• jinekologlar arasında ''bakire'' anlamında kullanılan bir sıfattır. şöyle ki, muayene etmeden önce şu şekilde sorabilirler.

    - genç kız mısınız?
    - pek genç sayılmam ama...
    - hayır yani gençsiniz tabi ama, peki ya kız?
    - erkek olduğumu sanmıyorum?
    - elbette değilsiniz. ama genç kız mısınız?
    - doktor bey, öğrenmek istediğiniz şeyi net olarak sorarsanız sanırım tatmin edici bir cevap verebileceğim.
    - bakire misiniz?
    - oha?! sanane olm. manyak mısın nesin?

    gibi..onlar da haklı tabi.
  • en tazesi bunda oluyor aşkın, sevginin, hayalin, umudun ..

    bundan bi'tane arkadaşımın var benim. elimde büyüdü, desem yeri. olsa kızım bu kadar severdim hani.
    bilemiyorum, belki çok yanlış örnek oldum kendisine. bunun pişmanlıklarını yaşatmaz bana umarım günün birinde. şimdiden kendisinden özür dilerim.
    de
    burada yazarlığımı biliyor sanki ama hangi nickle yazdığımı bilmiyor nasıl olsa, çocukluğundan beri yazıyorum zaten kendisini sözlüğe dayanamıcam bunu da yazıcam ben galiba. bunun için ayrı özür dilerim kendisinden. malum, birtakım kaygıları oluyor bu genç kızın sonuçta.

    liseli kendisi. aşık oldu bu tamam mı. böyle nasıl desem, yaşına göre olacağı aşkın en çok olanından oldu işte. böyle salyalı sümüklü ağlamalı olanından işte. aynı şehirde ama farklı okullarda okudukları için aralarındaki "mesafeler" için ağlamalı.. mesajlarına anından yanıt alamadığı için sinir stresin yaşandığı, çocuğun giydiği kazak rengine falan, facebookta görüp "ayy, ne kadan dadlı diiyyy mii" diye onay almak gereği duyulacak olanından, beraber yürürken mesela, yoldan geçen bir kızdan bile kıskanacak kadar çok aşık olanından. bir kalemin nereye yazılabiliyorsa oralara ismini yazdığı kadar olanından, çok aşık oldu işte.

    bi'de nasıl deli aşııık. aileye restleri çekiyor falan. senden, benden telefon istiyor "bi arkadaşı arayabilir miyim?" yavrum, o seni niye aramıyor, denildiği zaman "ama onun kontörü yook" e, alsın diyoruz. "annesi para vermiyor"muş.
    okuldan eve geç geliyor mesela. "e, yavrum nerdesin sen" diye arıyoruz bunu. çocuğun okul çıkışında buluyoruz. "ee, yavrum o neden gelmiyor seninkine" diyoruz. "devamsızlık yapamaz, annesi kızıyor"muş. ee hafta sonu dışarda buluşun, diyoruz. "dersanesi varmış, annesi yollamıyor"muşasjhfaskdak

    çocuk başka bir okulda. kendi deyimiyle; "araya mesafeler girince" olmadı işte. bir de yaz tatili falan araya sıkışınca ayrıldılar bunlar. çok üzüldü bizim kız bu ayrılığa. tecrübe ettiği ilk ayrılık olması sebebiyle herhalde. öldürdü kendini ağlamaktan. yemelerden içmelerden kesildi. halbuse mevsimin ilk meyvelerinin çıktığı zaman, nasıl taze hepsi, ağzına koymadı valla. piknik sezonuna denk geldi, etler pişti mangalda, közlenen patlıcan, biberle salatalar yapıldı çevirip kafasını bakmadı. hesabını sen yap işte, çok üzüldü yani.

    oğlanın adı hakan tamam. güzel de bi evlat bizce. yolda denk geldik kışın, seslendik bizim kıza, uzaktan "bay bay" yapar gibi ama aslında " gidin gidin" diye el hareketleri yaptıydı da o zaman görmüştük işte meeeşhuur hakan'ı. benim pembe, arkadaşımın kırmızı, bir örnek plastik toka olmayaymış kafalarımızda iyiymiş aslında, tanışırmışız bile de, o şansımızı kafalara o tokaları takarak kaçırmışız dediğine göre. bu da bize ders oldu gerçi arkadaşımla. o zamandan beri tebdili kıyafetle dolaşmanın gerekliliğini öğrendik amma geçiremedik hayata, neyse..

    geçenlerde arkadaşımla sabahladık. bu kızımız dayanamadı uykusuzluğa, bizimle sabahlayacaktı güya, uyudu kaldı kanepe köşelerinde. yerine yerleştirelim, altına çarşafını falan serelim, rahatça uyusun diye annesiyle kolundan bacağında çekiştiriyoruz; uyandı bu.
    gözlerini açmadan kalktı kanepeden. ayakta bekliyor, yatağı yapılsın. gözlerinin üzerinde üç mil çekilmiş aylaynır ile elleri belinde bekliyor işte.

    ayy, dedim. uyandırdık seni, kusura bakma, daha rahat uyu diye ama.
    "yoo, taklıaam, sorun dayıl. iyi de oldu. kabus görüyordum ban da sağten"
    hayr'olsun?, dedik her bir ağızdan.
    başladı anlatmaya..

    "tarçın kafeye gitmişiz, ecemler falan var, begisular da gelmiş. oturuyoruz böyle. sohbet, muhabbet işte. sonra hakan geliyor mekana. inanabiliyoaa musunuz ve benim makyajım yoaaaakk!!!!"

    inanamadık tabi.

    yani diyeceğim o ki, kabusları da çok güzel oluyor bunların. <3
  • ulus devletin kendisini üzerinden var ettiği cinselliksiz kadın.
  • 14-20 yaş arası bakire bayan
  • ömür boyu aklından çıkmayacak hataları yapmakta olan toy ve cahil dişi insan.
  • pek bir citir, hanim hanimcik, insan disisi.
  • kendini feminen bulmaya başladığı yaşlarda başlayan, hayallerinin öldüğü veya gerçeklerle örtüştüğü yaşlarda biten kızdır.
    kanımca 13,14 yaşlarında başlar, 22 lerinde biter.
  • ortaokul kapısına tezgah kurmuş bir abi:
    "genç kız, al kartvizitimi. büyüyünce ararsın beni."

    "işlemeli zıbın giyinmiş, beyaz itzari pantolonu kalçaya oturmuş vaziyette, ayaklarda cilalı iminei geniş kenarlı ve üç renkli kurdeleli şapkası başında, genç adam evvela kendi cinsiyle gururlanır. o barbat'tır ama kendini voinic sanır. bu kendini güzel sanan genç kızın hoşuna gider. genç kızın ihtiyatkar, biraz da kurnaz samimiyetine karşılık, delikanlı, ihtiyatsız, kesin, fakat kendisine hiçbir şeye malolmayan bir söz verir. bu yeterli ise ne ala. değilse, kanun önünde eğilir, boyunduruğa koşulur, bir yuva kurar. geleneklerin inatçı savunucusu olur, özellikle genç kız babası olursa, onun kızları da "hora"ya giderler orada bir koca aramak için." panait istrati- hayduklar

    "bir şeyi hem isterler hem istemezler. bir genç kızı sevmek, hiç kimseyi sevmemektir." marguerite duras - la petits chevaux de tarquinia

    "gerçekten aynı şey miydi bir bebeği* gizlice öldürmekle bir genç kızı* açıkça öldürmek? ve ben bunun aynı şey olduğunu görmüyor muydum?" christa wolf - kassandra

    "svevo genç kızları her zaman sevmişti. annesinden önce de, sonra da." tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk

    "svevo'nun tüm kahramanlarının resimlerini gördüğüme göre, teyzelerine* aşık olması neden bir fantezi olsun. mutlak onları daha çok sevdi, onlardan biri ile evlenmeyi, annesinden daha çok istedi. belki de ada, ona tüm genç kızları unutturabilecek en büyük aşktı. belki o bile unutturamazdı. çünkü gençleri sevmek, yaşamı sevmek, yaşamı diri, genç tutmak, eskiyen olgulardan sıyrılmak demek değil miydi. her duygunun ayrı bir anlamı, ayrı bir bütünlüğü yok muydu.
    (...)
    işte büyük aşkı o olmalı. zeno cosini romanında amerika olarak anlatılan demek riga idi. (...) zeno cosini'de intihar ettirdiği guido." tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk

    (ilk giri tarihi: 28.10.2016)

    (bkz: genç kızlar/@ibisile)
    (bkz: her genç kız)
    (bkz: kızçe)
    (bkz: kokoniça)
    (bkz: genç kadın), genç bayan
    (bkz: genç erkek), tipli
    (bkz: gile)
  • (bkz: vulnerable)
hesabın var mı? giriş yap