• zamanında ronaldinho ile, messi ile muhatap olmuş, şampiyonlar ligi'ni filan kazanmış olan kendisini sivas'ta kavga ayırırken izleyeceğimi söyleseler "umut sarıkaya yazısı mı lan bu?" derdim. değilmiş.
  • ajax formasıyla 261, milan formasıyla 142, hollanda milli takımı formasıyla 73 maça çıkmış; sonra futbolu bırakmış 2 yıl hollanda milli takımını çalıştırmış sonra 5 yıl barcelona'nın başında alınmadık kupa bırakmamış olmasına rağmen; açtıkları sikko futbol bloglarıyla futbol profesörü olduğunu sanan 3-5 götü boklu tarafından futbolu bilmediği söylenen efsane.

    elinin altında bilgisayar, götünün altında döner koltukla olmuyor canım bu işler.
  • türk futbolcusunun gerçeğini her hafta çatır çatır yüzümüze vuran teknik direktördür, fakat türkiye'de hala hiçbir birey kendisini anlamadığı gibi yok efendim gitsinde, yenisi gelsin gibi yorumlar yapmakta.

    olaya beşiktaş cephesinden bakarak başlıyorum. çok değil 1 hafta önce schuster basına helsinki maçı öncesi müthiş bir açıklama yaptı fakat bu açıklama bir çoklarının gözünden kaçtı ve kaçırıldı. "nihayet yabancı sınırlaması olmadan takımı sürebilicem" dedi schuster. helsinki maçı kadrosuna bakanlar, ismail köybaşı,cenk ve ekrem dağ'dan başa türk oyuncu sahada göremediler. o maçta bu 3 türk nasıl oynadı diye soranlar maçın entrylerine bakabilirler.
    (bkz: 17 ağustos 2010 beşiktaş hjk helsinki maçı)

    peki rijkaard'ın açıklamaları neydi sezon sonunda, kadrom kalitesiz, yetersiz. aslında sorun bu, türk futbolcuları gerçekten kalitesiz. altyapıdan beri kimse öğretmiyor bu adamlara topsuz alanda nerde durulur, top olmadan futbol nasıl oynanır. varsa yoksa top gelsin herkes çalım atsın. çocukluğum geçti genç takımlarda, tek yaptığımız iş saha etrafında 5 tur atıp, topla oynamaktı. herkes çocuk olduğu için canımıza minnetti, top oynuyoruz işte. mental özellikler nasıl gelişti diye sorsan, cevap 0. bir iş nasıl başlarsa öyle gider. 18 yaşında kadar oturması gereken özelliklerin hiç biri bizim topçulara verilmiyor. 18'şnden sonra gelen para ile oturup bu adamların hakkaten mental çalışıcağını zannediyorsanız, koca bir çılgın olduğunuzu düşünmeye başlıyorum.

    bunun üzerine kimse çıkıpta olur mu öle şey, böyle değerli lig, sadece forması bile rakipleri elemeye yetmeli demesin. kendimizi bu kadar yüksekte görmenin mantığı yok. milyon dolarlık iki takım; fenerbahçe ve galatasaray'ın durumu ortada. elde tutulur başarı sıfır, futbolcular mental olarak sıfır, yabancılarla direnmeye çalışan bir fenerbahçe, yabancılarının tamamı revirde olan bir galatasaray. onları geçtim milli takım'ında durumu ortada. gazla, bağırma ile gelen yarı final sonra kaçırılan dünya kupası. sistem oturtmadan günü kurtarmaya çalışan hocalar ve oyuncular. aslında türk oyuncusuda çakal, işine geldi mi canavar gibi oynar ama yeri geldi mi paşa paşa yatar. kimse herkesin hayali avrupa demesin. çatır çatır paralarını alıyor türkler burda. avrupaya gidip aynı maaşa imza atıp, vergiden dolayı %40 kaybetmiyorlar paralarından. herkes canıma minnet yaşarken, olay tuncay'a patlar. futbol oynuycam dedi, oynamaya gitti, herifin üzerinden yapılmayan taşak kalmadı. zamanında tugay'da böyleydi, adamı nasıl karşılıycağımızı şaşırdık. emre ve nihat efendi nasıl koşa koşa döndü ülkeye, oturup bi hatırlamak lazım. götümüze girebilir korkusu ile yazmıyorum daha fazlasını.

    şimdi konu dağılmadan toparlamak lazım. iki yüzlü galatasaray taraftarı değilmiydi geçen sene rijkaard'a yeteri kadar zaman tanınsın diyen. nereye kayboldu o taraftar uefa'dan elenince. gerçeğimiz bu, hem taraftar olarak hem takım olarak.bunu anlatmak için daha ne yapsın size takım. arda turan önderliğinde yeteneksiz gs türk oyuncuları, zaten gidiş biletlerini biliyorlar sakatlar düzelince, teknik direktörün ayağını kaydırmak en basit numara. bunu milan gibi takım bile yapıyorsa yeri gelince, galatasaray niye yapmasın.

    olan biten taraftara olur başka kimseye olmaz. rijkaard burayı bırakınca sanıyormusunuz ki kariyeri bombok olucak. tamamen hayır, gidip x bi takımda çatır çatır şampiyonlar ligi kazanıcak, bizde öyle bakıcaz ulan bizde neydi ne oldu diye...

    adam zaten oydu, biz bir bok değildik. bunu geçmişte de anlamadık, şimdi de anlamıycaz. hiçbir zaman anlamıycaz belki de.
  • 10 şubat 2010 galatasaray antalyaspor maçında, durum 1-1'ken, ilk yarı sonunda (ki değişikliklerini genelde 60-70 arası yapan bir teknik direktördür kendisi) gio yerine emre çolak'ı almıştır, hemen ardından emre durumu 2-1'e getirmiştir.
    yine aynı maçta durum 2-2 iken, mehmet topal yerine hakan balta'yı oyuna alıp, caner erkin'i sol bekten, sol açığa kaydırmıştır. bir kaç dakika içinde galatasaray 3-2'ye yine caner'in golüyle ulaşmıştır.
    son değişikliği uğur uçar yerine servet çetin'i almak olmuştur, ama kimilerinin düşündüğü gibi defans yerine defans almak şeklinde olmamıştır. servet'i ileri koyup (bildiğiniz bayağı ileri, santrafor falan) defansı 3'lemiştir. servet kalan dakikalar içinde ceza sahasını karıştırmış ama galatasaray'a turu getirememiştir.

    futbolu "öne geçince yere yatın, geriye düşünce tekme atın" mantığıyla değil de, satranç oynar gibi hamlelerle oynamaya çalışan, bunu da bütün asaletiyle yapan bir adamdır. onun galatasaray'ın başında olmasından ve onu oraya getirebilenlerle gurur duyuyorum.
  • sorumsuz teknik direktör. bence karısının yanına gitmemeliydi. babası öldüğünde de cenazesine gitmemeli ve gerekirse doğacak çocuğunu kesmeli.
  • barcelona ile şampiyonlar ligi'nde 1, la liga'da 2 kez şampiyon olması başarı sayılmıyormuş. ilginç. sonra bu memlekette futbol neden bir üst seviyeye çıkmıyor derler. zihniyete bak, şemali gör.

    eklenti; 2 kez de kral kupası kazanmış. hollanda milli takımı'na avrupa şampiyonası'nda yarı final oynatmasını henüz saymıyoruz tabii. ne başarısı amına koyyim!?
  • gstv'de fenerbahçe'yi sistemli provokasyon yapmak ile suçlamış.

    görüyoruz ki fenerbahçe'yi tanıması hiç vaktini almamış.

    (merhaba zamanın ötesi, burası ne acayip bi yermiş, havada uçuşan saatler, helezonik zaman akımları, kara delikler falan)
  • barcelona ile şampiyon olduğu yıllarda real madrid'in kadrosunda zidane, figo, makelele, beckham, raul, guti gibi adamlar olduğunu unutmamak gerekir. şampiyonlar ligi'ni kazandığında alex ferguson'un manchester'ın başında 16. yılını doldurduğunu, mourinho'nun chelsea ile çıldırdığını da eklemek gerek tabii. milan'ı filan saymıyorum daha bak. ama yok. neydi? barça'da eto, ronaldinho vardı di mi, onlarla babam bile şampiyon olurdu? hala kendini kanıtlayamadı bu adam. hemen gönderilmeli.

    artık anlayın amına koyyim, futbol dediğin şey pes'deki gibi değil, teknik direktörlük de cm'deki gibi. save edemiyosun olm burda. ettirmiyor adamlar.
  • galatasaray'ın avrupa kupasına ulaşma süreci takım kaptanının takımdan ayrılmasına yol açmıştı. fatih terim, basının-hıncal'ın eleştirilerine karşı dik durdu. popescu'yu libero değil de, defanstaki iki oyuncudan biri olarak kullanmayı tercih etti. tugay kerimoğlu'nun futbolu henüz ingiltere görmemişti. o zamanlar tugay geriye gelip defans ikilisinin ayağından top alıp oyun kurmaya heves ederdi. hem yanında markajcısını getirdiği için hem de topun oynanacağı bir adamı geriye çektiği için takımın ileri gitmesini yavaşlatıyordu. zaman içinde çok sevilen kaptan tugay alışkanlığını değiştiremedi ve takımın ilk onbirinden kesildi. geriye gelip top alma alışkanlığı, sistemin dışına çıkma konusundaki ısrarı uefa kupasını kazanan takımın bir parçası olmasını engelledi.

    arda turan, işler kötüye gidince sistemin dışına çıktı. yerini bırakıp defansa gelerek top almaya başladı. bu pozisyonlardan birinde ileri doğru kafasını çeviren ayhan akman'ın arkasına geçerek pas istedi, hem markajcısını prese dahil etti hem de takımın tıkanmasına yol açtı. baskı altındaki kaleciye verdiği pas gole sebep oldu. rijkaard hoca, arda'nın çıkarılmasına dair; ''çünkü arda başka yerlere gelip top almaya başladı." açıklamasını yaptı. sol kanatta oynaması gereken arda. yerini kaybedip maçın stresi içinde geriye gelip top alarak takıma yardım etmeye çalışıyordu. fakat bu girişim, takımın sistemini tıkadığı gibi fenerbahçe oyun anlayışının ekmeğine yağ sürüyordu. bir türk hoca böyle bir ortamda takım kaptanı arda turan'ı oyundan almazdı. fakat sisteme inana rijkaard bu konuda tereddüt etmedi. arda turan'ın ve takımın bundan gereken dersi alması takım için çok önemli. işte tam da bu yüzden rijkaard'ı çok seviyoruz. her zaman serinkanlı olan, sisteme inanan, bir maçı değil bir projeyi kovalayan vizyon sahibi bir teknik adam.
  • bir fenerbahçeli olarak itiraf etmeliyim ki, beni hasetimden çatlatan transferdir. galatasaraylı olan babam cebimden arayip, "oğlum, galatasaray rijkaard'la imza atmış..." diye haber verdiğinde önce yutkundum, sonra tek söyleyebildiğim cılız bir, "hadi ya..." oldu. halbuki daha birkaç gün öncesine kadar, daum'u geri getirmek acınası bir çırpınış diye iddia ettiğimde, fenerli arkadaşlarım "rijkaard'ın falan geleceği yok. gerçekçi olalım, daum'a da şükür," diyolardı. o yüzden eve gelip 'galatasaray.org' sitesini açıp görene kadar inanmak istemedim.

    nası anlatıyim daha... hani saat gecenin üçü olmuştur. artık barda topu topu üç-beş sap ve iki tane kız kalmıştır. kızlardan biri 'bi ömür geçse böyle hatun yapamayız hacı' diyeceğiniz kadar güzel bir kızdır. o kadar çekicidir ki onunla tanışıp yakınlaşma ihtimali bile gerçekçi gelmez. diğeri ise vasat, alkollü olmasanız muhtemelen dönüp bakmaya bile uğraşmayacağınız ama loş ışıkta, saatte sabahın üçü olunca, 'iyi değil ama gideri var' diyeceğiniz ve sizi açık açık kesen kızdır. birinciye yanaşmaya cesaret edemediğiniz için, gerçekçi olup ikinciye yaklaşır ve başarıya ulaşınca kendinizi tatmin olmuş hissedersiniz o an için. sonra kafanızı çevirip sağınıza bir bakarsınız ki, bütün gece yanınızda dikilip şarkılara saçma sapan tempo tutup etrafı kesen diğer sap, birinci kızla elele bardan çıkıyor. o an başınızdan aşağı kaynar sular dökülür. arkalarından öylece bakakalır, bu gerçeği kabullenemezsiniz. "nasıl olur lan!! ben niye yapamadım???" diye sayıklarsınız bir süre. sonra başınızı tekrar önünüze çevirip, ikinci kıza bakarsınız çaresizce.

    bu hikayede kızların yerine christoph daum ve frank rijkaard'ı koyun. kimin hangi kız olduğunu sanırım belirtmeye gerek yok. şöyle bir düşünüyorum, bundan daha üzücü bir haber ne olabilirdi diye. herhalde ancak jose mourinho galatasaray'a gelse bundan daha fazla üzülürdüm. 2. sıraya alıyorum o yüzden rijkaard'ı.

    (bkz: ben 6 yaşımdan beri rijkaard'ı izliyorum ulan)
    (bkz: ah ulan ah)
hesabın var mı? giriş yap