• ne zaman bu ülkenin insanlarından ümidi kessem, inancımı tazeleyen oluşum.

    ne parkı unuttum ne oradaki manyak, eşi benzeri bulunmaz ortamı. evinde kıç büyüten biz, orada çöp topluyorduk. bir kere tacize uğramadım, bir kere kötü hissetmedim. belki de ilk defa mutlu oldum türkiye'de yaşadığım için.

    hep "nerde abi bu insanlar? benim gibi düşünenler nerde yaşıyor, ne yapıyor?" dediğim insanlar, oradaydı. sonra yine yok oldular, ilginç bir fenomen...

    neyse, canınız sıkılırsa; kendinizi sapp gibi filan hissederseniz hatırlayın: bu ülkeden bir gezi dönemi geçti. güzel çocuklardık. kitaplar, talcidler ve çadırlar şahidimizdir.

    mado, seni de unutmadım koçum.
    ve tabii seni de kızılkayalar.

    omurgalı tüm kardeşlerime, gözünün çapağını yidiklerime cümleten selam olsun.
  • 'siz nasıl güzel insanlarsınız!' dedirtendir. hay bin iltifat yahu!
  • (bkz: minecraft)*
  • bugün kütüphanede görev yapan gönüllülerden birisinin "burada para geçmiyor, insanlık geçiyor!" diye seslenerek her şeyi özetlediği oluşum. hatırlatalım: gezikutuphanesi.blogspot.com
  • direnişçilerin gezi parkına kültürel bir komün kurduğunun belgesidir...

    sel yayıncılığı da tebrik ediyorum öncülüğü nedeniyle...
  • (bkz: gezi parkındaki kütüphanenin yıkılması)

    (bkz: gezi parkındaki dilek ağacının yakılması)

    hepinizin öldüğünüzü gorsem uzulmem artik.
  • 1940, hitler'in yaptığı
    2013, rte'nin yaptığı.
    ne de güzel belli ediyorlar düşmanlarını. ağaçlar, kitaplar, gençler..
  • yarın, birkaç kitapla destek olacağım kütüphanedir. benim gibi destek olacaklara bir de tavsiyem var; kitapların baş sayfalarına herkes direnişle ilgili en azından bir cümle yazıp tarih atsın ki o kitap okundukça bugünler hatırlansın.
  • kütüphane kurma fikri yitik ülke yayınları, labirent yayınları gibi pek çok yayınevinin binlere varan sayıda kitap dağıtmasıyla oluşmuştur.
  • bir hikayedir benim için.

    hayatımdan hiç kendi bisikletim olmadı. aslında neden ise de istemedim. bi daha oldu canım minik 3 tekerlekli. sonra iki tekerlekliği kuzenimin biiskletinde düşe düşe çarpa çarpa kendim öğrendim. sonra da hep başkasının 2 tekerleklilerine bindim. bir de cambridge de kiralık olana binmişliğim var, düz küçük şehirlerde ne harika bir şey. neyse günlerden bir gün, facebook ta dolanırken, bir 3 tekerlekli şehir bisikleti keşif ettim.
    aaaa dedim nasssı yani demek tıp çok ilerledi. böylesi de varmış hayatta. bu görseli paylaştım. dedim olacak ise insanın böyle bisikleti olsun. derken bir dost teee güneyden dedi ki " işte var ondan ben de ama yokuşlu köy yollarında ancak 3 kez bendim, sana yollıyım bisikleti "

    iste olsun nun 3 dakikalık hikayesi. sonra tabe bu bisiklet bayağı büyük bir şeymiş. köyden minibüse bindi, ordan kargoya bindi, şehre geldi. postanede kala kaldı. dedim ben bunu kullanarak eve alamam. daha da yakın beri gelsin. anam eve bir geldi. kapılardan sığıyor, sığmıyor bir kocaman şey.

    arkasında kocaman bir sepet yastık koy yayıl. hayalim de şu ben bunun içinde birşeyler koysam da böyle kapı kapı dolansam. ama ne ? hayal orda bitiyor işte. neyse uygun bir yere park eyledim. duruyor.

    derken 28 mayıs geldi. 2013 olan. derken gezi parkı kütüphanesi geldi. 2013 de olan.
    bir gün sırt çantamı yaptım. kitaplıktan 3 tane fazla kitap aldım. deneme babında gittim parka.
    park yeryüzü cenneti olmuş. 5 haziran miraç kandili. herkes mutlu, huzurlu, güleryüzlü, kandil simitleri .....
    ben binlerce binlerce çok insanı bir arada bu kadar uyumlu mutlu ve huzurlu gördüm.
    derken kitaplığı buldum. koccaman bir kalabalık. elimde 3 kitap. ulaşamadım. ortamda dedim.
    " kitap isteyen var mı acaba ? " derken bir anda ordan, burdan, şurdan iç kişiye hem de güleryüzlü insanlara kitaplarımı verdim.

    14 haziran oldu. işler karışık. zaten başından beri değişik karışık. içimden bir ses git parka dedi.
    gümüşsuyuna geldim inanılmaz bir yağmur. çok çok yağmur. önce akm önündeki polisler otobüslere bindi, sonra meydandan insanlar kaçtı. derken parka girdim. bu kez çok çok çok kitap getirmiştim. kitaplıkta kitaplar ıslanmıştır bi şey olmuştur yeni kitaplar koyayım diye.

    parka girdim her yer çok çok ıslak. sağ tarafta çapul tv yayında. baktım kapalı alan. dedim çocuklara. bu kitapları ben buraya koyayım ıslanmasın sonra kitaplığa bi zamet siz koyarsınız. bir de dedim isterseni konuğunuz yoksa ben biraz kitaptan şiir okuyum yayında, siz de dinlenin. olur dediler.

    hatırladığım bir tane şiir şu idi:
    ego

    son kadeh içilmiş,
    son söz edilmişti.
    bir düşünce sardı hepsini..

    bir hatıra,
    bir hırs,
    bir kıskançlık,
    bir yanıltı,
    bir kardeşlik,
    bir yanlışlık,
    bir kin,
    bir ümid,

    bir şey..
    insana ait.

    özdemir asaf

    ..........

    sonra çıktım ordan, gezi parkı bostana gittim. oraya divan oteline uzun baktım.
    ıslak çamurlu toprakta.
    bir önde servi fidanı vardı.
    bir de abdocan nın annesinin hatay dan yolladığı defne fidanı ve madalyası ( abdullah cömert )
    ya bir hüzün oldu. bir cennet bir de hüzünü gördüm oldu.

    ..........

    sonra ne oldu ?
    hikayenin başında söz ettiğim bisiklet /
    her yere gezi parkı kitaplığını götürür oluyor.

    kitaplığa gidiyor bisiklet meğer onun için bana doğru gelmiş.
    meğer onun için
    kitaplar, şiir, gezi parkı bostanı, gezi parkı kitaplığı her şey çok cennet ve hüzünlü.

    ............

    derken bir ara arkadaşlar dedi ki
    16 hazirandan bu yana parkı kapatan ve bir ara kitap okuyan polislerin ellerinde kitap vardı.
    sanırım senin getirdiklerin de var.
    polisler özdemir asaf okuyorlardı.

    ...........

    hikaye bu
    ben sadece yaşadım.
    güzel olmuş bu hikaye gezi parkı hikayeleri işte binlerce çokça vee çokça .....
hesabın var mı? giriş yap