• ajlan büyükburç'un hayata veda ederken duyduğu son sestir.

    22 temmuz 1999'da trafik kazasında vefat eden büyükburç o esnada gloria estefan'ın destiny (kader) isimli albümünü dinlemektedir. kazayı sony müzik türkiye aracılığıyla aynı gün öğrenen estefan olaydan çok etkilenir ve cenazesine çelenk gönderir. beraberinde ajlan büyükburç'un ailesine ve sevenlerine son derece içten bir başsağlığı mektubu yazar:

    ‘‘ajlan büyükburç'un trajik bir kaza sonucu yaşamını yitirmesinden dolayı derin bir üzüntü duyuyorum. ancak bu dünyadaki hayatımızın, ruhumuzun yaşantısında kısa bir süreç teşkil ettiğine inanıyorum. ve ona bu yolculuğunda, küçük bir şekilde de olsa eşlik etmiş olduğum için huzurluyum. dualarım ailesi, arkadaşları ve onun müziğini seven sayısız hayranlarıyla beraber. eminim ki, sesini kendisini herkesin kalbinde ve zihninde canlı tutacak bir hediye olarak bıraktığı için çok mutludur.’’
  • '90'ların sonuna doğru divas live'a katılması ve ayşen'in, şarkılarını** türkçe seslendirmesi ile ilgimi yakalamış ve beğenimi kazanmış, ispanya ve küba asıllı sevimli kadın. o zamandan beri de müziğini büyük bir keyifle takip eder ve dinlerim, özellikle de 2003 çıkışlı unwrapped'in gönlümdeki yeri apayrıdır. ayrıca ajlan büyükburç'un yaşamını yitirdiği trafik kazasında kendisinin destiny albümünü dinliyor olması ile tüylerimi diken diken etmiştir. kendisi haberi aldığında eminim benden çok daha fazla etkilenmiştir, zira cenazeye yolladığı çelenk (ki gazetelere çıkmıştı, hatırlıyorum) gerçekten çok güzel ve düşünceli bir davranıştı. bak gözlerim doldu yine ya.

    aslında kendisinin bu alçak gönüllü, duyarlı kişiliği ve yüzündeki huzur ve güven dolu gülüşün ardında oldukça zor zamanlar yatıyor. küba devrimi'nden kaçarak abd'ye göç eden ailesinin çektiği sıkıntılar, vietnam savaşı'na katılan babasının agent orange kaynaklı rahatsızlığı ve annesinin ailenin geçimini sağlamak için çalışmak zorunda kalması ile omzuna çocuk yaşta binen sorumluluklar gloria'yı erkenden olgunlaştırıyor.

    gloria estefan müziğe hem özel hem de profesyonel yaşamındaki yoldaşı emilio estefan ile yollarının kesiştiği miami sound machine isimli hurşit yenigün ve grubu tadında bir grupla başlıyor. grup 1977'de başladıkları müzik yaşamlarına, divas live'da gloria'yi sunan teri hatcher'ın da dediği gibi egzotik latin ritimlerini amerikan pop müziği ile kardıkları ve ardı ardına çıkardıkları albümlerle devam ediyor. amerikan popu'nun '70'lerde aldığı biçim olan disco ve '80'lerin başındaki post-disco hareketlerini izledikleri ve orkestrasyonuna latin çeşnileri kattıkları kendilerince bir tarzları var. yine de latin müziği üçüncü albümleri imported'a (1979) dek disco ve pop tarzlarının altında kalıyor. çoğunluğu ispanyolca sekiz albümün ardından gloria a toda maquina (1984) albümünün kapağındaki öne çıkışını bir adım ileri götürüyor ve 1 sene sonraki primitive love ile önce amy lee'ye ilham verdiğini düşündürürcesine tek başına albüm kapağına kuruluyor, iki sene sonraki let it loose'da ise diana ross'un yolundan ilerleyerek grubun isminin gloria estefan and miami sound machine biçiminde değişmesine ön ayak oluyor. en sonunda 1989’da cuts both ways artık herkesin olacağını bildiği şeyi ilan ederek gloria estefan'ın ilk solo albümü, miami sound machine'in ise son albümü olarak doğuyor. grup çeşitli eleman değişiklikleri ve eksiklikleri ile de olsa hâlen estefan'ın albümleri ve konserlerinde çalmaya devam etmektedir. albümün satışları gayet tıkırında giderken albümden çıkan ilk single don't wanna lose you da gloria estefan'ın ismini tek başına taşıyan ilk 1 numara single'ı olarak kayıtlara geçiyor.

    her şey harika gidiyor derken kötü talihi aşkı ve ünü bulduktan sonra da peşini bırakmış değil, 1990'da turne otobüsü ile geçirdiği ve resmen kıl payı kurtulduğu kaza da kendisinden bahsedilirken mutlaka değinilen bir olaydır, ben de atlamamış olayım. ilk albümü şerefine çıktığı turne sırasında pennsylvania'da kar fırtınası yüzünden bir kamyon estefan'ın otobüsüne çarpıyor ve sanatçının omurgası ciddi bir hasar görüyor. helikopterle new york'a taşınan estefan derhal ameliyata alınıyor ve omurgasına platin takılmasını takiben bir seneye yakın fizik terapi görüyor. her ne kadar tedavisini başarıyla tamamlasa ve sonunda sahnelere dönse de canının ne kadar acıdığını ve zaman zaman ölmeyi istediğini de itiraf etmiş sanatçı. ikinci solo albümü into the light'ı da (1991) ister istemez bu olayın etkisinde oluşturuyor tabii. albümden çıkan ilk single coming out of the dark sanatçının ölümden dönüş ve ardından geçirdiği acı dolu aylara nasıl granit gibi dayandığını anlattığı için büyük ilgi görüyor ve billboard hot 100'da 1 numaraya çıkan üçüncü estefan single'ı oluyor. yine de bu şarkıya ve albümün oldukça manidar ismine karşın sanatçı "insanların bana acımasını istemiyorum." diyerek bu konuya bir kez değinmekle yetiniyor ve albümü tamamen acıdan ve dertten oluşturmak yerine sık sık yaşama sevincine vurgu yaparcasına '90'lar house müziği eşliğinde dinleyiciyi dansa davet ediyor. into the light'ta latin müziği etkisinin eskiye oranla hayli azaldığını da not etmek gerek.

    miami sound machine ile yaptığı son albümlerden itibaren izlediği ve yüksek olasılıkla crossover kaygılı bu politikayı bir sonraki albümü mi tierra (1993) ile affettiriyor estefan. çocukken ailesinin sık sık dinlemesi ve çalması nedeniyle sanatçının kanına işlemiş olan küba melodileri ile neşe ve ışık saçan albüm, kendisinin ilk solo ispanyolca albümü aynı zamanda. mi tierra'nın "vatanım" anlamına gelerek oldukça anlamlı bir isme sahip olduğunu ve abd ve latin dünyası kadar ispanya'da da büyük bir başarıya ulaşarak gloria'nın süperstarlığında önemli bir noktayı temsil ettiğini de not düşelim.

    bu albümleri takiben '90'ların ilk yarısında gloria yakaladığı başarıları kaybetmek istemezcesine denenmiş ve başarılı olmuş adult contemporary sularında yüzmeyi yeğliyor. noel albümü christmas through your eyes (1993) ve cover albümü hold me thrill me kiss me (1994) bunun en bariz kanıtları. tıpkı mi tierra öncesinde olduğu gibi bu albümlerde de latin müziği tınıları yine oldukça azaltılmış ve '90'lar divalarının tipik romantik tarzı öne çıkarılmış. ve yine mi tierra ile olduğu gibi duygularını en tepede yaşayan ve alınganlık yapma fırsatını asla kaçırmayan latin soydaşlarının gönlünü de yine ispanyolca bir albüm olan abriendo puertas (1995) ile almayı biliyor gloria. ben bu artık iyice keskinleşmiş ayrımı biraz da latinler'in has latin müziği'nin yalnızca ispanyolca ve portekizce yapıldığını ve uluslararası arenadaki ingilizce şarkılara iki perküsyon eklemekle ancak egzotik tatlar yakalanabileceğini düşünmesine bağlıyorum. yeri gelmişken, tamamen küba müziğine eğilen mi tierra'nin aksine abriendo puertas'ın daha geniş kapsamlı bir latin müziği deneyimi sunduğunu da söylemeliyim.

    '90'ların ikinci yarısında ise estefan birbirinden nefis iki albüm ile olgunluk döneminin adeta zirvesine çıkıyor: celine dion'un kendisinden birkaç ay önce çıkan ve satışları da ödülleri de kamyonla götüren nefis adult contemporary albümü falling into you'yu asla aratmayan harika altyapısı ile destiny (1996) ve dans müziğini çekirdeğine alarak dans divası kimmiş herkese en sonunda gösteren gloria! (1998). işin ironik yani ise bu iki albümün birbirlerine taban tabana zıt olmalarına karşın gloria'nın bence en başından beri yapması gereken müziği içeriyor olmaları. destiny çoğunluğu ağır tempolu ve hatta düzenlemesi pek seksî şarkılardan oluşan ve sanatçının önceki albümlerinde ulaşmaya çalıştığı tarzın en iyisini yakaladığı, topu topu iki dans şarkısı içeren ve o iki şarkının tam da kendisinden beklendiği ama kendisinin eski albümlerinde yerine getirmediği üzere latin kere latin olduğu bir albüm. gloria! ise içerisinde tek bir balad bile barındırmayan, '90'lar house anlayışını yer yer yine kökenlerini gösterircesine latin çeşnileriyle ve wyclef jean'in konuk olduğu don't release me özelinde yenilikçi bir tavırla hiphop ile karan tam bir enerji bombası. yani uzun lafın kısası, gloria estefan'in kariyerini en iyi özetleyen iki albüm bence kesinlikle bu ikisi; olmak ve yapmak istediği her şeyi başardığı ve içime afakanlar bastıran aşırı bayık önceki iki albümün etkilerini silip atıyorlar, çok da iyi ediyorlar. gloria! ile ilgili söylemek istediğim bir şey de, kendisinden bir önceki albümle zıtlığı ve şarkıların birbirine bağlı olması bakımından madonna'nın confessions on a dance floor albümünü akla getirmesi.

    '90'lara ve 2. milenyuma veda etmeden önce gloria estefan oyunculukta da şansını denemek istiyor ve meryl streep gibi bir oyunculuk tanrıçası ile rol kestiği music of the heart isimli, tam da ona yakışacak sevimlilik ve ilham vericilikteki filmde isabel vasquez isimli öğretmeni oynuyor. film için de nsync ile düet yaptığı music of my heart baladını kaydedip abd'de 2 numaraya dek yükselerek coming out of the dark'tan beri en büyük liste başarısını yakalıyor; yani bir anlamda küllerinden doğuyor. bu dönemde ilgilendiği tek film müziği de kendi filmi değil bu arada, 2001 senesinde başrollerini angelina jolie ve antonio banderas‘ın paylaştığı original sin filminin belki de tek olumlu yanı olan nefis you can’t walk away from love‘ı kaydediyor sanatçı.

    2000'lere ise âdet olduğu üzere ingilizce albümleri takip eden ispanyolca bir albümle giriyor latin diva. alma caribeña (2000) isimli karayip yeşili bu albüm salsa ritimleri ile fitilini seneler önce kendisinin ateşlediği ve '90'ların sonunda iyice bacayı saran latin ateşine bir kova benzin dökmekten çekinmiyor. yeri gelmişken gloria ve eşinin bu ikinci latin akınına olan katkısından da bahsetmek gerekir. zira estefan ailesi latin kökenli şarkıcıların amerikan pazarına geçişi (bkz: crossover) adına en çok çaba sarf eden insanlar arasında yer alıyor. emilio estefan'ın albümlerinin yapımcılığını üstlendiği thalía ve shakira, gloria'nin da let's get loud gibi kariyer belirleyici bir şarkıyı yazıp verdiği jennifer lopez ilk akla gelen isimler.

    tamamen canlı çalgılarla kaydedilen, sıcacık melodilerin nefis düzenlemeler ve tatlı mı tatlı sözlerle bezendiği tam organik kulak besini unwrapped (2003) en başta da dediğim gibi benim en sevdiğim gloria estefan albümü ve adeta sanatçının destiny ile girişini, gloria! ile de gelişmesini oluşturduğu harika kompozisyonun en vurucu cümlesini içeren sonuç kısmı. wrapped single'ı ile son derece hak edilmiş bir başarı elde ederek 2000'ler nesline de sahibesini tanıtan albümün a little push, te amare, your picture, i will always need your love, stevie wonder'lı into you, say goodbye, time waits, in the meantime... gibi saymakla bitmeyecek mücevheri var. yine de bence en vurucu cümle payesini en çok hak eden şarkı i wish you'dan başkası değil. (bkz: i wish you/@turuncan53)

    yavaş yavaş müzik dünyasından elini eteğini çekip huzurlu yaşamına ün ve koşturmadan uzak bir biçimde devam etmeyi düşünen estefan, albümleri arasına koyduğu uzun aralardan birini unwrapped sonrasında da veriyor ve kendisi adına çıkan bir dizi toplama albüm dışında 2007 senesindeki 90 millas albümüne dek pek sesi soluğu çıkmıyor. alışıldığı üzere küba ritimlerini çeşitli latin tarzları ile kararak bir nevi şimdiye dek yaptığı tüm ispanyolca albümleri özetleyen sanatçı, bu albümde carlos santana, josé feliciano ve çok ilginç bir biçimde müzisyenlik yanı da olduğunu öğrenmemi sağladığı andy garcía başta olmak üzere sürüsüne bereket pek çok latin müzisyeni konuk ediyor.

    gloria hanım 90 millas ve albümün turnesinin ardından emekli olduğunu açıklamasına karşın kanındaki müziğe karşı koyamayıp adnan şenses'lik yaparak 2011'de miss little havana isimli yepyeni stüdyo albümü ile geri dönüyor. kendisinin aklını çelen de pharrell williams'tan başkası değil aslında. ikinci baharını yaşamasına daha 1-2 sene olan pharrell, nispeten sönük geçirdiği bu dönemde gloria estefan için yaptığı parçaları kendisine yollayıp ondan olumlu dönüt alınca ortaya bu ilginç albüm çıkıyor. albüm ilginç çünkü pharrell'in blurred lines, get lucky ve happy'ye daha yolunun olduğu, the neptunes ile konuşturduğu yapımcılık yeteneğini madonna ile hard candy'de bıraktığı bu dönem, r&b adına da oldukça kafası karışık bir dönem. '80'lerin başındaki post-disco kafa karışıklığını akıllara getiren, ama kalite olarak onun yanından bile geçemeyen, acaba birkaç sene önceki timbaland ritimleri ve elektronik alytapılarla mı kalınsa yoksa başka yollar mı aransa bilinemeyen, pek de karakterli olmayan bir dönemden bahsediyoruz (disco ve electropop ile farklı yollara gidildi sonra.). bütün bunların ışığında pharrell'in gloria'ya verdiği ve albümün ilk single'ı olarak çıkan wepa, pharrell'i bilemem ama gloria'nın kanımca bırakın single olmayı, en kötü şarkısı. albümde bu gibi ne akan ne kokan düzenlemeler olsa da bir yandan da estefan'ın ingilizce albümleri arasında latin müziğine en yakın işi bu.

    gloria estefan'ın an itibariyle son albümü tıpkı hold me thrill me kiss me gibi bir cover'lar albümü olan the standards (2013). ancak o albümün aksine estefan bu albümde belli bir yaşa gelmiş amerikalı duayenlerin yapmazlarsa kaşıntı krizlerine girdikleri bir işe kalkışarak great american songbook'tan seçmeler yapmış ve nispeten daha az sıkıcı bir işle karşımıza çıkmış. en azından swing ve blues alt yapısı ile yeni bir şeyler yapmaya çalışmış, bunu yaparken young at heart, eu sei que vou te amar ve yo sé te voy a amar örneklerinde kendisiyle özdeşleşen latin tınılarını kullanmaktan vazgeçmemiş ve rüştünü elli bininci kez ispatlamış da denebilir tabii. anneannenize anneler günü'nde hediye etmelik bir şeyler arıyorsanız aklınızda olsun yani.

    gloria'nin en ilgi çeken özelliklerinden biri de ortak çalışmaların en aranan isimlerinden biri olması. what more can i give, we are the world 25 for haiti, almost like praying gibi dev koroların yanı sıra alejandro fernández'den frank sinatra'ya, bb king'ten aretha franklin'e, josé feliciano'dan tony bennett'e, santana'dan zaten estefan ailesinin keşfi olan jon secada'ya dek çok çeşitli bir yelpazede latin, dans, baladlar, noel müziği, swing, komedi, çocuk şarkıları gibi birbirinden farklı türde düetleri, konuklukları olmuş estefan'ın. ben bu çeşitliliğe sahip sanatçıları bir başka seviyorum. tek bir türe saplanmayıp yeteneğini farklı lezzetlerde, renklerde göstermek bambaşka bir başarı ve özel bir takdiri hak ediyor. bu düetler arasındaki favorim ise paul anka ile seslendirdiği think i'm in love again. harika bir şarkı gerçekten.

