• filmi bugün izledim. ilk iki filmi son 2 hafta içinde izlediğim için karakterler olsun, hikaye olsun hafızamda çok tazeydi. genel olarak beğendim diyebilirim, zaten sinema konusunda teknik bilgiye de sahip değilim o yüzden çok da şeyapmayın.

    gelelim asıl söylemek istediğime. sinemada telefonla oynayanların bir kere, yanındakilerle muhabbet edenlerin iki kere anasını sikeyim. sizi amına kodumun medeniyet yoksunu, görgüsüz dağ ayıları. teşekkürler.
  • finalini ilk izleyişte cidden pek sevmedim ama düşününce farklı bir yaklaşım olduğu için kötü olmuş demek olmaz.

    --- spoiler ---

    şimdi bu filme giden sıradan bir izleyici ne bekler? bruce wills'in beast ile filmde bahsedilen binada kapışıp alt ettiği, sonrasında da mr. glass'ı binayı patlatırken durduracağı bir final bekler. bu sonda bruce wills büyük ihtimalle glass'i öldürmez, kötü adam kendi planının sonucunda kendi kendini öldürür. bütün bunlar beklenilen senaryo. ben de filmin yarısından itibaren bu finale doğru giderler diye filmi yarım ağızla izlemeye başlamıştım.

    bu son kullanılsa idi eminim filmi çok daha fazla insan sevecekti, çünkü yönetmen istenileni vermiş olacaktı ama adam onun yerine bize tren patlatıp masum insanları öldüren adamın planının kazandığı iyi adamın kaşık kadar suda boğulduğu bir final verip mainstream izleyicinin ağzına tokadı yapıştırarak bitirdi. kahramanın kimsenin canını incitmeden kazandığı film mi görmek istiyorsunuz? avengers nisan sonunda çıkıyormuş sanırım, ona şimdiden yer seçin derim.

    finali beğenmeme nedenim gizli örgüt ıvır zıvırları yoksa final ile pek sorunum yok.
    --- spoiler ---
  • öncelikle; bu filme gitmeden once kesinlikle ilk iki filmin tekrar izlenmesi gerekiyor, onceden izlemistim diyip giderseniz gondermeleri anlayamassiniz.

    x-men 1 ve 2 filmlerine hayran olan beni, duygusal olarak hayvanlar gibi tatmin etti film, ruhu ilk iki x-men filmi gibi. zaten butcelerinin kisitli olmasindan dolayi cok cok az cgi var filmde.

    filmin artilarina eksilerine gelirsek:
    --- spoiler ---

    shyamalan kesinlikle gömüldüğü kadar kötü bir yonetmen degil. superguclerin ortaya ciktigi sahneleri o kadar akilli tricklerle kurtarmis ki ayakta alkislamalik. butce darligini filmin ruhuna bandirmis resmen. ilk iki film de boyleydi, bu durum hic siritmiyor sayesinde, hatta deger katiyor.

    ancak, bu basarisini diyaloglara ve hikaye anlatimina pek gecirememis. ozellikle casey karakterinin kevinle hastananede bulusmasi sahnesinde amcami ihbar ettim detayini kevin’e soylemesi son derece sacmaydi. kevin’in bu olaydan haberi yok, sanki onceden aralarinda konusmuslar gibi bu diyalogu yazmanin manası ne? 3. filme gelenlere zaman kaybetmeden casey karakterini tanitma cabasi inanilmaz çiğ kalmiş bu yüzden. sonlara dogru casey karakterinin hikaye cozumunde anahtar rolu almasi da cok kotu islenmis, hikaye kaldirmis ancak inanilmaz sırıtıyor. ilk iki filmi hayal meyal hatirlayanlar nefret etmistir o sahneden.

    basardigi bir baska sey de cizgi roman ruhunu cok cok iyi yansitmis, mr glass’a sonlara dogru aciklama yaptirmasa daha da super olabilirmis ama bu tercih anlasilabilir. yine sonlara dogru yoncimiks tarikatinin operasyonel sefi olan psikologun kahramanlarimizla yuzlesmesi dupeduz senaryo tembelligi olmus. psikolog karakterin kahramanlarla olan iliskisinin insani boyutu biraz daha anlatilsa o sahne de calisabilirdi, bu hali cok zorlama gibi duruyor.

    film aslinda her cheesy sahnesini aciklama gayretinde,” koyduk gitti lan” kafasi hic yok, bu açıdan bayaği iyi niyetli buldum filmi.

    filmin lokomotifi james mcavoy, adam hayvanlar gibi oynamis. hatta ilk kacma tesebbusu sahnesinde shyamalan “gıral sahne senin döktür amk” demis resmen. ayrica kevin’i zapteden karakterin 9 yasindaki kisiligi olmasi, cocukluk travmalarindan cocukluguna ya da cocuga donerek kurtulmaya calismasi cok inceydi.

    ozetle; karakterler, catismalar biraz zorlama ve cekistirilerek bir yola oturtulmaya ugraşılmış. dile kolay 19 sene once bu serinin ilk filmi. daginik ve savruk olan tum hikaye bir valizin icine tepistirilmeye calisiliniyor, bunu basariyor mu? bence o valizin ustune shyamalan oturarak fermuarini kapatabilmis.

    --- spoiler ---

    sonuc olarak; sinemada izlenmesi gereken bir film. bu kadar gomulmeyi kesinlikle haketmiyor. aquaman gibi bir sıçmıktan sonra boyle ruhu olan bir superkahraman filmi izlemek cok guzeldi.
  • elijah namı diğer mr. glass aklı temsil ediyor.
    kevin karakteri bedeni temsil ediyor.
    dunn karakteri ruhu temsil ediyor. mr. glass hava, kevin ateş, dunn su.
    film afişlerinde ve sahnelerde karakterlerin renk tonları, tamamlayıcı unsur olarak gayet başarılı kullanılmış. elijah mor, kevin sarı, dunn yeşil.

    --- spoiler ---

    filmin sonundaki temel mesaj ise; ruh boğuldu, beden ateş ile yok edildi, akıl parçalandı.

    --- spoiler ---
  • az sonra izleyeceğim film. izledikten sonra detaylı şekilde bir yazı yazacağım, filmi merak edenler okuyabilir.

    filmden çıktım editi: detaylı detaylı yazıyorum, ayrımım üçlemeye başlamışlar ve başlamamışlar şeklinde olacak. başlamamışlar hiç buraya bakmasınlar, unbreakable ve split'i izlesinler, öyle izlesinler yoksa bu filmden hiçbir şey anlamazlar. cidden 2 saatleri heba olur.

    unbreakable ve split'i izleyen tayfa lafım size. o filmleri hatırlıyorsanız ve sevdiyseniz bu filmi ya çok seveceksiniz (şekil 1a yazar) ya da "bu ne la böyle" diyeceksiniz. shyamalan resmen izleyenlerin önceki iki filmi özümsemesini istemiş ve onun üzerine senaryoyu döşemiş. filmin ilk yarısı hikayeyi inşa etmekle geçiyor. david dunn ve the beast'in mr. glass'ın yattığı kliniğe gitmesi, mr. glass'ın annesinin, david dunn'ın oğlunun ve the beast'in elinden kaçan casey'nin ortaya çıkması ile yavaş yavaş inşa ediliyor, doktor hanım bunları özel olmadıklarına iknaya uğraşıyor. (spoiler eklemedim çünkü bunlar zaten fragmanlarda ifşa edilen kısımlar.) esas cümbüş ikinci yarıda direksiyonu mr. glass'ın almasıyla kopuyor. shyamalan split'te senaryoyu yıldızının (bkz: james mcavoy) üzerine kurunca neler yapabildiğini göstermişti, bu sefer oyuncuları senaryoya göre oynatmış. bruce willis son 5-6 senedir ilk defa rezil bir filmde oynamamanın özgürlüğünü çıkarırken samuel jackson da en azından 10 senedir ilk defa yancı karakterlikten ana karakterliğe terfi etmesinin hakkını vermiş.

