• entry yerine kullanimi acisindan harika bir kelime.
  • tr. entry
  • girdi gibi soylenisi kolay bir kelime varken kullanilmasi anlamsiz kelime
    girdi ingilizce inputun karsiligidir diyenlere dilimizi ingilizceden cevirerek olusturmadigimizi hatirlatirim, sozluge girdigim seye girdi demek bence son derece mantikli
    ayrica oturmus bir jargonu degistirmeye calismak kanimca hatali bir cabadir, ne de olsa jargon dahilindeki kelimeler ilgili konu sinirlari icinde asimile sayilirlar
  • zekice tasarlanmis bir kelime. yadirgayanlar için veri kelimesinin dogalligi hatirlatilabilir.
  • şahsen gayet akıllıca bulduğum kelime. umarım tutar.
    bir topuk pası olarak (bkz: neolojizm)
  • an itibariyle kullanmaya başladığım kelime.
    uydurma olması umrumda değil. en azından biz uydurduk. başka dilden almaktan iyidir.
  • pekiştirmeli kullanıldığında gülümseten isim.
    (bkz: giri girivermek)
  • iyidir güzeldir de her kelime kökünün etinden sütünden sonuna kadar faydalanayım derken dili kurak bir çayıra çevirme gayretlerinin bir örneği olmasından sakınırım ve babil'e sığınırım.

    tek bir kökten peşine bir takım takılar eklemleye eklemleye hem bir sürü isimler, hem sıfatlar, hem fiiller ve hem de edatlar fışkırtmaya çalışırsanız ses çeşitliliğinizi, melodik zenginliğinizi de bir kenara bırakmayı kabul ediyorsunuz demektir. ikinci bir mahsuru da bir süre sonra bu takılarla türetilen yeni kelimelerin istenilen sonucun tam tersine yol açmasıdır.

    yanıt kelimesini cevap anlamında değil, yanıltma anlamında kullananlarla karşılaşmıyor musunuz? örnekler o kadar çok ki. türetilen her yeni kelime, sığ bir kök havuzunda boğulup gidiyor. yeni kelimeler önerilirken bu dengeler de göz önünde bulundurulmalı derim; yani, ses benzeşiminden ötürü aynı kökten başka kelimelerle girişim* yapmayacak şekilde oluşturulmalı.

    ya peki sonunda ne olacağıdı? şu olacağıdı: "giri girme girişimi," veya "siteye giriş yapar yapmaz bir giri girdim" gibi konya ovası yeknesaklığında ucubikliklere varacak dıgıdık dıgıdık ses partikülleri uçuşacağıdı havalarda, ekranlarda.

    dilin peyzajı, topoğrafyasındaki ondülasyon, seyyaliyet kalmayacağıdı. zaten "yemek yemek" veya "ürünün üreticisi" gibi şeyler yetiyordu, bir de bu çıkmasın başımıza. nedir bu herşeyin ortak paydasını ilkokul 1 seviyesinde arama merakı, dil devrimi 1930'larının refleksi? böyle şeylerle gelmeyin bana.

    bu vesileyle, yukarıdaki sözümle biraz alakasız kaçsa da, tam da yeri olmasa da şu görüşümü de kısaca belirteyim: dil denen şey yozlaşmaz. sadece bir yöne doğru yürür gider, evrilir. kimsenin, hop dur nereye gidiyorsun deme hakkı yoktur. örneğin, msn gençliğinin dili kısaltmalarla kullanması dili yozlaştırmak, katletmek değildir. veya tikilerin konuşması türkçeyi bozmak değildir. dilbilime meraklı olanlar sadece bu değişimi gözlemler ve notlarını alırlar. kalkıp da yanlış konuşuyorsun diyemezler. dil meselelerine gerçekten meraklı olanlar başkalarını düzelteceklerine, onların ne gibi saiklerle öyle konuşmayı tercih ettiklerini inceleseler daha verimli sonuçlar elde ederler.

    hem biyolojik evrimi anladığını söyleyip hem de herkesin nasıl konuştuğuna karışan biri evrimi de tersinden anlamış demektir. evrimi teleolojik perspektiften, sanki nihai ereği olan bir süreçmiş gibi algılayan bir insan ancak dil diktatörlüğüne soyunma cüretini kendinde bulabilir. dile müdahalesinin sınırı, köpeği, tavuğu evcilleştiren kabilelerin genetiğe müdahalesi kadar olabilir ancak. ya da esperanto gibi sıfırdan bir granduaz projeye soyunur. kaldı ki 1930'dan itibaren bir proje olarak türkçeyi ayağa kaldırma seferberliğinin de kapsam olarak esperanto'dan aşağı kalır yanı yoktur, hatta kat be kat fazlası vardır.

    sadece herkesin aynı konvansiyonları kullanmasının karmaşayı önleyeceği yerlerde dile müdahale edilmesinin haklı nedenleri olabilir. örneğin, sözlüklerde: herkes düzgün yazarsa arama işleviyle herkes bilgiye çabuk erişebilir. veya trt gibi istisnasız herkese aynı anda seslenme misyonu üstlenen kurumlarda: bilgi aktarımının standardizasyonu sağlanır ve biraz da ortak miras korunur. veya mahkeme, diplomasi, ordu gibi bürokrasilerde, hayati emirler yerine düzgün ulaşsın diye dil kullanımından ödün verilmese iyi olur. ve nihayet bilimde: laboratuvar havaya uçmasın, bina çökmesin, insanlar hastalıktan ölmesin diye. gibi gibi. bunlar dışında her alt-grup canı nasıl bir dil yaratmak istiyorsa yaratır. tek sınır paşa keyifleridir.

    entry'e giri demek istiyorsak diyelim. hatta bir süre sonra bunu kanıksayalım. ama araçlarından indiklerinde küçük yeşil adamcıklara takadatukada bir türkçe dinletecek olursak hayıflanmayalım. söyleyeceklerim bundan ibaret.
  • "ben ingilizcenin kölesi değilim. böyle sik gibi kelimeler kullanırım entry kelimesi yerine" diyen yarım akıllıların iticiliğin dibine dibine vurmalarına sebep olan kelime. lan zaten giri diye kelime yok beyinsiz. varsa da başka anlamda var. bari girdi yaz da bir şeye benzesin. türkçe kullanacağım derken giri diye kelime yaratmışlar. sorsan "giri türkçe değil ki zaten, biliyorum. ehehe" der bu düdükler. lan gört, entry yazsana o zaman. ya da sktir git başka sözlüğe yaz. bak hiç dikkat etmiyorum imlaya ama anlaşıldı ne demek istediğim.
  • yapı kelimesiyle aynı gramer yapısına sahip kelime...yapmaktan türetilen yapı en yalın tanımıyla yapılan/yapılmış şey anlamına gelirken girmekten giri de pek tabii ki birşeyin içine girilen/girilmiş şey anlamına gelebilir.

    bu durumda alternatif olarak önerilen ve halihazırda da kullanılan girdi yerine yine yapmak fiili için kullanılan biçimi önerip "yapmak"tan yapıt türetilmişse "girmek"ten girit niye kullanılmasın? diye sormak isterim. ha bu arada bunu bir dilbilimci açıklarsa da süper olur.
hesabın var mı? giriş yap