• ardında iki büyük şaheseri olan metropolis gibi zamanının çok ötesinde bir bilimkurgu ve m gibi müthiş bir suçlu psikolojisi içeren filmlerini bırakmış, 20.yy'ın ortalarından itibaren günümüze değin hani o zevkle izlediğimiz amerikan filmlerinin önemli bir türü olan patolojik karakterli şiddet içerikli kara filmlerin öncülü olan yönetmen. amerika'ya göç ettikten sonra 20'den fazla film yapıyor yapmasına da tabii bu zeminin oluşmasında lang'ın hayatı boyunca yaşadığı olaylar silsilesine de bir bakmak lazım.

    1890 avusturya'da üst sınıf bir aileye mensup olarak dünya'ya geliyor. gençlik döneminde kısa bir inşaat mühendisliği eğitiminden sonra sanata yöneliyor. avrupa gezileri, resim eğitimleri derken 1914'te patlak veren birinci dünya savaşı nedeniyle viyana'ya dönmek zorunda kalarak avusturya-macaristan imparatorluğu ordusunda askere alınıyor. birinci dünya savaşı sırasında rusya ve romanya'da savaşarak üç kez yaralanıyor ki yaşadığı bu şoklar filmlerinin temellerini oluşturan fikirler veriyor kendisine. lang'ın savaşta tanık olduğu şiddet ve kara dünya gözlemini filmlerinde zaten görüyoruz ki hollywood filmleri de bundan nasibini alıyor.

    1918'te askerden terhis olduktan sonra viyana'da tiyatro eğitimi alıyor ve hemen ardından almanya'ya göç ederek sinemada en sevdiğim akımlardan olan alman dışavurumculuğu hareketinin ilk yönetmenlerinden oluyor. kariyerinin bu ilk aşamasında lang, der müde tod (yorgun ölüm/1921) gibi sanat filmleri ile die spinnen (örümcekler/1919) gibi popülist gerilim filmleri arasında gidip geliyor ve nihayetinde o dönemin popüler türlerini dışavurumcu akım ile birleştiriyor ki bu yaptığı, sanat sineması ile popüler kültürün benzeri görülmemiş bir sentezidir. bakın yine bu sentezin izlerini hollywood filmlerinde çokça görebilirsiniz.

    1921 yılında yaşadığı travmatik bir olay lang'ın bu tarihten sonraki kariyerinin çoğunu etkiliyor. 1920'de lang, gelecekteki eşi olan ve beraber birçok filme imza atacakları yazar ve aktris thea von harbou ile tanışır fakat o dönemler lisa rosenthal ile zaten evlidir. yani harbou bir anlamda lang'ın metresi konumunda diyebiliriz. lang'ın karısı rosenthal, lang ile harbou ilişkisini öğrenir hatta bazı kaynaklarda birlikteliklerine bizzat şahit olduğu dahi söylenir. olaylar da bundan sonra karmaşıklaşıyor zaten.

    rosenthal, 1921'de evinde göğsünden vurulmuş bir şekilde bulunur. tabii lang cinayet şüphelisi olarak tutuklanır ve bir süre sonra beraat eder. mahkeme olayın bir intihar olduğu konusunda karara varır. ancak lang'ın yaşadığı bu olay onu travmatize ederek obsesif bir karaktere büründürür. bu olaydan sonra lang, yaptığı her şeyi not etmeye başlar. hani olur da bir şeyden suçlanırsam elimde kanıt kalsın takıntısı diyebiliriz. sonraki filmlerinde ise bu yaşadığı olaydan dolayı genellikle haksız yere suçlanan insanların hikayelerini işler. bir anlamda karısının ölümünden sorumlu olmadığını ispat etmek istercesine bu takıntılı ruh halini filmlerine yansıtır.

    şaheser filmi diyebileceğim, birçok filme ilham veren ve sinema tarihinin unutulmaz sahnesini içinde barındıran m filminde, şehirdeki cinayetlerden sorumlu tutulan hans beckert karakterinin halk mahkemesi karşısındaki şu savunmasında adeta lang'ın haykırışlarını duyuyoruz. filmin türkçe altyazılı tamamını buradan izleyebilirsiniz. işte bu yaşantılarıyla lang, sinemada suç dünyasını; psikolojik çatışma, paranoya, kader ve ahlaki belirsizlik gibi kara filmlerin özellikleriyle harmanlayarak günümüze değin devam eden hollywood suç filmlerinin temelini atmıştır.

    lang'ın hayatındaki kırılma noktası ise hitler'in 1933'te iktidara gelmesiydi. hitler iktidara geldiğinde, joseph goebbels sinemayı propaganda amaçlı kullanma adına lang ile bir görüşme gerçekleştirir. lang, bu görüşmeden sonra almanya'yı terkederek önce fransa'ya ardından da uzun süre yaşayacağı amerika'ya göç eder.

    tabii bu nazi almanya'sından kaçış bir anlamda hollywood'un işine gelmişti ki lang gibi ya da billy wilder gibi deha yönetmenler avrupa estetiğini bir anlamda amerika'ya taşıdılar. özellikle alman dışavurumculuğu o dönemler amerika'da gayet hoş karşılanıyor. karanlık gölgeler, kafa karıştırıcı açılar, aynalı veya çarpık kimlikli karakterlerin rüyalar veya halüsinasyonlar içindeki hikayeleri alman dışavurumculuğun en net özellikleridir.

    esasen bu alman dışavurumculuğun altında yatan birinci dünya savaşı'nın ardından gelen karmaşık alman zihniyetinin bir yansımasıdır. almanların savaştaki yenilgisi sonrası ülkede yaşanan ekonomik kriz, işsizlik, bunun neticesinde artan sivil şiddet olayları ve halkın devlet tarafından bastırılması gibi toplumsal psikolojik travmalar lang gibi yönetmenlerin sinemasının alt yapısını oluşturur.

    lang, hollywood'a vardığında hemen kollarını sıvayarak filmlerini ardı ardına sıralamaya başlar ki en etkili filmleri olan; 1936 yapımı etkileyici suç draması fury , 1956 yapımı amerikan ahlakı ve burjuvazi eleştirisi while the city sleeps , yine 1956 yapımı cinayet ve kurulu mahkeme temalı beyond a reasonable doubt , 1953 yapımı the big heat ile o zamandan beri amerikan türü sinemanın, özellikle de kara filmlerin ortaya çıkışının ve evrimini ilmek ilmek işler.

    işte lang, yaşadığı dönemlerin zorlu koşullarıyla, özel hayatındaki çalkantılı nevrotik yaşantılarıyla, aldığı sinema eğitimleriyle ve doğuştan gelen yetenekleriyle sinema tarihine adını adeta kazımıştır. onun filmlerini izlediğinizde toplum ön yargılarının ne kadar acımasız olduğunu, suçu ve suçluyu, insan doğasında bulunan şiddeti ve dramayı iliklerinize kadar hissedersiniz.
  • fritz lang erken sinemanin en buyuk yonetmenlerindendir. donemin getirdigi, dayattigi butun kaliplari zorlamis, asmis gerek konusuyla , gerek kurgusu ile citayi cok yukarilara cekmistir. teknik basarisi ile konu secimindeki ustaligini birlestirip degerlendirirsek diyebilirim ki metropolis ve m kendinden once gelmis filmlerden fersah fersah otede bir vizyonun gostergesidir.

    sessiz filmde ki basarisini sesli filmde de tekrarlayabilmis ve hatta sesli filmlerde offscreen alan kullanimini ( yani ekran disindaki alanin varligini belirleyici ses kullanimi) super akil etmistir. bilhassa m o doneme kadar ki sinemanin doruk noktasidir.(kusura bakma eisenstein)
  • karisinin olumunden dolayi sorgulanmis ve bu sorgu esnasinda sorulan sorularin bir kismina hafizasi yuzunden tam cevaplar verememistir.bu trajik olaydan sonra bay lang,obsesif bir tutumla yaptigi herseyi biryerlere not etme huyu edinmis boylece ilerde sorulmasi muhtemel her turlu soruya belge niteliginde bir kanit demeti hazirlamistir.
    bu tutum isine yaramis midir bilinmez.
  • tam adı; friedrich anton christian lang olan, zamanında resim sanatında da uğraş vermiş bu abinin, bir diğer üstad jean-luc godard'ın le mepris filminde kendisini oynamışlığı da vardır.
    lang'ın oyuncuların rol becerileri ile yönetmenin korelasyonu hakkındaki mütalâası söyledir;

    ''bence iyi yönetmen, oyunculara nasıl oynayacaklarını gösteren yönetmen değildir. yirmi kişilik bir film çeviriyorsam, perde üzerinde haraket eden yirmi küçük fritz lang istemem. iyi yönetmen, oyuncunun kendi kişiliğinden en iyi sonucu çıkarabilen yönetmendir.''
  • alman yönetmen. bir gün bizim burada film çekmeye gelmiş, sette çok heyecanlı takılırmış, çekime başlayınca sandalyesiyle beraber gittikçe daha öne gidiyormuş heyecandan. en sonunda kadra girmiş sandalyesiyle birlikte:
    kameraman: "bu sahnede rolünüz yok bay lang" :)
  • almanya'da son yaptigi filmin orasini burasini degistirmesini soylemek uzere yanina cagiran goebbels kendisine alman film endustrisinin liderligini teklif edince kabul eden, ardindan ilk trenle paris'e kacan akilli kisi. paris'ten de hollywood'a gecmistir kendisi. karisi icin (bkz: thea von harbou)
  • yaptığı filmlerin tarihleri ve üretildiği şartlar düşünüldüğünde yaşadığımız tarih hakkındaki öngörülerine hayran kaldığımız sinemacı. müthiş sinematografisi ve kurgu numaralarıyla aklınızı başınızdan alır, ve bütün bunları 1920'lerin teknolojisiyle yapmıştır. çok büyük bir sinema dehası, şimdiki bilimkurgu şaheserlerinin atası, fahri yönetmeni.
  • beyazperde ve mimariyi biraraya getiren ilk sinemacı. bilimkurgu sinemasının en başarılı ilk örneklerini vermiştir
  • 'alman ruhunu' yüceltici filmleri, melodramatik öğelerle süslü polisiye filmleri ile hem görsel alanda hem de teknik alanda kendini kanıtlamış, önemli bir alman yönetmendir.

    sessiz sinema döneminde karakterlerin duygusal boyutundan çok üstün, kutsal adalet temasını işlemiştir. stüdyo imkanlarından filmlerinde sonuna kadar yararlanan lang, fantastik öğeleri kullanmada oldukça başarılı olmuştur. imgelem gücü ve mimarlıktan gelen yönü ile görsel alanda oldukça başarılı filmler sunmuştur.

    aslen avusturyalı olan yönetmen, tüm dünyayı gezmiş, bir dönem resim ile ilgilenmiş ve eğitimini mimarlık alanında yapmıştır.
hesabın var mı? giriş yap