• sabahattin kudret aksal'ın sait faik öykü ödülü (1955) kazanmış bir hikâyesi.
    tavla ve piştide hep kaybedip kıraathane sakinlerine sürekli gazoz ısmarlamak zorunda kalan bir adam anlatılır.
    hüzünlü ve gerçekçi.
    televizyon filmi çekilmiş, trt'de gösterilmişti. (1995 ya da 1996)
  • cok gazoz icen cocuklarin karninda cikicaa iddia edilen agac.
    -ic ic sen daha karninda gazoz aaci cikcak
    -uvaaaaaaaa !
  • sabahattin kudret aksal'ın yazdığı bütün hikayelerinin toplandığı kitaba ismini veren hikaye. yky tarafından düzenleme yapılmış baskısında yazarın verdiği eserler kronolojik olarak sıralanmış. böylece yazın yaşamı boyunca üslubunun nasıl geliştiğini, gözlem yeteneğinin gücünü, satırlara sığmayan yaşama sevincini ve hikayecilik konusunda ne kadar başarılı olduğunu fark ediyorsunuz. bazı hikayelerinden pasajlar vermek gerekirse:

    “yaşamanın güzelliği dedim de hatırladım. yaşamanın güzelliğini her zaman duyabilir insan. hatta şimdi gördüğünüz gibi, geciken bir vapur beklerken bile. yeter ki her şeyi, her şeyi, insanları, duyuları, eşyayı sevelim. bir çocuğun dış dünyaya duyduğu hayranlık olsun içimizde. en küçük bir yağmur damlasına bile ilgi duyalım. böyle oldu mu, bir iskele meydanında, on dakikada, dilerseniz hatıralarınızın dünyasına kayar gider, yıllar önce yaşanmış bir anı yeni baştan yaşarsınız. dilerseniz meydandan geçen insanları seyreder, kafanızda romanlarını kurar, kurar da sonra yine kendiniz okursunuz.”

    “şimdi bütün bunlar geçmiş zamanlardı. bütün bunlardan iki yıl sonra ben yine aynı meydanda, geciken bir vapuru beklerken, bütün geçmiş zamanlarımı, beni çıldırtan bu güzel havayı, insanları, sandalları, karşıdaki telefon direğine tüneyen kuşları, şu bir kenara çekilmiş saman yüklü arabayı, uzaktan geçen deniz motorlarının tekdüze sesini, istanbul’u ne kadar seviyorum. bütün bunların halinden, derdinden, neşesinden anlıyorum. yukarıda da söyledim ya, sırasında, geciken bir vapur da, insanın hatıralarının içinde bir zaman için avunmasına vesile oluyor da, neredeyse adına mutluluk diyeceğim bir duygu içimizde beliriveriyor.”

    “herkesin bir akşamüstü, bir delicesine yalnız kalmak, yalnızlığında bir şeyler bulabilmek istediği bir saat vardır. benim bu akşamki vapur arkadaşımın böyle bir saati yoksa bana ne? yarım saatlik boşuna bir konuşmanın verdiği hınçla ayrılacağım yanından, çarşıya doğru yürüyeceğim. dünyayı yavan, yaşamayı tatsız bulanlara benden küçük bir öğüt: boş lakırdılar çuvalı bir tanıdığın yanından, hafif de olsa şöyle kabaca ayrılıp, bir sigara yaktıktan sonra, gelişigüzel birkaç adım yürümenin tadını denesinler.”
    (bkz: meydan)

    “anlamadığım bir huzursuzluk, bir kaygı almıştı içimi. bir yerlerde duramıyor, geniş caddelerde, yüksek tavanlı aydınlık kahvelerde bir türlü rahat edemiyorum. nedenini bilmiyorum, bulmak için neler vermezdim. insanların benden uzaklaşırken alıp götürdükleri, yaklaşırken de getirmedikleri bir şey vardı ki adını bulabilmek için neler vermezdim. içten içe seziyordum, oydu huzursuzluğumun nedeni.”
    (bkz: çekirdek)

    “ne tuhaf, insan yaşadığı günlerden bıkıyor, bir başka türlüsünü yaşamak istiyor ondan da tad almıyor bazen.”
    (bkz: bir başka türlüsü)
  • radyo klasta hafta ici 07-10 cumartesi 18-20 arasi yayinda olan cem arslan in sundugu yarik program.
  • bir agac cinsi. siseler dallara asilmakta ve agac gazoz sivisi uretmektedir. sonra kapaklama islemi yapilmaktadir. tarimin en zor uterimlerinden birisidir. ilk gazoz agaci mr.cola tarafindan 19 yuzyil sonlarin da mutasyonla uretilmsitir.
    (bkz: gazoz)(bkz: uludag gazozu)
  • o dediğin gazoz ağacı o da bizim köyde yetişmiyor derdik küçükken. burada bahsi geçen ağaçtır gazoz ağacı. karşındakine inanmayınca, ya da bir imkansızlık belirtilmek istendiğinde kulanılırdı.
  • ota boka iddiyaya girip devamlı kaybeden kişiye taktılan mahalle arası lakabıdır.
  • olmayacak hayaller kuran, sonuçlanmayacak işlere giren, hiç bi işe yaramayan insanlara söylenir. komik değildir ama halen kullanan insan türleri bilinmektedir. (bkz: anten), (bkz: angut) benzeri bi hakaret olarak da kullanılabilir.
  • radyo klas'taki sabah programının yarısında gazete okuyan, yarısında da kendi ismini her türlü abuk durum ve hal bildiren cümlede (misal: dünyanın bir numaralı ralli yarışçısı cem arslan hede hödö. bilmem ne bakanı cem arslan şunu dedi... manken cem arslanın ebesi.... vs )kullanıp, kendinden bir şeyler üretip dinleyenlere vermek yerine dinleyenleri salak yerine koyan ve hatta iticilik dalında birincilik ödülüne hakkıyla layık olan sözüm ona radyocu.....

    o aptalca cümlerle dinleyenlere ne vermeye çalıştığını merak ediyorum... bir de istanbuldaki yol durumunu öğrenmek için bağlandığı iki kişi var (biri murat kazanasmaz da diğerini hatırlamıyorum), her biriyle saygısızca ve aşağılarcasına konuşması yok mu, aradaki farkı, aynı kişilerle konuşan diğer radyo programcılarını dinleyerek anlıyorsunuz...

    anlayamadığım şey, yarısını söz olsun torba dolsun diye kendi ismini özellikle özne olarak kullandığı yalanlarla doldurduğu bir program yapan birisine şu an hatırlayamadığım bilmem ne ödülünün nasıl layık görüldüğü.....

    (bkz: alla allaa bayağı gıcık olmuşum ben bu herife)
  • best fm'deki program, cem arslan denilen katliam şakşakçısı sunuyor.

    (bkz: #48455297)
hesabın var mı? giriş yap