• adaletsiz bir spor.

    kardeşimle birlikte sağlıklı yaşam ayağına girdiğimiz bu yolda herşey aleyhime gelişti sözlük. ben 10 kaldırıken o 20 kaldırdı. ben 50 çekerken o 100 çekti. ne ettiysek o daha çok etti. yanlış yaptı. göze geldim sözlük. sonra van dame gibi bişey oldu bu. ben hala piknik tipi bir insanım. kolları felan şişti. göğsü kabardı. resmen havaya girdi lan. herşey değişiyo sözlük. artık evde kendisine "şampiyon" diye hitabediliyo. tabağında bıraktığı bir parça makarna ile ilgili olarak annem "artık sadece kendini düşünemezsin şampiyon" dedi mesela. korkuyorum sözlük. dün eve çıkmak için asansörü tercih edince 1 numara "sana yakışmıyor şampiyon" dedi. mahallenin bebeleri parmakla gösteriyolar bunu. celebrity oldu adeta. gaza geldi. ayıp etti bana.

    her geçen gün ağırlıkları arttırıyo bu. baktım zorlanıyo, kasmış kendini, damarları felan çıkıyo. canı acıyo belli. dedim "fazla zorlamasaydın, canın acıyo ..." (biraz az kaldırsında gelişimi dursun, ben onun derdindeyim tabi) istifini bozmadan bitirdi setini. yandan yandan baktı sonra. "no pain, no gain" dedi. artık dilimizi bile konuşmuyo velet. iki dambıla ruhunu sattı.

    ben sana kardeş felan demem bundan gayrı. pill derim olum ben sana. pillsin sen.
  • sabahın beşinde hiç uyumamış gibi gözlerimi açtığım, yiyerek dünyayı kendi bünyemde görmeye çalıştığım zamanlardı. hayattan beklentim sıfıra yaklaşırken, göbek deliğim hızla benden uzaklaşıyordu. göbeğimin ayrı eve çıkmak istediğini en sevdiğim pantolonu giymeye karar verdiğimde anladım. düğmeyi kapattığım anda bağımsızlığını ilan etti şerefsiz. öylece denize girsem batmadan dünyayı dolaşabilirdim. ben de işte o an karar verdim fitness yapmaya.

    bence fıtness yüksek sesli müzik eşliğinde basit hareketler yapıp eğlenmek gibi bi şeydi. böyle bi tahtanın üstüne filan çıkacağımızı sanıyordum. böylelikle hem eğlenecek, hem kilo verecek, hem de depresyon hırkamdan kurtulacaktım. fıtnessi bambaşka bi şeyle karıştırmıştım ve bedelini çok ağır ödüyorum. yürüyüş bandına ve bi takım alengirli aletlere, hareketlere alıştım fakaatttt yanımda 50 kiloluk ağırlıklarla çalışan kaslılara alışamadım. adam hık demeden bilmem kaç kiloyu kaldırıyor de ben yanında 2,5 kilo kaldıramıyorum arkadaş. çok zoruma gidiyor, gerçi çok yanlış bir karşılaştırma yaptığımın da farkındayım ama olsun! eminim safinaz*'ın kolları bile benimkilerden güçlüdür. ama durmak yok!

    buarada iyi ki fitness benim hayal ettiğim şey değilmiş, çünkü böylesi hepsinden güzel galiba. yarım saat koştuktan sonra pamuk gibi, sinirleri alınmış et gibi oluyorum. zaten et gibiyim, sinirlerim alınmış oluyor. et oluyorum, göbekli gibi, en son yine sinirli.*
  • şu mereti birkaç yıldır yapan biri olarak iki kelam etmek istediğim egzersiz programı.

    evet birkaç yıldır işten eve, evden işe yapıp o göbeği büyüttüğünü biliyoruz. gelsin biralar, gitsin vodkalar ortamlarından çıkmadığından da haberimiz var. günde bir paket sigara içtiğini de kültablandan anlıyoruz. ne yapsam deyu düşünüp buralara kadar geldin. entarilerin hepsini de okudun. öncelikle bişiler yapmam lazım tavrından dolayı kutluyorum seni.

    neyse bir şekilde spor salonuna yazıldın veya yazılmak üzeresin. söyleyeceğim şu ki; doğru yoldasın. fitness içerdiği kardio programı için bile yapılması gereken antremanlar bütünüdür. hele ki şu zamana kadar içtiğin sigaraları, düzensiz beslenmeni, kolesterolünün , trigliseridinin tavan yapmasını göz önüne alırsak, hayatın için yepyeni başlangıçtır.

