• 10 kasım 1938'de büyük kurtarıcımız atatürk hakkında şu beyanatı vermiş abd başkanı:

    "benim üzüntüm iki türlüdür; önce böyle büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm. ikinci üzüntüm ise, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır."
  • abd'de 2 dönemlikle sınırlı olan başkanlığı tek istisna olarak 4 dönem yapmış eski ünlü siyasetçi ve asker. engelli oluşu nedeniyle uzun süre tekerlekli sandalyede devam etmiştir başkanlığa. abd tarihinin en devletçi ekonomi yanlısı başkanı olduğu söylenebilir. büyük buhran döneminde devletin ekonomideki sorumluluğunu arttırarak, işsizlik sorununun çözülmesinde büyük pay sahibi olmuştur. 1929 büyük buhranı sonrası uyguladığı bu politikalarına new deal adı verilmiştir. anti-faşist bir başkandır ve komünizme sempatisi olduğu dahi iddia edilmiştir. yalta konferansı'nda winston churchill ve stalin'le şu meşhur pozu çektirmiştir; http://upload.wikimedia.org/…_roosevelt,_stalin.jpg
  • denk geldiğim en güzel metro durağı, buyurun
  • öyle bir isim ki amına koyim gider bilgi yarışmasında o d. harfin açılımı sorar sittin sene bilemezsin
  • pek fazla konuşulmasa da 1933 yılında,yani görevdeki henüz ilk yılı dolmadan, bir darbe hazırlığına,hatta belki de teşebbüsüne maruz kalan, abd'nin en uzun süreyle görevde bulunmuş başkanı.

    “yerleşmiş bir demokrasinin hüküm sürdüğüne” ve “darbelerin asla sözkonusu olmadığına” inanılan birleşik amerika’da, 1933’te darbe tehlikesi atlatılmış ve girişim darbecilerin liderlik teklif ettikleri generalin (bkz: smedley darlington butler) vaziyetten temsilciler meclisi’ni haberdar etmesi ile öğrenilmişti. ama, iddiaların gerçek olduğunun ortaya çıkmasına rağmen amerikan yönetimi konuyu örtbas etti ve girişimciler hakkında işlem yapılmadı.

    1931’de emekli olan general butler, 1934 kasım’ında amerikan temsilciler meclisi’ne başvurdu, amerika aleyhdarı faaliyetler komitesi’ne çok önemli bilgiler vereceğini söyledi ve anlattıkları komiteyi hayretlere düşürdü: bazı çok zengin işadamları tarafından görevlendirilmiş olan ve başlarında eski bir lejyonerin bulunduğu kişiler butler’ı defalarca ziyaret edip darbe yapmasını teklif etmişlerdi. roosevelt yönetiminin amerika’yı felâkete sürüklemekte olduğunu iddia ediyor, darbeyi memleketin önde gelen işadamlarının finanse edeceklerini söylüyor ve “amerika’nın tek kurtuluşu, faşist bir iktidardır” diyorlardı.

    butler’ın anlattıkları bu kadar da değildi: darbe için her türlü maddî destek hazırdı; 500 bin kişilik bir ihtilâl ordusu kurulacak, ordunun başına butler geçecek, beyaz saray basılıp başkan roosevelt öldürülecek ve amerika’da “yeni bir çağ” başlayacaktı!

    tabii bu iddialar gerçek midir,yoksa deli saçması mıdır bilinmez ancak temsilciler meclisi'nde bir soruşturma başlatıldı. mccormack- dickstein adı ile bilinen komite, butler’ın ifadesini “gizlilik şartı” ile aldı, generalin iddialarını soruşturmaya başladı ve darbe girişiminde ismi geçen bazı kişileri ifadeye çağırdı. ancak, davet edilenler darbenin finansörü oldukları söylenen abd’nin en üst düzeydeki finans ve sanayi kuruluşlarının sahipleri değil, butler ile temas eden bir-iki görüşmeciden ibaretti. ifadeye gelenler de butler’ın yalancı olduğunu söyleyip “bu adam ya hayal görüyor, yahut şaka yapıyor” deyip üstelik yemin de ettiler!

