• hugo filmi sayesinde çok daha fazla kişi tarafından tanınacak sihirbaz.
  • sinemanın gerçek anlamda öncüsüdür. 1861 yılında dünyaya gelmiştir. 1895 yılına kadar aslında sihirbazlıkla uğraşan melies, sinematografın mucidi lumiere kardeşler'in film gösterimlerinden çok etkilenmiş ve onlardan bir cihaz satın almaya çalışmıştır. ancak lumiere kardeşler cihazın başkaları tarafından taklit edilmesinden çekindikleri için ve ticari kaygılarla teklifi reddetmiştir. bunun üzerine kendi kamerasını ve projektörünü yapmaya çalıştıysa da, sinematograf cihazını başka firmalar da üretmeye başladığından ve icat giderek yayıldığından, 1897 yılında kaliteli bir sinematograf satın alma olanağına kavuşmuştur (sinematograf hem görüntü kaydedebilen, hem de projeksiyon yapabilen bir alettir). ardından, camdan bir film atölyesi inşa etmiş ve 1913 yılına kadar 500'ün üzerinde film çekmiştir. filmlerinde kullandığı özel efektler sayesinde giderek popülarite kazanmış ve zamanında kendisini reddeden lumiere kardeşler bile, onun için "sinema gösterisinin yaratıcısı" diye bahseder olmuştur. özellikle 1902 yılında gösterime giren aya seyahat gibi filmleri sinemanın erken dönemlerine ait birer başyapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. jules verne'nin kitaplarındaki evreni ve atmosferi canlı bir gösteriye dönüştüren melies, sinemada özel efekt ve bilim kurgu-fantazi ögelerinin kullanılması konusunda da tam anlamıyla öncü kişi olmuştur.

