• "insanları görüşlerine göre değil, bu görüşlerin onları neye dönüştürdüğüne göre değerlendirmeli." sözünün sahibi.
  • nietzsche'nin tekrar tekrar okunacak dört alman nesirinden biri olarak tanımladığı kişidir. kendisi tam bir bilim adamıdır. matematik profesörüdür, fizikçidir, astronumdur. tabiat bilimleri üzerine çalışmaları vardır. ayrıca yazdığı makalelerle de alman sanat çevrelerinde oldukça ünlü olmuştur. 1799 da öldüğünde yazıp çiziktirdiği notlarını bulan ve yayınlayan yakın arkadaşlarından birisi olmasaydı şu anda lichtenbergin fikirlerini belki de hiç bilemeyecektik. sanırım ki edebi metinler yazarak herşeyle mükemmel ve doğru biçimde dalga geçebilen bernard shaw dışındaki ikinci üstadtır. hayatla ilgili tecrübelerini kesin bir dille değil, yazdıklarının içinde, belki, olabilir, bazen diyerek ifade etmiştir. keskin bir dili vardır ancak asla kesin yargıları yoktur. çünkü lichtenberg e göre düşünmek bir deneydir, deneyimdir.

    söylediği bazı sözler ciddi anlamda derstir, duvarlara yazılası, anıtlara çizilesidir.

    ''kınamadan önce bir sınamalı; affetmek mümkün mü?''

    ''sempati kötü bir sadakadır''..a tribute to yakışıklı değil ama sempatik.

    ''pek çok insanın, belki de çoğunun bir şeyi bulabilmesi için önce varolduğunu bilmesi gerekir..''

    ''dünyadaki kötü iyiden daha faydalı olmasın sakın?''..(bkz: dualizm)

    ''bir cümlenin saçmalığını bin kişi görür, ama onu çürütmeye gücü yetecek bir kişi bile çıkmaz'' ( sözlükteki forumsal durumlara ithafen..)

    a tribute to arvo efenim....saygılar.
  • "sempati kötü bir sadakadır."

    "bilgeliğin ilk adımı; her şeyden şikayet etmek. son adımı; her şeyle uzlaşmak."

    "yazan bir adamın iyi mi kötü mü yazdığı hemen belli olur, ama bir şey yazmayıp sessiz kalanın akıllılığından mı yoksa bilgisizliğinden mi öyle yaptığını hiçbir ölümlü çıkaramaz."

    "önyargılar bir anlamda insanın suni içgüdüleridir; insanlar düşüne taşına karar vermekte zorlanacakları birçok şeyi önyargılar sayesinde hiç yorulmadan hallederler."

    "'nasıl gidiyor?' diye sormuş kör topala. 'gördüğünüz gibi.' diye cevap vermiş topal."

    "hiçbir kızı, eşini seçerken anne-babasının isteğine uymadığı için ayıplayamam. habire ayna karşısında seyrettiği, cilalayıp temizlediği, süslenmesi, bakımı ve korunması onca zaman tek kaygısı olmuş bir şeyi katlanamayacağı bir şeye mi versin yani?" (ahahhhashhajshdg...tamam sustum...)
  • ''her firsatta vazife icabi espri yapmadan duramayanlardan daha berbat bir insan turu yoktur ..'' *
  • sabahıma neşe katmış müthiş adam. en sevdiğim kısımlar özellikle sürekli okuyan tiplere saldırdığı kısımlar. şöyle bir iki tane atayım:

    "adam o kadar akıllıydı ki, dünyada artık neredeyse hiçbir işe yaramaz olmuştu."

    alçakgönüllü kişi benim için tafracıdan çok daha katlanılmaz biridir, çünkü alçakgönüllülük sanat olduğu için erbabı azdır, tafra ise tabiattan gelir; sonra da, tafracı herkesin değerini tanır, oysa alçakgönüllü kişi karşısındakini düpedüz hor görür. bunlardan tanıdığım bazıları yaptıkları azıcık hizmetten öylesine büyük bir tevazuyla bahsetmişlerdir ki, sanki bütün parlaklıklarını gösterseler, karşılarındaki eriyip gidiverecek diye korkuyorlar izlenimini edinmişimdir. ama ben böyle insanlara gülüp geçmeyi alışkanlık haline getirdim ve o zaman bu zamandır da onları görüp dinlemekten hoşlanıyorum."

    "leibniz, hıristiyan dinini savundu; bundan, ilahiyatçıların yaptığı gibi, onun iyi bir hıristiyan olduğu sonucunu çıkarmak dünyadan bihaber olunduğunu gösterir. meslek erbabının söylediğinden daha iyi bir şey söylemek isternek gibi bir kendini beğenmişlik, leibniz gibi yapısında sağlam taşı az bir adam için dindarlıktan çok daha olası bir dürtüdür. insan kendi içine daha çok baksa, ötekiler hakkında ne kadar az şey iddia edebileceğini anlar. evet, hatta ben insanın bazen bir şeye inandığına inandığını, ama aslında inanmadığını ispat edebileeeğimi söyleme cesaretini gösteriyorum. edimlerimizin ardındaki güdüler sisteminden daha anlaşılmaz bir şey yoktur."

