• film üzerine diyecek pek bir şey yok, zaten tamamen wes anderson tarzı bir film. benim dikkatimi çeken ise kurt sahnesi oldu. üstüne konuşulması gereken bir sahne bence.

    --- spoiler ---

    öncelikle kurt sahnesi derken şundan bahsediyorum.

    ash'i oynayan jason schwartzman yönetmene bu sahnenin neden çekildiğini sormuş, hatta çıkarmayı teklif etmiş. ama wes anderson abimiz, filmi çekme nedeninin bu sahne olduğunu söylemiş.

    peki neden bu kadar önemli bir sahne?

    en başa alalım. mr. fox, azılı bir hırsız. tavuk çalmaya ve bir tilki gibi davranmaya bayılıyor. sevgilisi hamile kalana kadar bu şekilde hayatını sürdürüyor. ne zaman yerleşik hayata geçip çoluk çocuğa karışmaya başlıyor, o zaman hayatından şikayet etmeye başlıyor. hatta doğal sığınağı olan oyuğundan bile memnun olmadığından söz ediyor. ilk iş evini değiştirmek oluyor, ama hala mutsuz.

    ee huylu huyundan vazgeçmez. başlıyor hırsızlık yapmaya, yanına filmin en garip karakteri olan kylie'i alıyor. kylie ona kurtlardan korktuğunu söylüyor, hatta çok absürt bir zamanda. mr. fox da bu konuya katıldığını söylüyor. kylie ara ara kurtlardan korktuğunu tekrar hatırlatıyor. biz "ne alaka" diyoruz sürekli tabi.

    gelelim o muhteşem kurt ile karşılaşma sahnesine. görev başarılı, herkes mutlu ama mr. fox kaçışın ortasında kurt'a bakıyor. kurt ise asil bir şekilde kayanın üstünde. mr. fox onunla iletişim kurmaya çalışıyor.

    - nereden geldin?

    sürekli haraket halinde olduğunu ve bir yere ait olmadığını düşünüyor.

    - burada ne yapıyorsun?

    her şeyi yapabileceğini tamamen özgür olduğunu düşünüyor.

    - canis tupus

    direkt latince tür ismini söylüyor. vahşi olduğunu, medeniyetten uzakta yaşadığını biliyor.

    - vulpes vulpes

    aramızda bir fark yok, ikimizde özümüzde hayvanız demeye getiriyor.

    - ingilizce veya latince bilmiyor galiba

    tamamen vahşi olduğunu anlıyor artık.

    - bizi sert bir kış bekliyor mu?

    hayatta nasıl kalacağını ve zorluklarına biraz empati yapmaya getiriyor konuyu

    - bilmiyor galiba

    o kadar vahşi bir hayvan ki, konuşmayı bile bilmediğini vurguluyor

    - bende kurt fobisi var

    senden korkuyorum, senin yaşam şeklin bana korkutucu geliyor. vahşilikten korktuğunu bir de kurt'a söylüyor

    ama monolog oluyor bu tamamen. kurt hiç tepki vermiyor. o mükemmel ana kadar.

    mr. fox'un önce gözleri doluyor sonra sağ kolunu kaldırıyor ve kurttan karşılık buluyor. mr. fox aslında film boyunca vahşilikten söz ediyor, yerleşik hayat ona göre değil o aslında özünü özlüyor. kurt fobisi de aslında mr. fox'un vahşilikten korkan yanı, ne kadar özlese de artık korkuyor. evlenmiş çoluk çoluğa karışmış biridir artık, tek yapabileceği bir damla gözyaşı ile kurt'u selamlamak.

    - what a beautiful creature
    - ne güzel bir yaratık

    bu kelime boşuna seçilmemiş bence, artık kendinden uzakta görüyor, bu yaşamı. artık sadece özeniyor, sonra da kendisine şans diliyor. vahşi hayatın zor olduğunu biliyor. sonuçta bunca özgürlüğün bir bedeli olması gerekiyor.

    film boyunca kurt çok güzel bir metafor olarak kullanılıyor. hepimizin bir doğası var, ondan ne kadar korksak da bir parçamız olduğunu biliyoruz. kaçımız halimizden memnun? kaçımız zorunluluktan şuanki hayatımızı yaşıyoruz?

    --- spoiler ---

    ufak bir not : bu sahnenin kaliteli bir görüntüsünü bulan varsa mesaj kutumu yeşillendirirse çok sevinirim, demiştim bir yazar sağ olsun bu sahnenin kaliteli videosunu yollayınca bir görüntü yakaladım.
  • bildiğimiz, tanıdığımız wes anderson'ın bildiğimiz, tanıdığımız kıvamda bir filmi. renkler, müzik*, hikaye... hepsi bu filmin anderson'ın elinden çıktığını bağıra çağıra afişe ediyor. ancak beni bu filmde mutlu eden, bana keyif veren tek bir sahne vardı.