    öyle veya böyle,bu mevzu bir şekilde sümenaltı edildi. butler haklı mıydı?gerçekten bir darbe girişimi/teşebbüsü var mıydı? bunu net olarak bilmiyoruz. ancak eğer darbe gerçekleşseydi,bu birleşik devletler tarihindeki ilk darbe olabilirdi. ancak kanımca tek darbe olmayacaktı. (bkz: jfk suikasti ve derin devlet amerika)
  • genellikle "ruuzvelt" olarak telaffuz edilse de isminin doğru okunuşu "rosıvelt" şeklindedir.
  • yirminci yüzyılın en başarılı lideridir denebilir kendisine. abd içindeki teamülleri çiğneyip sonuç alabilmesi ve bu sayede ülkeyi ipten alması, kurduğu ekonomik düzenin bugün bile etkilerinin dünyada görülmesi ve aktif bir şekilde tartışılması beni bu noktaya itti.

    elbette yirminci yüzyılın çok önemli liderleri olmuştur. mussolini, lenin, gandhi, churchill, stalin gibi.

    malum hitler ve mussolini yenilen taraf. her ne kadar çarpıcı bir kariyerleri de olsa ülkelerini enkaza çevirip öldüler.

    lenin ve stalin konusu çok tartışmalıdır. ben her ne kadar sempati de beslesem kendilerine, yirminci yüzyıl içerisinde kurdukları devlet yıkıldı. sonuç gene hüsran.

    churchill elinden geleni yaptı ama birleşik krallık geri dönülemez noktaya çoktan girmişti. savaşı kazanması pek bir şeyi değiştirmedi. bugün bile küçülen bir memleket. kendisi karizmatik ve başarılıdır ama sonuca etkisi pek az oldu.

    roosevelt beyefendi ise kazanan tarafın lideri fakat hamleleriyle kazandırmış bir lider. şans eseri gelip koltuğa otur(tul)muş bir kimse değil. ortada abd lehine işleyen bir süreç bulunmuyor, on yıllardır dünya belirsizlik içerisinde. işte bu durumdan alıp abd’yi dünyanın lideri yapmak kolay değil. takdir edilmeli.

    ha ama şu var tabi, roosevelt’in koşulları diğer liderlere kıyasla biraz daha iyi. churchill şanssız. geliş zamanı çok ters. lenin ve stalin ise çok başka bir ekonomik modelle gelip iç savaştan bir ülke yaratıyorlar. oldukça başarılı bir model de kuruluyor aslında ama abd’nin devasalığı karşısında teslim oluyorlar. hitler ve mussolini ise iyi koşullara sahipler ama pervasız ve hayalciler. stalin, churchill ve roosevelt gibileri varken bunlardan ancak soytarı olur.

    dediğim gibi diğer liderlerin şartları roosevelt’e göre biraz daha kısıtlı ama yapacak bir şey yok. hayat adil değildir. geçmişe bakan pek çok insan da şartları değerlendirmez, sonuca bakar.

    bir dipnot olarak belki deng xiaoping’de incelenmelidir. roosevelt seviyesinde bir lider midir bunu bize zaman gösterecek.
  • en sevdigim amerikan baskanlarindan biri. (bkz: supreme court)*u dize getirmistir kendisi. soyle ki buyuk buhran doneminde kongre ulkedeki issizlik ve fakirlige care bulmak icin tarim, madencilik, vb alanlarda duzenlemeler yapar, supreme court hepsine gecersiz, kongrenin bunu yapmaya hakki yok der. bakti bunlarla bas edemeyecek, ulke de perisan halde, roosevelt son care olarak hakim sayisini 15’e artirmayi ve hakimleri 70 yasinda zorunlu emekli etmeyi oneren bir kanun teklifi hazirlar. sonra ne mi olur? supreme court tamamen cark eder, kongrenin onunu kesmeyi birakir, eski kararlarini gecersiz kilar, kongrenin eyaletler arasi ticareti duzenleme yetkisini teror sucunu bile kapsayan genis bir sekilde yorumlamaya baslar.
  • "ipin sonuna geldiğinizde, bir düğüm atın ve tutunun." - franklin d. roosevelt
    __________
    “when you reach the end of your rope, tie a knot in it and hang on.” - franklin d. roosevelt
hesabın var mı? giriş yap