    "gerçekten uygulanmayan hatta uygulamak için gereken yete nek ve istek olmayan araç bilgisine günümüzde genellikle bilginlik adı veriliyor."

    sanırım, aklı öğretmek ile akıllı olmak arasında büyük bir fark var. aslında en büyük eksikleri sağlıklı bir akıl olsa da, aklın izlemesi gereken yollar üzerine gayet güzel düşünen insanlar olabilir; nasıl ki bir fizyolog vücut yapısını bilir, ama kendisi sağlıksız olabilirse. insan kafasının büyük analizcileri hep pratik ye akıllı kişiler olmamıştır. burada sözünü ettiğim şey ahlak değil, mantık."

    "insanı dinlerin istediği hale getirme çabası stoacıların girişimine benzer; imkansızlığın sadece başka bir kademesidir."

    "din adamları serbest düşünen birini görünce, yavrularından birinin suda yüzen bir ördek yavrusu olduğunu fark eden bir ana tavuk gibi yaygarayı kopanrlar. düşünmezler ki, kendileri kuru yerde nasıl yaşıyorlarsa, insanlar da suda güven içinde yaşamaktadır."
  • uzun aralıklarla okumaktan hoşlandığım kitapların yazarı/bilim insanı.
    aforizmalar dışındaki eserleri henüz türkçe'ye çevrilmedi.
  • lichtenberg alman edebiyatını aforizma geleneğiyle tanıştırmasıyla ünlüdür.
  • hayatımın özeti olan sözüyle gönlüme taht kurmuş şahıs: "uzun bir mutluluk daha sırf süresi yüzünden kaybeder."

    (bkz: f defteri)
  • 18. yüzyılda yaşamış avrupa filozoflarının aforizmalarına bayılıyorum. henüz teknolojinin insanı fersah fersah geçmediği, yazının sadece yazı olmak bakımından bile değerinin yüksek olduğu rönasansla şaha kalkan büyük zihinlerin sonsuz karşısında ya büyük bir telafi aradıkları ya da büyük umutsuzluk içine düştüğü dibe vurmuşların çağı. diderot'nun engizisyonun işkence çağının hemen ardından mümkün en iyi dünyada yaşadığımızı söyleyen dr. panglos'unun (leibniz), avrupa musevilerinin dini en temelden oyduğunu düşünüp afaroz ettikleri en büyük iç mihrakının (spinoza) çağı. feodalizmin çötüğü, tüccarların kalkındırdığı, emperyalizmin vahşi ve doyumsuz midesinin en aç halinin kendini açık açık gösterdiği, avrupa merkezciliğin doruk noktası. tam da böyle bir ortamda aklına hep orijinal düşünceler gelen biri olduğunu düşün fakat bir tweeter hesabın bile yok. ne büyük acı. tam da aforizma çağı olması bu yüzden. kabul görmek çok zor, kendin tarafından dahi çok zor. düşüncelerinin en büyük yıkıcısı yine sen olmak zorundasın. yine de okunmak istiyorsun, hem de çok.

    işte bu yüzden, "iki pantolonu olan, birini paraya çevirip bu kitabı alsın." diye yazmış lichtenberg, incil'deki "iki gömleği olan hiç olmayana versin" sözünün bir çeşitlemesi olarak.

    ama okuyacak pek kimse yok, matbaa desen, gelişiyor, sürekli gelişiyor ama o parlak düşünceler için o kadar yetersiz bir çevre ki, ahh yanlış çağda doğmuşum diyorsun. fakat bilmiyorsun ki, 21. yüzyılda aynı zihinle yaşayıp aforizmalar yazıp dursan, ancak tweeter fenomeni olabilirsin. 18. yy'da ise, her şeyi bildiğini ve bulduğunu sanan bir aydınlamanın beşiğindesin. konuş lichtenberg, konuş da ifşa et çağının kibrini.

    "tabiatı artık iyice tanıdığımıza göre, deney yapmanın ona iltifata bulunmaktan öte bir anlam taşımadığını, sadece bir merasim olduğunu bir çocuk bile kabul edecektir. cevapları önceden biliyoruz zaten. tabiata sorular sormamız büyük hükümdarların meclis onayını istemesi gibi oluyor. "

    günümüzün kibri ise çok daha karmaşık ve her" uzmanın" sırtını kendi işine yaslayıp, tüm doğruluğu orada bulması ve aslında at gözlüklerini takmak bakımından en cahilden bir adım dahi önde olmaması anlamına geliyor. lichtenberg buna dair de bir şey söylemiş sanki.

    "bir bilimin ona gözucuyla bile olsa yan bakılmasına katlanmaya en ateşli savunucuları genellikle o bilimde pek ilerleyememiş ve bu eksiklerinin gizliden gizliye farkında olan kimselerdir."

    ve anlıyoruz ki insanın o genel ruh hali bunca değişime rağmen ne kadar da aynıyımış. yoksa lichtenberg şu sözü söyleyebilir miydi?

    " vurulmak istemeyen sinek, en sağlamı sinekliğin üstüne konar. "
  • "iç huzura, hiçbir görüşü olmamak kadar iyi gelen bir şey yoktur."
hesabın var mı? giriş yap