    james mcavoy ise bambaşka oynamış, ayrı bir paragrafı hak ediyor. split'te de oscar adayı olacak düzeyde performans göstermişti, bu sefer onun da üzerine koymuş. bir sekansta en az 5-6 geçiş gördük karakterler arası, hepsinde de büründüğü karakteri gördük. jade ile atarlı, önüne gelene abayı yakan ergen kız oluyor (ki jade 1 dakikadan az süre kaldı), hedwig ile çok bilmiş ufaklık oluyor, patricia ile ailenin direği dominant ana oluyor, oluyor da oluyor. --- spoiler ---the beast'in sesini split'te beğenmesem de bu filmde çok güzel yapmış. kevin'ın bodyguard'ı olarak oluşan ve kevin'a yapılanlar için intikam hedefleyen bir karakterin sesi böyle olmalıydı. "we are venom" ucubesinin sesi de böyle olmalıydı.--- spoiler ---

    buradan sonrası ise senaryo ve filmle ilgili spoiler, şimdiden uyarayım.

    --- spoiler ---

    mr. glass'ın unbreakable'dan beri söylediği şey çizgi romanların tarihin bir aktarım şekli olduğu ve çizgi romandaki özelliklerin gerçekte de olması gerektiğiydi, bu analojiyi de david dunn ve kendisi üzerinden güçlendirmesi ilk filmin temasıydı. ikinci yarıda mr. glass amacına ulaşmak için beast'i köşesinden çıkartıyor ve olayların fitilini ateşliyor. ilk yarı boyunca ana üçlüyü özel olmadıklarına inandırmaya çalışan doktora tüm çabalarının boşa olduğunu hastanenin önündeki boğuşmada gösteriyor. unbreakable'da olduğu gibi shyamalan burada da glass'ın vücudunun dayanıksızlığı üzerinden seyirciyle oynamış. hem kolunu bacağını kırdığı flashback sahnesinde hem hastabakıcının el feneri ile tehdit ettiği sahnede tüm vücudumu sıktım, adam cidden glass'ın zayıflığını ve zekasını izleyiciye aktarmayı çok iyi başarmış. samuel jackson'ın da payını es geçmemek lazım tabii burada.

    casey karakteri diğer yan karakterlerden (david'in oğlan, glass'ın annesi) daha önemli yer sahibi. ilk filmde anya taylor joy'u inanılmaz mimiksiz ve boş bakışlı bulduysam da o da üzerine koymuş. daha insani bir casey izletti bu sefer. unbreakable'de david'in oğlunu oynayan çocuğun büyümüş hali bu sefer karşımıza çıkıyor, unbreakable'da babasına hayran olan çocuğu izledik resmen. glass'ın annesi de unbreakable'daki gibi, dahi oğlunun her daim arkasında.

    filmde kapışma sahnesi cidden az sayıdaydı. herkes david dunn vs the beast olarak hypelanmışken bu kadar az olması hoş değildi bence. ama bu iki filmin beğenilme sebebi karakterlerin işlenişi ve senaryo-kamera hakimiyetinin tüm filme hükmetmesiydi, nitekim gene öyle oldu. kamera açılarının kullanılışı, karakter geçişlerinin bir kısmının yansımalardan veya arka plandan verilmesi son derece zekiceydi. senaryoya bir sonraki paragrafta değineceğim cidden uzun uzadıya yazmam lazım.

    senaryosu diğer iki filmin altında da kalsa mr. glass'ın dediği gibi bu limited edition değil, bir orijin hikayesi. did fenomeninin yükselişini, süper insanların ve doktor hanımın gizli örgütünün ilk defa gün ışığına çıkmasını izledik. mr. glass'ın filmin sonundaki konuşmasında dediği gibi birileri kendisine ve inandıklarına karşıydı, onları engellemek uğruna hem kendini, hem david'i hem kevin'ı feda ederek olaylara yeni bir perspektif kazandırdı, bütün film boyunca bunun çizgi roman değil gerçek hayat olduğunu yinelediyse de resmen dünyayı çizgi romana çevirdi. her ne kadar gizli örgüt olayına bağlanması çok tatmin edici olmasa da en azından get out'taki gibi makul bir zemine oturtulması iyi olmuş. örgütten bahsetmişken sarah paulson da gene güzel bir oyunculuk sergilemiş, bütün film en sonunda david dunn tarafından göt edilmesini bekledikten sonra elime dokun diyerek david dunn'ı göt etmesi cidden şaşırttı.