    gloria estefan, "hanımefendi" tanımının karşısına fotoğrafı konulsa cuk oturacak sevimlilikte ve alçak gönüllülükte bir insan. ailesine ve kökenlerine olan sevgisini her fırsatta gösteriyor olması da en az müziği kadar bilinen bir gerçeği. kendisinin ilk aldığım albümü olan greatest hits vol. ii (2001) toplamasının iç notlarında albümden ve bir önceki greatest hits'ten (1992) "benim" yerine "bizim" diyerek bahsetmesi ile bana eşi emilio estefan'ı kendisinden hiç ayırmadığı ve kariyerinin değişmez bir parçası olarak gösterdiği izlenimini vermişti. oğlu nayib ve kızı emily'nin onuruna onların isimlerini taşıyan şarkılar yazması ve söylemesi ile olsun, ilk erkeğim dediği emilio ile olan örnek evliliği olsun hep imrendiğim bir yaşamı var. şimdilerde nayib'in oğlu sasha ile babaanneliğin tadını çıkarıyor ve müziğe yalnızca güzel anılar gözüyle baktığını düşündürüyor olsa da pitbull gibi isimler ve despacito gibi şarkılarla gelen üçüncü dalga latin akımını eserini gülümseyerek izleyen bir mimar gibi izlediğine, thalía'ya, ricky martin'e, jennifer lopez'e, shakira'ya, hatta christina aguilera'ya açtığı yol ile gurur duyduğuna da eminim. dilerim ki 10 senede bir de olsa albümler yapıp o güzel sesini bizden esirgemesin ve mutluluklar hep onunla olsun!
  • ben ispanyol bilirdim, kendisi küba asıllıymış ona şaşırarak başlayalım sözlerimize. efendim bu kadın her şeyden önce televizyonda izlediğim, sıcak memleketlerin birinde, bir yaz gecesinde konser verirkene, sahnenin ortasında alenen rezil bir çekirge istilasına maruz kalmış, ancak şarkıya hiçbir şekilde ara vermeden sahnede dans etmeye devam etmiş, arada saçlarına, yüzüne, omuzlarına, taa kulaana kadar zıplayan terbiyesiz çekirgeleri soğukkanlı ama sevimli tiksinme ifadeleriyle, elleriyle bir bir toplamış olağanüstü kadındır, gözlerimle televizyonda gördüm vallahi ve ayrıca takdir ettim hayran oldum, şaştım, o zıplangoç çekirgeleri de feci şekilde ayıpladım.
  • 22 temmuz 1999 gunu bir trafik kazasinda hayatini kaybeden ajlan buyukburc'un kaza sirasinda destiny adli sarkisini dinledigi sarkici. olaydan sonra bu haber bir sekilde estefan'a ulastirilmis ve kendisi ailesine bassagli dilemisti. eger yamuluyorsam duzeltin, bir de imzali kaset mi, mektup mu, poster mi, iste oyle bir sey yollamisti..
  • bunların dışında vh1 adlı müzik kanalının düzenlediği divas live konserine katılıp ne kadar müthiş bi sanatçı olduğunu gösterdi
  • 1985 yilindan beri cikardigi 13 albumle cok iyi bir kariyer edinmis, "conga, turn the beat around, rhythm is gonna get you, don't let this moment end, music of the heart" gibi hitlere imza atmis latin kokenli guclu sesli bayan sarkici..ayni zamanda "music of the heart" filminde rol da almisti.."coming out of the dark" sarkisi ise gecirdigi agir trafik kazasindan sonra (bir daha yuruyup yuruyemeyecegi belli degildi) azim yapip iyilestikten sonraki muzige geris donusudur..
  • ayrıca glorya hanım benim çocukluğumun en eğlenceli döneminde çocukken uydurarak söylediğimiz şarkılar kategorisine giren en baba eserin sahibidir. şarkının ismini hatırlamıyorum, başı ingilizce nakaratı ispanyolca gibiydi sanki, ben hiçbi kısmını anlamıyor ve şahane bi şekilde özgürce sallıyordum o ayrı.
  • herkesin sesini, yüzünü unuturum da bu kadını unutamam. çünkü izi var.

    80ler sonu, 90lar başı, kartaltepe'deki evimizde halam ve annemle tv izlerken gloria ablanın ödül aldığını hatırlıyorum. o sırada onu amcamın eşine benzettim. "aa bu şeye benziyor" dedim ama gerisini getirmedim. annem değil de halam epeyi baskı yaptı söylemem için, demedim kızarlar diye. niyeyse. salakmışım küçükken.

    https://open.spotify.com/…si=6s5fas4ashwqeyqhzvujyw
  • latin müziğinin kraliçesi, jennifer lopeze'in, shakira'nın atasıdır. sahnesi kıpır kıpır, enerjisi yüksek, hem kulağa hem göze hitap eden bir latin divası; get on your feet, here we are, don't let the sun go sown on me, rhythm is gonna get you meşhur olan şarkılarından sadece bir kaçı
    hatırlamak isteyenlere; rhythm is gonna get you, http://www.youtube.com/watch?v=3a7cvrbfc7m`
  • friends'in 3. sezon 19. bölümünde chandler'in bir esprisi sonrası merak edip aradığım küba güzelliği.

    gerçekten çok farklı bir aurası var. biraz sanna persson'ı andırıyor ve türkçesi ritim seni alacak ya da esir edecek diye çevirilebilecek "rhythm is gonna get you" şarkısı dizide espri konusu.

    ayrıca kuduzdoktorhektor 'un dediği gibi "wrapped" şarkısı da çok hoşmuş.
hesabın var mı? giriş yap