• dizinin ana karakterleri şöyle sıralanabilir:

    aykut oray - rüştü şeker
    ruhsar öcal - rüştü'nün karısı helga
    özgür özgülgün - rüştü ve helga'nın oğulları oğuz (daha sonra bu role berke üzrek geldi)
    gamze yarka - rüştü ve helga'nın kızları özlem
    kemal kuruçay - rüştü'nün yeğeni cemil çakı
    selda özbek - cemil'in karısı aynur
    nilgün kasapbaşoğlu- cemil'in halası (dizide hala hala diyorlardı adını hatırlayamadım)
    oğuz oktay- rüştü'nün babası macit bey
    doğu erkan- macit bey'in huzur evinde tanışıp evlendiği saadet hanım
    uğur uludağ- özlem'in önce sevgilisi sonra kocası olan oktay
    yıldırım öcek - oktay'ın şirket sahibi babası cihat
    yeliz doğramacılar- oğuz'un lösemi olup iyileşen sevgilisi eda
    jeyan tözüm - helga'nın annesi

    dizinin ilk bölümünde rüştü gurbette vatanını özlemiş, çocuklarını da alıp kaçırarak türkiye'ye dönmüştü. helga'nın annesi (ki ilk bölümde jeyan tözüm müydü değil miydi bilmiyorum) de helga'ya "o adamla evlenme demiştim" diyordu. helga da çocuklarını alıp almanya'ya dönmek için türkiye'ye gelmiş, rüştü bir şekilde helga'yı istanbul'da yaşamaya ikna etmişti.

    dizinin ilk göze çarpan değişikliği ilk bir iki bölümde rüştü ve helga'nın çocukları oğuz ve özlem'in alman aksanıyla türkçe konuşmalarıydı (hello papa bonjour papa oğlun geldi almanya'dan uzat elini öpeyim seni yeaah kıvamından söz ediyorum) kısa zaman içinde bu aksan düzeldi ve ikisinin de dili her şeye dönmeye başladı.

    ilk bölümlerde dizi de yer alan nilgün kasapbaşoğlu cemil'in mutaassıp halası rolündeydi, aynur'un giydiği kıyafetleri kısa bulurdu vs... ayrıca rüştü almanya'ya gitmeden önce ona aşık olmuştu, bu yüzden helga'yı çekemezdi, örneğin helga börek yapamasa "biz türk kadınları gibi marifetlisi yok, alman kadınları hiç bir şey bilmiyor" derdi. daha sonra hala rüştü'nün helga'yla evlendiğini kabullenip memleketine döndü.

    yine ilk bölümlerde rüştü’nün yakın arkadaşı dozer sadık rolünde macit sonkan’ı gördük. dozer sadık batmış, parasız bir insandı ve rüştü’nün parasını iç etmeyi düşünürdü ama sonradan yaptıklarından utanarak gerçeği itiraf etti. rüştü ve helga da ona acıyarak maddi destekte bulundular. ayrıca dizi boyunca rüştü'nün para yatırdığı kooperatifin sahibinin paralarla kaçmışlığı da vardır.

    dizinin değişmez öğelerinden biri cemil çakı’nın sürekli çocuk istemesiydi. bunun için karısına oyuncak bebek alır, parka götürür çocukları izlettirirdi. en sonunda istediği oldu zeynep adında bir kız sahibi oldular. yalnız dadıdan yana şansları pek iyi gitmedi, evde onlarla yaşayan dadı cemil’in kızını sevmesine izin vermiyordu. bu dadının geçmişinde belalı bir sevgilisi vardı, ilerleyen bölümlerde o hapisten çıkmış ve zeynep’i kaçırmıştı.

    dizinin babası macit bey ise huzurevinde tanıştığı saadet hanım ile evlenmek isteyince, rüştü bunu rahmetli annesinin hatırasına bir saygısızlık olarak addedip karşı çıkmıştı ama helga tatlı diliyle onu yumuşatıp bu evliliğe razı etti. rüştü’nün tek onaylamadığı evlilik bu değildi, kızı özlem’in de oktay ile evlenmesine karşı çıkmıştı. bunun üzerine de özlem de oktay ile kaçarak evlendi ve birkaç bölüm babanın kızını affetmeyişini izledik.

    dizideki diğer bir ilişki cephesi ise oğuz ve eda’ydı. eda lösemi hastası zengin bir kızdı ama dizi süresince hastalığını atlattı. ama peşinden o arada konuk oyuncu olarak şarkıcı rolünde endam eden şebnem özinal’a oğuz’u kaptırdı. bölümlerden birinde ya oğuz ya da eda tren raylarında yürüyerek intihara kalkışmıştı. o dönem magazinde özgür özgülgün ve şebnem özinal aşkı vardı.

    dizi popularitesini arttırdığı dönemde sosyal mesaj verme kaygısına düştü ve bunu da şehir magandaları üzerinden yaptı. hamile olan özlem bir maç sonrası balkona çıktığında vuruldu ve bebeğini kaybedip bir daha hamile kalamayacağı haberini aldı. o dönem bu ses getirmişti ki daha sonra ya esra ceyhan’da ya da ayşe özgün’de, artık o dönem gündüz kuşağında kim varsa özlem rolündeki gamze yarka’yı konuk edip vurulma sahnesini tekrar tekrar gösterdiler.

    şu sıralarda selena’da izlemek istemediğimiz kötü kadın rolündeki selda özbek bu dönemde televizyona başlamıştı. hatta buradan sonra bizimkilerde katilin sevgilisi rolüne geçiş yaptı. en ilginç sonucu ise ailenin güzel kızı özlemi (ki dış görünüşü ve yeteneği müsait olup gelecek vaat ediyordu) gamze yarka’yı daha sonra hiçbir yerde göremedik. kocası rolündeki uğur uludağ da zaten oradan hakan peker kliplerine transfer oldu.

    peşisıra edit: gelen mesaja göre selda özbek daha önceden de katilin sevgilisymiş.

    ayrıca zamanında aynur'un zamanında onu cemil'e vermeyen zengin babası bir şekilde işler aynur'a devretmişti, aynur'un makam arabası bile olmuştu ve cemil bunu çekememişti.

    bir yandan da benim hatırlamadığım bir bölümde gecekondu mafyası sorunu da işlenmiş. ayrıntılar için jimi the kewl'e teşekkürü bir borç bilirim.
  • şimdi bunlar bir hata yapıp dünya'yı ele geçirseler, dünya'ya altın kolye takıp, varsayılan ekvator çizgisini somutlaştırırlar.
  • ulke sinirlari icinde bu diziyi benden daha cok seven biri olabilecegini zannetmiyorum. viva firildak cemil.

    ilk bolumlerinde coook kotu performanslar sergileyen yeliz dogramacilar* ve ozgur ozgulgun* un 30-40 bolum suresince gelisme kaydeden oyunculuklarina tanik olmak ilginc bir duygudur. senaryonun ve diyaloglarin yerlerde surundugu anlarda kemal kurucay* in ortaya cikip dogaclamalariyla yarattigi solenin havasini solumak gerekir. ruhsar ocal desen bicir bicir. rustu seker* lerin evine oturmaya gitsem vallahi yabancilik cekmem. hele o muzikleri yok mu o muzikleri... roland e70 le mi yaptiniz gadasini aldiklarim... boyle bir dizi iste be. az evvel baktim ki cemil karisindan bosanmis, oguz eda yla evlenmis, oguz rolunu baska biri oynar olmus. ayip etmisler.
  • geceleri nba maci beklerken zaman gecsin diye tekrar bolumlerini izledigim ve zamaninda kiymetini bilemedigim kanaatine vardigim guzel dizi. ozellikle yegen cemil karakteri yarip gecirmektedir, son izledigim bolumde soyle bir diyaloga imza atmistir;

    cemil hanimina cok cocuk sahibi olmanin bereket getirecegini iddia etmektedir:

    - hayatim bak cocuk demek bereket demek, bir cocuk yapsak az bereket, iki cocuk yapsak kesene bereket, uc cocuk yaptik mithat bereket*
  • hakkında bu kadar az entry girilince öldü sandığım dizi. hala yaşıyormuş. gece gece yarasa gibi çarpıp durmaktadır cama. şu saatte dizi de yayındayken iki kelamın vakti gelmiş de geçmektedir.
    hakkı yenmiş dizidir. didaktik yaklaşımda son noktada dans eder. psiko-sosyal bağlamda çocuk nasıl yetiştirilmelidir, düşünsel düzlemde erdem nedir ya da iyi ile kötü nerede dururlar, karakter ve olay kurgusu açısından yazım ve yaratım sürecinde türkçe'yi dogi stilinde beceren alman dili kaç okka gelir, komik olmadan güldürmeyi ummak ne ulu ve vazgeçilmez bir ülküdür ve bunların hepsinden önemlisi buna rağmen nasıl da izleyici avuç içine alınarak dizi izlettirilir... bu soruların cevabını veren dizidir. ölmemiştir. kaçamadığım çocukluktur.
  • hafta itibarıyla ekranlara beşinci kez konuk olan; her gece yayınlanıp, biter bitmez birinci bölümünden tekrar başlanan dizi.

    az önce izlediğimde farkettim ki naifmş be... hani bugün herkesin birbirini sikmeye, kazıklamaya çalıştığı fason dallaslara tercih ederim gibi geldi bana
  • almanya, fransa, hollanda başta olmak üzere yurtdışında hayatlarını sürdüren vatandaşlarımız. bu grubun avrupa'daki kısmının bize yararı olmadığını bir kenara atıp zararı olduğunu düşünüyorum.
    hadi örneklerle açıklayalım. wikipedia fransızca'daki verilere göre ülkede yaklaşık bir milyon türk bulunmakta. ermeni nüfus ise bunun yarısı kadar. daha da ileri gidelim almanya'da türk nüfus 3 milyona yaklaşırken, 100-150 bin civarı ermeni nüfus var. yani almanya için konuşursak ülkede ermenilerin 30 katı kadar türk var.
    şimdi meseleye dönecek olursak bugün bu ülkelerde seçim zamanı iktidarından muhalefetine kimse ne ülke içindeki ermenileri ne de ermenistana karşı bir tutum sergileyemez. bu muhafazakar partiler için de geçerli. çünkü heriflerin diasporası güçlü. vakti zamanında kendi uluslarına yararlı olsunlar diye çocuklarını okutup ülke içinde nüfuz sahibi kimseler yapmak istemişler.
    gelelim bizim gurbetçilere... severiz sayarız, hatta akrabalarımız da vardır ama abi sen bırak bulunduğun ülkeye entegre olmayı, o ülkenin dilini konuşmaya tenezzül etmessen adamlar da sana ona göre muamele eder.
    bize verdikleri en büyük zararları ise kötü bir türk imajı ve büyük çoğunluğunun cehalet nedeniyle halkı soğana çeviren partiye ve adama duyduğu fanatiklik nedeniyle avrupa ülkelerinin türkiye'ye karşı tavrı. aynı zamanda türkiye'deki seçimlerde oy kullanmlarının da bize zararı olduğundan şüphem yok.
    halbuki zamanında, sadece büyükşehirlerden ara eleman ve üstü sınıflardan insanımız bu ülkelere gitmiş olsaydı yazımın başında örnek gösterdiğim ermenilerden daha etkili olunabilir ve buna bağlı olarak daha saygın bir ülke olabilirdik.
  • bu radikal ve eğitim seviyesi düşük kitlenin türkiye'den uzak tutulmaması halinde ülke tam anlamıyla refaha eremez. belli bir yıldan sonra yurt dışında yaşayanların ülke ile bağı ve vatandaşlığının kesilmesi gerekir. 5 nesildir ve 65 yıldır ülkeye zerre katkısı olmayan insanların istediği gibi ülkeye girip çıkması kabul edilemez ve ulusal bir tehdittir.
  • oy atamadıklarında bambaşka sonuçlar ortaya çıkan grup:

    (bkz: 31 mart 2024 yerel seçimleri)
  • allah kendilerinin yardımcıları olsun. gidecek olanların da dönecek olanların da yardımcısı olsun. yalnız bu durumu icra eden bazı kendini bilmezler hakkında tespit ettiğim acınası durum şu; gurbetçi geliyor, türkiye cumhuriyeti'nde yaşayan bizlerden birine küfür sallıyor. sonra küfür edilen kişi bu gurbetçiyi mahkemeye vereceğini söylüyor. gurbetçi arkadaşımız da diyor ki, sen önce ülkendeki hırsızları mahkemeye ver, beni avustralya'dan getirmek için önce uçak masraflarımı öde.

    tamam gurbetçilik zor, benim de giden akrabalarım oldu. çok zorlandılar, çocuklarına düzgün bir gelecek hazırlamak için it gibi çalıştılar. ama asla burda yaşayanlara, oranın vermiş olduğu rahatlıkla sallamadılar.

    bir de siz biz dedikleri olay var konumuzdaki yavşağın. mesela bu orospu çocuğu çoktan avustralya'lı olmuş. ve diyor ki götünüz yemiyor değil mi hırsızları mahkemeye vermeye. bilmiyor ki gelse buraya mahkeme dinlemeden kuru götünü sikecek bir sürü kanun tanımaz var. e tek tehlikesi kanguru tarafından bafilenmek olan ülkede ya ne olacağıdı.
hesabın var mı? giriş yap