• cem yilmaz'in bir hikayesi vardi hani "evlere renkli televizyonlar girmeye basladiginda, 'bizimkisi daha renkli ulan!' diye insanlar kontrasti fulleyip sacma sapan bir seyler izliyorlardi" diye; medya devi'nin de ozellikle londra merkez'deki tavirlari bu seyi hatirlatiyor iyice artik.

    espriyi ve trollugu dozunda verip harikalar yarattigi o programlarin ustune sanirim gazi biraz fazla aldi ve is kaliteli trollukten civikliga dogru kaydi iyice. onur erdem'in "ermaaan, ermaaaaan" diye hafif bikkin sesle uyarilari bile kar etmiyor artik. hadi bir yere kadar bu da tamam da, son bolumde ozan can sulum tam cidden bir seyler soylemeye baslamisken arkadan muzik acmak nedir artik yani. ustelik her bolumde oluyor artik boyle seyler, tadi kacti iyice.

    kendisini cok sever ve hatta gain'deki 5'te 5'e kadar hemen hemen her yayinini takip ederim ama o programi erman yasar izleyelim diye degil, londra merkez izleyelim diye takip ediyoruz. eski gunlerine (yerinde patlattigi esprilere) donmesini bekliyoruz sevenleri olarak*.
  • oyunculuk: ahmet çakar

    isyan: tehlike çanı bülent binbaş

    karizma: nikolas cage

    kendine has üslubuyla sokrates dergi'de severek takip ettiğim spiker ve yorumcu.

    yukarıda bir arkadaş en boş kişi demiş. bence reis ismini söylese alman çikolatası sanacağımız spor terimlerinden, yayınlardan o kadar bıkmış ki yeter ulan modunda.

    ayrıcaaaa ( kendi tonlaması ile lütfen)

    londra merkez' de yüksek dağları ben yararttım, elitist ve tuzu kuru onur erdem'e karşı verdiği işçi sınıfı savaşı ve kele verdiği bırak lan bu işleri ciğerini biliyorum ben senin aba altından sopa göstericiliğiyle, programın gerçek sahibidir.

    emre özcan ev arkadaşlığı ile de tee öncesinden kanalda olabilecek yalnız bırakılma hamlesini bertaraf etmiş ve kulis işlerindeki başarısını bizlere göstermiştir.

    son dönemde keyifle dinlediğim bir ekip, keyifle dinlediğim bir adam.

    velhasıl, socrates ve vole benzeri ekipler, yıllarca zehirlendiğimiz kravatlı, suya sabuna dokunmayan, işin mizahından habersiz, vizyonu ve bilgisi üç büyükler on biri olan adamlardan bizi kurtaran babayiğitlerdir.
  • "optimum flört süresi nedir" sorusuna açıklık getirmiş medya devidir.

    --- spoiler ---

    şimdi flört enteresan bir dönemdir hepimizin çok sevdiği, hepimizin keyif aldığı iki tarafın birbirleriyle yavaş yavaş tanıştığı aslında hâlâ da tam birbirlerini tanımadıkları ve keşfetmeye çalıştıkları böyle ufak aşk oyunlarının cilveleşmelerin de tekabül ettiği ilginç bir dönemdir. bence, flört 13 ila 18 gün arasında olmalı: minimum 13 maksimum 18 gün. 13 ile 18 gün arasında bir yerde flörtü bitireceksin. mesela, şimdi neden 12 olmaz neden 19 olmaz? şimdi şundan dolayı 12-11 gün olmaz çünkü flört öyle bir şeydir ki, mesela başladın “naber vızzvızzz, iyilik vızzvijjvızz, napıyorsun vızzvızzvızz, işte yataktayım oram buram tutuldu yatıyorum” falan filan. neyse bunlar zaten iki üç gün alır ondan sonra dört beş gün cilveleşme flörtü iki üç gün de işte artık böyle yavaş yavaş oltalama flörtü “ya iddiaya girelim de sen bana kayberdersen bira ısmarla yok ben bilmem ne yapayım” falan filan. bunların hepsinin oluşma süreci 10 ila 12 gün olur o yüzden bundan önce flörte son veremezsin. neden 18 günden fazla olmaz, onu da söyleyeyim. abicim; 18 günün de üstünde olmaz çünkü artık 17 gün, 18 gün boyunca karşılıklı sürekli mesajlaşan iki karşı cins başka şeyler yaşamak ister. artık o işin yani bir şey düşün kelebekten önceki tırtılı düşün tırtıl artık kozadan böyle... flört dönemini bir koza olarak al, flört böyle kozadan çıkıyor tamam mı, çıkıyor çıkıyor çıkıyor çıkıyor artık o kadar flört ettin o kadar flört ettin ki çıktı kelebek oldu artık. 18-19. günden sonra ilişki kelebek boyutuna girdikten sonra onu kozaya sokamazsın. sokamazsın! o yüzden artık flörtten ya öpüşücen kokuşucan ya elele gezecen konserlere monserlere gidicen ne biliyim takılıcan bir şeyler yapıcan ondan sonrasını artık ben öğretmeyim bu saatten sonra.

    --- spoiler ---
  • "bana ne koyabilirseniz koyun anlayışı vardır güllaçta."
  • eski bir socrates dergi takipçisi olmama rağmen socrates dergi'nin youtube kanalını yeni yeni takip etmeye başladım. erman yaşar'la tanışmam da kanalda yayınlanan londra merkez'in en eğlenceli anları sizlerle videosuyla gerçekleşti.

    ilk tepkim epey olumsuz olmuştu. rok gibi yerli yersiz bağırıp çağıran bir tip ile socrates'i bağdaştıramamıştım. çünkü bu derleme videoda mütemadiyen bu tarz görüntülere yer verilmişti. üstüne bir de kendisinin medya devi adında belgeselinin olduğunu görünce erman yaşar gözümde iyiden iyiye itici bir figür haline geldi.

    ama yanılmışım.

    zamanla yer aldığı diğer videoları da izledim ve artık bu derleme videonun kendisinin imajına zarar verdiğini düşünüyorum. erman yaşar bence programlarda ne zaman ciddi olacağının, ne zaman şaka yapacağının dengesini mükemmel kuruyor. hatta bence kaan kural'la beraber bu işi en iyi yapanlardan biri.

    buraları takip ettiğini bildiğim için sevgili medya devi'nden kendisi hakkındaki olumsuz görüşlerim ve düşüncelerim için özür diliyorum. haksızlık etmişim. artık kendisini zevkle izliyorum. hatta izlerken de etrafındaki kişilere imreniyorum çünkü erman yaşar bana izlemesi keyifli biri olmasının yanında çok da sağlam arkadaş olunacak biri gibi geliyor. gerek belgeselde, gerek programlarda etrafındaki kişilerin kendisi hakkında yaptığı yorumlar da zaten bunu destekler nitelikte.

    velhasıl kelam, sen var ol medya devi. ve lütfen çizgini hiç bozma. seve seve izliyoruz.
  • manchester city maçını anlatırken bir yandan da sena şener'in ınstagram postunu beğenmeyi başarabilen spor spikeri.
  • 24 saat le mans yarışı 2017 ramazan ayına denk geldi peki erman yaşar ne yaptı? eurosport canlı yayınında güllaç tarifi verdi. *
    şu sıralar (bkz: londra merkez)'in santraforu.
  • bundan yıllar yıllar önce 2006 yılında askere gitmek için başvurumu yaptım. hatta bir an önce bitsin kurtulayım diye erken sevk dilekçesi vermiştim öyle hatırlıyorum, kısa dönem diye de işaretlemiştim. neyse uzatmayayım, tekirdağ-çerkezköy çıktı bahtıma. üçüncü zırhlı tugay. tabi o zaman daha toy olduğum için korku, heyecan her tür duygu bir anda bünyeme doluştu.

    gitmeye yakın deli gibi çerkezköy araştırıyorum. arkadaşlarımın çoğu bedelli kovalıyordu o yüzden pek askerlik tecrübesi olan da yok tanıdığım. ekşi'de acaba ne yazıyor diye buraya geldim. hep olumsuz yorumlar vardı. yok sürgün yeri, yok erzurum'dan soğuk olur, yok oradaki komutanların hepsi kafadan kırıktır. bunlar kısmen doğru olsa da epey panik olmuştum.

    sonra buradan biriyle mesajlaştım, bana sakin olmamı, altı ayın bir şekilde gelip geçeceğini, paniğin bi işe yaramayacağını söyleyerek biraz sakinleştirdi. sonra ver telefonunu bi arayım seni çok takmışsın kafaya dedi. ben de şaşırdım biraz hiç tanımadığım, muhabbetimin olmadığı biri telefonla konuşayım seninle deyince. yine de konuştuk telefonla. epey anlattı sakin ol dedi, bittiğinde dün gelmişsin gibi hissedeceksin vs. diye telkinlerde bulundu. şimdi o kadar da aradan yıl geçti hatırlayabildiklerim bunlar, normalde bir kelimesini bile hatırlayamazdım ama çok önemli bir olay olduğu için hala aklımda o gün.

