• vay be. ulan koskoca eddie vedder grunge aleminin yüz karası oldu ve debe'ye girdi ya, ben diyecek bir şey bulamıyorum. aslında buluyorum da, sakin kalmaya özen göstereceğim. yazar arkadaşa saygım sonsuzdur, beni şok eden bu kadar insanın aynı düşünceye sahip olması ve o malum entry'i debe'ye sokması.

    eddie vedder gibi bir adam ticketmaster ile davalık olmuş adamdır lan. hangi birinin götü yemiş de tekelleşen bilet firmasına karşı çıkabilmişler? amına koyim uyuşturucudan kafalarını kaldırabilmişler mi ki? 1991'de mtv live'da kürtaj mevzusunu dile getirmeye kim cesaret etmiş, kurt mu? layne mi? bazı şarkılarından aşktan bahsettiği için anında grunge dünyasının ağlak çocuğu oldu öyle mi? vay anasını ya.

    ulan kaç tane sistem, insanlık, aile içi ilişki, dayak, okulda şiddet, ölüm üzerine şarkısı var adamların, sadece aşk şarkısı yazan adam doğru dürüst uyuşturucu kullanmamış ve ölmemiş diye dışlanıyor ahsdufha. size göre 30 yaşında overdose'dan ölmesi lazımdı zaten.

    eddie vedder candır lan, ayıptır amına koyim ya. grunge seven insan eddie'e asla ağlak çocuk demez.
  • yaş yüzünden kaçırmışsın 90 ların o samimi, depresif, zıpır akımını. küçükken kuzenin izlettiği videolardaki o sarı saçlı, mavi gözlü deli adamı gözün bir yerden ısırıyor ama, canlı bir performansta sandalyenin üstüne çıkıp ta deli gibi kopan kısa pantolon lu diger manyağı da. yıllar geçtikten sonra ve ergenlik denen o sivilceli döneme giriyosun. buluyorsun çocukluk kahramanlarının şarkılarını, videolarını tek tek ezberliyorsun. kurt cobain in where did you sleep last night taki o bakışına, eddie vedder ın state of love and trust taki kopuşuna , layne staley in would daki inanılmaz sesine. chris cornell in timbaland ile yaptığı o güze..eee neyse..

    zaten ergenliğin en çoşmuş, en 31 li dönemindesin kendini bişeye kaptırman, deli gibi baglanman lazım. e bünye ve yaşta uygun depresif takılmaya ver elini black ler you know you re right lar love hate love lar...tüm ergenliğini oduncu gömlek ler çizgili t-shirt ler le geçiriyosun(bünyeye yakışmamasıda üzücü bir ayrıntı) sonra ögreniyosun seattle nın o depresif havasını, grunge nın ne demek olduğunu. çok samimi ve içten buluyorsun bu adamların tavırlarını, arkadaşların gibi oluyorlar o zamanlarında. şarkıları çaldığında kafayı gözü şişirinceye kadar azıtıyorsun. gençsin lan işte!!, hakkını vererek azıtıyorsun. ver alttan sappy i porch u. jesus christ pose ı.

    sonra üniversite hayatı başlıyor. etrafın daha büyük, daha olgun gözükmeye çalışan insanlarla doluyor.(6-7sene önce hepiniz taso oynamıyor muydunuz lan neyin havası bu!!) evinden uzaksın, aileye yük olmama, derslere çalışma, okul bitince ne olcak falan derken kaptırıyorsun kendini hayatın akışına, daha ciddi, hayattan zevk alamayan birine dönüşüyorsun gereksiz yere . ve bu adamlara eskisi kadar zaman ayıramadığını farkedip üzülüyorsun. çünkü aynı kişi değilsin sen. sıradanlaşıyorsun herkes gibi. bu kadar kaygının arasında kendin bile olamıyorsun. bile bile sıradanlaşıyorsun... sonra sözlüge yazar alımları başladığını görünce heyecanla böyle dandik bir nick alıyosun kendine.