    şimdi shyamalan'ın elinde dişiyle tırnağıyla yarattığı bir universe var. james wan'dan sonra kendi franchiseını evrene çevirebilen ilk yönetmen oldu ve enteresan şekilde bunu batırmadan başardı. önümüzdeki philadelphia'dan başlattığı bir serüvenin yayılmasını izleyeceğiz. artık elimizde ne david dunn var, ne mr. glass ne de the beast. eğer elindeki taze evreni çok daha güzel işlerse ne marvel ne dc aşık atamaz kendisiyle, ikisinde de bu seviyede bir senaryo yok, her filmleri aynı formülle kopyala yapıştır şeklinde yapan iki şirket. bu filmin neden hem rotten tomatoes'da hem metacritic'te çakıldığını şimdi daha iyi anlıyorum, bu film sayesinde süper kahraman filmlerinin conjuring evreni versiyonunu görmemiz oldukça mümkün. bu film daha da gömülürse, yılın balonlarından olarak gözükürse de şaşırmayın, x-men apocalypse'in değerlendirme rezaletinden sonra her şeyi beklerim marvel tayfasından.

    --- spoiler ---

    özetle tertemiz bir film olmuş. diğer süper kahraman filmleri için yavaş bir film olsa da shyamalan gibi cidden yavaş filmler çeken bir adam için hızlı bir film olmuş. mümkün olduğunca öncülleri unbreakable ve split'le harmanlayarak (flashbackler) güzel bir iş yapmış shyamalan. the visit ve split sonrası sırf bruce willis için başarılı olmasını istiyordum ve bence iyi ve güzel bir iş çıkarmış. bu film her ne kadar bruce willis'i diriltmeyecek olsa da en azından biraz ivme kazandırır diye umuyorum. neyse uzun lafın kısası, unbreakable ve split'i izlediyseniz bunu mutlaka izleyin. transformers'a 5 filmlik şans veren insanlar var aramızda (ben 4 verdim), bu filme vereceği şans cidden bir şey kaybettirmez.

    puan: 7.5-8/10

    edit 2: şimdi unbreakable'ın son sahnesine youtube'dan göz atınca aklıma geldi. son sahnede david dunn, mr. glass'e "ne yaptın?" diyor, bu filmde de doktor hanım glass'ın planını anlayınca "ne yaptın?" diyor. bu kadar ince detaylara bile değinen bir filmin beğenilmemesi cidden saçmalık.

    son edit: herkes genelde imax'te gösterilmesinden yakınmış. bu filmi imax'ten veren işletme paragözdür ama ilk iki filmi izleyip bu filme gelen adamın da imax'te izlememesi gerekir. unbreakable'de ve split'te ne gördünüz de bunun için imax'e karar verdiniz, anlamak güç.
  • filmi izledikten sonra gelen edit: filmi izledikten sonraki düşüncelerim için başka bir entry yazdım. özelden yazıp, film hakkındaki düşüncelerimi soran arkadaşlar için teşekkürler. sevgiler.

    amerika'da 18 ocak 2019'da vizyona girecek, unbreakable ve split filmlerinin devam filmi. twistleri ile tanıdığımız shyamalan'ın süper kahraman evreni üçlemesinin son filmi. ilk fragmanı az önce yayınlandı. filmin kadrosunda 2000 yapımı unbreakable'dan david dunn (bruce willis), elijah price (samuel l jackson), joseph dunn -david'in oğlu- (spencer treat clark ), elijah'nın annesi (charlayne woodard) bulunuyor. 2016 yapımı split'ten ise karekterlerinin adını sayamayacağım ama the horde dediğimiz (james mcavoy) ve casey cooke (anya taylor-joy) bulunuyor. sarah paulson ise bu filmle seride ilk kez yer almış olacak. o zaman eğlenceye başlayabiliriz.

    fragman.

