• su diyalogla hatiralara kazinmistir:
    (kamuranla feride salincak basinda oturmaktadirlar. feride koylerde hayati gormus sehre donmustur ama hala kamuran'a askini itiraf edemez. onun yerine elleriyle gulbeseker yapip kamuran a ikram eder.)
    -sevdin mi, begendin mi gulbesekeri kamuran?
    -sevdim.
    -bir daha soyle, ben gulbeseker'i sevdim de.
    -ben gulbeseker'i sevdim. ben gulbeseker'i cok ama cok sevdim.
    (bu noktada feride gozyaslari icinde kacar, pms esigindeki kadin izleyiciler gozyaslarina gark olur.)
  • --- spoiler ---
    feride: kamuran! beni lafa tuttun, ikramda kusur ettim sana. şu çöreklerden yemiyecek misin? ah; ama bunlar benim elimin marifeti. adına da gülbeşeker diyorlar. beğendin mi?
    kamuran: beğendim.

    feride: sevdin mi?
    kamuran: sevdim.
    feride: bir daha söyle, n'olur bir daha söyle...
    kamuran: sevdim, çok sevdim.
    feride: öyle değil kamuran. ben gülbeşeker'i sevdim, de...
    kamuran: ben gülbeşer'i çok, çok sevdim.
    feride: ben gülbeşeker'i çok çok çok sevdim, de.
    kamuran: ben gülbeşeker'i çok çok çok sevdim. ben gülbeşeker'i senin tahmin edemeyeceğin kadar çok sevdim.
    --- spoiler ---
  • feride surekli olarak gulbesekeri gormeye giden mahalle ahalisini gormektedir, ne oldugunu bilmez bunun..
    bir gun dayanamaz, "ben de geleyim gulbeseker'i gormeye" der. o zaman anlatirlar kendisine..
    o anda duydugu utanc kitapta inanilmaz anlatilmistir. en guzel iki kismindan biridir kitabin. digeri ise beyaz denecek kadar soluk sari sacli bir kizin oykusudur. en vurucu kismi da odur kitabin.
  • kimi zaman kızlara laf atmanın bir yoludur:

    "anan soğan, baban sarımsak, sen nereden oldun gülbeşeker?"
  • candan ercetin 'in "ben ozlemedim ki seni, kedi ozledi" dizesiyle ayni gonderme mantigina dayanan "ben gulbesekeri cok sevdim" repliginin belirtili nesnesi.
  • latilokumun dişili. reşat nuri güntekin kullanmıştır. yani çalıkuşunda feride ile. öte yandan kelimenin farsçadan dilimize yerleştiği söylenmektedir.
  • gül yapraklarını şekerle karıştırarak yaptıkları bir tatlıymış meğerse ben bunu aydan şener sandımdı uzun bir dönem. heriflerin iç çekerek "mmmm gülbeşekeri gibiymiş..." dedikleri kadar var denesiydi allah için o zamanlar.
  • 40 ytl ye satılan kitap. yapı kredi yayınları'ndan, 40 ytl. 40. y.t.l.

    (bkz: yavas)
  • geçtiğimiz senelerde radikal gazetesi'nin kitap eki'nde rastladığım ve peşine düştüğüm kitap.

    şüphesiz türk yemekleri üzerine yazılmış eski ve yeni kitaplarda tatlıların da önemli bir yeri var. yalnızca tatlılar üzerine kaleme alınmış kitaplar da yok değil. ancak gülbeşeker: türk tatlıları tarihi de türk tatlı ve şekerleme kültürü üzerine kaleme alınmış çalışmalar arasında kendisine anlamlı bir yer buldu sanıyorum.

    yeri gelmişken kitabın yazarından, sevgili priscilla mary işın’dan bahsetmemek olmaz tabii. bu sevgili kadın yine can evimizden vurdu bizi. ingiltere'de doğup büyüyen bu tatlı kadın, bizim bile araştırıp gün yüzüne çıkaramadığımız, onun yazdıklarını okumadan önce merak bile etmediğimiz nice bilgiyi derlemiş türk okurlar için. bundan yaklaşık on yıl önce de yine aynını yapıp, mahmud nedim bin tosun'la buluşturmuştu bizleri. bu kez mary, gökten yağdığına inanılan kudret helvasının, istanbul'daki eski şekerci dükkanlarının, ağzımızın içinde bir o yana bir bu yana geçire geçire zevkle yediğimiz akide şekerinin ve daha nicelerinin öyküsünü anlatmış gülbeşeker'de.
  • okkagülü yaprakları balla ve limonla ezilir, ya da toz şekerle yoğrulup üzerine biraz limon sıkılır. böylece reçel veya şurup yapmak üzere, uzunca bir süre saklanabilecek bir karışım elde edilir. farsça'da da gülbeşeker olarak geçer.
hesabın var mı? giriş yap