    işte gecenin bu saatinde böyle şeyleri yazdıran en güzel bi şeydir grunge.
  • "bakın ne dertliyim, iyi bakın" diyen bir müzik türü olmadı. kendi içinde acı çekenlerin müziği oldu, işine gücüne giden ama büyük resmi görüp efendi efendi surat asan, gerçek mutsuzların sesi oldu. grunge dinleyenler her şeyin er geç yitişe ve bezginliğe bağlandığını fark ettiler ancak bunu şova çevirmediler, içlerindeki sıkıntıyla, her şeyin eninde sonunda kabak tadı vereceği, anlamsız bir dünya figürüne çıkacağını bilerek yaşamaya devam ettiler. omuz silkmek ve yola devam etmek grunge neslinin milli tepkisi oldu, bir şeyi değiştirmeye çalışmadılar. her şeyin dönüp dolaşıp çıkmaza gireceğini biliyorlardı. yalnızca yaşadılar ve standart yaşamlarımızın ne kadar boğucu olduğunu asla unutmadılar.
  • gelip geçici bir akım olarak kalmasına rağmen, yarattığı etki sebebiyle kesinlikle rock müzik tarihinde incelenmesi gereken izler bırakmıştır grunge. birkaç grubun çıkıpta, metal müziğin ana akım zaferine iki sille çakması, kardeş türlerini neredeyse paramparça etmesi,micheal jackson gibi bir adamı bile ikinci sıraya indirecek derecede etki yapması, hem zor hem de takdir edilmesi gereken birşeydir.

    grunge'ı çok farklı açılardan inceleyebiliriz. öncelikle bir akım olarak kaldığı kesindir. doksanların başında patlamış, büyük gruplarının buhran dönemlerine girmesiyle popülaritesi düşmüş ve günümüzde, var ile yok arasında yine varlık göstermeye devam edebilmiştir. ama akım olarak büyük bir etki yaratmıştır. piyasayı sarsmış, zevkleri bir anda tersine çevirmiştir. doksanlardan beri bunu başarabilen başka bir akım açıkçası ben göremiyorum.

    ben de tipik metalci olarak grunge'a uzun süre mesafeli kaldım. büyük grupların popüler şarkılarını bilirdim ama asla derinlemesine incelememiştim. benim için grunge, thrash metal'in eline fermanını verdiği için suçluydu. (evet, thrash metal hastasıyım.) incelerseniz, metal müziğin, nirvana'nın patlamasıyla yükselişini kaybettiğini görebilirsiniz. tabii, başka faktörler de var, metal müziğin kendi içinde yer altı tarzlara doğru dallanıp budaklanması olsun, mtv'nin müzik endüstrisi üzerinde artan kontrolü olsun ama en büyük darbe grunge'dan gelmişti. metallica'nın kara kapaklı albümü ile nirvana'nın nevermind'ı arasında bir ay var. metallica, '91 albümüyle kendine bir yol seçti ve hemen ardından gelen nirvana'nın başarısı, birçok grubu metallica'nın ardına dizdi, çünkü firmalar desteklerini kesiyorlardı ve gruplar sıkıntıya düşüyordu. tek yol, garanti bir limana yerleşmekti çoğu grup için, bunu yapmayanlar ise sıkıntı çektiler ya da dağıldılar. metallica, kısa vadede karlı çıktı ama metal müzik aldığı genel desteği yitirdi ve yer altına kaydı. hangi thrash metal grubunun röportajında doksanlarla ilgisi soru görseniz, hepsi o on yılı "garip" olarak niteler. o eleştirdikleri sistem, sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte tek kalıp, onları yemiştir çünkü... bugüne baktığımızda da görüyoruz ki, metal müzik adına yaşayan en büyük gruplar '70-'80 çıkışlı... '90larda "yeni maiden", "yeni metallica" diye lanse edilen çoğu grup gözden ırak şu an... grunge cidden koymuş yani.

    hadi, ben metal müzik dinleyicisi olduğumdan bu açıdan bakıyorum. o sarı saçlı deli ve iki yandaşı, micheal jackson'un dangerous'unu bir numaradan indirdiler. dangerous bildiğin kalın albümdü, zirveden indirmesi zordu. adamlar bunu başardı. mtv gazladı diyin, reklam yıkama yağlama diyin ama o zaman zor işti bu...