    --- unbreakable & split & glass spoiler ---

    söylemek istediğim ilk şey. shyamalan'ın kariyeri adına split çok önemliydi. 9 milyon dolar gibi bir bütçeyle çekti filmi. sektörde dönen bütçelerden haberiniz yoksa, wonder woman 149 milyon dolara, spiderman homecoming 175 milyon dolara çekildi.

    dediğim gibi shyamalan için bu film serisi son şans belkide. kariyeri tam anlamıyla benjamin button tadında bu adamın. the sixth sense, unbreakable, signs çok güzel filmler. unbreakable'ın sekanslar halinde çekilmesi, signs'ın size verdiği o gerçeklik hissi (izleyenler bilir televizyonda gözüken, kameralara yakalanan ilk uzaylı, kan dondurmuştu yemin ederim) gerçekten usta işiydi. sonra ise ne oldu, bütçesi artmaya devam etti, iyi oyuncularla çalışmaya da devam etti. bunun sonrasında art arda yaptığı kötü filmler, bütçesini 9 milyon dolar seviyesine düşürdü. bu adam avatar'dan sonra after earth'de bile 130 milyon dolar bütçeyle çalıştı ve aslında filmler ne kadar her haliyle kötü olsa da gişe de zarar etmedi. o kadar kötüydü yani filmler, gişe de zarar etmemesine karşın bütçesini yok edecek kadar. internette affedersiniz kelimenin tam anlamıyla taşak oğlanı oldu. kariyeri bitti, dönemez vb vb. (bir örneği de şu an nicolas cage, ama o dönemedi bir türlü, döner misin be artık?)

    bunlar üzerine yaptığı split gerçekten çok başarılıydı. eski shyamalan dönmüş gibiydi. üstüne üstlük herkesin altından kalkamayacağı bir yönetmenlik işiyle bu filmi çekmiş, bunu da 9 milyon dolar gibi mütevazi bir bütçeyle başarmıştı. shyamalan split için kariyerimin en zorlayıcı işiydi diyor. ee abi, o kadar kötü film yap bütçen düşsün sonra neredeyse olmayan bütçeyle bu filmi yap, zor olacak tabii. kusura bakma o avatar'ı yapmayacaktın. neyse sakinim.

    farkındayım giriş uzun oldu ama shyamalan'ın durumunu anlamamız gerekiyordu. adamın dediğine göre hep aklında varmış bu seriyi yapmak. sixth sense setinde (kendimi tutamayacağım hani şu bruce willis'in aslında ölü olduğu film, tamam rahatladım.) bruce willis'in yanına gidip senaryoyu tanıtmış ona. kendisinin dediğine göre de glass ve dunn rollerini direk samuel l jackson ve bruce willis için yazmış. split'te bulunan kevin wendell crumb karakteri ise ilk başta unbreakable'da olacakmış ama shyamalan glass ve dunn karakterlerini daha iyi anlatabilmek için kevin wendell crumb'u kullanmamaya karar vermiş. (buraya birazdan geri döneceğim.) aslında unbreakable'ı da bence bu kadar iyi yapan bu. glass ve dunn karakterleri mükemmel karakterler. çizgi roman kokan, bir o kadar yalın, motivasyonları belli, kolaylıkla anlayabileceğiniz karakterler. evet adam ölmüyor ama bunu da aham şaham göstermek yerine filmin hemen başında bir tren kazasıyla gösteriyor bize, bu haliyle bile yalın. dunn'da insan üstü güçleri olan birisi, kaptan amerika'da öyle ama gösteriş biçimleri ne kadar farklı. dediğim gibi bence bu yüzden bu kadar güzel bir film. ve sanırım böyle düşünen bir tek ben değilim çünkü adı quentin tarantino olan başka bir çatlakta bu filme bir başyapıt diyor ve 2009'da yaptığı 1992'den sonra çıkan en iyi 20 film listesine bu filmi de koyuyor. ayrıca bu film shyamalan'ın da kendi favori filmi. o zaman devam. gece uzun. fragmana geçemedim bile.

