• ortaokulda iken (bkz: 80li yıllar) adet döneminde kullanılmak üzere lastikli havlular, adet bezleri yaptırırdı hocamız. o zamanlar orkid yoktu. tam anlamıyla iğrençti. pamuğun gazlı beze sarılıp kullanıldığı yıllardı. kadınlar ekonomik olsun diye pamuklu kumaştan bezler diker, onları kullanır, sonra da yıkarlardı. iyi ki varsın orkid. (bkz: iğrençleşiyorum zaman zaman)
  • benim orta okuldayken aldigim dersin ismi "ev ekonomisi ve beslenme bilgisi"ydi. haftanin iki gunu beslenme bilgisi; bir gun evi cekip cevirme (teori), bir gun de el isi (pratik) olmak uzere iki gunu de ev ekonomisi dersi gorurduk.

    ben beslenme bilgisi kismini hic sevmezdim o zamanlar. saglikli bir kahvaltida kibrit kutusu buyuklugunde beyaz peynir, bir dilim ekmek ve 6 zeytin yenmesi gerektigi gibi seyler ogrenmistik. ama simdi geriye baktigimda farkina variyorum ki o kil beslenme bilgisi derslerinde ogrendiklerimi pavlov'un kopegi misali istem disi uygulayarak saglikli beslenmisim yillar boyu -ozellikle de annemden uzakta kendimi doyurmak durumunda kaldigim yillar boyunca. boyle bir dersi almayan bir insanin "bugun yeterince protein almadim, yatmadan bir bardak sut iceyim" diyecek kadar sartlanmis olabilecegini sanmiyorum. ha, diyebilirsiniz ki rejimdeki kilo sorunlu insanlar da aldiklari besin ogelerini ince ince sayiyorlar, derim ki bu beslenme bilgisi derslerinde ogretilen en onemli seylerden biri de sacma sapan rejimlerin sagligimizi nasil bozduguydu. rejim ~= dengeli beslenme cogu zaman zira.

    ev ekonomisi teorik dersinde saglikli ve pratik bir mutfakta buzdolabi, tezgah, lavabo ve ocak nasil yerlestirilmelidirden zrilyon turlu puf noktasina, kullanilmayan seylerden farkli sekillerde yararlanmaya kadar bir suru sey ogretilirdi. cevap veriyorum: lavabo pencerenin onunde olmalidir ki pencereden giren gunes isigi lavaboda kalmasi muhtemel mikroplari oldursun! cogu gundelik hayatimizda uygulanmasi mumkun olmayan ya da gereksiz seyler olsa da *pratik olma merakindakilere de bu yolda iyi bir baslangic saglamistir bu ders.

    ev ekonomisi dersinin istisnasiz en sevilen kismi ise el isi yapilan kismidir. yil boyu bir seyler yapilir, sene sonunda da sergi duzenlenirdi. benim iki yil boyunca urettigim seylerden aklimda kalanlarin dokumu soyle:
    bir etek -hic makine kullanmadan, sulfilesi ve etek kivirmasi dahil /nakis bohca /makrame duvar susu ve cicek askisi /orgu atki-bere takimi /etamin duvar panosu /hali gibi bir yastik kilifi /orgu bebek patigi, tigla el bezi, cam boyama baharat kavanozlari, dantel sehpa ortusu (hey masallah...)

    hani disaridan bakinca cok "domestik, yuvayi yapacak disi kus" yetistirme girisimi olarak gorunuyor bu ev ekonomisi dersleri. ama kazin ayagi cok farkli, bu dersler basbayagi o kendi ayaklari uzerinde duran* kadini uretiyor. bizim ogretmenler mi farkliydi, ben mi anlatilani yanlis bir yerimden anladim bilemem ama benim aldigim mesaj hep "gerekirse kendi sokugunu dikeceksin, saglikli olmaya bakacaksin, bir evi kendi kendine cekip cevirebileceksin!" gibi bir seydi. ne bileyim, domestik kadin yetistirme derdinde olsalardi keske -cosmo tadinda "yuzugu parmaginiza takmanin on yolu," "onun kalbine giden yol vitaminden degil karbonhidrat ve yagdan gecer," "alisverise goturup ona istediginizi aldirtmanin puf noktalari" gibi bolumler olsaydi hem daha eglenceli olurdu hem de simdi ayagini yikama hevesiyle koca yolu bekliyor olurduk, fena mi olurdu?

    olsun, kariyer kadinlari arasinda orgu ormek cok moda buralarda. target'ta gordum, icinde instructions cd'si de olan orgu kitleri satiliyor. ofis arkadasim da dumduz bebek battaniyesi ormus, onunal ovunuyordu gecen gun. o kadar ev ekonmisi dersi aldik, iki numara sisimi ve orlon yunumu alip bir kazak baslayayim da ofiste havam olsun bari...
  • bir anlamda ekonominin özüne dönüşüdür. ne de olsa ekonomi sözcüğü oiko [ev] ve -nomia [~ kural, yönetim (-nomy)] bileşimine sahiptir. yani "ev ekonomisi" derken biraz da "ev ev idaresi" diyoruz. tamam canım densin, sorun değil. hem yurt bizim evimiz, dünya bizim evimiz.
  • içinde bulunduğumuz şartlar altında belki de dört elle sarılmamız gerekiyor ama farkında değiliz. hala manyak gibi alış veriş yapanları görüyorum. gerek kişisel olsun gerek gıda olsun.. üretmeyi sadece fabrikasyon ya da toprak ile ilgili düşünmemek gerek. uzun vadede ki getirisi yüksek diye düşünüyorum. hayatım boyunca hiç o bilinen pintiler gibi olmadan, cimri diye bir kalıbın içine de sığamam ama insanların evlerinde de çok az vakit geçirdiklerini düşünce bence bir işin ucundan tutmak boş zamanları değerlendirmek adına çok güzel bu koşullarda.

    onarılacak kıyafetlerin yenisini almak yerine onarmaktan tutun, yeni mobilya çok zaruri değilse ikame ürünler bulmak. evde ekmek- pizza-kurabiye-yoğurt yapmak. kozmetik ürünlerinin çeşidini azaltmak yerine doğal ürünler eklemek... gibi pek çok alternatif sunulabilir. varsa değişik fikirler faydalanalım elbet bu vesile ile de..
  • sinifca patates salatasi yaptigimiz ders. aslinda o donemden benim bekledigim kizlar patates salatasi yaparken erkekler civi caksin gibi bi gruplamaydi. ama modern ve paylasimci bi gelecek taraftariymis mufredat.
  • bu var ya eğitim sistemimizin yerinden oynatılmaz taşıdır sözlük. ben halen etamin denen şeyin ne işe yaradığını biliyorsam ve bundan uzak duruyorsam şu güzelim ders sayesinde. divit, kontür kalemi, cam boyası, bilmemne iğnesi hep bu ders sayesinde hayatıma girmiş ve öbür taraftan çıkarak benden uzaklaşmışlardır. zaten bırakın bir erkeği bir kadının bile asla eline almasını istemem ben bu saydıklarımı. etamin nedir lan bir kere sorarım size; bir kumaş var üstünde delikler var ordan belirli renklerde ve düzende ip geçirerek desen yapıyorsun. bu?? lan bak ben sinirli adamım öyle el işiymiş, hünermiş marifetmiş anlamam sümsüğü koyduğum yerden kalkış yaparsın. ders adı altında minicik beyinlerin yaratıcılığını böylesine körelten onları embesil zombilere çeviren bir halta nasıl destek veririm ki lan zaten ben. yazının başında övecekmişim gibi girdim ancak ortalarda bir yerde sinirlendim fark ettiysen. neden çünkü ben yap denilince yapılan şeyden zerre zevk almam. şu gün tuba ünsal gelip benimle yemeğe çıkacaksın lan dese sırtımı dönerek tepkiselleşirim ona karşı. işte etamin de böyle bir dayatmaya müsait bir tekstil ürünüdür kanaatimce. bir kere istediğin yerden iğneyi saplama özgürlüğüne sahip değilsin. illa o kıytırık deliklerden geçirceksin ipi. sonra kenarları sökülür bunun yaparken.

    bir de rüstem batum un o garip mizah anlayışına bu kadar çok soğuğumdur ben. ne garip adamdı lan hagaden rüstem batum. bir kitabını bile okumuştum hatta ben. milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptığı dönem yazdıklarını derleyip kitap diye kakalamışlardı millete. hey gidi doksanlı yıllar. şimdi hiçbişeyi o zamanki gibi güzel kakalayamıyorlar. en azından şahsen doksanlarda kazıklandığım gibi hiç kazıklanmadım. pek bir yeni girdiği için piyasaya her şey adam ne fiyat dese kelepir sanıp alıyorduk. şimdi pazarda bile şöyle dibine kadar kazıklamıyorlar adamı. hemen anlıyorum domatesin çürüğünü falan. insan istiyor ki şöyle alışveriş yaparken ağzını burnunu kırsınlar. tüm maaş iki salkım üzüme gitsin. ama yok arkadaş eskisi gibi kaliteli dolandırıcı kalmadı şu memlekette.

    feysbuk ne garip şeymiş lan öyle. herkes anlata anlata bitiremiyor. sokakta bile duyuyorum kayınçosunu bulan bile var. tek büfede artist yiyordum dün, yanımda kız pek heycanla arkadaşına anlatıyordu bunu. ilkokul arkadaşlarını bulmuş. çok hoş çocuk olmuş eren. ben de girdim ilkokul aşkımı aratmak için ama cümle aleme her istediğini sağlayan alt yapı, beni öksüz koydu anasını satayim yani şu anda mikrofon uzatıp canlı yayına alsalar beni, deseler ki feysbuk için ne dersiniz "bana yararı olmayan kilisenin papazını sikiyim" der çeker giderim.

    askerlik de yaklaşıyor lan psikoloji diye birşey var erkekde. bende var yani. her işimi askerliğin arkasına atıyorum. hatta benimle alakası olmayan işleri bile oraya atıyorum. yolda falan sahipsiz iş görürseniz onlar benim işlerim yani ayaklarınızla kenara iterseniz çok makbule geçer. (rezalet)

    karbonun farklı birleşim şekilleri ile ilgili birşey öğretirken genelde grafit ile elmas örneği verilir liselerde. grafit kalemin yazmaya yarayan siyah kısmıdır. elması biliyorsunuz zaten evlenmeye yarıyor. ne ilginç dimi lan şimdi bu. heee çok ilginç dimi. hamile kadınlar çocuklarını düşürür bu şok edici bilimsel veri karşısında. !!!!değil tapiki sevgili okuan kişi. ilginç falan değil. bence tüm lise hocaları bu grafit ve elmas örneğini vermekten vazgeçmeliler yakın zamanda. çünkü kimsenin derse ilgisi falan artmıyor. illa bu örneği verecekseniz de kimsenin şaşırmasını beklemeyin.

    hadi yatıyorum ben, uyuyacağım gelirim gene...
  • trt1'de yayimlanan kisa ornekleri kafama kazinmistir. kacan kilotlu corabini saklayip, bir yenisi de kacinca, kacmayan bolumlerini birbirine eklestirip ortaya yeni bir corap cikaran ev hanimlarinin maceralari ruyalarima* girmekte, bu yasimda bile beni inadina tutumsuz olmaya sevketmektedir.

    ev ekonomisi ile pintilik arasinda ince bir cizgi var arkadaslar. maymunlugun alemi yok. kulotlu coraplari birbirine eklestirene kadar 2 tane kazak orup pazarda satsa bu hanimlar ekonomi canlanir en azindan.
  • erkekler de kızlar ev ekonomisi dersi alırken "iş teknik" isimli bir ders alırlardı ve çok güzel şeyler yaparlardı.. halı dokuma, tişört boyama vs...
  • içeriğini çok bilmesem de bence bu dersi erkeklere de vermek gerekir. eve makbul miktarda para girerken, ay sonunda kmh'a dayanmanın acısını çekmezler böylece.

    şehir fırsatında uygun fiyata ev ekonomisi dersi bulursam, alacağım. yemin olsun alacağım! (kimi tehdit ediyorum?)
  • yıllar önce bir manyağın çıkıp da ortaokul müfredatımıza eklediği "zorunlu seçmeli" ders. bu derse dair aklımda kalanlar o kadar az ki, hatta rakama indirgeyeyim: 2 tane! koca bir dönem ev ekonomisi dersi gör, aklında kala kala 2 şey kalsın. eğitimci oldum ama mevcut ve eski eğitim sistemine beş vakit sövmem bu sebepledir dostlar. aklımda kalanlara geleyim. ilki bir kalıp; "yemekten önce yenilen tatlı, iştahı kapatır." artık nasıl öğrenmişsem, yemekten önce bana tatlı ikram edenlere hep bu lafı söylüyorum. yemekten önce tatlı yememek de senelerdir prensibim haline geldi. diğeri ise haroşo. japon judo üstadı gibi ismi var ama değil, iki ters bir düzlerin efendisi bu haroşo. hatta hoca bundan makrome mi, tavana asılan çiçeklik mi ne yaptırmıştı. haliyle para verip bir bilene yaptırtmıştık. sonra hop, dersten geç batu.
hesabın var mı? giriş yap