• "yavaşça acele et" anlamına gelir ya bu latince söz, üniversite yıllarımdayken ilk öğrendiğimde "ne fiyakalı bir laf" deyip öylece geçmişim anladığımı sanıp. oysa hiçbir şey anlamamışım hani, ne acı bu.

    yirmili yaşları sürerken insan kendini bir yere yerleştiriyor ve şu yalan dünyada her şeyin kendisiyle başladığını falan sanıyor. el attığı işleri çabuk çabuk yapıp, artık kafasında ne varsa oraya yetişmeye çalışıyor. hata yapmaktan da korkmuyor tabi, nasıl olsa bir daha denemeye bol bol vakti var, ne olacak ki yani. öyle durup düşünmeye de gerek yok hani, çünkü bu sefer diğerlerinden geri kalabilir, hızımızdan oluruz. diğerleri kim mi? onlar işte; yarıştığımız herkes ve her şey.

    sevdiğim bir kızılderili hikayesidir; kızılderili ve beyaz adam ata biner ve dörtnala giderler, derken kızılderili bir anda durur. attan aşağı iner ve oturur. beyaz adam şaşırır ve sorar, "neden durdunuz ve niçin bekliyoruz?" kızılderili yanıt verir, "çok hızlı gittik, ruhlarımız geride kaldı."

    istediğimiz kadar hızlı gidelim- artık nereye gidiyorsak - kaçışımızı hızlandıralım, illa bir anlamsızlık yakalayacaktır bizi. çünkü zamanın ve yolların bu hızlı tükenişi zihnimizin işleyişini etkileyecektir. kıymetli olan her şey değersizleşecek ve biz ne olduğunu tam anlayamadığımız huzursuzluğu duymaya başlayacak, yüreğimize çöküveren ağırlığı bir türlü ifade edemez olacağız ne kendimize ne de başkasına. oysa ne güzel gelişiyoruz değil mi, daha donanımlı oluyoruz, bilim ilerliyor (mu hakikaten, yoksa ilerleyen başka bir şey mi) e daha ne o zaman?

    hızlılık unutmaya, unutturmaya teşnedir; zamanı unutturur, mekanı unutturur, en önemlisi de hatıraları unutturur. hatırası olmayanın hafızası nasıl olsun ki? izlediğimiz kaç filmi, kaç kitabı, tiyatro oyununu doğru dürüst hatırlıyoruz? çünkü vakit ayırıp üzerine düşünmüyoruz, unutuyoruz. onu izledik bitti, o yüzden hep yeni olana koşuyoruz, o bitti, sonra diğerine geçiyoruz. hayatımızdaki insanları da, hatıraları da, yazdığımız ya da aldığımız mektupları da (mektup mu kaldı) unutmuyor muyuz?

    ağaçlar sabırlıdır, çiçekler sabırlıdır. doğada telaş yoktur, olması gerektiği zamanda ve döngüde olur her şey. arada sırada da olsa bir durup düşünsek, ruhumuz geride kalmasa, onunla birlikte hareket etsek huzuru bir parça yakalayacağız ama işte yapamıyoruz. ne hızdan ne de yarıştan bir türlü vazgeçemiyoruz. bir tatlı huzur almaya gelmişiz bu hayata ama kapılmış gidiyoruz bahtımızın rüzgarına...

    bir eski roma şiiri şöyledir;

    "bir şeylere doğru koşmak mıdır aslolan;
    bir şeylerden kaçmak mı?
    kaçan kendinden kaçar
    koşan yine kendine.
    o halde acele etmeden;
    festina lente."
  • platona atfedilmi$ bir soz vardır: "aklın gerektirdiginden daha hızlı gidenler yari$in sonunu getiremezler."
    acelecilik tehlikeli agır davranmak ise basarısızlık demek iken agir agir acele etmek bizi sag saglim hedefe ulastirir. festina lenti bircok dagcinin hayat felsefesidir ve bir cok insan ders kitaplarinin kapagina bu sozu yazar
  • latince "yavaşça acele et" demektir.
  • felsefik olarakacıklanırsa: hız insanı kendinden uzaklaştırır ve yavaşlık kendine yaklaştırır,yani festina lente, uygulaması becerildiginde bir yasama sanatıdır.
  • önünüzde biriken dağ gibi işlere bakarken duyduğunuz çaresizliğin sıcaklığı şakaklarınıza dayanmışken biraz olsun serinlemenizi sağlayan, yüreğinize su serpen fikir.
    - çok işim var ama bir yerlerden başlamalıyım... yavaş yavaş da olsa hemen şimdi başlamalıyım... festina lente...

    önünüzdeki uzun yola bakarken oturup kahirbela okumaktansa yola çıkmak, menzile adım adım yaklaşmak ve sonunda oraya ulaşmanın hazzını yaşamanızı sağlayacak motivatör.
  • kuzenimin kolundaki dövme. nasıl olsa anlamını söylesem de anlamayacaklar diye, herkes için adalet, anlamına geliyor diyorum millete diyor.
  • saraybosna'da bir köprü adı. güzel sanatlar fakültesi'nin hemen karşısındadır ve özellikle karlı günlerde inanılmaz güzel görünür.
  • "taşı aşındıran suyun şiddeti değil, damlanın sürekliliğidir" lafına benzer bir manası var. çok aceleci olmak ve çok yavaş olmak başarısızlığı getirirken, yavaşça acele etmek başarıya götürebilir insanı; sabırla, emekle...

    "aklın gerektirdiğinden daha hızlı gidenler yarışın sonunu getiremezler". demiş platon

    öğrendikten sonra hayat felsefem olmuş olgudur ki bunu ben hiç bilmeden senelerce hep böyle uygulamışım ya zaten ona şaşırdım kendime. hayatta her istediğim şeyde böyle süregelmiştir süreç. çok istediğim şeyler yavaşça olmuş görünüp bir anda gerçekleşivermiştir. ya da bir anda olmuşçasına yavaşça oluvermiştir uzun yıllar sonra. sabırlı bir insanımdır aceleyi hiç sevmem ama bazı şeyleri de olsun die bazen sabırsızlıkla ister beklerim. süreklilik önemlidir çok istediğim olaylar zincirinde ve er geç olur mutlaka.
  • "ne sonradan pişmanlık duyacak kadar tez canlı ol; ne de fırsatları kaçıracak kadar yavaş davran" demek istemektedir.
  • en çoşkulu akan nehirler bile bilir bu sözü: aceleye gerek yoktur. nasıl olsa varacağız oraya.

    birbirimizi çiğneyip geçmekten vazgeçtiğimiz gün biz de anlayacağız bu sözü. acele etmeye hiç ihtiyacımız yok. bir gün varacağız gideceğimiz yere nasıl olsa.
hesabın var mı? giriş yap