    kevin wendell crumb karakterinin unbreakable'a konmamasına gelelim. bahsettiğim gibi shyamalan filme koymuyor bu karakteri. amaaaa, kevin wendell crumb filmde var. nasıl mı? burada. direk filmden bir sahne bu. evet oradaki çocuk kevin wendell crumb'dan başkası değil. shyamalan, kevin'in bazı sahnelerini taa unbreakable'ı yazarken yazmış. bunu da röportajda söylüyor. yani bu adam, bu seriyi hemen yapamayacağını biliyordu, belki de hiç yapmayacağını da biliyordu ama bir gün olurda yaparsam diye böyle bir sahne koymuş da olabilir. belki de devam filmini 16 yıl sonra yapmasının sebebi o sahnedir. belki de avatar ve after earth'den sonra dibi gördüğünde kendisinin tekrar yükselmesi için tek seçeneğinin unbreakable için yazdığı karakterlerden geçtiğini görmüştür. seçim sizin. ama gerçeklerden konuşursak shyamalan unbreakable'da süper iyiyi ve süper zeki kötü karakteri yarattı. sonrasında da split ile süper zeki kötü karakterin akıl hocalığını yapacağı kötü karakteri yarattı. glass'da ise bu iki karakterle çarpışan iyi karakteri göreceğiz.

    glass.

    en sonunda glass'a gelirsek, fragman sahnelerinden filmde neler olacakları parça parça tahmin etmeye çalıştım, bir yerden sonra tabii ki imkansızlaşıyor. ayrıca film çıktıktan sonra yamulma ihtimalimde çok yüksek. neyse.

    split'in son sahnesine bakarsak, david dunn'ı glass diyip düşünceli bir şekilde kahvesinden bir yudum alırken görüyoruz.
    bence fragmanda gördüğümüz kadarı ile filmin başı şöyle olacak: bir şekilde david dunn ve kevin crumb yolda yürürken hafifçe çarpışıyorlar ve david, kevin'in yaptığı kötü şeyi (o an kilit altında tuttuğu 4 kızı) görüyor. david emekliye ayırdığı yağmurluğunu tekrar üzerine geçirip kevin'in peşine düşüyor. kevin'i bulup kızları kurtarmak için kısa bir dövüş yaptıktan sonra polis olay yerine gelip ikisini de yakalayıp, mr. glass'ın da içinde bulunduğu akıl hastanesine gönderiyorlar. orada kevin'i gören glass amacını gerçekleştirmek için kevin'i kullanmayı planlıyor. amacı ne hiçbir fikrim yok. (ne kadar fikrim yok desemde aşağıda değineceğim.) belki de filmin sonunda olacak olan twist bununla alakalıdır. (evet filmin sonunda twist olacak shyamalan yahu bu.)

    sarah paulson'un karakteri ise, isim yapmaya çalışan bir psikiyatrist. belki glass'ın 15 yıl önce işlediği cinayetlerden kurtulan ya da 15 yıl önce david dunn'ın kurtardığı kişilerden birisidir. filmin sonuna doğru karakterle geçmişten bir bağı olduğunu görebiliriz.

    fragmanın sonlarına doğru işler daha da çılgınlaşıyor. anya taylor joy'un karekteri casey'i, david dunn'ın oğlunu ve glass'ın annesini aynı karede okulun kapısı gibi bir yerde görüyoruz. glass akıl hastanesinden çıkmış ve kendisinin eski evi vb gitmiş. fragmanın sonlarında sarah paulson'u ise suda birini tutmaya çalışırken görüyoruz ki bu büyük ihtimal david dunn. yani sarah'nın karakteri bir şey görmüş geçirmiş ve kendisine belki de insanlığa yardım etmesi için david'i en büyük zayıflığı sudan çıkarmaya çalışıyor.

    ilerleyen sahnelerde bu sefer casey cooke'u ve glass'ın annesini aynı karede bir evde görüyoruz. casey, david'e yardım etmek için glass'ın annesine gitmiş olabilir. amacı da glass'ı durdurmaktadır. glass'ın dediği ise tek bir şey var, çok fazla insan ölecek. ama neden, işte bu en büyük sorumuz. bana kalırsa glass, sarah paulson'u bir şekilde ikna edip, süper insanların olduğunu kanıtlıyor. ilk filmde bunun var olduğunu kanıtlamak için zaten bir sürü cinayet işlemişti ve sonunda başarmıştı. sarah paulson'dan sonra da bunu tüm dünyaya göstermek istiyor. amacı bulmuş olabiliriz.