    1900'lü yılların ortalarında kardeşi gaston, amerika'da bir film şirketi daha kurmak için yolculuğa çıkmış, ancak başarısız olmuş, hatta ondan aldığı 50 000 doları da kaybetmiştir. amerika'da yaşanan hüsranın ardından patlak veren 1. emperyalist paylaşım savaşı sırasında, clemencau öncülüğündeki fransa cumhuriyeti hükümeti melies'in film stüdyosunu hastaneye dönüştürmüş, filmlerini de eriterek asker postalı yapımı için kullanmıştır. böylece savaştan sonra, sinemanın yeniden canlanmaya başladığı 20'li yılların ilk yarısı, melies için unutulma ve çöküş yılları olmuştur. elindeki son parasıyla paris'teki montparnasse tren istasyonunda bir oyuncakçı dükkanı açmış ve bir süre burada yaşamını sürdürmüştür. ancak zaman içinde gazeteciler ve sinemacılar ona yeniden yoğun ilgi göstermeye başlamış ve aralık 1929'da salle pleyel tiyatro salonunda eski filmlerinin gösteriminin yapıldığı bir gala tertiplenmiş ve film endüstrisine dönmesi için pek çok çevreden teklifler gelmeye başlamıştır. eskisi gibi yoğun film çekimi faaliyetlerine dönmese de, pek çok yönetmen ve yapımcı onun deneyimlerinden yararlanmak üzere bilgisine ve danışmanlığına başvurmuş, bunun sonucunda da 1932 yılında paris sinema topluluğu orly'de kendisine bir mekan tahsis etmiş ve burada genç sinemacılara dersler vererek ve bazı filmlerin çekimlerinde de danışmanlık yaparak eski günlerine bir şekilde geri dönmüştür. kendisine bu dönemde fransa'daki en önemli devlet nişanı olan legion d'honneur verilmiştir. 1938 yılında hayata veda etmiş, ancak bir daha asla unutulmamıştır.
  • babası ayakkabıcılık ile iştigal etse de bu amcamız hayal deryalarında dolaşmış, babasının her daim oğlum sen ne zaman adam olacaksın azarlamalarına maruz kalmıştır. gaddar babası, kahramanımızın gsf ye gitmesine karşı çıkmıştır. gençlik yıllarında ingilizce öğrenmek için londraya gitmiştir. orda hayatının tutkusu illuzyon ile tanışmıştır. memlekete döndüğünde hiçbir şey değişmemiş, babası gsf ye gitmiceksin o kadar demiş, olayı kendince bitirmiş. amma velakin işler öyle gitmeyecektir. genç georges iyi madem deyip babasının ayakkabı fabrikasında çalışmaya başlamıştır. sıradan hayatına ek olarak bi yandan eşe dosta sihir numaraları yapmış, bi yandan çizimler yapmıştır. ne zaman baba emekli olcam ben artık yoruldum çocuklar deyip çekmiş elini ayağını dünyanin fuzuli işlerinden işte o zaman bizim georges tiyatrosunu kurmuştur, kendi payına düşenle. tiyatro dediysek sihirbazlıktır georges in tutkusu. sonra hikayenin en eğlenceli bölümü başlar. tiyatroya bi komşu gelir : antoine lumiere. oğulları tarafından icat edilmiş aleti (bkz: kamera) pazarlamaya gelmiştir, bunun için yaptığı gösterimlerden ilk ücretli olanını 28 aralık 1895 tarihinde yapmıştır. ilk sinema bileti 1 franka satılmıştır. georges de bu gösterimleri izlemiştir. gösterimden sonra küçük dilini yutan georges aleti satın almak istese de alet satılık değildir. ulen sen misin bana o kamerayı satmayan diyerek, fabrikadaki makinelerden edindiği teknik bilgisini de kullanarak, kendi kamerasını yapmış, filmler çekmeye başlamıştır. buradan kazandığı para ile kendi arazisindeki stüdyoyu da kurmuştur. filmleri ilk başta lumiere kardesler tarzında da olsa, sonradan sihirbazlık tarafını da hamura katmış, sinema tekniklerinin mucidi olması işten olmamıştır. stop trick ilk bulduğu teknik olmuştur. bunu keşfetmesi de şöyle bir rastlantıya dayanmaktadır :georges amcanın kamerası takılmış bikaç frame atlamıştır. adamlar kadınlara dönüşmüş gibi görünmüştür. georges tilkisi hemen bununla ne tür hileli çekimler yapabileceğini keşfetmiştir. "robert houdin'de bir kadının el cabukluğuyla gözden kaybedilişi"ni çeker bu hile ile. bi kadının cesete dönüşüyormuş gibi görüntülendiği filmdir bu. film ayrıca elle renklendirilmiştir. reklam filmleri de çekmenin yanında fantastik diyebileceğimiz tarz birçok film çekmiştir. ilk bilim kurgu ve ilk roman uyarlaması olması açısından en önemlisi jules verne'nin romanından uyarlanan aya yolculuktur. sonra sonra insanlar komedi filmlerine yönelince georges dede'nin hayatında düşüş başlar. son noktasını "kuzey kutbunun keşfi" filmi için rest çekerek yapmıştır. film tutmayınca, iyice çöküşe geçen dede bi kısım filmini de yakar. ömrünü saygı görmeyen bi sanatçı olarak tamamlar. "sanatçı ruhlu biri olarak doğdum, ellerim çok becerikliydi, yetenekliydim, yaratıcı ve yaratılıştan komedyendim, hem entelektüel hem de el isçisiydim. öyle bir isçiydim ki, tüm yaşamımı ve tüm gücümü hayal ettiklerimi imkansız da olsalar seyredilebilir kılmaya adadım."
  • ilk bilimkurgu ve ayni zamanda ilk renkli filmi la voyage dans la lune filmini cekmistir. düssel dünyasini öykülestirmesi ve kurgudaki yaraticiligi nedeniyle sinemanin babasi sayilir. tek hatasi kamerayi konudan uzak tutmasi, kamera ve olay arasindaki uzakligi sabit tutmasi, cekim ölceklerine yer vermemesidir. melies'in bu eksigini ingiliz james williamson tamamlamistir.

    melies'in sinemada denedigi yöntemleri toparlarsak
    gözden yitirme: makinenin durdurulmasi ile olusur

    ikaame: kisinin ya da esyanin baska bir kisiye ya da esyaya dönüsmesinden olusur. bu teknik ilk escamotage d'une femme au theatre robert houdini(robert houdini tiyatrosu'nda bir kadinin ortadan kaybolusu)(1896) filminde kullanildi.

    maket kullanma: gercek boyutlarinda verilemeyen esyanin verilmesi ve film hilesiyle büyük izlenimi vermekten ibarettir. melies'in yaptigi filmlerde genellikle tablolar, minyatürler kullanilmistir. bu yöntem de bunlara hayat vermistir

    üste bindirme: iki cekimin ayni pelikül üzerinde gerceklesmesini saglar. bu yöntemle de rüya ve kabus sahnelerinde rüyayi görenin gördügü rüya ile birlikte görülmesinde kullanilmistir basit olarak.