    başlamadan önce git bir hastaneye dahiliyeye muayene ol. kan tahlilin, ekg ve tansiyonuna falan bir baktır. taşikardiveya bilumum kalp hastalık öykün varsa bunu anlat. sonrasında diyetisyenle görüş. diyetisyen ne ola ki? diyip olayı küçümseme. spor salonundaki sığır hocan! bu konuda seni siklemez. salar dambılların içine, sana sattığı protein tozuna bakar. 50 kilo başladığın spora daha da zayıflayarak devam edersin. iki kat kabus olur senin için.

    öncelikle başlamaktan cekinme. spor salonunun kokusunu ve havasını teneffüs et. bundan sonrası için nefsin ve çevresel etmenlerle başına gelmesi muhtemel olan olaylar şunlardır;

    -ya hiç sarmadı beniii. şu bir ay bile çok sıkıcıydıııı pofff?!

    emin ol bu herkesin başına gelir. başta kendini boğulur gibi hissedersin. bisikletin, koşu bandının üstündeyken dışardan gelen bakışlardan bile kaçınmaya çalışırsın. amına koyim sporununda, bisikletinin de diyip bırakman da çok olasıdır. bunun için kendine kızma. mutlaka yolun tekrar buralara düşecektir.

    -iki aydır gidiyorum bir gram kilo vermedim yeaaaa?!

    şimdi güzel kardeşim biliyorum bak spor salonuna yazıldın. kaslı ve havasından geçilmeyen bir hoca! da saldı seni çayıra ıps ıps diye sıkınıyorsun. neyse sakinim.
    bak yukarıda söylediğim gibi diyetisyen tam da burada rol alıyor. kilona göre günlük alman gereken protein, mineral ve karbonhidrat dengesini ayarlar. sende o hocanın ''protein almalısınnn yağı azaltmalısınnn'' cahillikteki tavrından uzaklaşıp, mantıklı beslenmiş olursun. pek tabikide kardioyu eksiksiz yapman çok önemli. unutma; bisiklette 12. dakikadan sonra, koşu bandında 18. dakikadan sora yağ yakmaya başlarsın.

    -protein tozu cok iyi deyyolaa alsak mı ki?

    bak güzel kardeşim protein tozu bir suplementtir. yani gıda destekleyici. sen daha bu spora yeni başladın. ilk 6 ay bunlarla falan hiç işin olmasın. bünyeni hazır proteine alıştırmaman senin yararına olur. bak ben birkaç yıldır bu sporla uğraşan biri olarak hiç kullanmadım. kullanmayı da düşünmüyorum. günlük almam gereken protein miktarını alamadığımın farkında olsamda, uzak duruyorum.

    survivoru izledin dimi. yada işte zapping yaparken falan göz ucuylan falan gördün. neyse işte orda da dikkatini çekmiştir ümit karanın 30cmlik kollarıyla o sarışın kaslı tosuncukları geride bıraktığını. sen de aralarında 10 yaş var, ben diyim 15. şimdi sen protein tozu kullanıp bu kadar dayanıksız olucaksan, bu protein tozunun anasını sikeyim ben. seçim senin.

    -çok sigara içiyorum, bırakamıyorum da. şu fitness zararlımıdır ki benim için .?!

    değildir abicim. sigara kullanan biri olarak, çok net söylüyorum; değildir. kardio programı sayesinde gün ve gün nabzının daha az seviyelerde attığını farkedersin. buda şu demektir; kalp kaslarının güçlenmesinden mütevellit, bir kerede pompalanan kan miktarı artar ve kalbin eskisine nazaran daha az yorulur. damarlarında biriken ldl kolesterolü atmanın tek yoluda spordur. tek yolu dediysem kuvvetli yolundan birisidir. msj atıp tereciye, tere satma.
    bununla birlikte şahsi önerim şudur; spora gelmeden ve spordan çıktıktan birkaç saat sigara içmemen. spordan sonrası özellikle dinlenme safhasına kadar ağzına sürmemen. oksijene en çok ihtiyacın olduğu dönemde, kalbinin ve akciğerlerin anasını sikme.

    geldin spor salonuna, azıcık kardio yaptın. baktın ki miğden aşırı bulanmaya başladı. bırak eve git.
    geldin spor salonuna, azıcık kardio yaptın. baktın ki o gün aşırı terliyorsun bir terslik var bünyede. bırak eve git.
    geldin spor salonuna, azıcık kardio yaptın. baktın ki yüzünün rengi değişti, bir gariplik seziyosun kalp atışlarında. bırak eve git.
  • geçen gün yine floransadaydım. david i tekrar inceledim az evvel de tyler durden ın resimlerine baktım google görsellerden. sonra aynaya baktım. tarihin ve günümüzün bize adres verdiği bu iki ideal vucut arasında bir vucuda sahipken sözlüğe entry girmemek olmazdı. genç dimağları bildiğim kadarıyla aydınlatayım. yanlış bilgiler de verebilirim, üstadım diyen mesajı bassın düzeltelim milleti yanlış yola yönlendirmeyelim.

    motivasyon
    motivasyonun yoksa fitnessın hayatının bir parçası olmasını bekleme. eğer ki motivasyonun vucutla kızların aklını almaksa dostum senin vucudun değil beyninin fitness yapması gerekir derim. o yüzden bu yola hiç girme, yorma kendini. benim kendi motivasyonum ise fit vucudun verdiği dinçlik hissi. öyle bir his ki bacaklarında, kollarında, karnında gücü hissedersin. her an aksiyona hazırsın. bu dinçlik hissinin tam bir tarifi yok. ne demek istediğimi anlamıyorsan demek ki hiç fit olmamışsın hayatında. sadece bu his bile devamlılığını getirecektir. geri kalan her şey bonusu olur.

    program
    öncelikle uyarayım. hiç bir zaman profesyönel bir yardım almadım. kürek ve sutopu takımındayken öğrendiklerim ile internette okuduklarımı harmanlayıp bir program sunuyorum sizlere. youtube dan hareketleri görebilirsiniz.

    profesyönel programlarda verilen hareketler ne kadar farklılık gösterirse göstersin önemli olanın düzenlilik olduğunu düşünüyorum. o yüzden düzenli çalışma en kritik kısım. genelde referans aldığım site ise şu

    omuz bölgesi : her şınav çeşidinde zaten deltoid çalışıyor. ama definasyonu artırmak için dambellerle yapılan hareketlere göz atmakta fayda var. en az 2 farklı hareketi seçip uygulamanızı öneririm.

    karın bölgesi : p90x programının ab ripperx ini öneriyorum. 10. hareket olan leg climb dışındakilerin verimli olduğundan eminim. 10. hareket yerine adonisi destekleyecek hareketler eklenebilir.

    göğüs bölgesi : onlarca ceşit şınav var. bunlardan yine kendine 4-5 tane seçip en az 3 set olmak üzere, her set için yerden kalkamayacak hale gelinceye kadar yapmanı öneririm. 40x3 demek bana manasız geliyor 50 tane yapabilecekken bir set illa 40 olsun diye kasları zorlamadan bırakmak verimsiz olacaktır.

    kollar : bicepler için açık ara en iyi yöntem barfiks. kapıya sıkışan barfiksler gayet güvenli ve ucuz. arka kol için ise benç dip hareketini öneririm. yine en az 3 set yapılmalı ve sayı önemli değil maksimumum zorlanmalı.

    kardiyo : en az yarım saat ip atlama yine en az 40 dakika koşu yada yüzme önerim. koşçak,yüzcek ya da ip atlıcak yer yok diyorsanız burpee işinizi görür.

    ve en önemli uyarılardan biri üst üste iki gün aynı bölgeyi çalışmayın.

    beslenme: 2 farklı dönemimde fiziksel olarak tavan yapsam da şu an baktığımda definasyonu maksimuma çekmek için beslenmeye ayrı bir önem vermek gerektiğini anladım. konunun uzmanına danışmak lazım ama bimden süt içip, yumurta ve tavuk yiyerek de gayet sağlıklı bir forma ulaşmıştım. burada bodybuildingden değil fit olmaktan bahsettiğim için protein/peyniraltı tozlarını pek tavsiye edemeyeceğim. demek istediğim onlarsız da oluyor.

    ekmek tercihiniz bol tahıllı olsun, somun ekmeği unutun hiç bir besleyici yanı yok. tuzu minimuma çekin(bende 0). şekeri de yavaşça azaltın(yine hedef 0 şeker) yağ tecihiniz tereyağı ya da margain değil zeytinyağı olsun. kola,sprite, meyve suyu nektarları düşmanınız. sudan daha iyisi yok içecek olarak. alkol de minimuma inmeli. tükettiğiniz meyve miktarı artmalı. hala cips,çerez yiyorsan vay haline. ve tabi ki bol su tüketin.

    buraya kadar okumuş hala tanım arayan yarrak kafalıya gelsin : türk kızını/erkeğini eleştirme hakkı elde etmek için yapılması gereken aktivitedir.
  • salona dogru ilk girişinizde geniş omuzları ve dünyayı yaratmış ( küçük dağları,tepeleri de değil) spor hocasıyla karşılaşılan mekan.zaten zor zor karar verip,ulan tamam bu sefer adam gibi başlayacağım ve süper istikrarlı olacağım gibi sözlerle giriş yaptığınız ortamda bu arkadaşın size "evet amacımız ne?"gibi bir girizgah yapması,umursamaz,alaycı aman ya bi obur daha geldi zayıflamaya dercesine halleri o kendinden emin halinizi yerle bir etmez mi.ha bi de bunun ardından kilonuzu,vücut kitle bilmem nelerinizi ölçmek amacıyla sizi süpersonik bi tartıya çıkarmak istemesi,o sırada kendi geniş omuzlular familyasından diğer arkadaşlarının da orda olması cabasıdır.

    tamam spor işi senin alanın,belki cocukken başladın bu işlere,belki odanda duvarda sallanıp duran madalyaların,annenin tozunu almaktan bıkıp usandığı kupaların var ama insan ilişkilerin sıfır tamam mı!

    bu insana gıcık olunan andan itibaren,kafadan geçenler şunlardır;" tamam herif/hatun vücut yapmış sportmen bi kişilik olmuş ama ben de falancadan diploma aldım,x sertifikam var,y enstürmanını çalıyorum, 5 dil konusuyorum ulan! "
  • ilk kez gidiyorsanız ilk gün anahtarınızı almayın ve mutlaka evde birinin olmasına dikkat edin. yoksa dışarıda kalırsınız. anahtarı çevirmeyi bırakın kilide sokabilirseniz ne ala.
  • sigaradan, içkiden bile agir bir bağımlılık yaratan, kişiye mutluluk aşılayan vazgeçilmez bir yaşam tarzı.
  • düzenli yapıldığı takdirde, fiziksel ve ruhsal anlamda yeniden doğmuş gibi hissettirir. bedeni ve zihni arındırır.

    vücudu şekle sokar, kalp damar sistemini güçlendirir. zindelik, enerji ve yaşama sevinci verir, hayatı düzenler. diğer spor dalları için de antrenman ve beden eğitimi görevi görür.

    sporcu kişi disiplinlidir, yemesine, içmesine ve uykusuna dikkat eder, sağlıklı yaşar. spor yapan insanın, vücuduna ek olarak zihni de gelişir, kendine güveni artar. kıskançlık, güvensizlik, kibir ve miskinlik gibi arıza ve kötü huyları törpülenerek yok olur.
  • ing. fitnelik
  • 17. ayımı doldurduğum uğraşım, hobim yaşamdan zevk alma kaynağım.
    hatırlıyorum 17 ay öncesini. kemikleri iri ama zayıf,şekilsiz bir vücut ve aynaya bakmaya korkak bir ben vardı.alkol tüketimim hat safhada, sarhoş olabilmek için içkileri karıştıran ben.
    sonra bir arkadaşım fitness a başladı.3-4 ay süreyle düzenli olarak tek başına gidiyor, akşamları içki muhabbetimize katılmaz olmuş hatta sigarayı bile bırakmaya çalışıyordu.
    daha sonra tek başına gitmekten sıkıldığından mı yoksa beni sevdiğinden mi bilemiyorum, afedersiniz kafamı sikmeye başladı.
    ne zaman gidecek olsa beni çağırıyor,ücretsiz deneme amaçlı klübe sokabileceğini söyleyip duruyordu.
    direniyordum, gerek yok, mekik nedir abi baş ağrısı yapıyor veya zamanım yok diyerek.
    birgün gittim.ısındıktan sonra boş barları verdi elime göğüstü koldu omuzdu çalıştık. utanmadım desem yalan olur. cüsse var güç yok. bende 2 beden küçüklerin girdiği ağırlıklar hayal gibi duruyordu.
    üye olmaya karar verdim ama 1 senelik peşin alıyorlardı,3-6 veya kısaca aylık üyelik imkanı yoktu. bende bastım parayı 1 senelik üye oldum.

    işim gereği akşamları gidemiyordum. sabah 11 gece 11 iş saatlerimdi ve sadece sabah erken kalkıp gidebilirdim.ilk başlarda sıkıntılı olmadı değil. gece geç geliyor geç yatıyor sabah 8 de kalkıp spora ardından duş filan derken sabah 11 de işbaşı yapıyordum. ev hanımları arkadaşım olmuştu.
    düzenli devam etmenin ve beslenmenin sonuçlarını aldığımı görmeye başladığım an daha da hırslanıyor insan. her ay 5 kilo arttırmak bir hedef her içilmeyen bira bir doping, moral oluyordu. alkolü önemli bir oranda azaltmış nerdeyse 10 günde bir 2-3 tane içer olmuştum.

    kendimi daha enerjik daha kuvvetli ve zihni açık hissediyor, birşeyi hedefleyip başarmanın güveniyle kendimi daha çok seviyordum. yanlış anlamayın,istediğim vücut henüz yoktu ortada ama aksatmadan gidilen ve gücüm kalmayana kadar çalışmakta güven tazeleyen bir şeydir.

    tam düzeni oturtmuştum ki iş yerim başka bir şehire sezonluk olarak taşındı ve ilk düşündüğüm şey acaba o şehirde işyerime yakın spor salonu var mıydı? ilk (tabiri uygunsa) googleladığım şey oydu. evet bir spor salonu vardı.

    şehre vardığımda valizlerimi otelime yerleştirdim ve ilk iş soluğu antremanda aldım. gitgide daha da merak ediyor, bu uğraşta nelerin önemli olduğuyla ilgili diğer sporcu yorumlarını okuyor forumlarda takviyeler üzerine puanlamaları takip ediyor, takviyelerin içindeki değerlerin neler olduğunu öğreniyor ve herşeyin antreman olmadığını fark ediyordum.
    iş çok yoğunken bile patron ortada yoksa 1 saat spora kaçıyor geri geliyordum. bazen arıyor ve inanın götüm 3,5 atıyordu.ama hiç yakalanmadım:))

    zamanla takviyelere başladım. beslenmem 10 numaraydı. günde en az 1 adet ızgara somon+salata, yumurta,tavuk,tahıl,portakal suyu, elma suyu içiyor,0 şeker ve minimum tuz tüketiyor, takviye olarak protein tozu ve bcaa kullanıyordum. takviye kullanımından sonra değişim çok hızlı oldu.

    şu anda önceden söylediğim gibi 17 ay oldu. artık ailemden sonra spor geliyor. kız arkadaşım 1.5 saat mesafeden beni görmeye gelse bile spor salonuna gidiyorum.bu bir hastalık arkadaşlar. ama vücut mutlu olduğu için sporu istiyor.bir madde bağımlılığı değil ama endorfin bağımlısı oluyorsunuz. her yediğinizi içtiğinizi, uyku saatlerinizi hesaplar olarak buluyorsunuz kendinizi. tek bir püf noktası var bu işin. sakın vazgeçmeyin,devam edin hiçbir şey karşılıksız kalmaz.

    kadın arkadaşlar için dipnot: dışardan gördüğüm kadarıyla sizin çalışma tarzınız biz erkeklere göre çok daha bireysel. evet sporda ortam çok önemli.erkeklerin spor salonunda sosyal olabilme gibi bir şansı var, neden derseniz biz ağırlık ile çalışırken sohbet bazen gerekli oluyor. ne bileyim mesela çalışma listelerimizi paslaşıyoruz veya bir hareketi nasıl yaparsak daha etkili olur diye soruyoruz. ama maalesef siz çoğunlukla aletlerle çalışıyorsunuz ve sosyalleşmeniz bize nazaran daha zor. o yüzden sizin yerinizde olsam sadece crossfit antremanları veren klüplere yazılır veya spor salonlarının ders programlarını inceleyerek üye olurdum.

    yapın arkadaşlar,inanın bana..hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz.
hesabın var mı? giriş yap