• tecrubelerimizi yazalim; vatana, millete, genc yavrulara faydamiz dokunsun:

    hayvan barinagindan henuz yedi haftalik olan, kendisine sonradan karpuz ismini verdigimiz golden retriever yavrumuza koyulan teshis. ben boyle yazdim, oldu bitti ama o teshis koyulana kadar (daha tedaviye gelmedim) neler cektik...

    barinaktan cikar cikmaz dogruca veterinere goturduk yavruyu. ishal var, akciger enfeksiyonu var, hafif de kasintili. testlerin sonucunda canine parvovirus teshisi koyuldu. veterinerimiz cok umutsuz, direkt "cok yasamaz" dedi. hadi dedik sansimizi deneyelim. bir hafta veterinerde siki gozetim halinde kalacak, akyuvar sayisini yukseltmeye calisacagiz. bagisiklik sistemi neredeyse yok sevgili karpuz'un.

    bir hafta sonunda oksuruk ve ishal gecti, atesi dustu. o istahsiz hayvan ac bir kurda donustu. veterinerimiz "eve goturebilirsiniz artik" demesiyle solugu karpuz'un bebek odasinda aldik. pamuklarda yatiriyor, gumus kasiklarla besliyoruz. (gencler sakin, burasi sembolik) neredeyse steril bir hayat suruyor minik karpuz. bir yandan kan yapici ilaclar, diger yandan bol sivi tuketimi (bagisiklik sistemini guclendirirken ishal olmasina katki saglayabilirsiniz. sut kesinlikle yasak. suya cok ilgi duymayan bir kopeginiz varsa, lezzeti tutturmak icin biraz sut tozu karistirabilirsiniz mamasina)

    bir haftayi gecirdik evde. biz karpuzumuz iyilesti, asi vakti geldi derken, veteriner cdv*teshisi koydu. ates tekrar yuksek, ishal yok, akciger enfeksiyonu neredeyse bitmis ancak hafif burun akintisi var.

    burasi onemli
    burasi onemli

    cdv nin uc asamasi var:
    1- virusun bulasmasindan sonraki 2-3 gun icinde ates ve ishal.
    2- bir haftalik sakin, normal bir periyottan sonra, 10-12. gunler tekrar bir ates yukselmesi ve bu sirada onemli sistemlerde ciddi enfeksiyonlar. sindirim sistemi ve solunum sistemi en kolay enfeksiyon kapanlar. tabi ki bunu da ishal ve burun akintisi (yogun ve sarimsi sumuk) ile goruyoruz.
    3- enfeksiyonun sinir sistemine sicramasi. burada kopeklerde tikler olusuyor, disleri gicirdatma, gozlerde kontrolsuz kirpisma, bacak titremesi gibi semptomlari var.

    eger ucuncu asamaya geldiyse kopeginiz genel kani 90% ne yazik ki kopeginizi kaybedeceksiniz. veterinerler hastaligin final yaptigi surekli dusunme hali, daireler cizme, yavas hareket etme donemine gelen kopegi uyutmaktan yanalar. bu onlar icin de en acisiz cozum. cunku henuz bu hastalik icin belirli bir tedavi yontemi yok.

    karpuz'un durumuna geri donelim; yine cok onemli bir nokta:

    karpuzumuza parvovirus teshisi koyuldugunda, meger cdv'nin birinci asamasini yasiyormus yavrucak. yanlis teshis ancak dogru tedavi gibi bir sansimiz oldu. parvovirus ve cdv genelde veterinerler tarafindan sik karistirilan iki hastalik. ancak bu onlarin sucu degil. bu iki hastaligi 100% birbirinden ayirmak icin omurilik sivisi alimi gibi cok tehlikeli ve bir o kadar da pahali bir yontem var. bu yuzden veterinerler test kit'leri kullaniyorlar. fakat bu kitler'in cpv2 * ve cdv karistirma orani yuksek. sansimiz o ki, en azindan bir hastalik olduguna dair pozitif bir isaret aldik.

    ucuncu hafta, yani karpuz zaten cdv'nin 2. asamasina ulastiginda tekrar yogun tedaviye basladik. ishali gecirdik, oksurugu bitirdik, burun akintisi bile gecti. ustelik istahi da yerine geldi. ancak bir gece ansizin o sesle uyandim. kucuk karpuz dislerini gicirdatiyor. o 2500 gramlik hayvan tum evi inletiyor yarisi henuz cikmamis disleriyle. artik son asamanin ilk belirtileri gorulmeye baslandi dedik umidimizi tam kesecekken; adile nasit kilikli veterinerimiz cok basit bir recete verdi:

    - bol uyku
    - bol mama
    - bol oyun

    bu donemde kopeginizi egitim icin zorlamayin. aman otursun, aman gelsin, aman sicmasin gibi endiselere dusmeyin. birakin yesin, icsin, sicsin, uyusun. enerjisi varken de oynayin birlikte. hastaligi bir atlatsin, yillarca vaktiniz olur egitim icin. bir de kiltilemeyin hayvanlari bir yere, kizmayin, vurmayin.

    simdi her sabah anti-body ignelerine devam ediyoruz. su anda 11 haftalik olan karpuz tum enfeksiyonlarindan arindi ancak bazi tikleri devam ediyor. yavruyu mutlu edip, moralini yuksek tutarak hayatta tutmaya calisiyoruz. iki hafta sonra istatistiklere gore 3. asamanin sonuna gelecegiz ve karpuz o gune kadar ya tamam ya devam diyecek.

    atladigim detay, merak ettiginiz seyler varsa sorun. karpuz'u da hatirlayin arada, iyilessin iste.

    28/06: karpuz'un sag arka bacagi tutmuyor. veteriner kesin tani koyamiyor. atesi 39.3 civarinda ve bu atesle kalsiyum eksikligi ve anemisi olan karpuz yeni bir hastaliga mi yakalaniyor; yoksa cdv'nin ilerlemis semptomlarini mi goruyoruz bilemiyoruz. anemi icin kan transfüzyonu yapildi. cdv icinse damar yolundan ilaclara devam ediyoruz.

    08/07: karpuz bey iyilesme sinyalleri veriyor. bacaklarindaki sorun gecti. atesi igneler yardimiyla 39 derecenin altinda tuttuk. simdilik sadece oksurugu kaldi. hastalik teshisi koyulduktan sonra bir ay gecti ve durumu oldukca iyi. buyuk olasilikla anemisi de olan yavrumuz, cigerlerindeki enfeksiyon yuzunden atesleniyor ve oksuruyor. genclik hastaliginin 4. evresi olan norolojik semptomlar tamamen gecti.

    temmuz sonu editi: karpuz bey tamamen iyilesti dostlar. darisi cdv'den ceken butun canlara.
  • öldürür.

    sizi de öldürür.
    önce henüz 10 günlük yavrunuzu ölü bulursunuz. daha gözleri bile açılmamışken ölür kediniz. önceki gece ilk defa sepetten çıkacak kadar hareketliyken, ertesi sabah yaşadığını sanıp sevmek için elinize aldığınızda, buz gibi bir beden bulursunuz. anlam veremezsiniz, bu bela aklınıza bile gelmez.

    sonra diğeri de ölür.
    "kurtardık bunu, 1 ay oldu, hala yaşıyor" diye düşündüğünüz zamanda, gözleri kocaman ve masmavi açılmışken, o gözlerin görmemeye başladığını farkedersiniz. sonra yürüyemez, geri geri gider, yüzünüze bakar, "neyim var benim" der gibi, sadece çaresiz izlersiniz. sonra boynunu kontrol edememeye başlar. gözünüzün önünde erir. veterinerde salya sümük ağlarsınız hastalığı öğrenince, kâr etmez. onu orda tedavi için bırakıp harap halde eve dönersiniz.

    ama öleceğini bilirsiniz.
    kimse yardım edemez.
    narin miyavlamasını bir daha hiç duyamazsınız.
    ölür.
  • kedide olanında,hayvanın tüylerinin kabarması ölüme yaklaştığı manasına gelmekte imiş, sıcak tutmak, sulu süt/ve bir küp şeker eritilip verilebilirmiş.gerçi küp şeker kediyi kör eder diye bilirdim ama koskoca veteriner yap diyince 'eh,peki' dedim.
    havlu ütüyle ısıtılıp minik herif bunun içine yerleştirilir ve kucakta tutulur, sık sık dokunulur, konuşulur. zira bu hastalıkta kedi bilincini kaybeder,yaşadığını unutur, şayet toparlanma şansı var ise ancak dış uyaranların mıncıklaması/sevgi vs. sayesinde olabilirmiş.
    an itibariyle değil konuşmak, şarkı bile,babum bile söylüyorum kediye yeter ki toparlansın....
  • 4 aylık kedimi 29 ekim tarihinde sahiplenmemin ertesi günü veterinere götürdüm. amacım, karnesini çıkarıp aşılarını yaptırmaktı. ishal durumunu fark etmeme rağmen kötü şeyler düşünmek istemedim. "hava soğuk ya ondandır", "yediği bi şeyler dokanmıştır" deyip geçiştirmeye çalıştım. sahiplendiğim zaman tüylerini kabartarak oturuyordu. arabaların altına girip asla oradan çıkmıyordu. halsiz ve çelimsizdi. o halde görünce kaptığım gibi eve götürdüm zaten. veterinere, durumunu anlattım ve gençlik hastalığından şüphelenip viral test yaptılar.

    gençlik hastalığı, çok kısa sürede öldürüyor. özellikle yavru kediler arasında öldürücülüğü çok fazla. bir kez, kapımızın önüne gözleri pörtlemiş minnacık bir kedi bırakmışlardı. o kedinin ölümünü hiç unutmam. serum verilmesi fayda etmiyor belli bir aşamadan sonra. hayvancağızın bacakları birden tutmamaya başlamıştı, çok kötüydü. nasıl öldüğünü anlamıyorsunuz bile, tüm bağışıklık sistemi aniden çöküyor.

    sahiplendiğim kedinin gençlik hastalığı pozitif çıkmasına rağmen erken denebilecek bir aşamada yakaladığımız için kurtuldu diyebilirim. ikinci haftasına gireceğiz ve durumu gayet iyi. hatta birkaç güne aşılarını yaptıracağım. o gün, aşısıdır karnesidir diye gittim, hem hastalığı çıktı hem deprem oldu hem veterineri su bastı. eve dönene kadar mahvolduk ikimiz. zaten kıçını tutamıyor, ben de elimde baksla araba bulacağım diye öleyazdım.

    bu süreçte, bağışıklık sisteminin düzelmesi/güçlenmesi için her gün sabah akşam mamasına proplan'ın fortiflora isimli tozundan ekledim. yine, vetomune deyu içinde kapsüller bulunan bir ilaç var. her gün ondan içirdim. yavru kediler için üretilmiş pediatrik kuru mamalardan verdim. başta, mamayı beğenmediği için veterinerin de önerisiyle tavuk haşladım, kuru mama+tavuk+toz şeklinde hepsini birbiriyle karıştırdım, çakozlamadı allahtan. sonuç olarak kanlı ishali düzeldi, çelimsiz halinden eser kalmadı; kilo aldı.

    ileri aşamalarda yapacağınız pek bir şey kalmıyor maalesef. özellikle yavru kedi sahiplendiyseniz muhakkak viral test yaptırın, gençlik hastalığı taşıyıp taşımadığını öğrenin. sokak kedileri bir nebze kurtulabiliyor da cins hayvanların bu hastalıktan kurtulma şansları neredeyse hiç yok.
  • henüz beş aylık köpeğimin yakalandığı hastalık. bacağı titriyordu sürekli ama sahiplenmeden önce -2 hafta kadar- işkence gördüğü, kaza geçirdiği ve ayağı sakat olduğu için ondandır sandık. meğer hastalıktanmış. klinikte şimdi, seruma bağlı. anne sütünden erken kesilen köpeklerde olurmuş, garibim çilekeşim iki haftadır şurda gün yüzü görmeye başlamıştı bir de klinikler çıktı başına. bekliyoruz şimdilik, kurtulan birkaç köpek biliyorum, onlar tesellim şu an.

    sene sonra gelen edit: iyileşti, zıpkın gibi maşallah şu an. büyüdü serpildi eşşek kadar oldu.
  • kedimin savaştığı varsayılan illet. insan yediremiyor sanırım henüz doğrudan sahip olduğunu söylemeyi kendine. veteriner kliniğinin verdiği bir iki iğneden sonra evimize, temiz bakılacağından emin olduğum yere geri getirdim.

    ilk günlerde hayvan 24 saate yakın uyuyordu ancak şu anda bu durum düzeldi artık biraz daha hareketli. sanıyorum ilk belirtilerden buyana 4 gün oldu.

    dün akşam ilk kez kustu iştahsızlık aynen devam sanıyorum uzunca bir süre de devam edecek. bugün de yemek yememesine rağmen safra kustu bir çok kez ama artık ölü gibi yatmayıp eskisi kadar olmasa da etrafta gezindiğini görmek umut verdi az da olsa.

    yani özetle ilk önce aşırı halsizlik ve iştahsızlık ile aniden başladı. ardından ateş ve kusma takip etti. yürürken ayaklarını titretme ihtiyacı duyuyor bir de.

    az evvel biraz yoğurt yedi su içti tekrar yattı ama saatlerdir kusmadı ve hareketleri bakışları ilk günlere göre daha canlı. umarım bilir bir kişi mesaj ışığıma can verir yardımcı olmak adına. zira veteriner zaten yapabileceğini yapıyor ama yakalanıp atlatmış kişilerin deneyimlerini öğrenmeyi isterim. kedi bir yaşından birazcık daha büyük sadece.

    benim asıl bu hastalık ile ilgili merak ettiğim kedim bu hastalığı sadece cam önüne gelen kedilerden kapmış olabilir bu kadar ciddi derecede bulaşıcı ve ölümcül bir hastalık sokaklarda kol gezerken nasıl oluyor da onca ortak çöplük kullanan kedilerin orada burada ölü olarak görmüyoruz. elbette bu çok iyi bir şey ama sokak kedileri nasıl savaşıyor bununla.

    uzun zaman sonra editi: yazmayı unutmuşum kedim iyileşti ve şu anda 4-5 yaşlarında emin değilim yaşından ama iyi yani.
  • genellikle yavru kopek ve kedilerde, yurtdısından gelmis ya da hayvan pazarlarindan alinmis yavrularda ve yeterince anne sutu almamiş hayvanlarda gorulur.
    surundurerek olduren hastalıktır. cesitli formları vardır.
    isinin ehli olmayan doktorlara goturuldugunde, sacma sapan tedavilerle, vitaminlerle hastalıgın ilerlemesine sebep olabilirsiniz.
    hastalıgın ilk belirtilerinden biri, gözlerde capaklanma ve akıntıdır. bunun icin veterinere gidildiginde mikrop kapmıştır denilip, göz damlasi verirler, baslarsiniz iyileşsin diye beklemeye. ertesi hafta yavru kopeginizin arka bacakların güçsüzleştigini, zayıfladigini ve surekli uyudugunu gorursunuz, yine veterine gidersiniz, bu sefer veteriner güçlensin diye kalsiyum ve cesitli vitaminler verir.yine beklersiniz kendine gelsin diye.yine olmaz.bu arada minik kopeginizin surekli kafasini saga sola salladıgına ve derisinin pul pul dokulmeye basladıgına sahit olur ve veterinere gidersiniz, bu defa kulak enfeksiyonu oluştugunu ogrenirsiniz,kulak için damla ve derisi için tablet verip gecistirirler ve yine guclensinmis diye extra vitaminler verilir.
    yine beklemeye gecersiniz, ama artık bırakın iyileşme olmasini, kopeciginiz iyice halsizleşmiştir, o kadar vitamine, kalsiyuma ceşitli ilaçlara ragmen.
    artık kopeginiz dustugu yerden kalkamıyordur, ayakları ustune basamıyordur bile. ve gitgide dahada zayıflamiş, kaburgalari sayılacak kadar bir deri bir kemik kalmiştir kopeginiz.
    bunun boyle olmayacagini anlayıp, daha kotu oldugunu soylemek icin veterinere gidersiniz, sonunda bunun aslında dahili, viral bir hastalık oldugunu anlamışlardır. direk veterinerlik fakultesine sevk edilir.
    fakulteye gittiginizde, doktorlar kopeginizi gorur gormez anında teshisi koyarlar: sinirsel formda genclik hastalıgı! ` :son asama`
    doktor direk yuzunuze soyleyemez iyileşme sansı olmadıgını, bu yuzden 10 gunluk bir sure verir, sabah aksam yapılmak uzere antibiyotik igneler verir, bi umut belki iyileşir diye beklersiniz.
    bu arada minik kopeginiz artık yattıgı yerde, gece gunduz titreyerek ve cırpına cırpına aglar, bilinci kapanmıstır, gozleri gormuyordur. virus beyne ulaşmıs ve butun beyin fonksiyonları ölmüştür bile.gece gunduz nobetleşe basında beklemeye baslarsınız.
    ve 3 gun sonunda daha fazla dayanamayıp, kopeginizin can cekişmelerine bir son vermek uzere tekrar fakulteye goturursunuz. bu sefer doktorlar, bu hastalıgın geri donusu olmadıgını kesin olarak soylerler yuzunuze. göz yaslarıyla minik dostunuzu son yolculuguna ugurlarsınız! :(
    bununla beraber, artık her veterinere guvenilemeyecegini, bu gibi durumlarda buyuk hastanelere goturmek gerektigini gecte olsa ögrenirsiniz.
    bir de, kopeginizda en ufak bir hastalık belirtisi varsa ası yaptırmamak gerektigini ögrenirsiniz, cunku asının virusu tetikleyici bir faktor oldugu soylenmiştir.
    kopeginizin hastalıgı bu asamaya geldiyse, kesinlikle uyutarak, acı cekmesine son vermek gereken hastalıktır. ` :hem kopege hem sahibine cok acı verir.`
  • 10-11 ya$imdayken kopegimi kaybettigim hastalik. her gun veterinere getir gotur de fayda etmemi$ti. bana en cok koyan ise iki adim atamayacak hale gelmi$ olan canim kopegimin yine de tuvaletini yapmak icin banyodaki gazete kutusuna kadar gitmeye cali$masiydi. iki $ey ogretti bana bu olay. birincisi hayvan pazarlarindan kopek almamak, ikincisi ise a$ilarina cok dikkat etmek. maalesef ben aldigimda hastaligi ikinci devreye gecmi$ti. 3 hafta boyunca her gun veterinere goturup a$i yaptirmak falan da fayda etmedi. tek soyleyebilecegim $ey misir car$isindan falan kedi/kopek almayin. kendinizi harap etmeyin.
  • bu hastalığın tam anlamıyla bir kurtuluşu yok. hastayı çok kötü hale sokuyor. kendi husky'im yakalanmıştı bu hastalığa* ve bir ay boyunca her gün öldü. o yüzden köpeğiniz bu hastalığa yakalanmışsa uyutun en azından acısı hafiflesin çünk üşuna eminim %99 sonunda hayatını kaybedecek ve siz onun yaşaması ümidiyle onu hayatta tutuğunuz süre sadece onun işini zorlaştırırsınız. bir süreden sonra zaten bitkisel hayata girmiş gibi olur gözleri sizin göremediğiniz yerlere bakar siz inatla gözünün içine baksanızda. zamanla yatalak düşer ve tuvaleti gelince siz onu dışarı götürün diye ağlamaya başlar*.

    bundan kurtulan çok az köpek var onlardada ciddi sinirsel bozukluklar kalıyor. benim tavsiye ki bunlar yaşadıklarımın bana öğrettikleri, bu savaştan nekadar erken vaz geçerseniz o kadar iyi.bırakın serin serin uyusun dostunuz...eger köpegi bu hastalıga yakalanmış biri varsa öncelikle emin olsun üzüntüsünü anlayabiliyorum.
  • kedilerin gençlik hastalığı (feline panleukopeni), ölüm oranı en yüksek bulaşıcı, viral hastalıklardandır.

    hastalık yüksek ateş (40-41 derece), iştahsızlık, kilo kaybı ve depresyonla başlar. bu evrede tedavisine başlanan kedilerin bir kısmı kurtarılabilmektedir. ateşin düşük seyrettiği son evrelerde tedavisine başlanan hayvanların kurtulma şansı neredeyse yoktur.

    bu hastalığın tanınmasında, tipik panleukopeni duruşu yardımcıdır. kedi dört ayağını da karnında birleştirmiş, başını öne eğmiş, sırtını dikleştirmiş şekilde durur, tüyleri karışık ve dikleşmiştir. kesin tanı için hematolojik, biyokimyasal ve serolojik testler yapılmalıdır. kan testi sonucunda total lökosit sayısı 2000'in altında olan hayvanların yaşama şansı düşüktür.

    hastalık yüzünden bu kadar yüksek ölüm oranının görülme sebebi şiddetli dehidrasyon, gram negatif endotoksemi ve gelişen intravaskuler koagulasyondur.

    korunma için yavrular 8 haftalık olduğunda ilk aşıları, 12 haftalık olduklarında ikinci aşıları yapılmalıdır. yüksek bulaşma riski olan yerlerde, 16 haftalık olduklarında üçüncü kez aşılama yapılır. bundan sonra ise her yıl tekrarı şarttır.

    kedilerin gençlik hastalığı, daha çok yavrularda yüksek ölüm oranlarıyla seyrettiğinden yetişkin kedileri etkilemezmiş gibi bir izlenim yaratsa da, bu yanıltıcıdır. her yaştan kedi, bu hastalığa karşı risk altındadır. yetişkin hayvanlarda da aynı şekilde ölümcül seyreder.

    kedi aşılı dahi olsa, hasta hayvanlardan ve hasta hayvanların mama, su kaplarından, dolaştıkları yerlerden uzak tutulmalıdır.

    hastalığın tedavisinde dehidrasyonu ortadan kaldırmak için serum, destekleyici olarak vitamin ve antibiyotik uygulamaları yapılır.

    benim tavsiyem, hasta kedinizi klinikte veya hastanede bırakmayın. evde hayvana sıcak ortamı sağlamak ve özenli bakım uygulamak daha kolaydır. hayvanı sıcak, sakin bir odada gözlem altında tutun.
    her gün veteriner kliniğine götürüp ilaçlarını uygulatın. ayrıca her gün hayvanın mama-su kaplarını, bulunduğu odayı çamaşır suyuyla dezenfekte edin. (kartonda bakıyorsanız, kartonu değiştirin. kafeste bakıyorsanız, kafesi çamaşır suyuyla dezenfekte edip kurulayın. üzerine yattığı havlu, kumaş vb her gün değiştirin. gibi..) tedavi, iyi bakım ve temizlik haricinde yapılabilecek bir şey yok.
    ve her şey dört dörtlük yapılsa dahi, kedinin ölme ihtimalinin yüksek olduğunu unutmayın. elinizden geleni yaptıktan sonra, gerisi tamamen kedinin direncine kalıyor.
hesabın var mı? giriş yap