    grunge aslında sade bir akımdı, fakat aynı zamanda bir geçiş türü olarakta görülebilirdi. alternative rock'ın bir formu olarak değerlendirirsek, temelinde bulundurduğu heavy metal, punk rock, indie rock kökenleri sebebiyle bu türler arasında geçiş de sağlıyordu dinleyicilerine... bu açıdan, seksenlerde geçiş işini üstlenen glam metal dalgasının bayrağını taşıdığı da söylenebilir. fakat glam metal sürekli sevişen öpüşen maço erkek imajını, mizahi feminen imajıyla süsleyerek sunarken; grunge daha yalın bir sunum izledi. bir zamanlar "sinyalciler" diye andığımız "konur sokak'ta falan bolca görülen umutsuz tipler"in prototipleriydi grunge müzisyenleri. kimileri için ergen tripleriydi onların yaşadıkları ve anlattıkları, müzikleri de gereksiz ve basitti. fakat grunge kendi içinde samimiyet taşıyan bir türdü. kurt cobain şarkılarında mutsuz olduğunu bahsediyordu, çünkü öyleydi. layne staley de şarkılarında genelde umutsuz sözler yazıyordu, o da mutsuzdu. bu iki adamın ölüm şekilleri bunu gösteriyordu zaten... grunge'ın ardından akım olarak nu-metal geldi. yine gençliğin sorunları temel alındı. ama nu-metal sanatçıları, parayı pulu cukka etmelerine rağmen hala aynı şeylerden bahsediyorlardı. samimiyetleri açısından sorgulanır oldular. grunge ise bu açıdan daha yakındı dinleyicilere. doksanların kapitalizme verdiği zafer tacının, müzik endüstrisini "endüstriyelleşme" adına çıkar çarkına döndürmesinden önceki zamanların naifliği vardı icracılarında... zamanla onlarda dönüştüler belki. ama grunge'ın zirvesini yaptığı dönem daha farklıydı. o samimiyet ile onca güzel şarkı bestelendi, icra edildi. ayrıca, grunge şarkıları belki basit olabilirdi ama zaten önemli olan şey o şarkıların taşıdığı ruh ve duygu yükü olduğundan, bu gruplardan aksak ritmli, saniyede 10 nota basılan progresif şarkılar beklenmesi saçmalık olurdu. ki müzikte basitlik de kötü birşey değildir.

