maalesef kişiliği oturmamış çocukların iki dudağı arasındadır.
  • ayrica misirli bir sarkici ismi
hesabın var mı? giriş yap