• wok'ta yemek yapmak genel olarak gayet basit bir pişirme tekniğidir ve üşenmeyip sabahtan marine edersen yaptığın hersey lezzetli olur.
    gomongo'da da lezzetle ilgili sorun yok.

    bunun dışında markanın itibarına, dükkanların atmosferine ve yemeklerin maliyetine oranla sanıyorum istanbulun en fahiş fiyatlı lokantasıdır, fahiş derken yanlış anlaşılmak istemem "basbayağı kazıkçının önde gideni" demek istiyorum.

    daha iyi anlatmak için şöyle söyleyeyim:
    çok pahalı denen steak lokantalarında kabaca kasapta kilosu 45 lira olan etin 300 gr. porsiyonu 45 liraya satılır yani marjları 1'e 3 gibidir,
    gomongo'da ise içinde yaklaşık 80 gr. tavuk ve dolmalık biber vs ucuz malzeme ihtiva eden, pişirme tekniği bakımından uzun ve maliyetli fırın uygulamalarına alınmayan yemek yaklaşık 1- 1,5 tl maliyetine rağmen 35 liraya satılır. (bkz: hayvansın rıza)
    1'e 35 marjla ana yemek satan başka yer bilmiyorum ben bu tarz lokantalarda
  • tabağınıza doldurduğunuz bin türlü saçmalık önünüze pişmiş olarak geldiğinde gayet lezzetli geliyor.
    fakat ben "lan ne kral malzeme koymuşum helal olsun bana" diye kendimi kandıramıyorum malesef.
    bence kesin mutfaktaki elemanlar "naaapmış lan bu armut?" diyerek sizin hazırladığınız tabağı boşaltıp gerekli analizleri yapıp, sizin hazırladığınıza benzer ama yenilebilir leziz bişey çıkartıyo ortaya.

    mekan hoş, yemekler çok leziz. lakin sosların olduğu bölümde size yardımcı olmak için duran bayanın, cetvelle elinize vurur gibi "zaten satay sosu döktün bi dünya, bi de tuz koyma ona, içine ediceksin güzelim dana etinin" tarzı ilkokul öğretmeni tavırları sinir edebiliyo. * o yüzden bence hiç yardım almadan kendi kendinize saçmalayın. dedim ya nası olsa mutfakta düzeltiyolar saolsunlar
  • iki kişi gittik. 120 lira hesap verdik. karnımız da doymadı. aç aç eve döndük. maaşlı çalışan adamın yiyeceği nane değil go to mango.
  • o kadar pahalı olmasa her öğünü burada yerim. fakat işte gelgelelim çok pahalı.

    (tabi istanbul'dayken yerim her öğünü. her şeyin tadının plastik gibi olduğu bir şehir istanbul. tekirdağ'da olsa aklıma bile gelmez go mongo.)
  • istinye park şubesi go meso adında garip bir yere dönüşmüş olan canım moğol restoranıdır. şahsen tek değilim olan barbekü sistemi değişmiş, bu husustaki özgürlüğümüz kısıtlanmıştır. bu nedenle yarın saat 1600' da ulan batur şehir meydanında toplanıp bildiri yayımlayacağız.

    o değil de diğer şubelerin akıbeti nedir acaba bilgisi olan var mı?
  • "biraz ondan, biraz da bundan... yok yok az oldu biraz daha şundan. e ama sığmıyo bunların hepsi şu kaseye!" dedirten açık büfemsi, otantik, uzakdoğu tadında beslenilebilecek bir yer burası.
    moğolistan mutfağından 'bana ne fayda' dememek lazım. faydalı.

    menüden olasılık seçmek yerine, kendi olasılığınızı denemelisiniz. önünüze bir kase ve isminizin yazılı olduğu bir bayrakçık getiriyorlar. büfeden seçmeye başlıyorsunuz. rulo şeklinde kıvrılmış, donmuş et seçenekleri alındığında, kasenin kalan kapasitesi oldukça düşmüş oluyor. en doğrusu, etleri açmaya çalışarak, kaseden taşmasını göze almak pahasına yerleştirmek. gerekirse sebzelerden destek yaratıp, tabağınıza kat çıkmak. bunları yaparken de düzenli olmak, etrafı ve kendinizi batırmamak*.
    hazırladığınız sanat eserinin üzerine isimli bayrağınızı dikip, pişirilme ünitesine bıraktıktan sonra, zaferinizin sonucunu merakla beklemek de oldukça keyifli.
  • beylikdüzü migros'ta eski pizza days mekanının yarısına açılan, etin cinsinden, sebzelere, sosa, baharatlara kadar herşeyi sizin seçmenize imkan veren, yakın zamanda suadiye şubesinin de açılacağını öğrendiğim barbekü mekanı.
  • kendi tabirleriyle mogolistan cadirlarindan cikan muhtesem lezzeti sunan güzel bir restaurant. mesela mongo barbekü menü aliyorsunuz; size bir tabak bir de ufak bayrak veriyorlar, geciyorsunuz acik büfenin basina. istediginiz et cesitlerini ve sebze cesitlerini dolduruyosunuz bir yardimci garson esliginde ki bizimle ilgilenen görevli hanim peki güzel pek hostu, sonra yine tavsiye edilen soslarla beraber pisirmeye yolluyosunuz. kendi yemegini yapiyorsun gibi.
    pek keyifli bir yer bence. suadiye park'in icinde. sira sira seklindeki koltuk düzeninde rahat edemeyenler icin normal masa sandalyeleri de vardi. tuvaletleri de pek bir egzantrikti. böyle simsiyah duvarlar, kendiliginden acilan cöp kapaklari sensörlü isiklar, boydan boya da ayna...
  • gündüzleri bile loş olan restoranlarıyla, yemek yemek ışık tutulacak bir eylem değildir diyenlerin özellikle tercih ettiğini biliyorum burayı. ben de bu fikre yakındım, taa ki iyi pişmiş bonfile siparişimin başka birinin siparişiyle karışmasına, ve benim bunu yemeğin sonunda öğrenmeme kadar.

    "hmm, sos da kırmızı gibi sanki.. ama şarapta pişmiş diyordu ya, şaraptır herhalde bu.. şarap şarap..", "hanfendi çok afedersiniz, sizin siparişiniz yan masadaki devinkiyle karışmış, ateşe göstermedik bile biz onu", akabinde 1 hafta vejetaryenlik...

    ama yanıltıcı olmak istemem; lezzetliydi. hatırladıkça mia wallace gibi hissediyorum.
  • cengiz han'in misyonunu sahiplenmis mekan.

    adam sikme konusunda gayet basarililar.

    genghis khan a profilic lover
hesabın var mı? giriş yap