• açlık kan şekerinin normal çıkması nedeniyle genelde tecrübesiz doktorlarca atlanabilen hastalıktır. sürekli tatlı yeme krizleri yaşar ve çikolata canavarı haline gelirsiniz. sık sık hipoglisemi nöbetleri gelir. şikayetlerinizi anlattığınız doktorunuz, açlık şekeri tahlilinizin gayet normal olması nedeniyle "bir şey yok" deyip sizi gönderir. bu durum bir iki sene devam eder. bir gün farklı bir doktora gitmeye karar verirsiniz. "tokluk şekeri ölçülmedi mi hiç" diye şaşkın şaşkın yüzünüze bakan yeni doktor bu tahlili de ister. açlık şekerinizin 90 civarında çıktığı tahlilde, gayet sıkı bir kahvaltıdan iki saat sonra şekerinizin 50'ye düştüğünü öğrenizrsiniz. ve şu bilgiler dağarcığınıza katılıverir: sorun tatlı yedikten sonra pankreasın aşırı çalışması, aşırı insülin salgılaması ve bu nedenle kandaki şekeri hemencecik tüketmesidir. bu nedenle tatlı yedikten sonra şekeriniz hızla yükselir ama 2-3 saat sonra da pat diye düşer. buraya kadar bir problem yok. önemli olan nokta şudur: eğer pankreas böyle gudik bir hızla çalışmaya devam ederse bir süre sonra yorulacak, insülin üretimini durduracak ve siz de ömür boyu insüline bağlı diyabetli olacaksınız. bu nedenle tatlının tamamen kesildiği bir rejim uygulanır, aynen bir diyabetli gibi ve hipoglisemi nöbetleri de azalmış olur. sık sık bir şeyler atıştırmanız gerekir... doktorum tahlillerin önemini şöyle anlatmıştı: "açlık şekeri yalnızca diyabet hastalığının başladığını haber veriyor, ama tokluk şekeri ile kişinin diyabet hastası olacağını önceden haber verip tedbir alma imkanı sağlıyor. en azından diyetle pankreasın çalışması dengelenip diyabetin oluşum süreci geciktiriliyor hatta bazen hasta ömür boyu diyabet olmadan idare edebiliyor."
    yani ailemde yok falan demeyip kendinizde bir gariplik varsa tokluk şekeri ölçtürün mutlaka. hele genetik yatkınlık da varsa aman dikkat
  • (bkz: #17227472)

    2009'da glukoz intolerans bozukluğu olduğumu öğrenmiştim ki aynı anda gastrid sorunu olan biriydim yani midem sürekli kazınıyor ve sürekli şekerim bir düşmüş bir yükselmiş gibi hissediyor ve devamlı yemek yeme ve uyuma isteği duyuyordum. tabii bu düzensiz durumdan ötürü 1- 2 sene içinde 58 kilodan 77 kiloya kadar çıkmıştım ve yediklerimi azalttığım, diyet yaptığım zamanlarda bile kilo almaya devam ediyordum.. sonraları şeker direncinin kilo yaptığı ve kilo vermeyi zorlaştırdığını öğrendim.. gerçekten sinir bozucu.. testten sonra savaşım kolay olmadı. alışkanlıkları değiştirmek gerçekten zor ama sonra yeni durum alışkanlığınıza dönüyor ve geçmişte yediklerinizi yiyemez duruma geliyorsunuz. ben kola, gazoz, meyve suyu, şekerli tüm içecekleri bıraktım. çay, kahve gibi içecekleri de şekersiz içmeye başladım, fast food'u kestim. bunların sonucu 77 kiloya sabit kaldım yani kilo almam durdu ama kilom bir türlü azalmadı. haftanın 6 günü spor yapıp bile bir gram bile veremediğimi gördüm o sırada belimi sakatladığımdan devam da edemedim zaten ama sinir bozucuydu... akupunktur yaptırdım ama 6 ay sonunda hala aynı kilodaydım ve hala gizli şekerim, bunun sonucu olarak da metabolizma bozukluğum*vardı. sonrasında çok zor olsa da arada sırada da yesem çok sevdiğim kuruyemişleri bıraktım değişen bir şey olmadı. artık sinirim bozulduğu için karbonhidratları da azaltmaya başladım, en son zaten çok önceleri azalttığım hep dikkat ettiğim börek, poça, kek, bisküvi içinde un olan hiçbir şey yememeye başladım, yediklerimdeki yağı olabildiğince azalttım ve hiçbir şeye tuz atmadım.. içinde tuz varsa tamam ama salata gibi kendi yaptığım şeyler kesinlikle tuzsuzdu. tüm bu sürecin sonunda 1-1.5 kilo gibi bir kilo vermiştim."artık yeter sabrım taştı " diyerek diyetisyene gitmeye karar verdim... şans mıdır bilmiyorum ama diyetisyene gittiğim gün yeniden test yaptırdığımda artık glukoz intolerans bozukluğumun olmadığını söyleyip geçmiş olsun dediler.. bir savaşı kazanmıştım ve ne kadar mutlu olduğumu ne kadar sevindiğimi anlatamam.. testten sonra diyetisyenden vazgeçmedim ve son bir aydır diyetisyene devam ediyorum şu an 72 kilodayım yani toplamda 5 kilo vermiş oldum. diyetisyen yediklerimi öğrendiğinde "benim kesebileceğim hiçbir şey kalmamış, sana normal bir diyet versem sen kilo alırsın" dedi ve yemek saatlerimi değiştirip yediğim şeylerin yerleriyle oynadı. ben ara öğünlerde sadece yoğurt yerdim şimdi yoğurdun yanına birkaç tane çilek ya da bir karpuz dilimi ekliyorum ki ben şekerli meyveleri de kesmiştim o yüzden benim için lüks içinde yaşamak gibi. normalde diyetisyenler öğle yemeklerininde de çorba, birkaç kaşık yemek ve salata verirken ben sadece çorba ve sınırsız salata yiyebiliyorum. anlaşıldığı kadarıyla yemeği eklediğim anda kilo vermem kesiliyor. eminim birkaç kilo daha verince metabolizma hızım daha da normale dönecek ve bu sorun da yok olacaktır. hedefim yeniden 58 kiloya dönmek böylece; hiç şeker kullanmayan ve insülin kullanan ama buna rağmen kan şekerini 300 'ün altına düşüremeyen ya da şeker hastalığından erken yaşta vefat eden akrabalarımla aynı kaderi paylaşma korkusu yaşamayacağım.. artık 50 yaşımı güzel bir pastayla kutlarım...

    3 senelik sürecin sonunda önerebileceklerim eğer benim gibi kilo vermekte zorlanıyorsanız ve bu şekerinizi yükselten / şeker direnci yaratan bir durumsa direkt diyetisyene gitmeniz.. çünkü kendiniz bir şeyleri keserek kilo ve şekerinizi kontrol altında tutmaya çalıştığınızda önünüzü görmeden çabalamış oluyorsunuz, diyetisyenin verdiği listeyi uygularken ise ne yapmanız gerektiğini ve sonucunda ne olacağını biliyorsunuz.

    bir de süreç ilk adımlarda alışkanlıkları bırakmak olarak gelişiyor sonrasında ise yeni alışkanlıklar edinmek olarak görmeye başlıyorsunuz ve herşey daha kolay geliyor.. özellikle şekere bağlı ataklar azaldığı için yemek düzeninizi kontrol etmek kolaylaşıyor... ve ne yaparsanız, ne kadar çabalarsanız çabalayın kilonuz aynı olduğu sürece sizi abur cubur yemekle suçlayan, çok yediğini söyleyip duran.. çabanızı görmeyen ya da baltalamaya çalışan kişiler olacaktır... görmeyin, duymayın...

    insanın kendi vücuduna karşı verdiği mücadele gerçekten çok zor ve yorucu ama yine insanın kendisine karşı yaptığı bir savaşı kazanması çok büyük bir ego tatminini de yanında getiriyor. sakın vazgeçmeyin.. eğer vazgeçmezseniz kesinlikle başaracaksınız.

    edit : 11 kilo veridim. ideal kiloma 7 kilo kaldı.
  • gizli diyabetin tam tip2 diyabete dönüşmeden önce 9-12 yıl gibi bir süresi var, bu sürede düşük kalorili-düşük yağlı bir diyetle haftada 150 dk'dan az olmayacak orta tempolu egzersiz (haftada 5 gün en az yarım saatlik hızlı tempo yürüyüş mesela) hayat kurtarıyor, diyabeti geciktiriyor, hasta olup olmamak biraz da bu kişilerin elinde yani. ilacın kan şekerini düşürmede ve insülin direncini kırmada egzersizin faydalarına yaklaşamaması da, nasıl yanlış bir hayat tarzı sürdürdüğümüzü açığa çıkarıyor aslında. biz oturduğumuz yerde baklavaları götürüp üstüne bir hap yutarak diyabet illetinden kurtulalım istiyoruz, ilaç şirketleri de bundan milyarlarca dolar kazanmak istiyor ama minicik hücrelerimiz "no pain no gain" diye diretiyor.
  • gizli şeker yani glukoz intoleransı olanların şeker direncini yok etmek için meyveleri yemekle değil yemekten 2-2.5 saat sonra yemeleri ve meyvenin yanında 1 çay bardağı süt ya da 2 ya da 3 kaşık yoğurt yemeleri gerekir. böylece şekerin hızla kana karışmasını yavaşlatmış olursunuz.
  • erken dönem şeker hastalığı. en önemli belirtilerinden bazıları kan şekerinin düşmesi sonucu ortaya çıkan “hipoglisemik belirtiler” grubudur:

    yemeklerden sonra belirginleşen yorgunluk hali,

    ağır yemekleri takiben daha çok hissedilen uyuklama,

    terleme, bitkinlik gibi sorunlar,

    özellikle baş, boyun bölgesinde tekrarlayan terleme atakları,

    bir türlü anlam verilemeyen öfke nöbetleri, ani parlamalar, sinirlilik,

    sık tekrarlayan enfeksiyonlar vs.
  • sigortanız varsa özel bir hastanede 20 tl'ye yaptırabiliyorsunuz bunun testini (ogtt). eğer akrabalarınızda şeker hastalığı varsa yaptırmanızı özellikle öneririm. misal olarak; benim babam, babaannem ve halam tip 2 diyabet. bu hafta yaptırdığım test sonucu öğrendim ki bende de şu an için bozulmuş glukoz toleransı söz konusu yani ilerleyen yıllarda dikkat etmezsem tip 2 diyabetle uğraşmak zorunda kalacağım... açıkçası ortalama yaşam süresi 85 yıl olan sapasağlam bir anne tarafı varken, baba tarafından gelen bir başbelası yüzünden vücudumu erken bitirmeye niyetim yok... yaşasın spor ve sağlıklı yemekler...
  • eğer geç teşhis edilirse sizi 75 kilodan 130 kiloya kadar çıkarabilecek bir rahatsızlık...ihmal etmeyin.
  • geçen hafta yaptırmış olduğum ogtt sonucunda, bende de varolduğunu öğrendiğim hastalık. bunun en zor tarafı, etrafınızdaki insanlar diledikleri gibi yiyip içerken sizin hiçbir şey yiyip içememesidir. ya arkadaş ortamı değişecek tamamen sizinle aynı dertten muzdarip arkadaşlarınız olacak ya da arkadaşlar size uyacaktır ya da siz sosyal hayatınızı bitireceksinizdir.
  • 5 saatlik şeker yüklemesi gibi sıkıntılı (sıkıntılı çünkü fazla haraket etmek, sigara, su içmek felan yasah!) bir işlemin ardından bünyemde barındırdığımı öğrendiğim yeni problemim. erken teşhisin mühim olduğu söyleniyor. pek ihmale gelmemesi gereken rahatsızlık.
  • bozulmuş açlık glikozu olarak da tanımlanmaktadır. bu tanıyı aldıktan sonra tip 2 diabet olma riskiniz normal bir bireye göre 5 kat daha yüksektir. evet yukarda da uzun uzun anlatıldığı gibi ilk yapılması gereken diyetisyen kontrolünde kilo vermektir.
hesabın var mı? giriş yap