• dönemin birleşmiş milletleri, avrupa birliği, nato'su gibidir. papa başta olmak üzere halk ozanları, diplomatlar ve devlet adamları tarafından "birbirimizi niye yiyoruz, bakın türkler orada kutsallarımızın üzerine sıçıyorlar" (kirletiyorlar diyor aslında ama sıçıyorlar daha güzel olurdu, malum türkler buda heykelinin üstüne sıçmakla iftihar eder) mesajı "christendome"un her tarafına ulaştırılıyor. birçok farklı insan, çıkarları çatışmasına hatta aralarında düşmanlık bulunmasına rağmen ikna ediliyor. bu bakımdan büyük bir başarı ve dönemine göre gerçekten sıradışı bir operasyon.

    ilk haçlı seferleri döneminde hıristiyan ortaçağ ozanları epey kendilerine güvenmiş haldedirler.

    "gaire non val qand hom a pres lo dan,
    e de lor dan faire son ben apres
    li comt'e·il rei e·il baron e·il marqes
    que l'us l'autre s'auci en guerreian
    aissi faran crestiantat perir,
    e degron mieills turcs e paians aucir
    e recobrar lo dreiturier repaire,
    jerusalem, e conqistar lo caire."

    (özetle, krallar soylular kendi aralarında savaşıp duruyorlar, böyle giderse hıristiyanlığı mahvedecekler. halbuki gidip türkleri öldürmeli, kudüs ve kahire'yi almalılar.)

    "qu'al caire son arabit e persan
    cordin e turc de paor entrepres,
    et anc pais tant leu non fo conqes
    cum cel fora, qu'ar ill s'en van doptan,
    q'en lor sortz an trobat senes faillir
    qe crestian devon sobr'els venir
    e la terra conqistar e desfaire,
    e·l termes es vengutz al mieu vejaire."

    (özetle, araplar, farslar, kürtler ve türkler kahire'de korku içinde bekleşiyorlar, kolayca fethedilecek haldeler, zaman geldi kolayca fethedeceğiz.)

    yukarıdaki dizeler meşhur elias cairel'e ait, hem ozan hem de 4. haçlı seferine katılmış bir maceraperest. bölgeye kendisi de gittiği için onun eserlerinde yekten "türkler" diyerek müslümanların hepsini bizim hıristiyanlara frenk dememiz gibi tek etnisiteye nispet etmiyor; arap, fars, kürt sayıyor.

    fakat hıristiyanlar arasında çekişme eksik olmuyor, kendisi de bir haçlı ve eş durumundan kudüs kralı olan ikinci frederik ile papa arasına kara kedi giriyor ve papa frederik'i deccal bile ilan ediyor:

    "del preveire maior
    e del emperador
    volgra paz entre lor,
    q'aissi foran marrit
    li turc e ll'arabit.
    mas trop amaramen
    mena chascuns d'elhs son conten,
    e trebailhon si de nïen;
    qar nïenz es tot ço q'om pot chauzir
    segon aqo qe es a devenir."

    (özetle, keşke papayla imparator dövüşmese de barışsa, bu sayede hıristiyanlar değil türkler ve araplar üzülse. ama yazık ki öyle yapmıyorlar. guillem figueira)

    ilk dönemin görece idealist haçlıları bir bir ortadan kalkıyor, ortalık karışıyor, düzen bozuluyor:

    si per lo mon fos bos acordamens
    que cristias se denhesson amar
    e·s volguesson contr'als turcx acordar,
    non lur foro ja pueis trop defendens,
    ans cre fosso totz mortz o escofitz,
    e la terra, on ilh se so noiritz,
    per cristias fora leu conquerida
    que ja lunh turc non trobera guandida.

    idealist haçlıların sonuncusu olarak gördüğü 9. louis'ye ağıt yakan raimon gaucelm de beziers türklerin en büyük düşmanı, hıristiyan şövalyelerin en büyüğü öldü, şimdi hıristiyan alemi kargaşaya boğulacak diye giriş yapıp özetle ekliyor: eğer hıristiyanlar birlik olabilseler, birbirlerini sevebilseler, türkleri kolayca yenebilir köklerini kırardık.

    sonra sahneyi ricaut bonomel alıyor ve haçlı seferlerinin akıbetini özetliyor:

    "car crotz ni lei no·m val ni guia
    contr'als fels turcx, cui dieu mal dia!
    anz es semblan, en so c'om pot vezer,
    c'al dan de nos los vol dieus mantener."

