• -aka- fin greenall. ninja tune etiketi altinda boy gosteren, ingiltere orijinli muzik adami. $imdi, ilgili plak firmasinin ortama saldigi urunlere baktigimizda nu jazz, hip hop, ambient, chillout ve downtempo kivaminda albumler ve sanatcilar gormekteyiz. gel gor ki, fink bu skaladan oldukca uzakta. her ne kadar elektronik muzik produksiyonu ve dj'lik mevzulariyla ha$ir ne$irligi bulunsa da fink aslen harika $arki soyleyen ve kendine has bir klasik gitar teknigi bulunan, saglam bir "singer-songwriter". slap ve fingerstyle'in degi$ik tekniklerini kendine ozgun bir yorumla harmanlayan adamimizin gitarini dinlemek benim icin bir zevkten de ote. gercekten de denk geldigim en esasli tekniklerden birisi oldugunu soyleyebilirim. urettigi muzikte agirlikli olarak folk, indie, blues, jazz, gospel ve dub etkilerini duyumsamak mumkun. album ve konserlerde kendisine e$lik eden bir basci ve davulcusu oldugu bilgisi de sabit. elektronik elementler nadiren ve cok geri planda olarak sunulmu$. gene bir nitelik olarak, fink muzikte minimalizmi ve dogalligi seviyor, bu cok net. enstrumanlarin ve vokalin onune gecen bir filtreleme/perdeleme veya fx durumlari falan oldugunu zannetmiyorum, kulaklarim beni yaniltmiyorsa. sahne, muzigi dinlediginiz odanin icinde bir koseye kuruluyor sank! ve bu his muzikte -i$itme anlaminda- kaliteyi maksimumda arayanlari, hatta high-end/hi-fi fanteziler pe$inde ko$anlari oldukca tatmin edici duzeyde; tum albumun ba$tan sona hucum teknigiyle kaydedildigini du$undurtecek kadar hem de. gerci pek oyle oldugunu da zannetmiyorum. bu ahkamlarin dayanak noktalariysa 2006 senesinde cikarttigi iki numarali "biscuits for breakfast" ve bu senenin bahar aylarinda piyasaya surulen, dumani uzerindeki dort numarali albumu "sort of revolution". kendini tekrar yok, geli$im ve kalite zirvede. bir muziksever icin orgazmdan daha zevkli ba$ka ne olabilir ki?

    cift sayilardan gittik, en kisa zamanda fink'in debutunu ve 3 numarasini da edinmek elzem gibi gorunuyor.
  • berlin cikisli, londra devamli bir muzisyen.. 8 albumluk muzik hayati ve easy elektronik notalari mevcut..
    dileyene bir kuple;
    http://www.finkworld.co.uk/
  • 10 maçta 107 gol yiyen güvenspor un hocasının anlatımıyla domino'su. * *
  • fink dünyanın en tatlı müziklerini yapan adamların top 5 ine girebilecek birisidir. zaten dinleyince kendinizi fink'in büyülü dünyasında buluyorsunuz. basit sözlü şarkılar ve yumuşak notaların ustası olan fink kalplari yumuşatan çikolatalar gibi günde en az bir doz alınması gereken bir müzisyendir.
    yoksa (bkz: biscuits for breakfast) diye başka birisi şarkı yapsa bi taraflarımızla güleriz, ancak söz konusu olan fink olunca şaheser gözüyle bakmamızı sağlayacak tınıları ve yumuşak sounduyla bizleri mutlu etmeye yetiyor.
    neticede bence biraz ruhunuzu hafifletmek, biraz gülümsemek için fink'in şarkılarını dinleyebilirsiniz.
    www.myspace.com/finkmusic

    fink'in şu anda çalıştığı müzisyenler:
    guy whittaker : bass
    tim thornton : davul
  • kitabın arka kapağında yazıldığına göre, kitap kendisini: "baştan sona seci sanatının kullanıldığı ilk modern roman" olarak tanımlamış.

    (cümlelerin ya da bir cümle içinde birden çok sözcüğün sonlarındaki ses benzerliğine seci denir. seci, nesirde* kullanılan uyak* olarak da tanımlanabilir. özellikle divan nesrinde secili anlatım bir amaç sayılmıştır.)

    kitabın esas oğlanı göksenin yıldırım* hayatımı anlatsam roman olur demiş, ve roman olmuş efendim. şahsen ben yazarın: "bu romanda anlatılanlar gerçek olmasaydı, onları uyduramazdım" sözüne ikna oldum.

    yazarın evvelce, dublörün dilemması, korkma ben varım ve ruhi mücerret eserlerini de okumuş birisi olarak, fink aslında bir romandan ziyade, haftalık bir mizah dergisinde yayınlanan kâh komik, kâh hüzünlü, kâh heyecanlı bir köşe yazı dizisi izlenimi bıraktı bende. dolayısıyla fink okurken, sizi üzmeyen, yormayan, darlamayan, hülasa ekstra bir okur çabası gerektirmeyen; kendi minik-yeşil kanatlarıyla başınızın üstünde sessizce süzülüp her nereye gidiyorsanız size eşlik eden bir kitap.

    tam sevdiğiniz gibi, tweet atmalık bir sürü de cümlesi var:

    --- spoiler ---

    "sonradan fark ettim ki, çocukluk asıl, insana ileri yaşlarda lazım."

    "hayat tümden manasız bir şeymiş gibi yaşa. dayanıklılık mühim bir şey bana kalırsa."

    "ne kadar hassas isen o kadar kolay deliriyorsun."

    "kızın yüzü deniz manzaralıydı. iki gözünde iki ayrı okyanus. birini geçseniz de ötekinde kesinkes kaybolursunuz."

    "çoğumuz, çocukluk travmalarımızdan ya da yetiştirilme biçimimizden kaynaklanan yanlış kanaatlere sahibiz."

    "aşkın tarifini bir eski romanda buldum: 'itimat ile şefkat kalp kabında yoğrulur. ılımlı ve sürekli bir hayranlık konulur."

    "psikiyatra gittim. "yastasın" dedi kadın "atlatması zordur... sarılacak birini bulursan iyi olur." ben de bir köpek aldım. ona sarıldım."

    "delirmeden hayatın tadına varmak, doyasıya sevinmek pek de mümkün olmuyor. çoğu kimsenin akıl dediği şey ne? -kurallara uy, sakın itiraz etme!"

    "üzüm yaratılmadan önce de sarhoştuk biz!"

    "oraya ölmeye değil, yaşayıp yaşamadığımı anlamaya gidiyorum."

    "allah'tan tek dileğim, bir dileğim olması."

    "varoluşsal yoğunluk' filan gibi şeylere pabuç bırakmayınız. bu dünyada hepimiz ceset kadar yalnızız."

    "zamanla ilişkiler birkaç ay, üç-beş hafta derken günlere, hatta saatlere çekildi. seks aşkı ezdi geçti. buldozer gibi."

    "yaşamayı bilmeyen kimseler her nedense, ölmek de bilmiyorlar."

    "-insan daha ne kadar kepaze olabilir? henüz hayattaysanız, inanın bana sansasyonun, fiyaskonun, rezaletin sonu yok."

    "bakın ne diyeceğim: duygular geçersizdir. çünkü hepsi geçici. kalpler kolay yorulur ve çabucak bozulur."

    "bir şeyden çok emin: kendimi üzdüğümce üzmedim hiç kimseyi."

    --- spoiler ---
  • ne varsa brit'lerde var dedirten bir başka müzisyen.

    dinleyiniz, çaktırmadan dinletiniz.

    müzikte zorlama yoktur, müzik hoşgörü dinidir.
  • murat menteş'in son kitabı. antika titanik kadar kötü olmasa da yine de beğenmedim. tamam anladım artik murat menteş bir daha korkma ben varım gibi bir kitap yazamayacak fakat ben her seferinde hayal kirikligina ugramaktan da sıkıldım. ben roman okumak istiyordum ya, kafiyelerle bezenmis şiirden bozma düz yazi degil. kafiyeli cümlelerini okurken inanilmaz yoruldum. farklı bir sey denemis herhalde edebiyattan kendisi kadar anlamadigim açık fakat yok, sevemedim. yine de okunur mu okunur tabii.
    ekleme: goksenini de hikayesini de cok sevdim. kitabin hikaye dili farkli olsa daha mi severdim. evet daha da severdim ama kitap bittikten sonra dusundum de güzel olmuş ya tamam begendim.
  • (bkz: michael fink)
  • "dün gece attığım şey" * şeklinde de özetlenebilecek -ufaktan argo- ortalarda salınma eyleminin atılan nesnesi. *
  • ingiliz blues-indie rock muzisyeni. kendisi gitarist. 3 kisilik bir grubu var.

    house m.d. 8.2'nin sonuna yesterday was hard on all of us ile outro olmustur, pek de guzel olmustur.
hesabın var mı? giriş yap