    benim grunge ile alakamı arttırmam, alice in chains'i detaylıca dinlemeye başlamama dayanıyor. alice in chains bence hala grunge'ın en iyi grubudur, bu fikrimde grubun müziğinin metal müziğe nispeten yakın olması da etkili olabilir. ama nirvana'nın, soundgarden'ın, pearl jam'in, mother love bone'un da hakkını yemem. bu grupların hepsi, '90-'95 arası önemli işler yaptılar, müzik piyasasını sarstılar. bir alt kültür oluşturup, insanları peşlerine takmalarının ötesinde, rock müzik tarihinde önemli bir yere sahip olmaları bence incelenmelerini gerektiriyor. birçok tarz ile ilgili "şu an niye böyle değil?" sorunuz varsa, grunge dönemini ne sıyrıklarla atlattıklarına bakmanız gerekir.
  • müzik ile haşır neşir olduğum yıllar boyunca üzerimden atamadığım, vazgeçemediğim tek tarz. elbette farklı müzikler dinliyor insan. farklı tatları denemek hoş oluyor. ama grunge sadece müzik olmadı benim için. karakterimi oturtmaya çalıştığım dönemlerde tam da ''evet ben buyum'' demek üzereydim ki birden kayboluverdi. pearl jam zaten haklı olduğu sebeplerden ötürü popüler olmamak için çoktan elinden geleni yapmıştı, artık üretmiyordu. dönemin elimize ulaşabilen ve rock müzikle alakalı tek fanzini şebek'te ara ara alice in chains'e ve nirvana'ya yer veriliyordu. o zaman internet falan yoktu. ancak böyle takip edebiliyorduk. üniversite yıllarında okulu boşlayıp bir gruba vokal olarak katıldım. barlarda çalmaya başlayınca bu ülkede grunge falan yapılamayacağını görüp hayal kırıklığına uğradım. derken 2002 yılına geldik. bir arkadaş layne staley ölmüş dedi. sonrası zaten olmadı. hayat sürekli down in a hole oldu. karşı koymak için hiçbir şey yapamadım. nasıl geldiyse öyle yaşadım. istediğim hiçbir şeyi gerçekleştiremedim. işe girip çalışmaya başladığımda kendime yabancı biriymiş gibi bakmama neden oldu bu karakter. 28 yaşına geldiğim halde, şu an içinde bulunduğumu zannettiğim 27 yaş sendromu dolayısı ile de tavan yapmış durumda. peki ne olacak? evlenip çocuk sahibi mi olacağım? ev ya da araba kredisine falan mı girmem gerek? hayır bir bok olacağı yok. benim gibi insanlar değişemedikleri sürece kaybolmuş bir kuşağın devamı olacak. hiç bir yere ait olmayan insanlar. değişenler işyerinde futbol maçı kritikleri yaparak geçmişlerini bastırıyorlar. başka bir grup arkadaşım çoktan alkolik oldu bile. o dönemde tanıdığım en sağlam adamlardan ikisi öldü. birini geçen sene hastane banklarının üstünde ölü buldular. kurtuldu diyebilirim. ben ise bir işte çalışıp, amaçsızca hayatımı sürdürmeye devam ediyorum. grunge akımı, hayatta kaldığı süre boyunca hiç eğlenememiş, hep üzülmüş bir akımdır ve mutlu değil, üzgün insanlardan oluşur.
  • ömrünün kısa olması çok doğal.

    grunge hayata karşı isyan içerir ama bu isyan güçlü değildir, aslında isyandan çok şikayettir çünkü güçsüzdür. şarkılar şikayetçidir, anlamsız gözüktüğünde bile duygu yüklüdür. idare etme amacıyla yapilan müziktir.
    baziları gibi "sahte depresyon" pazarlayan değildir. aslında grunge'da sahte olan tek şey dirençtir. direnmeye çalışır gibi yapar, bir işe yaramaz, beceremez. direnç artarsa grunge azalır.

    güzellik kaygısı olmaz, yapaylığı sevmez. bir de bununla uğraşmanın bir faydasının olmayacağını bilir.

    bazıları kazanamaz, sonu ölüm olur.
    bazıları yenilmez, ayakları üstünde durmayı öğrenir, hayat normale döner. hayatta olanlar temsil etmeye calışır onu ama yaptıkları grunge'a terstir, bu yüzden başarılı olamaz.

    bir şeyin sonu olacaksa o şey ya grunge olur, ya da hayat.
  • (bkz: seattle) (bkz: nirvana) (bkz: pearl jam) (bkz: alice in chains) (bkz: soundgarden)
  • isim babasının mark arm olduğu laf. 1981 yılında, daha sonradan mudhoney nin vokalisti olacak ergen mark arm kardeşimiz, o zamanki grubu mr epp and the calculations'ın(isme gel) müziğini, seattle'da yayınlanan bir fanzin olan desperate times'a(isme gel);" pure grunge! pure noise! pure shit!" olarak tanımlamış ve bilmeden tarih yazmıştır. bu da aklınızda bulunsun; hani yarın öbürgün yarışmada sorarlar, boş boş bakıp evde dövünmeyin.
  • newsweek'in 90'ların başında "boşanmış çiftlerin çocuklarının gitara başlaması sonucu oluşmuş akım" olarak nitelendirdiği müzikal ve kültürel hareket. (kaynak: music facts and trivia, martin roach, virgin books)
    yok artık daha neler d iyesi geliyor insanın tabii, biliyorum...
hesabın var mı? giriş yap