    coklu cevirim: aygitin mercegi kapatilarak, ayni kare icinde cesitli cevirimlerin yer almasi saglanir.

    karartma: görüntüyü silerek ya da belirsiz hale getirerek yeni bir cekim acilisi saglar.

    george melies'in filmleri 5 ayri grupta incelenir. bunlar: pericelik, sonradan düzenleme güncellik, gösterisel tarihsel dram, sirf fotografa alinmis tiyatro ve güldürüdür.

    filmlerinden bazilari söyle:
    christ marchant sur les eanux(sular üzerinde yürüyen isa)
    cendrillon(kül kedisi)-cinderella
    la petit chaperon rouge(kirmizi pelerinli kücük kiz)-kirmizi baslikli kiz(walt disney)
    barbebleu(mavi sakal)
    la voyage dans la lune(aya seyahat)
    les voyages de gulliver(gulliver'in gezileri)
    voyages a travers l'impossible(olanaksizliklar boyunca geziler)
    boules de savons animees(canli sabun balonlari)
    les lac enchante(büyülü göl)
    illusions phantasmagoriques(fantasmagorik düsler)
    les quantre cents daces de diable(seytanin dörtyüz yönü)
    le manoire du diable(seytanin yurtlugu)
    le royaume de fees(periler ülkesi)
    le labouratoire de mephistopheles(seytanin laboratuari)
    la danseuse microscopique(miniminicik dansöz)
    robinson cruzoe
  • sinemada bugun bile kullanilan bircok teknigin yaraticisi. sinemanin babasi.
  • kendisi ayrica lap dissolve, fade in, fade out gibi ozellikleri de kesfedip sinema tarihinde hakli bir yere shaip olmustur.
    dolly i de kesfedecekken kamera yerine, objeyi rayla hareket ettirmeyi secmesi sebebiyle bir firsati kacirmistir.
    bunla alakali olmayarak rakibi pathe tarafindan makamindan gaydiriguppak edilmis, muflis bir insan olarak hayata gozlerini yummustur.
    cektigi 500 filmden ise sadece 140 i bugune kalmis, kimi yanarak can vermis, kimi ise parasizliktan hammade olarak toptanciya satilmis, kimi ise sava s sirasinda bot yapilmak uzere ordu tarafindan musadere edilmistir.
  • ne yapmış amcam?
    sihirbazlıklar yapmış bol bol beyaz perdede.koymuş kadını perdenin altına ilk planda.hop biz anlamadan kincisine geçip kadını çıkartmış.
    perde açılmış mal gibi kadın kayboldu sanmışız.
    special fx olayına girmiş
  • insaa ettigi studyisunda cektigi filmlerinde yonetmenlik, senaristlik, oyunculuk, makyaj, dekor, kostum, montaj, ozel efekt uzmani gorevini ustlenmis; bununla da kalmayip filmlerinin projeksiyon ve dagitimini da yapmistir.

    sessiz sinema devri sonra erip insanlar eski filmlere sirtini cevirdiginde, méliès'in bu filmlere olan aski dinmemis ve buldugu tum sessiz filmleri toplamistir. zamani gelip insanlar tekrar sessiz filmleri izlemek isteiginde pasa pasa méliès'e donmuslerdir. boylece tarihin ilk sinemategi de méliès efendi tarafindan kurulmustur.
  • kendisi esasen tiyatrocudur ve filmlerine tiyatro havasını yani bir sahne-kurgu-oyun üçlüsünü getirmiştir hatta bu alanda bir ilktir. sinematograf ı icat eden lumiere kardesler ciddi ve kurgusuz, basit filmler yapmıslardır, melies ise bunu gelistirmeyi akıl etmis; kardesler sinema makinesini ona satmayınca o da bir şekilde kendininkini londradan almıştır farklı bir adla. hatta ilk sinema projeksiyonunda bu ricada bulunmustur kardeslere. daha sonra star film adı altında bir şirket kurup hoş dekorlu, bol oyunlu filmler yapmaya başlamıştır. kariyerinin sonunu kardeşinin bütün dunyayı turlayıp çektigi filmlerin eline çürük geçmeleri getirmistir. saygı duyulası bir vizyonerdir kendisi.
  • fotoğraf hileleri kullanarak ,bir kadının iskelete ,kadın güreşçilerin erkeklere dönüştüğü ,hayaletlerin dans ettiği filmler yapmış olan kimse. bir sinema illizyonisti de denilebilir.
hesabın var mı? giriş yap