• her duyduğumda sinir olduğum isim tamlaması. ya niye biz her takım müsabakalarında takımımıza bir isim takıyoruz ki. filenin sultanları, 12 dev adam, potanın aslanları, pinponun yavşakları, güreşin dombilileri, tenisin kaplumbağaları filan.
  • tüm branşlardaki en başarılı milli takımımızın takma adıdır.

    bakın tüm branşlardaki diyorum. buna rezil rüsva olduğumuz futbol ve nispeten başarılı olunabilen basketbol dahil. neden mi? kadın voleybol takımı katıldığı her turnuvada en az yarı final oynuyor.

    bazı cahiller son dörde kalamadılar demiş ama şöyle son iki seneyi hatırlatacak olursak;
    2019 nations league final etabı 4.
    2019 eurovolley final 2. ( bkz: madalya fotosu)
    2020 olimpiyat avrupa kıtası elemeleri 1. (bkz: tokyo bileti)
    2021 nations league 3. (bkz: madalya fotosu)
    2021 olimpiyat çeyrek final 5.
    2021 eurovolley (son 16 çekya ve çeyrek finalde polonya'yı* geçeceğimizi düşünürsek sırbistanla yarı final yani en az 4.lük garanti)

    şimdi bu takım başarısız ise 24 takımın katıldığı avrupa şampiyonasında puan alamayıp sonuncu olan tek takım olan futbol takımınız mı başarılı?
  • türkiye a milli bayan voleybol takımı başlığına mı yazsam buraya mı yazsam arada kaldım ama diğer başlıkta içinde bayan kelimesi geçtiği için buraya yazmaya karar verdim. mor saçlı, feminist, kadıköy hanımlarına selam ederim.

    kulüp sezonu bitti, kısa bir süre içerisinde milli takım sezonu da başlayacak. bu süreçte antrenör değişikliğine gidildi ki bence çok doğru bir karardı. küsler takıma tekrar çağırıldı, belli ki yeni bir yapılanmaya gidilecek. bu süreçte bizi ne bekliyor ne beklemiyor ona bakmak adına kendi düşüncelerimi not edeceğim ve yazın sonunda tekrar bakıp öngörü konusunda iyi miyim değil miyim, nerelerde yanlış yaptım diye bakacağım.

    şimdi takıma katılan isimlerden bakarsak, antrenör daniele santarelli, pasör çaprazı melissa vargas, smaçör neriman ve libero gizem. nereden baksan hepsi oyunda 1. derecede rol oynayacak oyuncular. o da gelsin ya yedek oturur diyemezsiniz bunlara.

    dündü sanırım gala gerçekleşti. sosyal medya üzerinden paylaşımlara baktığımda ben takımda geçen yıl da olan ayrışmayı bu yıl daha üst düzeyde gördüm. umarım yanılırım fakat bi bölünme var gibi. buradan dolayı yeniler (daha genç olan, birlikte büyüyüp buraya gelmiş olan yeni jenerasyon) eskileri bu yıl olmasa bile sonraki yıl kesin yer ve tekrar bi yapılanmaya gidilir.

    işin o boyutunu bir kenara bırakırsak kağıt üstünde artık fena olmayan bir kadromuz var bence. vargas'ın pasör çaprazı pozisyonu için 1. seçenek olduğunu düşünürsek en büyük problemimiz smaçör eksiğimizdi geçen yıl. neriman + ebrar takviyesi ile oraya bir yara bandı yapıştırılabilir. nerimanı uzun zamandır izlemiyorum. manşetleri nasıl bilmiyorum, oynarsa hep beraber göreceğiz ama ebrar'ın manşetleri muhtemelen korkunç olacak. buradan nasıl bir çıkış yolu izlenecek bakmak lazım. ya ben hücumda istediğimi alacağım, bir şekilde de savunurum kardeşim diyecek hoca ve gerçekten hem hücumda hem de blokta çok yüksek bir ilk 6 ile çıkacak ki benim tahminim dizilişle birlikte cansu-ebrar-zehra-vargas-neriman-eda şeklinde

    ya da neriman ve ebrar arasında bir tercih yapıp 2. smaçör tercihini manşetine güvendiği birinden seçecek ki burda da tek seçenek bence meliha kalıyor. fenerbahçe'de bu yıl doğru düzgün forma yüzü görmeyen meliha'yı bu yaz ilkin, saliha, hande yerine izleyebiliriz.

    orta rotasyonunda bence kuvvetliyiz. zehra-eda ikilisi iyiydi fakat bazen düşmeler yaşanıyordu oyunda. aslı kalaç sezon sonunu çok formda kapattı ki buna en çok santarelli sevinmiştir. liberoda ben simge'nin 3. sıraya düşebileceğini düşünüyorum. melis-gizem ikilisi de sezonu formda kapadı ve başta onlar denenebilir ki geçen yaz simge de kendinde değildi pek.

    geçici çözümlerle kapatacağımız ilginç bir yıl olacak kısacası. acilen smaçör çıkartmamız lazım, smaçör çıkartmamız lazım, smaçör çıkartmamız lazım. fenerbahçe 2 yabancı smaçörle oynuyor, vakıfbank 2 yabancı smaçörle oynuyor, eczacı yabancı sınırı sebebiyle mecburen bazen 1 bazen 2 yerliyle oynuyor. smaçörlerimizin hücumu çok zayıf, savunmaları dağınık. acilen komple bir smaçör çıkartmamız lazım.

    smaçör mevzusu dışında takımdaki gruplaşma derinleşmez, hoca ebrar'ı iyi idare eder, ikna eder ve kullanırsa geçen yıldan daha keyifli bir takım izleriz diye düşünüyorum ama yine de kendimizden güçlü veya bize denk takımları yenerek sürpriz yapacağımızı düşünmüyorum. 5-8 arasında yerimizi korur, hedef maçlarda bi noktada kırılarak kaybederiz gibi.
  • şunu farketmemi sağladılar, primci çomarlar olsun, çomar bireysel sporcular olsun, bunları milli takım/sporcu diye desteklememiz son derece mantıksızmış. milli takım nedir, neden desteklenir? milli takım sende milli duygular uyandırdığı, seni temsil ettiği, senle ortak noktalari oldugunu ve senin toplulugunun bir parcasi oldugunu hissettirdigi için heyecanlandırır, izlenir, duygusal frekansları harekete geçirir veya geçirmez, aq milyonluk eşeklerinin 2008'den beri izlediğim bütün maçlarında toplamda hissettiklerimin on katını tek kore maçında hissettirdi bu takım bana, demek ki sıkıntı bende değil, sıkıntı türkiye cumhuriyeti formasını giymeye layık olmayan, vatandas olarak benimle ne vizyonel, ne kulturel, ne de ahlaki olarak en ufak bir ortak noktasi olmayan sporcuların milli takım formasıyla vitrine çıkmasında.

    yüzlerine bakıyorum, aydınlık insanlar, içtenler, samimiler, kaliteliler, hayatimda ilk defa bir mac sonrasi dokulen gozyaslarinin samimiyetine yuzde yuz inandim kendileriyle, görmek istediğim türkiye tablosu bu işte, benden birileri. bu yüzden benim milli takımımdır kendileri, isterlerse sonuncu olsunlar hiç farketmiyor. hepsine tek tek teşekkür ediyorum bu boktan psikoloji'de sabahın köründe hop oturtup hop kaldırttıkları için, sağolsunlar varolsunlar.
  • avrupa şampiyonluğu vesilesiyle kafamda dönüp duran bir konuyu şuracığa kaydetmek istediğim milli sporcular.. milli takımlar düzeyinde dünyanın bir numarası olan kızlar..

    bu ablaların erkek voleybol milli takımımıza kıyasla daha başarılı olmasındaki ayrıntı nedir diye düşünüp duruyorum yıllardır.. zihnimi kemirse de bir türlü adını koyamıyordum ama nihayet, 2023 yılı eylül ayı itibarıyla bu uzun soluklu düşünce yolculuğunda bir sonuca varmış bulunuyorum..

    mesele skor değil.. hiçbir zaman olmadı.. mesele kazanılan maç sayısı, oynanan yarı final, final sayısı değil.. takımın diğer milli takımlara kıyasla gücü, tekniği ve kondüsyonu falan da değil.. erkek takımımız da zaten yabana atılacak kadar zayıf bir ekip hiç değil..

    nedir peki..?

    tuhaf karşılanabilir belki okuyanlar tarafından ama rahmetli nazım hikmet'in epik eseri kuvayi milliye destanı'nda geçen bir tanımlama vardır:

    "tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar"

    bizim kızların son yıllarda her geçen gün yükselen bir ivmeyle yakaladıkları başarının sırrı da burada saklı gibi.. skorda geri düşseler de, arka arkaya setler kaybedip maçı da kaybetme durumuna gelseler bile enerjileri, iştahları kolay kolay azalmıyor.. ve bu yüzden de dişe diş mücadele ettikleri dünya devlerinin moralce çöktüğü yerden onlar yükseliyor parıldayarak.. üstelik zamanında yenilgiyi kafasında en baştan kabullenmiş savaşçı ruhu zayıf giovanni guidetti adındaki dümbelek hocaya rağmen yükselmeye devam ettiler.. onun yerine daniele santarelli gibi enerjisi yüksek, meydan okumaktan korkmayan ve maçı adeta takımla birlikte oynayan gladyatör ruhlu bir hoca gelip o yaraya da merhem olunca işin rengi kökten değişti..

    oysa efeler adıyla tanımlanan erkek voleybol takımı böyle değil.. hem bireylerde, hem de takım olarak çok hızlı bir şekilde demotive olup, aynı hızla oyundan düşüyorlar.. mental kapasiteleri kadın voleybol takımımız kadar yüksek değil.. o yüzden de sahip oldukları potansiyeli sahaya verimli bir şekilde yansıtamıyorlar.. maç sırasında bazen o hale geliyorlar ki zoraki oynuyormuş gibi görünmeye başlıyorlar.. işte tam burası öyle bir kırılma noktasıdır ki buradan geri dönüş pek mümkün değil.. 20-0 dan bile maçı çevirip alırsın belki seti, ama bu iştahsız ruh halinin tedavisi hiçbir doktorda yok..

    çünkü motivasyonu başarıda arayanlar daima kaybetmeye mahkûmdur..

    kadın voleybol takımımız ise yaptıkları işten keyif alarak oynayıp fark yaratıyor.. bu sayede skordan tamamen bağımsız bir şekilde motivasyonu daima koruyabiliyor ki bu da kazanılacak tüm kupalardan, turnuvalardan ve maçlardan daha değerli.. yaptığı işi severek yapan insan sonuçtan azade olur.. kaybetse bile kazanmıştır aslında..

    bak 2020 tokyo olimpiyatlarına çeyrek finalde veda ettik biz.. o zamanlar şu aşağıdakileri karalamıştım.. tam da şimdi adını koyup söylediğim şeyin üstüne farkında olmadan burada da basmışım aslında.. çünkü o gözyaşları tüm kupalardan değerlidir.. kızarmış gözlerden süzülen sıcak damlalar içeride yanan çok başka bir ateşin izlerini taşır..

    (bkz: 4 ağustos 2021 güney kore türkiye voleybol maçı/@sahlanankoc)

    ve nihayetinde iştah ve motivasyon bu seviyede olunca skor, galibiyet, şampiyonluk falan da hikayedir gözümde..

    bu, takım sporlarında başarılı olamadığımız futbol dahil diğer tüm branşlar için geçerli..

    takım seviyesinde en büyük başarılarımız olan dünya şampiyonluğuna ulaştığımız paralimpik branşlarda da (erkek ampute futbol ve kadın golbol) filenin sultanlarıyla aynı azim, iştah ve ateş var.. hepsi müsabaka öncesi çok çalışan ve müsabaka sırasında da terinin son damlasına kadar samimiyetle mücadele eden, varını yoğunu sahaya koyan sporcular..

    görmek istediğimiz, hasret kaldığımız ve şimdi kadın milli voleybol takımında görerek çılgınlar gibi sevindiğimiz şey de işte bu samimiyet..
  • ne diyelim filenin mahmutları mı diyelim?

    ayrıca ne bizim çocuklar, ne de 12 dev adam sultanlarımızın tırnağı olamaz. zihniyeti temiz olan herkes çoktan sahiplendi bile. salı günü oynanacak italya maçı için şimdiden alarm kurdum ben.
  • milli takım bazında takım oyunlarında alınan ilk avrupa kupasını alan takım. cumhuriyetimizin 100. yılında avrupa şampiyonu olmak... inanılmaz, gerçekten çok özel ve değerli bir şampiyonluk....
  • bos yapan yobazlara, en guzel cevabi sampiyonluk kupasi ile veren cumhuriyet kizlari. iyi ki varsiniz. turk kadininin, bu gurura ve sevince cok ihtiyaci vardi. ilac gibi geldiniz.
  • milli duygularım yok zannediyordum, varmış. (türklük, etnisite vs değil, şu zor coğrafyadan şu baskı ortamından herkese böyle cevap vermek var ya)
    erik dalı da sevmem zannederdim, severmişim meğer. demek ki kadınlardan gelmesi gerekiyormuş.

    ''türkiye yüzyılı lazımsa buyrun'' dercesine smaçları bastılar. inanılmaz. gururdan ağladım.
  • her gün ünzilelerin, güldünyaların yitip gittiği, kadını tecavüzcüsüyle evlendirme fikrine sahip olanların nefes aldığı, kızını okutmayan ebeveynlerin cirit attığı, yani kısacası sırf önünde uzantısı yok diye ikinci sınıf muamelesi gören kadınların, kızların, bayanların (ne şekilde adlandıracağınız size kalmış ve inanın aşılması en kolay mesele de, bu çağrılma biçimidir.) olduğu bir ülkeden çıkıp; avrupa kadınlar voleybol şampiyonası'nda yarı finali görmüş ve belki yarın üçüncülük ünvanını da kazanacak olan gururlarımızdır, filenin sultanları. ve bu yüzden takdiri, ayakta alkışlanmayı, çiçeklerle karşılanmayı, omuzlara alınmayı (yılbaşı sapıkları, sözüm meclisten dışarı.) sonuna kadar hak etmişlerdir.

    önce kabiliyetli olduklarını anlamayı, sonra bunu hocalarına ispat etmeyi, en zoru böyle bir seçim yaptıklarını ailelerine açıklamayı başarıp, kimi zaman tenkit edilen, kimi zaman hor görülen, ama nihayetinde avrupa sahnesine kadar yükselen kızlar bunlar. fakat bazıları var ki; bu dünya tatlısı insanların geçtikleri yolların hiçbirini düşünmeden, arsızca ve acımasızca onlara ruhsuz, beceriksiz, azimsiz, vurdumduymaz gibi saçma sapan sıfatlar yakıştırmaya çalışıyorlar. siz ne yaptınız da, daha iyisini bekliyorsunuz azizim? madem çok biliyorsunuz, yapın da görelim cancağızım. oldu mu kuzucuklarım?
hesabın var mı? giriş yap