fearless
-
liverpool taraftarlarinin esligiyle soylenen pink floyd sarkisi
you say the hill's too steep to climb
just climb it
you say you'd like to see me try
climbing
you pick the place and i'll choose the time
and i'll climb
the hill in my own way
just wait a while for the right day
and as i rise above the tree lines and the clouds
i look down
hear the sound of the things you said today
fearlessly, the idiot faced the crowd
smiling
merciless, the magistrate turns 'round
frowning
and who's the fool who wears the crown?
and go down in your own way
and every day is the right day
and as you rise above the fear-lines in his brow
you look down
hear the sound of the faces in the crowd
tezahuratlar... -
bu müthiş pink floyd parçasının kayıtlarında akustik gitarı, roger waters baba çalmış. hayvani egosuyla ünlü ve arsenal taraftarı waters, kop'un ağzından bir you'll never walk alone* kesitinin parçanın sonuna koyulmasına neden/nasıl ses çıkarmamış merak ediyorum.
-
"en kıymeti bilinmemiş" pink floyd şarkıları arasında başa güreşebilecek olağanüstü eser.
-
dinlerken bir an bulutlara yükselten akabinde 1970'lerde bir liverpool maçına götüren muhteşem pink floyd şarkısı.
-
jeff bridges'in sürüklediği harika bir film. ilginç bir konuyu hiç beklenmedik bir şekilde işleyen senaryo da takdire değer. özellikle jeff bridges'in kendini çocuğunun ölümünden sorumlu tutan anne rolündeki rosie perez'i otomobilin arka koltuğuna oturtup, kucağına da çocuğuu temsilen bir kut verip, hızla otomobili duvara çarptığı ve anneye çocuğunu kurtarmasının zaten mümkün olamayacağını anlattığı müthiş bir sahnesi vardır. sinema tarihine geçmiştir.
(bkz: jeff bridges)
(bkz: rosie perez) -
pink floyd'a ait olaninin turkce cevirisi:
tepenin tirmanilamayacak kadar dik oldugunu soyluyorsun, tirmanirken
beni denerken gormek istedigini soyluyorsun, tirmanirken
yeri sen sapta, zamanini ben belirleyecegim
ve tirmanacagim tepeye kendi yontemlerimle
yalnizca bir sure bekle dogru gunun gelmesini
ve ben yukselirken agac cizgisinin ve bulutlarin ustune
a$agiya bakacagim duyunca sesini
senin bugunku sozlerinin
korkusuzca kalabaliga bakti budala, gulumseyerek
zalim sulh hakimi arkasini donuyor, ka$larini catarak
ve kim o taci takan ahmak
ku$kusuz kendi yontemlerinle
ve her gun dogru olan gundur
sen yukselirken onun altindaki korku cizgilerinin ustune
a$agiya bakacaksin duyunca sesini kalabaliktaki yuzlerin -
insanların yaşama karşı duydukları güvenin, üzerinin örtüldüğü anlar vardır. dünya şavaşlarında genelde beynin iyi yolu arasında ki aralık belirsizleşir. bazen de insan dünyaya karşı olan değil kendine duyumsadığı inancı kaybeder ve bu düzeyden şıçrayan aynı/fakat farklı bir öznelliğin kurbanı yeni bir yaşam yolu görür, uygular. fearless aslında inançla ilgili bir film; bir tür fanatizmin spiritüel iz düşümü-gölgeler ardında ki yeni bir krallığa duyulan özlem. üzerinde durmadığınız zaman alerji yok olur gider-çünkü inançtır alerjiyi ve ölümü beyinde yiyip, bitiren. inanç kesintiye uğradığında yaşamın bittiğini varsayabiliriz. mesele yüreği geniş tutmak ve havayı gözlerimizle emme sağduyusunu bu kıtalara, bu şavaşlara, bu trafiğe, bu cep telefonuna-sonra tüm elektirik direklerine ve okyanusu boğan kırmızı dile bağlamamamız daha doğrusu bağış etmememizdir-ölüm sadece sözlüğü dolduran bir kelimedir.
-
jeff bridges ve isabella rosselini'nin oynadığı bir film... u2nun bazı muzikleri kullanılmıştı bu filmde...garip bir batil inanc yuzunden 5 sene cilek yememiştim bu filmden sonra
-
jeff bridgesın oyunculuğunun doruğunda olduğu 1993 yapımı film. bu filmi izledikten sonra sanırım bir hafta boyunca evde jeff bridges ve fearless sayıklamıştım... sonunda annemler dayanamadı ve filmi görmeye karar verdi.
bir gün bir uçak düşer ve bazı insanlar kurtulur... kurtulan insanlar arasında değişik bağlar oluşur ve olaylar gelişir... seneler sonra unbreakable çekildiğinde bu tatta bir film bekledik... meğer hiç mi hiç ilgisi yokmuş... yani biraz esinlenilmiş sanki...
bu filmle ilgili küçük bir ayrıntı da müziklerini jean michel jarreın babası olan maurice jarreın yapmış olması. -
"hayat günlük rutinlere körü körüne bağlanmaktır". "hayat ölmenizden korkan insanlara sahip olmaktır". "hayat bir alışveriş merkezinin ortasında utanmadan dansedebilmektir." hafiften kozmo kızı sloganlarını çağrıştırsa da aslında bunlar bu filmin son yarısına yetişmiş birinin filmden esinlenip ürettiği yarı-kozmokızıvari hayat fantazileri.
devam: hayat başkalarına umut vermektir. hayat onlara "korkma herşey düzelecek" diyebilip yüzlerindeki gevşemeyi seyretmektir. hayat tek bir çileği başka birisiyle paylaşabilmektir. hayat dibe vurup yine yüzeye çıkmak bir nefes almak sonra yine dibe dalmaktır... hayat başkasında mıdır. onunla birlikte duvara çarpmak, ölmek ve yeniden doğmak mıdır? yoksa hayat dürüstlük müdür. bir an durup ben naapıyorum ya salak mıyım, diyebilmek midir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap