• bugüne kadar rastladığım en net ve güzel tanımını ali artun yapmıştır. " sözlük anlamılya akış demek olan fluxus, sanatsal değerlerde ağırlığın estetikten etiğe kaymasını savunuyordu. sanatçının ne yaptığından ziyade ne düşündüğünün, hissetiğinin önemini vurguluyordu"
  • fluxus, 1961 yılında george maciunas (1931- 78) tarafından isimlendirilmiştir. grubun isim babası olan maciunas batı almanya'daki bir yüksek okulda birkaç yıl geçirdikten sonra 1948 yılında abd'ye gelmiş, litvanyalı bir savaş sonrası göçmenidir. maciunas’ın bulduğunu iddia ettiği fluxus ismi, -latince fluere’ kelimesinden türetilen ve akış – anlamına gelen bir kelimedir.…bununla beraber fluxus kelimesi, maciunas’ın öncesinde de kendi yankılarına sahip bir terimdir. “her şey flux’tır ... her şey akar” ve “ aynı nehirde iki sefer yıkanamasın” sözlerinin m.ö. 5. yüzyıl filozofu olan efesli heraklitos’a ait olduğu sanılmaktadır. 18. yüzyılda hegel’de, bu düşünceyi diyalektik kavramıyla devam ettirmiştir. hegel’e göre “doğadaki her şey sürekli olarak flux’tır” ve “savaşım her şeyin yaratıcısıdır.” ve 20. yüzyılın başlarında fransız filozof henri bergson’da görmüştür ki doğal evrimin işleyişi olarak “fluxion” değişimin ve gelişimin sabit sürecidir. bergson ayrıca savunmuştur ki, dünyayı an ve an deneyimleyemeyiz yinede tıpkı işittiğimiz müzik gibi sürekli bir akış içerisindedir. felsefik çağrışımların ötesinde de maciunas açıkça… moleküler dönüşüm ve kimyasal füzyon gibi bilimsel süreçlerde fluxus’ı ilişkilendirmiştir.
    maciunas’ın yanında fluxus hareketinin en ünlü temsilcileri, joseph beuys, yoko ono, nam june paik, george brecht gibi ünlü isimler olmuştur. grubun oluşmasında batı düşüncesinin dışında farklı şeyler deneyen müzisyen john cage’in karşı sanat hakkındaki düşünceleri de etkili olmuştur. bu anlamda neo- dadaist bir çizgide hareket eden fluxus’uda tam olarak bir sanat akımı olarak tanımlamak güçtür.
    bunun yanında grup içerisindeki, zaten kendi alanlarında öncü olan sanatçıların kendi disiplinleriyle akıma katkıda bulunmaları ve sanat türleri arasındaki sınırları bir kez daha ortadan kaldırmaya yönelik çalışmaları bakımından postmodernist özellikler gösteren bir akımdır. bünyesinde barındırdığı, çok uluslu ve farklı disiplinlerde faaliyet gösteren sanatçılarla birlikte, fluxus uluslararası bir yayılım amaçlamışlar ve geleneksel sanat kategorilerinin dışında çalışmalarda bulunmuşlardır. bu çalışmaların hiç birisi tiyatro, müzik, resim, heykel gibi sınıflandırılabilen faaliyetler değildirler. bu faaliyetlere örnek olarak, fluxus’un özgünlüğünü belirleyen, 1962’deki wisbaden, stadtische’de gerçekleşen konser verilebilir. bu amaç için viyana’dan, beş özel keman virtüözü getirtilmiştir. bu virtüözler yaşamlarında hiç keman çalmamış kişilerdir ve üçsaat boyunca anti-keman bir müzik kompoze etmişlerdir. bir başka ilginç iş de la monte young’ın ‘zen için baş’ isimli eyleminde nam june paik’in başını bir tas domates suyu ve mürekkebe batırarak yere serili bir ruloya sürmesi eylemidir.
    tüm bu bağlamlar içerisinde fluxus doğadaki ve günlük insan hayatındaki sürekliliği ve değişimi ifade etmeye çalışmıştır. bu durumla ilişkili olarak, sürekli değişen bir evren içerisinde sanat eseri de tamamlanmış bir çalışma değil, sürekli değişim ve gelişim gösteren bir süreçtir. fluxus, yaratımı ve yok oluşu, geçici olanı ön plana çıkartarak yaşamın akışına göndermelerde bulunmuştur. fluxus faaliyetlerinin çeşitli kategorileri içerisinde, grup üyelerinin projeleri önemli değişiklikler meydana getirmiştir. sanatsal üretimi, sadece nesnenin dışavurumundan ibaret olan sınırlarının ötesine taşımışlar ve tiyatro ve müzikal arasında bir yerlere kaydırmışlardır.
  • müze kavramını ortadan kaldırıp direkt sanatçı-sanat yapıtı-halk arasında bir köprüdür en başta. fluxshop ismini verdikleri bir dükkanda kendi yaptıkları sanat eserlerini satarak (yıllar sonra alıcılarını zengin edecek olan) sanatı gombrich'in de dediği gibi 'büyük s' ile yazmadan hayatın içine sokup, yaşamın ta kendisi haline getirmeye çabalamış, evrensel bir başarı elde etmişlerdir.
    fluxus aslında bir akım değil bir düşünme tarzı, felsefedir.
    müzik alanında 4.33 eseriyle john cage müzik algısını yıkarak en önemli temsilcisi haline gelmiştir.
    diğer sexy sanatçılar için tıklayınız;
    (bkz: george maciunas)
    (bkz: joseph beuys)
    (bkz: nam june paik)
  • temel niteliklerinin yanında çok önemli birkaç nokta daha:

    fluxus, sanatçı egosuna karşı aldığı cephe* ile gönülleri(mizi) bir kez daha fetheder. kolektif bir ruhtan, anonimlikten, anti-bireysellikten yanadır. sanatçı ile dinleyici/izleyici arasındaki hiyerarşik mesafeyi ortadan kaldırmayı amaçlar. bu yüzden sahne fikrine de karşıdır. zira sahne yüksektedir. sanatçı, dinleyiciden daha yukarıda durduğunda, ondan daha büyük daha önemli (vs.) olduğu yanılgısına kapılır. yani fluxus'a bildiğimiz anlamda sahne dışında her yer sahnedir, her gün bayramdır.

    fluxus anti-profesyoneldir. ve der ki; sanatçı tüm ömrünü, örneğin keman çalışmaya vermemelidir. sanatçı -yine örneğin- çaldığı keman karşılığında para da kazanmamalıdır; kemanı para kazanmak için çalmamalıdır. sanat ve sanat nesneleri birer araçtır, bundan öteye gitmemelidir. sanatçı enstrümanına (enstrümanı piyano da olabilir, tuval de, heykelciyse kil de olabilir) tapmamalıdır. onu gerektiği gibi kullanmayı bilmeli, bunun hakkında düşünmelidir. düşünmelidir. sanatçı, düşünmelidir.

    fluxus, tekrarlanamaz. kalıcılık, evrensellik, ölümsüzlük gibi klasisist ve yer yer modernist ideallere böbreğiyle, kara ciğeriyle filan güler. fluxus konserleri ve yayınları, güzel sanatların ve onların kurumsal biçimlerinin yok olacağı ve sanatçıların başka işler bulacağı bir zamana kadar gerçekleşecek ve işlevini tamamladığında kendini yok edecektir. (işlevselliğe de karşıdır, tek işlevi güzel sanatların yok olması gerektiğini yaymak olabilir). performanslar anlıktır, tek seferliktir. süreçseldir. bugün, fluxus performanslarının fotoğraflarını görüyor olmamız, temsillerini izliyor olmamız bile, aslında fluxus ruhuna aykırıdır. yüzlerce yıllık yapıtların tekrar ve tekrar seslendirilmesinden değil, "yaşayan bir sanat"tan (living art) yanadır.

    --------------------

    * sanatçı egosunu yıkma hadisesi o kadar önemlidir ki, fluxusçular bu işin çaresi* olarak, (fluxus'un duruşuna, felsefesine aykırı gibi görünse de) "telif hakları" konusunu gündeme almışlardır:
    "zaman içinde tüm işlerin müelliflerini yok edip, onları tümüyle anonim hale getireceğiz, böylece sanatçı 'ego'sunu ortadan kaldıracağız, her işin müellifi 'fluxus' olacak. her 'sanatçı'ya kendi kendisinin egosunu yok etmek konusunda güvenemeyiz. isteksiz olsa bile aramızdaki telif anlaşması onu buna zorunlu kulacaktır." (macinuas, tomas schmit'e mektup, 1964.)
  • kabaca neo-dada denilebilen ve gunumuzde de etkinleri devam eden akim.fluxus akiminin baslangic noktasi bir acidan john cage e (ordan marcel duchamp a) dayandiralibilir.sinir ve alan tanimayan bir akim oldugu icin bir cok dalda bir cok sanatci bazen fluxus akimina girmis ve cikmistir.
  • 60'ların başında new york'ta ortaya çıkan sanat akımı. avrupa ve japonya'ya da yayılmıştır. bu üç kıtada (amerika, avrupa, asya) daha önce ortaya çıkmış olan estetik akımlarını birleştirerek yeniden yorumlar.

    (bkz: bauhaus) (bkz: amerika)
    (bkz: dada) (bkz: avrupa)
    (bkz: zen) (bkz: asya) (bkz: japonya)

    ayrıca (bkz: avantgarde)
  • and here is a story about being free*:
    lethe'yi aramayı unutacak kadar bilincalıntı (hatta belki lethaeus)mağduru, nehrin aktığı yeri, değişik kanallar kazarak değiştirmeyecek kadar üşengeç gibi bir gölge adam*
    delikleri süngerle kapamaya çalışırken ayakları yere basan* genç*. ve tabii ki bela mimarinin seçtiği arsa.
  • iki hafta once nyu'da kutuphane girisinde siyah giyinen bir ogrenci grubunun israil'in filistin halkina karsi surdurdugu ayrimci tutumu protesto etmek amaciyla sessiz ve ardarda yuruyusu ile 2004'te de uygulanabilen bir sanatsal-politik eylemdir. bu sessiz ama sistematik yuruyus, hem guvenlik gorevlileri tarafindan engellenememis (cunku sadece birbiri arkasindan yuruyen ve insan trafigini engellemeyen bir durum) hem de merak uyandirmis, ve grubun kenarda duran elemanlari tarafindan dagitilan ilanlarin kapis kapis gitmesini saglamistir. bu fikri ortaya atan sahsa burdan tesekkurlerimizi iletiriz.
  • kurucusu george maciunas olan sanat akımı.bu akıma katılanlar geleneksel sanat anlayışına karşı çıkıp sıradışı bi sanat akımı hatta bi anti-sanat akımı yaratmaya; yaşananları,gerçekliği sanat haline getirmeye çalışmışlar ya da çalışıyorlar.
  • bambaşka bir dünya kendisi.
hesabın var mı? giriş yap