    özetle; yav bu tanrı bu aşağılık türklerin tarafını tutuyor gibi?

    devam ediyor:

    "doncs ben es fols qi a turcs mou conteza
    pois ıhesu crist non los contrasta res:
    q'il an vencut e venzon, de qe·m peza,
    francs, tartaris, ermenis e perses,
    e nos venzon sai chascun dia,
    car dieus dorm, qe veillar solia,
    e bafometz obra de son poder
    e·n fai obrar lo melicadefer."

    özetle; bu türklerle savaşan aptaldır zira isa mesih onlara asla engel olmuyor. frankları, tatarları, ermenileri ve farsları yendiler ve yenmeye devam ediyorlar, bizi de her defasında yeniden rezil ediyorlar, bafomet (muhammed'i kasten böyle yazıp şeytana nispet ediyorlar) kudretini gösteriyor ve baybars anamızı sikiyor.

    şimdi bütün bunları niye yazdım? efendim bildiğiniz gibi bizim islamcılarda "avrupalılar bütün müslümanlara türk der, türklük müslümanlıkla eşdeğerdir" galatı çok yaygındır. toplumlar düşmanlarını çok detaylı irdelemezler; onlara toptan "barbar, frenk, tacik, türk" deyip geçiverirler. bu, yani, islamla türklüğün eşdeğer olmasından değil, sıradan insanların cehaleti ve düşmanı tanımak için bir gerekçesinin olmayışındandır. ama gördüğünüz üzere bölgeyle temas eden avrupalılar gayet farklı milletlerin varlığından haberdar olmuşlar - öyle ki, o dönemde temas kurulan yerlerde nüfus yoğunluğu olmayan, müslüman devletlerde paralı askerlik vb. yapan kürtlerden bile haberdarlar. ayırmaları gerektiğinde ayırıyorlar ve arap coğrafyasında, arap bir nüfusa hükümdarlık yapan sultan baybars'ı özellikle türk diye anıyorlar. yani avrupalının cehaletinden fikir devşirmeye hacet yok.

    debe edit: tamgatürk'ü hiç denediniz mi?
  • hollywood endüstrisince gösterilmeye çalışıldığının aksine, parlayan zırhlar ve devasa kalkanlar kuşanmış boylu poslu herkül bozmalarının değil, daha çok mızrak namına ucu sivriltilmiş çubuklar, tırpanlar, baltalar taşıyan, avrupa'da kalacak olsa zaten büyük ihtimal açlık veya hastalıktan ölecek olan çapulculardan oluşmaktadır büyük kısmı.
  • avrupalilarin turklere kar$i degil, muslumanlara kar$i duzenledigi seferlerin tamamina verilen isim.
  • sağ gösterip sol vurmuş seferlerdir.

    ilk haçlı seferi bizans imparator'u aleksi komnenos'un doğudaki türk akınlarına karşı sınırlarını koruyacak hızlı, eğitimli ve iyi savaşan ufak bir ordu isteğinin papa ii. urban tarafından ''kudüs elden gidiyor'' diye çığırmasına evrilmesi sonucu oluşturulmuştur.

    bizans böyle bir orduyu denize düşenin yılana sarılması misali, neden can düşmanı olan katolik dünyanın liderinden istemiştir?

    çünkü 1071'de malazgirt'teki yenilgi sonrası işgüzar generaller kendi altındaki birlikleri toplayıp, türk tehlikesine karşı savunma yapacaklarına, iktidar hırsı ile birbirlerine girişmeyi ve anadolunun tamamını bir iç savaşa sürüklemeyi tercih etmiştir. 10 tane malazgirt'le bile kolay kolay devrilmeyecek koskoca bizans ordusu 15 yıl içinde unufak olmuştur. kaybedilen generalin, subayın ve ordu komutanının haddi hesabı yoktur.

    hal böyle olunca bütün anadolu bir anda istanbul'a (konstantinopolis) vergi, asker, mal, hizmet veremez duruma gelmiş. halk kendi kendini yönetmeye başlamış, orada burada kendi devletini kuranlar, onları indirip öldürenler gırla gitmiş, türkler de bir güzel tek ok atmadan anadolunun içlerine doğru yerleşmeye, şehirlerin yönetimini de tek tek ele geçirmeye başlamıştır. zaten tekfurlardan çekmiş halk için o sırada göçebe yaşayan türklerin doğudaki ticareti de beraberlerinde getirip ekonomiye can vermeye başlamasıyla yönetici olmalarına, bayrak asmalarına ses çıkaran da olmamış.