    neyse bana epey bi moral olmuştu o konuşma, rahatlamıştım biraz. sonra ben gittim geldim gerçekten de o arkadaşın dediği gibi olmuştu her şey. ben o mesajları mailime kaydetmiştim dönünce teşekkür ederim diye. etmiştim de dönünce, başka da bir iletişimimiz olmadı sonra bitti.

    geçen gün mail adresimde biraz temizlik yapayım dedim bu mailler yine karşıma çıktı. merak ettim bu arkadaş hala yazar mı acaba diye biraz kurcaladım ve o raul arkadaşın erman yaşar olduğunu fark ettim. zamanında medya devinden askerlik tüyoları almışım da haberim yokmuş. kendisi elbette hatırlamaz bu olayı ama benim için gerçekten önemliydi. üstünden on dört yıl geçse de bir kez daha teşekkür edeyim buradan kendisine, telkinleri için.

    ve çerkezköy'e gidecekler için de erman yaşar'ın iyi bir otorite olduğunu, her türlü sorunuza eminim cevap verebileceğini de buradan belirteyim hoş görüsüne sığınarak.
  • olm siz geri zekalı mısınız? kimsenin kimseyi ilahlaştırdığı filan yok niye olmamış şeyler üzerinden kendinizi gaza getiriyorsunuz? adama taşşağına medya devi diyorlar bunu algılamak çok mu zor? egoistliği de şov, londra merkez'de konuşulan neredeyse hiçbir şey zaten ciddi değil, biraz rahat olun. bir dönem ninja warrior'da yapılan absürt mizahı diğer sıkıcı spor dallarına taşıdı hepsi bu. premier lig, nba maçlarında ciddi maç anlatıyor. her şeyin yeri ve zamanı var.
  • ne oluyor diyenler için ufak bir özet yapayım millet niye sövüyor anlaşılsın bari:

    bundan 5 gün önce bir londra merkez videosu yayınlandı. onur erdem'in düğününden sonra yapılan ilk londra merkezdi bu. o yüzden yaklaşık bi 10 dakika kadar düğün goygoyu yapıldı. buraya kadar her şey normal.

    onur erdem ufak katılımlı (ne kadar ufak bilmiyorum 10 kişilik mi 100 kişilik mi) bir düğün organize etmiş. sınırlı sayıda davetli çağırmış düğününe fakat sıkıntı şu ki davetliler arasında erman yaşar varken programdaki diğer partner can önduygu yokmuş.

    ilk 5-10 dakika bu düğün goygoyu sırasında hafiften bu çağırılmama durumuna da değindi erman yaşar ve bunun üzerinden de goygoy yapıldı. can dünyanın en güzel insanı olması sebebiyle pek çaktırmamaya çalışsa da hafiften bozulduğu anlaşılıyordu (olay büyüdüğü için sıradaki videolardan birinde muhtemelen yok canım ne bozulması falan diyecektir ama görülüyor yani)

    şimdi ise erman'ın olduğu videolarda herkes yorumlara bunun serzenişinde bulunuyor. erman yaşar'ın olduğu videolar bir nevi protesto ediliyor hafiften.

    şahsi fikrim düğün bu tabi ki çağırılan insan olacaktır çağırılmayan insan olacaktır da videoda üstüne bir de can ile dalga geçer gibi konuşmak biraz ayıp oldu. çok da üstüne goygoy yapılacak, hele hele binlerce kişinin önünde goygoyu yapılacak bir mevzu değildi.

    ya da şöyle anlatayım daha temiz olur: eğer can ile binlerce kişinin önünde o goygoyu yapacak kadar samimiyseniz düğünde olmalıydı, yok değilseniz de binlerce kişinin önünde bu goygoyu yapacak kadar samimi değilsiniz henüz, yapmamalısınız.

    ne çok goygoy dedim be.

    başka biri olsa ben de çok takmazdım da mevzu can olunca ben de üzüldüm. çünkü o dergide kamera önünde program yapan insanların toplamından daha karakter ve kalite sahibi bir insan can muhtemelen. kendimce bir insan sarrafı olarak söylüyorum bunu. içlerinden hangisi ile arkadaş olmak istersiniz deseler net cevabım olurdu kendisi.

    insanlar eğlenceli olabiliyor, beraber çok gülebiliyorsunuz falan ama işte esas önemli noktalar böyle kritik anlarda ortaya çıkıyor'un çok güzel bir örneği oldu kısacası mevzu. eğlenilecek kadın vs. evlenilecek kadın mevzusu vardır ya hani. aha işte onun gibi bir şey şu anda erman yaşar izleyicilerin gözünde.
hesabın var mı? giriş yap