    anlam veremediğim, daha doğrusu pek mantıklı tahminler yapamadığım iki sahne var. birincisi, casey'in kevin'in çocuk karakteri (hedwig olması lazım) ellerini tutup bir şey istemesi ve hedwig'in asla olmaz demesi. şimdi orası neresi ve casey ne istiyor. belki glass'ı durdurmak için david'le işbirliği yapmasını istiyordur ama hedwig bundan önce david'le dövüştüğü ve glass'a saygı duyduğu için hayır diyor olabilir. ayrıca arkada sarah paulson da var. yani sarah paulson casey'i bulup kevin ile aralarında bir bağ oluştuğunu düşünüp ondan yardım istiyor da olabilir. böylelikle casey hikayeye dahil olabilir.

    ikinci sahne ise, sarah paulson'ın çizgi roman dükkanında ne yaptığı. belki de kendi kendine inandığı şeylere ters düşüp ulan acaba bunlar haklı mı diyip çizgi romanları karıştırıyor olabilir. pek bir fikrim yok.

    dediğim gibi bunlar sadece basit, yanılma olasılığı çok yüksek tahminler. belki de david dunn kahramanlık yapmayı hiç bırakmamıştır, belki de glass akıl hastanesinden çıktıktan sonra durduğu yer eski evi vb değildir. ama emin olduğum tek bir şey var. shyamalan'ın bu filmi kötü yapmayacağı.

    ben çok güzel bir film görmeyi bekliyorum ve açıkcası acayip heyecanlıyım. pek fazla aksiyon sahnesi beklemeyin derim. daha çok psikolojik gerilim türünde bir film olacağını düşünüyorum. (beast'in ve david dunn'ın birden fazla kere karşılaşmasını bekliyorum ama çok abartlılı sahneler olmayacak gibi.) sondaki twist hakkında bazı düşüncelerim var ama onları yazmak istemiyorum. hem artık güneş doğuyor, hem de olur ki doğru çıkarsa film zevkimizin içine edilmesin.

    sözün özü, bu sefer benim gibi bir çok insanın shyamalan'a güvendiğini biliyorum. umarım boşa çıkmaz bu ve çok güzel bir film izleriz. entry'i ise şu sözle kapatmak istiyorum: 2019'da en çok heyecanlandığım filmin shyamalan'ın olabileceği hele hele avatar ve after earth'den sonra kim tahmin edebilirdi ki? belki de asıl twist budur...

    --- unbreakable & split & glass spoiler ---
  • öncelikle film hakkında hiçbir fikri olmayan ve sırf ne olduğunu öğrenmek için buralarda dolanan varsa diyeceğim, unbreakable ve split filmlerinin devamı niteliğinde. yani bu filmleri izlemediyseniz bir halt anlamamanız muhtemel. filme dönecek olursak, her şey bir yana, sadece james mcavoy ve samuel jackson oyunculuğu için bile izlenir. olağan üstü performans sergilemişler ve onları hazırlayan yönetmeni de bu noktada tebrik etmek lazım. shyamalan'ın görüntü yönetmeni kimse onu da tebrik etmek istiyorum ayrıca. yine baş aşağı içimizi dışımıza çıkarmadan edemedi. neyse, spoiler faslına geçelim.

    --- spoiler ---

    bir süperkahramın zayıf noktası olarak hepsini kendi kriptonitleri ile esir etmek bence önemli bir detaydı. david ve kevin çok güçlüler fakat zayıf noktaları su ve ışık. elijah dahi ama dokunsan parça parça. genel görüşün aksine ben ilk yarıyı biraz daha sıkıcı, ikinci yarıyı çok daha ilgi çekici buldum.