    şimdi bunu gören imparator ne yapar? koskoca ülkesi elinden kayıp gitmekte olan her zayıf hükümdar gibi yardım ister. yüzyıllar sonra osmanlı kapitülasyonlarla, türkiye de stand by'larla nasıl ki birilerinin kucağına oturmak zorunda kalmıştır, işte ta o zaman da 1000 yıldan fazladır tarih sahnesinde olan bir imparatorluk çakalların kucağına oturmuştur. boşuna demiyoruz bu ülkede tarih hep tekerrür eder diye.

    niye peki papa ''kalkın bizans'a yardıma gidiyoz, ey ahali.'' dememiş de kudüs demiştir?

    o da belli.

    hangi avrupalı katolik soyluyu bizans'a yardıma ikna edebilirdiniz ki? ''emrah koş konstantin'i sikiyorlar'' dense bile kakara kikiri ''video isterük'' diyecek mantalitede ülkelerden ve soylularından bahsediyoruz. bizans'ın acı çekmesinden özel bir zevk alan batı dünyası var ortada. eh papa da tabi bunu türlü vaadlerle iyi kamufle etmiş. ''merak etmeyin, ben ayarlıyorum birşeyler'' diye diye komnenos'u kandırmıştır. komnenos da ''kudüs niyetine de olsa belki bana faydası dokunur türkler geri çekilir'' diye umarak seferlerin topraklarından geçmesine izin vermiştir.

    şimdi bu ilk seferde öyle olaylar olmuş ki, bizans imparatoru izin verdiğine vereceğine daha o anda pişman olmuştur. belgrad'dan bizans topraklarına giren haçlılar başlamışlar yağmaya, hırsızlığa, tecavüze, adam öldürmeye. tabi imparator da hemen papaya başlamış şikayet döşenmeye. papa ne cevap verse beğenirsiniz? ''canım hükümdarım, kızma çok. o kadar yol geliyor adam, değil mi? yiyecek, içecek, sıçacak, sikecek afedersin. yoksa bunlar dağılıp gider, sefer de yalan olur. biraz mazur gör efenim.''

    sonuçta ilk sefer kudüs'e gelene kadar anadolunun altını üstüne getirmiş, doğu anadoluya yakın yerlerde az buz türklerle göstermelik savaşlar yapmış, türkler de vur kaç taktikleriyle başarılı olsalar da bunlar topladıkları ganimetlerle iyice gaza gelip kudüse girip 200 yıl kadar hüküm sürecek olan kudüs krallığını kurmuşlardır. aynı şekilde yakın bölgede antakya, urfa, şam ve lübnanda da hristiyan krallıklar kurulmuştur. işte bu noktada bizans'ın hinterland'ı olan bu bölgenin artık tamamen bizans kontrolünden çıktığı ve yüzyıllar sonra türklere ve kürtlere kolay lokma olacağı anlamına geliyordu bu. imparatorluk kime elini verse kolunu kaptırıyordu. bundan tam 800 yıl sonra çok benzer biçimde yine bir imparatorluk aynı hasta adam durumuna düşecektir.

    birinci haçlı seferi ve dördüncüsü dışındaki bütün seferler genelde tarihte pek dönüm noktası olarak adlandırılacak seferler değildi. bunlar daha çok kudüs ve levant bölgesindeki hristiyan krallıkları askeri açıdan desteklemek için gerçekleşen seferlerdi.

    dördüncü haçlı seferi ise tabiri caizse bizans'ı yakıp yıkmış, konstantinopolis'i yağmalamış, şu andaki kültür mirasımızın büyük bölümünün venedik, cenova, floransa gibi şehirlerde yüzyıllardır sergilenmesine yolaçmıştır. bizans imparatorluğu yerine bir latin devleti kurulmuştur, bizans devlet erkanı da iznik'te bir sürgün hükümeti kurmuştur. bu dönüm noktası çok önemlidir çünkü bizans devletinin tarih boyunca inişli çıkışlı çizgisini artık hep inişe ve yıkılışa doğru dönmesine neden olmuştur.
  • kudüs ve çevresindeki hristiyan dini için kutsal görülen topraklardaki müslüman egemenliğine son vermek için katolik kilisesinin ön ayak olmasıyla gerçekleştirilen ve ortaçağa damgasını vuran seferler. seferlerin başlangıç temelleri sanılanın aksine papa 2. urbanus'un topladığı ünlü clermont konseyinden öncesine dayanır. sefer fikrini yeni papaya veren bizans imparatoru alexious komnenos'un yazdığı ve doğu sınırındaki türk tehtidine karşı yardım isteyen mektuptur.

    papa urbanus bu çağrıyı başarılı bir politik hareketle değerlendirmiş ve clermont meclisinde verdiği vaazda ilk kez kutsal topraklar ve kudüs'ün hristiyan olmayan halklardan temizlenerek hac yolunun güvenli hale getirilmasi fikrini ortaya atmıştır. fikrin kabul görme nedenleri çeşitlidir ve sosyal sınıflara göre farklılık gösterir.

    serfler ve köylüler için kutsal topraklar için savaşmakve bu yolda ölmek, ilk haçlı seferinin ilk kısmını (bkz: halkın seferi) düzenleyen pierre l'hermite'in de vaazlarında belirttiği gibi sefer başarıya ulaştığında şehit olmuşlar için cennete gitmenin hayatta olanlar içinse yeryüzünde cenneti yaşamanın en garantili yoluydu. bunun hastalıktan kırılan, vergilerle ezilen, hergün ölümüne çalışıp çok az miktarda yemeğe talim eden ve genelde kırk yaşını görmeden ölen avrupa köylüsü adına itici bir güç olduğunu inkar edemeyiz.

    yeni yeni politik alanda söz sahibi olmaya başlayan avrupa burjuvazisi için de sefer biçilmiş kaftandı. zira doğuya, birkaç yıl sürecek bir yolculuğa çıkan ordunun lojistik harcamaları işin altına elini koyacak kadar sermaye sahibi hemen her tüccarı ihya edebilecek ölçüdeydi. bu yüzdendir ki haçlı seferlerinin ekonomik getirisi en yüksek ölçüde, sermaye zengini venedik ve ceneviz gibi italyan şehirlerine yansımıştır. özellikle venedik bu sponsorluk durumuna öyle adate olmuştur ki kudüs'ü ele geçirmeinin getirisinin düşük görüldüğü haçlı seferi daha zengin olan constantinopolis'e yönlendirilmiştir. (bkz: 4. haçlı seferi)

    seferin ateşleyicisi olan ruhban sınıfı için hareket daha fazla nüfuz kazanma fırsatından başka bir şey değildi. zira kutsal topraklar olarak adlandırılan kudüs ve çevresinde yaşayan hristiyanlar roma katoliklerinin aksine tanrının dili olarak adlandırılan latince'yi değil ibranice ve yunancayı konuşan ve ibadetlerini bu dillerle gerçekleştiren bir topluluktu. bölgenin süryani ve ermeni nüfusu doğu kilisesine bağlıydı. katolik kilisesinin hedefi zaten kudüs'e ulaşacağından ve yoldaki önemli kentleri ele geçireceğinden emin olduğu bu sefer sonucunda doğuyu katolikleştirmek ve nüfuzunu ortodoks kilisesinin bizans üzerindeki hakimiyetini kısıtlayacak şekilde arttırmaktı.

    soyluların sefer katılma amaçları belliydi. ortaçağ avrupası kontağı çalıştırılmış bir savaş makinesiydi. savaş olmadan, çatışma olmadan bu makinenin çark ve dişlileri olan şövalyeler ve toprak lordları yerinde duramıyor ve en önemlisi var olma amaçları olan topraklarını genişletmek, daha fazla nüfuz, daha fazla ünvan ya da daha geniş bir hazineye sahip olma amaçlarını gerçekleştiremiyorlardı. durgun ortam ve barış feodal düzende monark için en büyük tehlikeydi zira hiçbir kral ya da imparator kendisinden daha fazla askere sahip bir vasalının ayaklanmasını en kötü kabuslarında bile görmeyi istemezdi. savaşma ve daha çok toprak ele geçirmeye şartlanmış bu soyluları doğudaki ortak bir hedef üzerine salmak monarklar için bakladikleri fırsattı. hem sefer sırasında ölen lordların toprakları krala kalıyor ve merkezi otoriteyi güçlendiriyordu. ama toprak sahiplerinin krallardan da kendilerinin gösterdikleri fedakarlığı gösterme ve sefere çıkma talebinde bulunması bu karlı düzeni bozacak ve avrupa'nın güçler dengesinde onulmaz yaralar açacaktı. (bkz: 3. haçlı seferi)

    netice itibariyle haçlı seferleri başladıkları 1096 yılında avrupa'nın düştüğü dar boğazdan çıkması için biçlmiş kaftandı. avrupa nüfusunun hemen her kesimi seferi dini, siyasi ya da ekonomik nedenlerden ötürü destekliyordu. avrupa'nın süper güçleri olan fransa ve kutsal roma germen imparatorluğu'nun bu tür bir sefere ihtiyacı vardı ve doğunun süper gücü olan bizans ise gerileme ve yenilgilerine bir son verip balkanlardaki macar ve kuman nüfusuna ve anadoludaki türk tehtidine dur diyecek bir dış yardıma ihtiyaç duyuyordu.

    ancak düzenlenen dört büyük ve ardından gelen beş, nisbeten küçük seferin kontrolden çıkması uzun sürmedi. yağmacılardan, köylülerden ya da paralı askerlerden oluşan ordular kendilerine hedef olarak sadece müslümanları seçmiyorlardı. doğuda halen var olan yahudi nüfusu da seferlerin hedefi oluyordu. hatta zaman zaman katolik mezhebine bağlı olmayan hristiyan şehirleri zaptediliyor ve yağmalanıyordu.
    seferler doğu için bir ykıma dönüşürken her zaman için batının karı ile sonuçlanıyordu. doğunun bilimde

    kaydettiği ilerleme skolastik düşüncenin ağırlığı altında ezilen batı kültürüne bilimsel düşünme ve araştırma yöntemini haçlı seferleri vahasıtasıyla ulaştırdı. bu durum kilisenin günlük hayat üzerindeki etkisinin azalmasına ve sonrasında da rönesansın temellerinin atılmasına yol açtı. avrupa ganimetlerle olsun, uzun süre kontrol altında tuttuğu doğu ticaret yollarıyla olsun orta çağın sonuna doğru zenginleşti ve refah düzeyi yine de doğuya ulaşmamakla birlikte arttı.

    haçlı seferlerin'den sadece birinin kudüs'e ulaşmış olduğunu (bkz: 1. haçlı seferi) göz önünde bulundurarak seferlerin batı dünyası için bir başarısızlık olduğunu söylemek ortaokul tarih kitaplarının oyununa gelmek olur. zira hristiyan düyası seferler sonucunda umduğundan kat be kat fazla kar elde etmiş ve kudüs olmasa da doğu anadolu ve suriye'de uzun süreli bir varlık sağlamıştır.
  • amerikan kirosu, teksasli dingil bush un 11 eylul sorumlularina yonelik operasyona yukledigi anlam.
  • butun bu seferler boyunca batililarin yaptiklari katliamlar, yagmalar, yikmalar sonucunda bunlara kar$i sava$mi$ olanlar (ozellikle araplar) uzerinde batililara kar$i asirlarca silinmeyecek bir husumet dogmu$tur ve bu yuzden osmanli'da da gorulecek olan, her zaman batililardan uzak durma politikasi azalsa da her an hissedilmi$tir . bunun tersine bu seferler boyunca araplardan vs'den ogrendikleriyle bir cok geri kalmi$ligini kapatan, cevirilen eserlerle kendi ronesansinin temellerini atan batililar da voliyi vurmu$lardir .
  • hacli seferleri'nden sonra kudus'u ele geciren ilk hiristiyan, birinci dunya savasi sirasinda osmanli ordularini yenen ingiliz general edmund allenby'dir.

    ordudaki ingiliz askerler, sanki hacli seferini kazanmis edalariyla ortalikta dolasmak istemisler fakat ayni orduda bulunan ve osmanlilara karsi savasmis arap, hintli ve diger muslumanlar sebebiyle allenby, bu ozelligi cok on plana cikartmamaya calisilmistir.
  • atlas dergisi'nin şubat 2009 sayısında çok güzel incelenmiş bir konudur. anadolu'ya neden bin yıldır türkiye dendiğini öğrenmek isteyenler için mükemmel bir çalışma.
hesabın var mı? giriş yap