• güldürürken düşündürmek, icra etmek isteyenleri tarafından doğrudan kelime anlamı üzerinden uygulandığı için bir oksimorona dönüşmüştür. "evet yeterince güldürdüm, şimdi de düşünmelerini sağlamalıyım" akımı sevgili levent kırca'yla birlikte şaha kalkmış, sonraları biraz da olsa popülerliğini yitirmiştir. nasıl yapmıştı levent kırca hatırlayalım:

    skecin başlangıcında bel altı espriler, bir kaç komik aksiyon ve şiveyle güldürmüş. jet siki diyerek kahkaha denizi içinde kulaç attırmış. yeteri kadar güldürdükten sonra da "dönelim bakanım. başımızda böyle idareciler olduğu sürece biz daha çok döneriz" diyerek de düşündürmüştür. bu aslında gerzek izleyici için hiçbir kafa karışıklığına yol açmadığından bir dönem tutulmuş bir yöntemdir. gülerken düşünmeye çalışırken beyin kanaması geçiren bir çok insan var bu ülkede, istatistiğini çıkarttırmayın bana. hahah hahah haha iki çarpı iki dört hahah hahah derken beyni patlamış bir çok vaka var. bu yüzden gülmek ve düşünmek eylemlerinin bir sıraya konulmuş olması aptal insanlar için elzem olmuştur. adam ilk başta bir gülecek ter atacak, sonra da he valla ya bu başımızdakiler ibne orospu çocuğu it ehehe jet siki yaaa diyerek aksiyonların birbirine karışması önlenmiştir.

    dini kitaplarıyla tanınan yusuf tavaslı'nın nasrettin hoca fıkraları isimli bir kitabında ise şu yöntem benim bir hayli dikkatimi çekmişti. oldukça dini terimlerle anlatılan bir nasrettin hoca fıkrası bittikten sonra, hemen altta kıssadan hisse diye ufak bir bölüm vardı. bu bölümde de nasrettin hocanın niye o lafı soktuğunu, aslında ne anlatmak istediğini yazıyordu tavaslı. yani diyordu ki "lan köftehor o kadar güldün de bakalım anladın mı, hiç düşündün mü salya saçarak gülerken (ki ben halen göle maya çalan bir insanın neden komik olabileceğini anlayamam) merhum nasrettin hoca efendi'nin neden böyle dediğini. bir düşün bakalım. ama burda düşünülmüşü var, al oku, ibret al ve sonra bunu bir yerde anlat." tavaslının bu yöntemi de aptallara yönelik bir düşündürme tarzıydı haliyle, önce gül sonra ben sana neyi düşünmen gerektiğini söyleyecem. gül... gül... topla... şimdi düşün. bir de tavaslının ve nezdinde dindar gülme ve düşünme tarzında kahkahalarla gülmenin yer almadığını bilmem belirtmeme gerek var mı? bu tarzı benimsemişseniz gülümserken, ya da tebessüm ederken düşündürmek eylemini uygulamanız gerektiğini unutmayın. en fazla fhhhhh deyip sonra yaaa yaaa der gibi kafayı dünyanın yörüngesi gibi eğimle sallamalısınız.

    velhasıl. güldürürken düşündürmeye çalışmak ve düşündürme kısmını da aleni bir şekilde üstlenmek, seyirciyi aptal yerine koymak "ulan angut sen anlamadın ben bir daha anlatayım" demek olsa da bunlara prim vermiş onca insanı görünce "e ama bunlar hakikaten aptal"demekten insan kendini alamıyor. sanki oturup da aziz nesin'in, monty python'un ironilerini anlayacak bu insanlar da, doğru yolu bulacak. düşünmeyen, kabullenen insanlara bir şey anlatmak gereksizdir. siz de bir ortamda bir fıkra anlattıktan sonra hemen sosyal bir mesaj verin. mesela bir örnek veriyorum:

    bir gün kadının biri kocasını aldatır ve o sırada çocuğunu olayı görmesin diye dolaba koyar ve oynasın diye eline bir ayı verir. derken kadının kocası eve gelir. kadın sevgilisini hemen oğlunun olduğu dolaba saklar. olaydan habersiz koca karısını çıplak görünce hemen yatağa girer. bu sırada dolapta çocuk adama elindeki ayıyı göstererek
    -amca ben sana bu ayıyı satacağım" der.
    adam;
    -gerek yok yavrum almayacağım diye cevap verir.
    fakat cocuk ;
    -o zaman ben de seni babama söyleyeceğim diye tam dışarı çıkarken adam almak zorunda kalır. aradan 5 dakika geçmeden cocuk;
    -bana ayımı geri ver. der.
    adam;
    -biraz önce aldım geri vermem. deyince cocuk;
    -ben e seni babama söylerim der ve tam dışarı çıkarken adam ayıyı geri verir. 5 dakika sonra çocuk aynı şekilde ayıyı adama satar ve geri alir. bu böyle sabaha kadar devam eder. sabah olur kadının kocası işe gidince sevgilisi de evden ayrılır. aradan bir kaç gün geçer ve çocuk yaptığına pişman olur ve annesine;
    -anne ben çok kötü bir şey yaptım nasıl rahatlarım der. annesi;
    -bak oğlum karşıda kilise var, git günah çıkar rahatlarsın der. bunun üzerine çocuk kiliseye gider, rahip kabinine girer ve çocuk;
    -amca benim bir ayım var" derken rahip sözünü keser ve;
    -almıyorum lan eşşoglueşşek almıyorum param bitti.

    hehehehehehehehehehehe hahahahahahahah derken bir gülme payından sonra "işte toplumda artık kimseye güvenemiyoruz. herkes birbirinden bir şeyler tırtıklamaya çalışıyor. sırtını dolap gibi hayatın içinde bile duvardan başkasına dayayamıyorsun" dedin mi herkes sana saygı duyar, adam bir şeyler biliyor, adam bu işi çözmüş derler. ama o ortamda bir de ben varsam, senin amına koyim derim, mağrur bir şekilde uzaklaşırım ortamdan. bir kere fıkra sikik bir de verdiğin mesaja sokayım. budur. ama bunlar neden oluyor çünkü toplumumuz artık düşünmüyor. onlara verilen kalıplarla yaşıyorlar. ve bunun sonucunda da düşünmeyen, sorgulamayan bilinçsiz bir toplum doğuyor. başımızda bu idareciler olduğu sürece ve biz bunlara karşı çıkmadığımız sürece böyle gelmiş böyle gideeer. drinrırırınnn.
  • "güldüremiyorum ama mesaj veriyorum" anlamında kullanılmaya baslanan yeni mizah zırvası. erken bosalan erkegin sevisirken düsündürmesi kadar anlamlı ve gereklidir. zaman asımından ve anlayıs farkından dolayı izleyicisi azalan eski tüfeklerin yeni nesil komedyenlere yönelttikleri elestirilerin ana konusu. insanların gülmeleri veya düsünmeleri konusunda komedyenin rolünün izleyiciyi tetiklemek, ortam yaratmak oldugunu, her iki eylemin de karsılıklı gerceklestigini düsündügümden ici bos bir terimdir bence. bu konuda yapılacak elestiriler komedyene degil izleyiciye yapılmalıdır o halde. "seyircilerin geneli aptal, bos bos gülüyor ibisler" seklinde bir söylem dile getirdiginde elestiri muhatabını bulacaktır, gereksiz de olsa en azından tartısma dogru kisiler arasına tasınır.
  • favorim olan youtube kanalının son paylaşımı da bunlardan birisidir. yıllardır "çin'de varmış oğlum" diye konuştuğumuz iyi vatandaş olarak puan toplanan sistemin aslında nasıl da hayatımızda olduğunu mizah sosuyla anlatıyor. yakınlarda da sosyal duyar böceklerini eleştirmişti. bayılıyorum ya.
  • amaçlandığı andan itibaren ikisini de başaramayan bir faaliyet.
  • yeterince geyigi yapilmi$ bir konsept. $imdi kendisi oha falan olmu$tur.
  • hep nasrettin hoca'ya maledilen, lise halk edebiyatı derslerinin olmazsa olmazı yeti.
  • obsesif kişinin cem yılmaz seyretmeye gittiğinde bi yandan gülerken bi yandan "ütü fişte miydi değil miydi... fişte miydi değil miydi... fişte miydi neydi..." diye düşünmesi durumu. "cem yılmaz'a gelirken pantolon ütüleyen zihniyeti şeydeyim... kimse kimseyi görmüyo ki herkes herife bakıyo, hay kafama... fişte miydi değil miydi..." şeklinde de cereyan edebilir.
hesabın var mı? giriş yap