    şu psikiyatr rolünde oynayan kadını görünce aklına şu gelen bir tek ben mi varım? aynı zamanda üçünü aynı anda terapiye alıp sıradan insanlar oldukları yönünde telkin etmesi bana fena halde a clockwork orange'da alex'i "topluma kazardırma" sahnelerini hatırlattı. sistem, adı ne olursa olsun. insanların özelliklerini yok edip tek tipleştirme, sıradanlaştırma çabası. faşizm devlet için bireyi yok ediyor, sosyalizm toplum için, liberalizm ise "insanlık" için. bu filmde liberalizmi gördük. insanlığın bekası için sıradan olmadıklarının farkına varan insanları sıradanlaştırmaya çalıştırdılar ve başaramayınca da ortadan kaldırdılar. sartre hümanizmi eleştirirken "insanı şefkat dolu kollarında sindirdiği" gibi bir cümle kurmuştu tam hatırlamıyorum, olan bu.

    aynı psikiyatr abla, bir sahnede iyinin/kötünün olduğu yerde zıttının da olacağını ve buradan kaos doğacağını belirtiyor. equilibrium'da düzen uğruna insanların duygusuzlaştırılması geldi aklıma. oysa herkesin sığır olduğu bir dünyada düzen de olur elbette. gece ve gündüzün var olması durdurulamazsa, "iyi" ve "kötü"nün olması da durdurulamaz. daha kötüsü, tez ve antitezin olmadığı bir dünyada sentez, yani evrim olmaz.

    split hakkında yazdığım yazıda insanların aslında olduklarından çok daha fazlasına sahip olduğunu fakat bunu kafasında kısıtladığını söylemiştim. bu filmde de olay bu noktaya geldi. özel olduğunun farkında olan herkes özeldir. yeryüzündeki bütün ideolojiler -istisnasız- bireyden nefret eder. çünkü birey onlara karşı tehlike arz eder. divergent filmini izleyen varsa orda da bu anlatılmıştı. unbreakable filminde elijah, david'e insanların özel güçleri olduğunu ve çizgi romanlarda bunların sadece abartılarak sunulduğundan bahseder. bu filmde de bir nebze olsun abartılmıştı belki ama gerçekte insanların ne kadarı kendinin farkında?

    filmin sonu, yani en beğendiğim yerinde de elijah insanlara bunu anlatmaya çalışıyordu. müthiş bir deha, samuel jackson'ın bedeninde ne güzel canlandırılmış. sahip olduğunuzdan çok daha fazlasısınız. sadece buna inanmıyorsunuz. psikiyatr sahnelerinde anlatılmak istediği gibi, size sıradan canlılar olduğunuz her an o kadar çok telkin ediliyor ki kendinize artık inanmıyorsunuz. tıpkı kevin gibi, david gibi.

    şu an hepsi aklıma gelmiyor ama görebilene çok ince mesajlar vermiş ve kesinlikle muhalif bir film. benzer şeyleri anlatmak isteyen çok film/kitap oldu, bunu da onların yanına ekliyorum.

    --- spoiler ---
  • (bkz: beast vs david dunn)beklediğim film sonunda açıklanmış. shyamalan muhtemelen aksiyondan ziyade hikayesiyle, güzel bir tane daha süper kahraman filmi yapacak.

    bu film marvel'ınkilerden daha tatlı olacak. o bayatlamış, dünyayı kurtarma olayına artık girilmemesi gerektiğini düşünüyorum. dark knight'tan öğrendiğimiz kadarıyla, kötünün gücü olmasından ziyade kişiliği ve amacı olması filmi daha izlenir kılıyor. shyamalan bu filmde kötünün psikolojisini anlatmaya devam edecek ve bizi ekrana kilitleyecek.

    zannediyorum ki artık hiç kimse, uçabilen iki adamın kavga etmesini izlemek istemiyor.
  • --- spoiler ---

    jenerikte james mcavoy'un 21 tane kisiliginin tek tek altalta listelenip yanina adinin yazlmasi ve sonraki satirda bruce willis'in gelmesi hoş olmustur. bence bruce abi bu yasinda bile cok iyi, saygilar.
    --- spoiler ---
  • iddia ediyorum ki shymalan'ın sadece unbreakable, split ve glass filmlerinde yarattığı süper kahraman evreni komple dc evrenine basar
hesabın var mı? giriş yap