• yeni zellandalı fizikçi, matematikçi, bilim adamı. cavendish'in başkanlığını yapmış, kimya alanında nobel almış büyük bir zeka. çekirdek fiziğine en büyük katkıyı yapanlardandır. geiger ile beraber alfa parçacıklarını saymaya ilişkin metod geliştirmiş, meşhur altın folyo üzerine helyum çekirdeği gönderme deneyi ile çekirdeğin varlığını ve yaklaşık boyutlarını tespit etmiş, notronun varlığını öngörmüş - ama kendi söylediğine kendisi de pek inanmamıştır.

    enteresan başka şey de çevresindeki insanların adları. mesela annesinin kızlık soyadı thompson, karısının soyadı ise newton.
  • 1919 senesinde, azot elementini nötron bombardımanına tutarak oksijen elde etmeyi başaran bilim adamı. dünya üzerinde bir elementi diğerine çeviren ilk insan olma özelliğini taşır. (bkz: simya)
  • "bütün bilim ikiye ayrılır: birincisi fizik; geri kalanı ise pul koleksiyonculuğu" lafını etmiştir.
  • hakkında yazılanları okuyunca aklıma hulusi kentmen'i getiren fizik profesörü. yaptığı iş ve dış görünümü arasında büyük bir tezatlıktan bahsedilir. irikıyım yapısı, gür sesi ve pos bıyığıyla heybetli, kükreyen sesiyle ortalığı sarsan, kızgınlığı gelip geçici olan, yapmacıklıktan uzak, sert davranışlarının ardında sıcak, sevecen yaradılışı olan önemli kişilik olarak anlatılır.

    ilk olarak radyo dalgaları üzerine çalışmış, sonrasında x ışınları üzerinde çalışmalarına devam etmiştir. en son olarak da radyoaktivite üzerinde yoğunlaşarak, radyoaktif atomların kendiliğinden değişik nitelikte atomlara dönüştüğünü ispat ederek bilindiği üzere nobel ödülü almıştır.
  • radyoaktivite üzerindeki önemli çalışmalarıyla bilinen bir bilim adamıdır.buna bağlı ilk önemli buluşu "alfa" ve "beta" dediği iki değişik ışının varlığını belirlemesidir.ayrıca,asistanı soddy ile birlikte bir elementin bir başka elemente dönüşümünde radyoaktivitenin rolünü deneysel olarak kanıtlamıştır.

    bunun gibi birbirini izleyen başarılarına değinen bir meslektaşı, "sen gerçekten çok şanslı birisin:hep dalgaların tepesinde seyrediyorsun," diye takıldığında,rutherford 'un yanıtı kısa ve çarpıcı olmuştur:"unutma,o dalgayı ben kendim yarattım."bu sözünden de anlaşılacağı üzere alçakgönüllülük bir yana insanları küçümseyen bir yapısı olduğu da söylenir.
  • kayaların, kendi varlıklarını sürdürdüğü zaman boyunca yaşadığı radyo-aktif bozulmalar sayesinde, yaşlarının belirlenebileceğini keşfetmiştir. bu keşifle, kendisinden yıllar sonra dünya'ya gelen clair cameron patterson, dünya'nın 4.5 milyar yıllık yaşını hesaplayabilmiştir.

    bu keşif ayrıca, keşfedilen fosillerin çevresini kaplayan yapıların yaşlarını hesaplayarak, fosilleşmiş organizmanın, kaç yıl önce yaşadığını öğrenmemize de fayda sağlıyor.
  • the world of rutherford
    the science as motion

    "bu hikaye, bizim bir süre izlememiz gereken ve bizi atom fiziğinin tam kalbine götürecek olan yolun hikayesidir. a parçacığı helium çekirdeğinin aynısıdır; birçok radyoaktif madde tarafından çıkarılan bu parçacık, rutherford ve bütün okulu için, atom dünyasının incelenmesine güçlü bir araç olmuştur. bu bilginin ilk çalışmaları her şeyden çok
    radyoaktif ailelerin harikulade tarihini yapmaya ayrılmıştı. bu ailelerin kaynağı uranyum ve teriyum gibi ağır elementlerin kendiliğinden oluşan değişimleriydi. tabiat tarihinin rolü, çeşitli maddeler arasındaki genetik münasebetleri ortaya çıkartmak olmalıydı. bu maddelerin bir kısmı, diğerlerinin parçalanmasıyla ortaya çıkmakta ve bunlar da yeni değişimler yoluyla bir maddeler gurubunun meydana gelmesine sebep olmaktadır. tabiat tarihi, radyoaktif cisimlerin kimyasal özdeşleşmesini, dağılma hızlarını ve içlerinden bazılarının farklı ayrılma tarzlarının ortaya çıkmasına vesile olur. öte yandan bizi farklı 3 tip radyasyonun varolduğunu meydana çıkarmaya da götürür. bu radyasyonların hepsi er geç bu geneologiques tarihte yer alırlar. daha ileride yine rastlayacağımız özdeşleşme, ortaya çıkan parçaların bazı temel niteliklerinin bilinmesini gerektirir. bu özdeşleşme, biraz ilerde göreceğimiz
    gibi bir tek parçacığın kolaylıkla gözlenebilecek etkiler yapabilmek için yeterli olmasını sağlamıştır. parçacıkların temel nitelikleri arasında kütle ve elektrik yükü vardır. büyük mıknatıstaki elektrik ve manyetik alanlarda parçacıkların davranışı araştırılırken ve newton kanunları yardımıyla bu parçacıkların hareketleri tahlil edilirken ilk bulunanlar da genellikle bu kütle ve elektrik olmuştur. aynı metodlar, bu parçacıkların madde içindeki yayılma hızlarını ya da enerjilerini ve bunun azalışını ölçmeye de imkan vermektedir. daha ileri bir safhada, bir atomik veya nükleer dağılmanın ürünleri bazen daha derin bir şekilde incelenebilir. bu ürünler, yük miktarına kıyasla, elde edilmesi daha güç olan elektromanyetik özelliklere; örneğin küçük bir manyetik momente sahip olabilirler. bir yapıları ya da bir boyutları olabilir. fakat bütün genel özdeşleştirmeler, radyasyonların iyi bilinen ve laboratuvarlardaki klasik elektrik ve manyetik alanlar gibi deneysel
    olarak değiştirilebilen, reaksiyonlarından hareket edilerek yapılabilir. tabii radyoaktif cisimlerin saldığı parçacığı, rutherford’un olgunluk yıllarında en etkili deney aracı haline gelmiştir. bu parçacık
    ancak 1930 dan; suni olarak hızlandırılabilen çekirdekler yapıldıktan sonra tamamlanabilecektir. atomlar, çekirdekler ve maddeyi meydana getiren bireyler üzerinde en büyük bilgiyi veren deneylerin başlıca iki özelliği vardır. biri yapıyla, diğeri ölçekle ilgilidir.bir deneyin yapısı üç kısımdan meydana gelir. birinci kısım tabii haldeki maddeyi karakteristik bir şiddetle dövmeye yani bu maddenin düzenini bozmaya yarayan bir cins mermi, örneğin a parçacığının rolüdür. ikinci kısım, saf ya da kontrol edilebilir ve yönetilebilir bir karmaşıklığı haiz biçimdeki maddeden yapılmış olan hedeftir. üçüncü kısım da düzenin bozulmasından doğan ürünleri ayıran ve
    kaydeden bir sayaçtır. mermi-hedef-sayaç şeması evrensel değildir. atomik sistemlerin incelenmesinin tek yolu a parçacıklarıyla yapılan bombardıman değildir, fakat hemen hemen bütün öğrendiklerimiz hiç değilse kısmen, bu deneylerden doğmakta ve belki de deneyler tarafından aydınlatılmaktadırlar. çarpışmalar ve transmutationlar tek tek ve atomlar halinde iki durumda incelenebilir.
    ilk durum şudur, nükleer değişmelerde ve özellikle kozmik ışına ve üstün hızlandırıcılara bağlı olan değişmelerde, tek bir atomik tepkinin karakteristik enerjisi, kimyasal enerjilere kıyasla pek büyüktür. bu enerji yüzbinlerce hatta milyonlarca atomda görülebilecek fizik ve kimyasal değişimleri meydana getirecek kadar büyüktür. ikinci durum, bu enerjilerin tespit edilme sistemlerinde kullanılması için sarfedilen ustalıkta görülebilir. rutherford deneylerindeki sayaç bugün artık iyice bilinmektedir. bunlardan biri ışıklı bir ekrandır. çarpışma anında bir parçacık bu ekran üzerinde mikroskopla kolayca görülebilen ışıklı bir parıltı meydana getirir. bir diğeri, c.t.r. wilson’un meşhur sis odasıdır. söylendiğine göre, bu sistem, wilson’un doğum yeri olan iskoçya’nın sisine, bulutlarına ve yağmuruna duyduğu eğilimden meydana gelmektedir. sis odasına gönderilen yüklü parçacıklar oda boyunca hareket ederken su damlacıklarının bunlar üzerinde yoğunlaşmasıyla parçacıkların çizdiği yol gözlenebilir. üçüncüsü bir sayaçtır. yüklü bir parçacık bir gaz içinden geçerken gazı iyonlaştırır. böylece sayaçta gözlenebilen bir elektrik boşalmasına yol açılır ki, bu da elektronik devreler vasıtasıyla büyütülebilmekte ve tahlil edilebilmektedir. bunlara eklenen birçok başka sayaç da mevcuttur. elektronik büyültmede ve tahlilde bu sayaçlar büyük bir kesinliğe ve güce ulaştırılmışlardır. fakat bunların tek bir atomun değişmesi sırasında meydana gelen önemli enerjiden ve bu enerjinin erişilebilir hale getirilmesi için büyütülmesi imkanlarından pay alacağı daima düşünülmektedir. bir nükleer laboratuvardaki sayaçların gürültüsü lambaların parıltısı ve bazen çanların çalması canlı ve doğrudan doğruya çeşitli atomların durumlarının ve davranışlarının örtüsünü kaldırmakta ve epikürle newton’un ele geçirilmez, gizli ve uzak parçacıklarını ortaya çıkarmaktadır.
    rutherford ve onun a parçacıkları ile sayaçları kırk yıllık eski bir tarihe aittir. bunlar, atom fiziğinin, nükleer fiziğin, göstermek amacında olduğum büyük bilimsel ihtilalin çağdaş araştırmalarda bizi şaşırtan ve düşündüren yeni gelişmelerin başlangıcıdır. tabii radyoaktif elementlerden salınan a parçacıklarıyla rutherford atom çekirdeğini ve atomun nükleer modelini bulmuştu. sonra diğer deneysel veriler, onun, çekirdeklerin kütlesini ve yükünü bulmasına ve mendelieff’in elementler tablosunu mantıkileştirmesine yardımcı oldular. rutherford, parçacıkları sayesinde nükleer maddeye ulaşmayı ve bunun boyutlarını ölçmeyi başarmıştır. nükleer maddenin transmutation’unun mümkün olduğunu göstermiş, onu meydana getiren şeylerin hiç değilse bir kısmını tesbit etmiştir. genel olarak, maddenin bir parçasından geçen a parçacıkları kayda değer bir sapma yapmaksızın gittikçe yavaşlar. fakat bunlardan biri şiddetle yön değiştirir, önemli bir gücün etkisindeymiş ya da çok küçük ve çok sert bir cisme çarparmışçasına çok belirli bir açı ile sapar. rutherford kanunu bu olayları basit bir şekilde ele alır. şöyle ki; parçacıklarına etki yapan güçler fizik için yeni değildir. bu güçler atom çekirdeğinin ve parçacığının elektrik yüklerinin birbirini itmesidir. mürver özünden artı yüklü iki küçük topun basit deneyinde ortaya çıkan özellik gibi. bu iki top, yükleri aynı olduğundan, newton’un çekim kanununa çok benzer bir kanuna, colomb kanununa uyarak birbirlerini iterler, itme gücü her iki yüklü cisim arasındaki mesafenin karesiyle ters orantılıdır. atom çekirdeğinin yükü, ihtiva ettiği protonların yükleri toplamına eşittir. bu da, hidrojen çekirdeğinin atom içindeki elektron miktarını belirten atomik sayıyla çarpımından elde edilir. atomik sayı, elementi bütün kimyasal özelliklerini ve periyodik tablodaki durumunu da gösterir. çekirdeğin kütlesi atomik ağırlık ile belirtilen atomun toplam kütlesinden biraz azdır. yük ve kütle küçük bir hacimde toplanmıştır. diğer her yerde parçacığı sadece elektrik alanıyla karşılaşır. rutherford, elektrik itmesini yenecek kadar hızlı a parçacıkları ve yükün, dolayısıyla itmenin pek önemli olmadığı hafif elementler olarak kullanarak, mermilerin bazen tamamının değişik bir alana girdiklerini ve burada elektriksel olmayan pek büyük kuvvetler tarafından saptırıldığını gözlemiştir. böylece çekirdeğin boyutlarını bulmuştur:
    bu, atomun bütünününün çarpımı aşağı yukarı 1/10.000'i dir. bu çekirdeğin, inanılmaz yoğunluğa sahip santimetreküpte milyonlarca tonluk bir yoğunluk, bir bölge özelliği gösterdiğini ortaya koyar. hepsi bu kadar değildir. rutherford ayrıca, hızlı a parçacıkları nükleer maddeye daldıkları zaman bu karışımda yalnızca bunların bulunmadıklarını da göstermiştir. birinci cihan savaşı sırasında girişilen deneyler sırasında rutherford, azot çekirdeği
    içinden bir hidrojen çekirdeği ya da proton çıkararak ilk iradi transmutationu gerçekleştirmiştir. bu olay diğerlerinin yanında, atom enerjisinin tahrik edilerek açığa çıkarılmasına yol açan zincirin ilk olayıdır. bu da belki günün birinde savaşa karşı ileri sürülecek en kesin delil olacaktır. rutherford bu deneyin, mücadelenin yürütülmesinde yapabileceği her şey içinde en büyük öneme sahip olduğunu söylüyordu. tarih seyrine devam etti. atomun nükleer modeline ve newton fiziğinden öğrendiğimiz şeylere son derece yabancı özelliklerine dönmeden önce rutherford tarafından harekete getirilen ve günümüze kadar süren, mermi-hedef-sayaç bütününün yardımıyla bu buluşlar hareketini kısaca ve kısmen görelim. 20 yıl önce chadwick, aynı parçacıklar vasıtasıyla perturbationda ortaya çıkan bir başka şeyi, çekirdeği meydana getiren başka bir unsuru, nötronu ortaya çıkarmayı ve buradan hareket ederek çekirdeğin terkibinin basit bir anlatımının temellerini atmayı başarmıştır. newton protonla aynı kütleye sahiptir; fakat yüksüzdür. çekirdek proton ve nötronlardan meydana gelir. protonlar çekirdeğin yükünü ve atom numarasını açıklar, nötronlar ise atom numarasından çok atom ağırlığını belirtir. bütün bunlar elektrikten ve mıknatıstan tamamen
    farklı, önemli kuvvetler tarafından pek küçük hacimleri içinde tutulurlar. bu güçlerin anlatılması bugün için bile çözümlenmekten bir hayli uzak bir konu teşkil etmektedir. chadwick, nötronları da, pozitif yükler tarafından itilmedikleri halde mermiler haline getirip çok sayıda transmutationlarda kullanmıştır.
    kahn, savaştan az önce uranyumun transmutation ürünlerinin orijinal çekirdeğin yarısını ama sadece yarısını teşkil eden baryum ihtiva ettiğini bu sayede bulmuştur. bu tabii fisyon olayıdır.
    bu dahi işin sadece başlangıcıydı. kozmik
    ışınların çok fazla enerji dolu parçacıkları ve modern dev hızlandırıcılar tarafından rutherford’un parçacıklarından yüz kere daha fazla enerji ile ulaştırılan çekirdekler yeni olaylar doğurmak için yeni mermiler sağladı. nükleer maddenin tarihi yazılmaya ve dallanıp budaklanmaya başladı. o zamana kadar bilinmeyen ve çoğu tartışmalı ve önceden düşünülmemiş bütün bir cisimler ailesi nükleer savaşlardan ortaya çıkmaya başladılar. bunların arasında önce mezonlar gelmektedir. bunların bir kısmı yüklü bir kısmı nötrdür, bunlar protondan aşağı yukarı on kere daha hafiftir ve elektronlardan birkaç yüz kere daha ağırdırlar. son yıllarda kimi mezonlardan, kimi protonlardan daha ağır cisimler artan bir hızla ortaya çıkarılmakta ve bunların isimleri her ay gösterişli konferanslarda değiştirilmektedir. fizikçiler bunları müphem ve oldukça ters bir şekilde yeni cisimler diye adlandırıyorlar. bu parçacıkların istisnasız hepsi nötron gibi dengesizdirler. bu cisimler saniyede milyonda birden milyarda bire kadar değişen bir zaman içinde daha hafif elementlere bölünürler ki bunların da çoğu iyi bilinmeyen dengesiz elementlerdir. bu parçacıkların neden bir kütleye ve yüke sahip oldukları, neden varoldukları, neden bu şekilde ayrıldıkları, neden birçok halde bu kadar ömürleri olduğu ve bunlar gibi daha birçok şey bilinmemektedir. bunlar bugünkü fiziğin büyük problemleridir. fakat bütün bunlar bugün rutherford’un zamanındakinden tamamen farklıdır bu sonunculara gelecek konferanslarda yine temas edeceğiz. tüm güçlükler rutherford’un atomunun özelliklerinin yazılmasına ve newton’un mekaniğinin diline yerleştirilmesine teşebbüs edildiği zaman ortaya çıkmaktadır ve henüz halledilememiştir. tabiattaki atomlar, rutherford tarafından bulunan ve newton’un kanunlarına göre hareket eden küçük çekirdeklerden çok değişiktir. bu klasik tanımlamanın başarısızlığa
    uğraması atom tarihindeki başlıca keşiflerden nadir büyük keşiflerden biri olmuştur. klasik mekaniği değiştirmenin atomik sistemler hakkında bilinenlerin anlaşılmasına ve tasvir edilmesine yetmeyeceği o zaman görülmüştür. bunun üzerine fiziki evrenin bazı kısımlarının objektifliğinin niteliği ve illiyet gibi çok temel noktalar üzerinde yeni fikirler edinmek gerekmiştir. insan bilgilerinin tabiatı, sınırları ve gücü bize hiç beklenmeyen bir şekilde görünecekti. işte, büyük ölçüde bu yüzden, bu tarih bana, hem mütehassıs, hem de bilmeyen için öğreticilikle dolu göründü. gerçekten de bize insani işlerde yararlanabileceğimiz antik bilgelikten çizgiler hatırlatmaktadır. büyük değişikliklerin tamamlanabilmesi ve bu garip durumun aydınlatılması için birçok yeni tasvir fikirleri ve metodları kabul edilmiştir. o zamana kadar alışılmamış ve fizik için yeni bir anlamı olan kuantum, durum, uygun düşen, bütünleyici, gibi kelimeleri öğrenmek gerekmiştir. bunlar
    arasında uygun düşen kelimesi yeni fiziği eski fiziğe bağlayan muhafazakar ve gelenekçi çizgilere sahiptir. halbuki tümleyici kelimesi göreceğimiz gibi yeni fiziğin, newton fiziğinin bilmediği ve bütün tabii dünya hakkındaki anlayışımızı geliştiren ve insanileştiren yeni çizgilerini belirtmektedir. zaman ve deney bu kavram hakkındaki zekamızı berraklaştırmış arıtmış ve zenginleştirmiştir. fizik gelişmiştir. daha da gelişecektir. fakat öğrendiğimizi iyi öğrendik. bütün bunlar ihtilalci ve garipse bu, unutma şansımız az olan bir dersse, bunun, gelecekte de daha alışılagelmiş olmayacağına olsa olsa daha ihtilalci
    ve olağan birşey olacağına ve araştırıcının aklına yeni ışıklar getireceğine inanıyoruz."

    - science and the common understanding, robert oppenheimer
  • lise birde ilginç bir kimya öğretmenimiz vardı. ödev olarak problem çözümü vermez, işlenen konuyla ilgili genel bilgi edinilmesini isterdi. bana da ernest rutherford kimdir, ne yapmıştır konusu düştü. (müfredat itibarıyla aşağıdaki olaylar artık ingilizce gerçekleşmektedir.) kütüphaneye gittim ve encyclopedia britannica'dan adamın hayatını açtım; okudum okudum ama pek bir şey anlamadım, fuck deyip kapattım. ertesi gün kaldırıp sordu. havadan sudan anlatmaya başladım; yeni zelanda'da doğmuştur, iskoçya'dan göçmüştür, kanada'ya gitmiştir falan filan... hemen sözümü kesti: iyi de bu adam ne yapmıştır? şu laboratuvarda çalışmıştır, şu ödülü almıştır, şurada ölmüştür... soru tekrarlandı: iyi de bu adam ne yapmıştır? ansiklopedide okuduğum hiçbir şey aklımda değilken şu cümle aklımdaydı ve hemen söyledim. "ernest rutherford showed that the mass of an atom is concentrated in the nucleus." yessss, otur! ilk sınavlarda gözümüz korkmasın, notumuz az gelmesin, derse karşı sevgimiz artsın diye elle şekillerini çizdiği laboratuvar aletlerinin isimlerini soran, formüllerle, denklemlerle beraber o konunun arkasındaki bilim insanlarının hayatlarını öğretmek isteyen ve bunlar sayesinde en azından bana kimyayı sevdirip icatlar, mucitler hakkında bugün bile kitap karıştırmamı sağlayan bu kimya öğretmenimize tekrar teşekkür ederim. adını da vereyim: üsteğmen sinan çaya!
  • "we haven't the money, so we've got to think" lafini etmis bilim insani.

    isvec, stockholm nobel muzesinde, bu lafin yazili oldugu magnetlardan edinmek mumkundur.
  • en önemli ve en bilinen çalışması olan rutherford atom modelini nobel ödülü aldıktan sonra gerçekleştirmiş olan bilim adamı.
hesabın var mı? giriş yap