• --- spoiler ---

    filmin başlarında elinde teleskopla evine giden fikri bey* ile binanın girişinde karşılaştığı burak*arasında şöyle bir diyalog geçer:

    -günaydın fikri bey amca. hayırdır dikize mi yatıcan?

    -dikize yatmak mı?... dikize yatmak mı dedin sen? ben 58 yaşındayım burak. ve üstelik emekli bir öğretmenim. ve üstelik bugün eğer gazete okusaydın bilirdin ama -eminim sen sadece mastürbasyon yaptıktan sonra ellerini silmek için kullanıyorsun gazeteyi- ama eğer gazete okusaydın bilirdin ki bugün -üstelik tam 8 dakika sonra- son 14.000 yılın en uzun, en büyük, en yoğun güneş tutulması olacak.......

    filmin ilerleyen sahnelerinde fikri bey burak'ın bedenine girdikten sonra ev arkadaşıyla burak'ın evine gittiklerinde sehpanın ayağının yanında iki parça buruşturulmuş gazete parçası kadraja girer.

    --- spoiler ---
  • beni dakikalarca güldürmüş tekrar tekrar izlenesi harika bir sahnesi de şudur,

    --- spoiler ---

    alper canan: ... zaten nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça!
    kurban murat: başım belada! (telaşla masadaki tabancasını alır ve beline sokar)

    "başım belada,
    tabancamı unutmuşum helada" ahmet kaya

    --- spoiler ---

    belki çok basit. öyle çok derin bir gönderme falan da değil. okuyunca hiç de harika durmadı evet ama filmin bütünüyle değerlendirilince -en azından o sahneyle- insana gülümseterek has...tir çektirir. ya da bende bir sorun var.
  • --- spoiler ---

    fikri, burak'ın bedenine girer ve boşta kalan kendi bedenine de başkası girer. durumu karısına açıklamaya çalışırken:

    burak/fikri: tamam, ben ahmet oldum, sonra alper canan oldum, şimdi de burak oldum. böylelikle benden boşalan bedene de bu herif girdi. ama bana giren bu herif kim? onu da bırak burak kime girdi? sadet doğruyu söyle, yoksa burak sana mı girdi?

    --- spoiler ---
  • tekrar tekrar izlenmeyi hakeden ve keyif alıp gülmek için izlendiği takdirde asla "kötü" olamayacak "çok çok iyi" bir filmdir. diyalogları sıradan gözüküyor ama filmin bu kadar eğlenceli ve komik olmasındaki en büyük paya sahipler. o şaşkınlık, çaresizlik ve serzeniş dolu anlarda ortaya çıkan saçma diyaloglar sayesinde filmi bu kadar çok sevdim..

    --- spoiler ---
    - hocam ne oldu bize ?
    + sıçtık..
    - teorik olarak ne oldu ?
    + teorik olarak sıçtık..
    --- spoiler ---
  • iyi başlayıp beklendiği ölçüde iyi bitmeyen bir film. filmin başına konulan çıta oldukça yüksek çünkü. kurgucu ve tabi ki yönetmen bu çıtanın altında kalıyorlar sona doğru her atlayışlarında. belki bu sefer olur he! dediğinizde hep yerinizde kalıyorsunuz.

    enteresan bir konudan yola çıkılarak yaşamak, insanı tanımlayış, kibirlilik ve ölüm temalarına zaman zaman vurgu yapılan ve zaman zaman eğlenceli olabilmeyi başaran bir film olmuş. oldukça eğlenceli ve kahkahayla başlayan film bir noktadan sonra iyiden iyiye tekrara düşen bir hale düşüyor. sonlara doğru özellikle aynı film içerisinde ikiden hatta üçten fazla tekrar edilen esprilerle sıkmaya başlayan film sıkıcılık konusunda dakikalar süren makale niteliğindeki final anlatısıyla zirveye varıyor. ha bir de filmin neredeyse beş kez finale vardığını hissediyorsunuz. sonunda bir 'gerçek'le sona eriyor. gerçekle karşılaşıyor oluşumuz ilk kez gördüğümüz kanla sembolize edilmiş.

    filmden koptuğunuz nokta ise fikri bey'in profesör'ü bulup da soruna çözüm aramaya başladıkları an oluyor.

    argo kullanılmış bolca. argonun zaman zaman yerine cuk diye oturduğunu görebiliyorsunuz. ama zaman zaman orada o küfür değil bu küfür kullanılmalıydı diyor insan. doğallıktan uzağa düşen bir çok argonun filmin çok iyi diyaloglarını bozmaya yeltenecek düzeye ulaşması ise üzüyor.

    iyi düşünülmüş ve belli bir felsefeden hareket edip belli bir felsefi zemine varmayı hedefleyen senaryodan bahsedebiliriz. oyunculuk kalitesi açısından haluk bilginer'e söylenecek bir şey bulamıyor insan. özgü namal başka bir yere oturmuş bu filmle birlikte. ama filmin asıl başarılı oyuncusunun bülent emin yarar olduğunu söylememiz gerekiyor.

    filmin unutulmayacak çok sayıda sahnesi vardır elbet. lakin onuncu yıl marşıyla çalan alper canan'ın telefonu sahnesi daha bir unutulmaz. bu haliyle sinan çetin'in mutlu ol bu bir emirdir'ini anımsıyor insan.

    filmin müzikleriyse neredeyse filmin en başarılı öğesi konumundaydı. bunu söylemek gerekiyor.

    son tahlilde bu filmlerin yapılıyor olması önemlidir. orijinal metinler arayan türk sinemasının önünde bir imkan olarak durmaktadır. yine de insan sürprizi bol şaşırtıcılık peşindeki filmlerin içerisinde zaman zaman sade ve yalın bir şekilde akıp giden bir hikayeye de ihtiyaç duyuyor işte..

    onur ünlü'yü tebrik etmek düşüyor bize..
  • ciddiyetsiz ve hafif olmaya en ihtiyaç duyduğun zamanda git. sahiden kahkaha atabil bir-iki saat.

    ah muhsin ünlü şiirlerini alper canan'ın sesinden dinlemek için git.

    bülent emin yarar'a 3. kez hasta olmak için git (beş vakit vekorkuyorum anne).

    özgü namal'ın asimetrik kesilmiş saçının, hafif yampiri yürüyüşünü nasıl düzelttiğini görmek için git.

    kameraya konuşan adam klişesinin zevkini çıkarmak için git.

    köksal engür'ün nefis sesini dinlemek için git.

    ruhunu hatırlamak, ölümsüzlüğü defterden silmek ve gerçeğe daha çok bağlanmak için de gitsen iyi olur.

    bu arada yüzyıllardır gitmediğim ankara mithatpaşa sinemasının korkunç ses ve korkunç görüntü sistemine rağmen filmden keyif alabildiğim için de kendimle gurur duyuyorum.
  • komik repliklerin olduğu, çerez tadında "bilim kurgu" filmi

    --- spoiler ---

    intihar, hay allah... ben bunu hiç düşünmemiştim ya
    eğer kendimi öldürürsem, zamanın içinde salınarak... fikri'yi öldürürüm,
    ya da hamiyet'i öldürmelerini engellerim.
    mmh öyle zamanın içinde salınırım.
    güneşin oğlu olduğum için...
    hay a..a koyim ben böyle işin. (tetik çekilir)

    --- spoiler ---
  • filmi şu an bitirmiş biri olarak diyebilirim ki 10 numara 5 yıldız filmdir. ancak şöyle de bir mantıksızlık var gibi ki;

    --- spoiler ---

    profesör (alper canan) ve fikri (kurban) konuşurken çaycı kadına sıkıp arada ruhlar arası dolanım yaşanırken bi yerde çaycı kadının ruhu alper canan'a giriyor. hani sadece güneşin çocukları bedenler arası dolanabiliyordu. çaycı kadının da güneşin kızı olması lazım o zaman.

    --- spoiler ---

    off bilmiyom amk kafam karıştı.
  • günümüz istanbul'unda bir mahallede geçen polisiye bir bilim/kurgu filmi.

    yazan - yöneten onur ünlü.

    tempolu, orijinal, sürprizlerle dolu ve çok komik.

    filmde kötü oyuncu yok. hepsi de döktürmüş. hele ki bülent emin yarar...

    diyaloglar son derece zekice.

    film, sinemasal anlatıma ilişkin şaşırtıcı numaralarla dolu.

    bununla birlikte, hikaye gayet düzgün akıyor.

    güneş'in oğlu'nu sıcağı sıcağına izleyin derim.
  • unıversıtede sozlu anlatım dersı. herkes sınıfın onune cıkıp sıır okuyor. ben zencı sıırını haluk bılgıner gıbı okuyacagımı dusunerek baslayıp 23 nısan sıırı kıvamında sonlandırıyorum.

    halbukı yer yer celallenıp yer yer durulacagımı, pencereden ufka dalıp dalıp cıkacagımı zannetmıstım. sonuc olarak sebnem ferah' ın yagmurlar' ını sıır olarak okuyan bırı gecerken ben kalmıstım.

    hem unıversıtede tahtada sıır okumak nedır?

    dersten kalmama neden olmus fılm.
hesabın var mı? giriş yap