    --- spoiler ---

    bu sahne, fox ile eşinin kanalizasyonda "bana 12 yıl önce hırsızlık yapmayacağına dair söz vermiştin" sahnesi değil. fox'un bir kurt gördüğü, ona ingilizce, latince ve ardından fransızca seslendiği, gözünden tek bir göz yaşının aktığı sahne. çünkü yine hayal ile gerçek arasındaki, varlığından sual olunan bir 'şey' başkahramanın karşısına çıkıyor. tıpkı jaguar köpekbalığı* gibi... işte o anda, bir masal gibi olan ama gerçek dünyanın yansıması olan film, gerçek anlamda büyülü, masalsı bir atmosfere bürünüyor.

    --- spoiler ---
  • acıklı bir animasyon.

    gerçek anlamda "kapana kısılmış ve evcilleştirilmiş vahşi bir hayvanın ızdırabı"na parmak basmış. ben bunu direkt erkek ırkına bir ağıt olarak algıladım. hangimiz hayatımızın bir döneminde mr.fox gibi hissetmedik ki?!

    içgüdülerimiz bir yanda, sorumluluklar bir yanda. offf
  • enfesin dorugunda bir animasyon. wes anderson sen bizim bircok seyimizsin.
  • bir tilkinin orta yaş bunalımını anlatan animasyon. teknik itibariyle bir saniyesini çekmek 1 gün sürdüğü için özenilmiş, ince ince dantel gibi yazılmış bir senaryosu var. alegori şahane, bir çok açıdan çocuklardan çok yetişkinlere hitap etmesi gereken bir film, ama sağolsun gerizekalı marketingciler, oscar'a aday olan filmler arasında görmüştüm bu filmi, adını bile duymamıştım. nitekim sinemalara da yaman tilki işbaşında tarzı pazar sabahı trt'de yayınlanan ucuz animasyonları andıran türkçeleşmesi ile kaçırmış görmemişim.

    tilki porsukla monologlarından birini yapmaktadır ve "ben kimim? yani kim olduğumu varoluşçu bir açıdan sorguluyorum" diyerek gençlik zamanında yaptığı numaralara geri döner. burada konu, aslında vahşi ve özgür bir hayvan olan tilki'nin önce aile babası olarak durgun hayata adaptasyonu, daha sonra ise şehire geçiş söz konusu. tabii bahsettiğimiz bir animasyon olduğu için ön planda bir sürü durum komedisi ve aksiyon var.

    karakter analizi şahane, kara komedi diyalogları artı artık sadece animelerde görünen sigara içki gibi temalarla hedef kitle benzer bir şekilde (hatta alegorinin büyük ihtimalle temel alındığı) 20lerin sonu - 30ların başı, gençliğin serseri günlerini geride bırakıp artık aile kurma yaşına gelmiş genç erişkinler seçilseydi seçilseydi belki hakettiği box-offie'i alırdı.

    filmden birkaç unutulmayan an;

    ash: i came to rescue you
    kyle: well, i have mixed feelings about that.

    mr. fox: (kapı açacaktır) do you have a credit card?
    (porsuk bir platinum world traveller card verir.)
    mr. fox: how can you afford this?
    badger: well, i pay my bills and i always had good credit.

    ve son olarak gdo'lu elmalar hakkında;
    these apples don't look like the real thing, but at least they have stars on them.
  • stop motion nedir dendiğinde cevap olarak gösterilmesi gereken film. tek kelimeyle inanılmaz.

    setten görüntüler: 12345
  • muhtemelen dünyanın en güzel şeylerinden biri. wes anderson'a ölümsüzlük iksiri ısmarlayan yok mu?
  • izleyince rengine tarzına müziğine kurgusuna her şeyine aşık olduğum sevimli film
  • son yıllardaki muazzam stop motion eserlerinin, bu denli gişe başarısızlıklarıyla karşılaşması beni hüzünlere boğuyor.

    yazarın bahsini ettiği o muazzam eserlerden biri de fantastic mr. fox. her karesi ayrı güzel olsa da, müzikleri animasyon tarihindeki en üst nokta olabilir.
  • kesinlikle izlediğim en iyi animasyonlardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. daha başladığı gibi sizi içine çeken renkler ve müzikle ister istemez bir parçası oluyorsunuz kurgunun. yaratıcı dialoglarıyla tadından geçilmez gerçekten. bütün film ekibinin çok emek verdiklerini en ufak ayrıntıdan yakalayabiliyorsunuz kolaylıkla. hepsini tek tek takdir ediyorum.

    --- spoiler ---

    ancak benim en favori sahnem uzaktan kurtu görüp selam verdikleri sahnedir. o hisli ve yavaşlayan sahnede fon olarak çalabilecekleri en iyi müziği çalmışlardı herhalde.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap