• bebeklerimin 30. haftada 1280 ve 1490 gram doğmaları ile yaşadığım, unutamadığımdır. şikayetlerim olup rahim ağzında açılma ve incelme olduğunun görülmesi ile hastaneye yatırılmama ve tedavi başlanmasına rağmen ancak 6 gün geciktirilebildi doğum. yüzlerini bile göremedim, hemen yoğun bakım ünitesine alındılar. başta görmeyi talep etmedim onları, bağlanmayayım dedim, her şey olabilirdi. sonra onları görüp görmediğimi sordular ve götürdüler beni kuvözlerinin başına. çok ama çok küçüklerdi; kulakları sadece ettendi; kafaları yumruk, ellerinin parmakları bamya çöpü kadardı. uzun süre dokunamadım onlara, sarılmak bir tarafa. sonra kucağıma vermeye başladılar ama kısıtlı sürelerle. ben eve gittim, onlar gelemedi benimle. oysa yanımdaki odalarda anneler doğurdu, bebekler annelerinin yanına geldi, ziyaretçileri geldi. herkes mutluydu. benim hazırladığım bebek şekerlerim sepetinde kaldı, hevesim de kursağımda. diğer odaların annneleri bebekleriyle evlerine gittiler. ben ancak ziyaret edebildim bebeklerimi. her bırakışımda o bamya çöpü parmakların inceliği bir kez daha gözüme battı, sanki ben yokken onlara bir şey olacakmış, o parmaklar incinecekmiş gibi. ememiyorlardı, sütüm de yoktu zaten; sürekli sağmama rağmen olmadı. hep gıpta ederek baktım şakır şakır sütü gelen annelere, anne sütü bankası kurma hayalleri kurdum bebeklerim ve onlar gibi anne sütü alamayan bebekler için. anemi nedeniyle solunumları bozuldu tam kuvözden çıkacaklarken, yine üzüldük. bir gün benden kıyafet istediler, ilk defa bir şey giyeceklerdi. prematüre kıyafeti bulamamıştım henüz, yıkayıp hazırlamış olduğum yeni doğan bedeni bodylerden birer tanesini büyük bir hevesle ütüledim ve götürdüm, büyük geldi tabii. neyse ki hastanede vardı, giydirdiler. o nasıl bir mutluluktu benim için, sanki oğullarım büyümüş de adam olmuşlardı... 36 günün ardından yaklaşık iki kilo olduklarında maceralı bir yolculukla eve gittik, biri oto koltuğunda oturarak diğeri ise kucağımda gitti eve, çünkü oto koltuğunda başı ve boynu düzgün durmuyor, solunum sıkıntısı oluyordu. evde pulseoksimetreye bağlayarak nabız sayılarını ve kan oksijen düzeylerini bir ay boyunca takip ettik, kimseyi eve almadık, evde maske ile dolaştık enfeksiyondan korunmaları için; ellerim yıkamaktan soyuldu. eve kimseyi almadığımız için görümcem ve kayınvalidem tantana yaptı. kayınvalidem gelsin diye annem gitti, kayınvalidem çocukları besleyemedi, bana yardımcı olamadı, bunu sorun çıkararak bastırdı ve gitti. huzurumuz kaçtı. zaman zaman kendi annem bile anlamadı beni, neden depresif olduğumu. doktor olmak demek başlarına halen neler gelebileceğini ya da erken doğmanın onlara kalıcı olarak neler bırakabileceğini bilmekti. zor zamanlardı, yavaş yavaş normal yaşama adapte olduk sonra. işte erken doğum insana bunları yaşatandır. anne olduğunu anlayamazsın bir süre. neyse ki artık sıkıntımız yok. benden daha erken doğuran ve çok daha büyük sıkıntılar yaşayanlar da var. kimsenin başına gelmesin isterim bizim yaşadıklarımızın ya da onların yaşadıklarının.
  • 31. haftada geliveren kizlarimin yaptigi sey. 35 gun kuvozde kaldilar. yanlarina her gun gittim. baslarda daha emme refleksleri bile yoktu, agizlarindan midelerine kadar indirilen hortumlardan besleniyorlardi. babalarinin 1.5 karisi kadardilar.

    suyum geldiginde esim yurtdisinda ve ailemin her bireyi dunyanin muhtelif yerlerindeydi, yalnizca annem vardi yanimda. once ortagimi aradim, panpa bana bisey oluyor doktora gitmem lazim araba kullanamam taksiye guvenemem dedim. evden doktoruma oradan da hastaneye beni ortagim yetistirdi.

    ben tezcanli ve telasli biriyimdir. acelem varsa kafam cok karisir, elin ayagima dolasir, bir dogru duzgun olduramam. butun bunlar olurken ise hala inanamadigim kadar sakin ve rasyoneldim. arabada telefonum caldi, bir dosyadaki karsi taraf avukatiyla siradan bir gunmus gibi is konustum. basta annem olmak uzere, haber verdigim esimi, ablami, babami, kayinvalidemi ve herkesi de ben sakinlestirdim. doktorda annem endiseden agliyor, bense adeta bir "baga mi didin?" halindeyim haha yuzde yuz gercek hikaye.

    bu sakinligim hastanede ve 35 gunluk kuvoz boyunca da surdu. butun hemsireler sasiriyordu halime. neredeyse 1 sene sonra bugun telefonda gorustuk, saniyorlar ki ben dunyanin en sakin insaniyim shdshhshsh bilmiyorlar ki telasli anlarimda dogru karar vermisligim daha bir kez olmamistir.

    bugun hemsireanima da soyledim, beni o kadar sakin kilan, duydugum guvendi. hicbirini tanimam etmem, zerre bildigim bir is de degildir ama losante hastanesi yenidogan yogunbakim ekibine tamamen guvendim ve beni o kadar sakin tutan da bu oldu.

    telefonu kapatinca bunun uzerine biraz daha dusundum.

    hamileligimin son haftalari cidden cok zor gecmisti. zayif ve gucsuz bir hamileydim, iki bebegi birden bunyem kaldirmiyordu. bir de uzerine covid gecirdim. tam o gecti derken hormon dengesizliginden karacigerim bozuldu, ikiz gebeliklerde oluyormus. (bkz: intrahepatik kolestaz) yiyemedim, icemedim, uyuyamadim, hareket dahi edemedim nefes dahi alamadim. kesenin patlamasina meger saatler kala, ben "allahim bu kizlari 9 hafta daha nasil tasirim..." diye dertleniyordum.

    simdi salim kafayla anliyorum ki, erken dogum krizinde beni o kadar sakin tutan zaten tam da bu dertlenmeydi. kizlarimi 9 hafta daha sag salim tutabilecegimden hic emin degildim. benim saglik durumum kizlarimi nasil etkileyecek, onlara bir zarar verecek miyim, 9 haftayi sag salim gecirebilecek miyim, hadi sokakta tansiyonum dusuverdi napicam ki olmuslugu var, ya bayilip dusecek olur da bir yere tutunamazsam, napim 9 hafta evden mi cikmiyim, yahu evin ici bile merdivenli, asagi insem yukari cikamiyorum yukari ciksam asagi inemiyorum...

    kizlar dogdu kuvoze girdi. kalp atislari, soluk alislari, ortam isisi, beslenmeleri, 1.5 karislik bunyelerinin her ama her bir seyi anlik takip altinda. ortam tertemiz, kizlarimin basinda 24 saat bir ekip. ben daha ne isteyebilirim? kalbi hala atiyor mu - daracik yerde 2 bebek birbirini sıkıştırıyor mu - yeteri kadar beslendiler mi - napsam soyle mi yatsam boyle mi donsem - bunlarin hicbiri yok. bir haftada gecen sezaryen agrilarim disinda beni bedenen zorlayan hicbir sey yok ve kizlarima mukemmel bakildigindan eminim. beni rahatlatan buydu.

    dunyanin en rahat ve guvenli yeri ana rahmi degil dostlarim, olamaz. ana rahmi siginmak icin harika bir yerdir ama o siginagin basina ne gelecegini asla bilemezsin. losante hastanesi yenidogan yogunbakim servisi, 31 haftalik dogan kizlarim icin ana rahminden kesinlikle daha rahat ve guvenli bir yerdi.

    ideal olan, elbette 40 hafta suren ve hem annenin hem de bebegin saglikli oldugu bir hamilelik. ama benim durumumda, "ya onundeki 9 hafta boyunca her sey giderek daha zor olacak ya da 31 haftalik dogurup 35 gun yogun bakim bekleyeceksin" diye sorsalar, yine bunu secerdim.

    bugun konustugumuz hemsire hanim, hastanenin 17 kasim dunya premature gunu etkinliginde birkac dakika konusmami rica etti. bu entry'yi yazarken sanirim konusmami da hazirlamis oldum. beni dinlediginiz icin tesekkur ederim <3
  • erken doğan bebeklerin gebelik haftasına göre yaşama şansı aşağıdaki gibidir:

    23 haftalık %17
    24 haftalık %39
    25haftalık %50
    26 haftalık %80
    27 haftalık %90
    28-31 haftalık %90-95
    32-33haftalık %95
    34. haftadan sonra ise hemen hemen normal doğum gibidir.
  • zamanindan evvel dunyaya gelen yavrularin akcigerlerinde kimi zaman arizalar olabilmektedir.
    ayrica ileride allerjik bir bunyeye sahip olmalari da mumkundur..

    premature bebekler, aslinda yasamak adina buyuk caba sarf ederler. kisa zamanda toparlarlar kendilerini , etrafa gulucukler dagitirlar ..
  • hazırlıksız yakalayandır. çoklu gebeliklerde yaşanma olasılığı çok yüksektir.

    ne zaman erken doğum diye bir laf duysam kara günüm kem talihim aklıma gelir.

    ilk gebelik üstelikte ikiz. devlet daha çocuk sayısını artırma derdinde değil, bilakis doğum kontroluydü filan derken kısıtlamak derdinde. bu yüzden doğum öncesi izin miktarı 3 hafta.

    bir kaplumbağanın ters döndürülünce doğrulamaması gibi bende yattığım, oturduğum yerden kalkamıyor, doğrulamıyorum. birinin destek vermesi lazım ki hareket edebileyim. devlet ne bilsin kaplumbağalar çalışır mı çalışmaz mı. çalışıyorum. zaten ahdım var öncellikle kariyer yapacağım yanında da çocuk. öyle saf biriyim.

    ertesi gün teslim edilecek çizimler var gece 2 olmuş ben bilgisayarda harıl harıl çalışıyorum. "bu gece çalışacağım 3 hafta ohh yan gelip yatacağım" diyorum. bak sen kaplumbağaya. ne hayallerim var. dükkan dükkan dolaşırım "bebeklerin zıbınları ne renk olsun, beşikte alırız, başka ne gerekir ki aman iyi ettim bunları hazırlamamakla 3 hafta nasıl geçerdi. ne güzel hazırlarım onları."

    sabah çizimleri teslim edip "ben öğleden sonra başlamak üzere doğum öncesi izne ayrılacağım" diyorum müdüre. el mahkum verecek iznimi kerata. yoksa bir balinanın ortalıkta dolaşmasından zevk mi alacak.

    bu arada duyuyorum ki işyerinden bir kadın arkadaş 2 gün önce ayın 27 sinde sezaryenle doğum yapmış .

    aklımca kınıyorum büyük laf çıkıyor ağzımdan "aman hiç aklı yokmuş madem sezaryenle doğum yapıyorsun ne diye 1 temmuzu beklemiyorsun çocuğun doğum tarihi akılda kalıcı olur" diyorum.

    eve gidiyorum. artık izinliyim yaşasın. kim yemek yapacak şurdan biraz meyve yiyim. ağzıma erik atıyorum. o kadar tembelim ki çekirdekleriyle yutuyorum. sonrada deviriyorum mabadı uyuyorum. ikindi vakti ezan sesiyle gözlerim açılıyor. "ne uyudum be gidiyim bir yüzümü yıkayayım" diyorum demez olaydım. ayağa kalkar kalmaz vücudum benim kontrolumde olmayan saçma bir şey yapıyor. aman allahım benim o güzelim kıymetli halım ne oldu. neden durmuyor bu su . bir kova mı? ve büyük konuşan ben doğum öncesi iznimden 3 saat kullanmışken öğreniyorum ki erken doğum yapacağım.

    çocuklara ne yapacağız. hemşire bir akraba var arıyorum "ne götüreyim hastaneye" diyorum. nevresim gecelik filan diyor. "yok" diyorum "kendim için değil bebekler için". ben hastane nevresiminde yatarım zaten. "zıbın ,bez". eşim birer zıbın, bir paket bez alıyor en acilinden .

    hastanede görevli soruyor.
    -bebekler doğunca ne giydireceğiz?
    +zıbınlar orda diyorum.
    +bezde şu.
    -kundak nerde diye uzatıyor soru silsilesini
    +kundak mı? gerekli mi?
    -çocuğu neye saracağız, battaniye de olur.
    +yaz günü ne battaniyesi?

    devlet hastanesine eşleri almıyorlar bu nedenle eşime görevliyle haber gönderiyorum .

    bir akrabam vardı. "acil bir şey olursa yardım ederim demişti. bana onu bul bir de kundak"

    mağazalar kapanmış ne kundağı. adam ilk kez baba oluyor. "kundak ne ki?"

    küçük çocuğu olan akrabaları geziyor birinden kundak buluyor biri diyor ki:
    -kundak yok. bir çarşaf yırtıyor eline tutuşturuyor.

    annem, annem bir sürü birşeyler hazırlamıştı. "annem gelsin ankaradan" he öyle kolaydı kadının altında arabası vardı sanki.

    zaman yavaş çekimli bir film şeridi oluyor. kolumdan narkozu basıyorlar.

    uyanıyorum, annem gelmemiş. iki bebekte bir beşiğe sığmış birine çarşaf sarmışlar birine kundak zaten hırpalanmışlar, titriyorlar. çenem oynamıyor. konuşmalar geliyor kulağıma bezler bebeklerin boyundaymış diye . "hay" diyorum "hazırlığı son dakikaya bırakan beynime". "zaten erken doğdunuz veletler doğum gününüzde bir temmuz olmadı", aslan gibi olacağdınız ne oldu yampiri yengeç oldunuz. sizi yengeçler sizi.

    gelelim ne öğrendim bu hikayeden hamileyseniz ve 6 ayı tamamlamışsanız çantanızı hazır tutacaksınız. 1
    büyük konuşmayacaksın "vay doğum günü hatırlanabilir bir tarih değil falan-filan. bu da 2
    gerçi çocuklar dahil hala doğum günlerinin ayın hangi günü olduğunu hatırlayamamasına bakarak doğru tespit yapmışım da.
  • ajdar anik' in dogumu erken dogumdur mesela. bu yuzyila fazla gelmistir.
  • 40 haftada olgunlaşma sürecini tamamlayan fetusun 20. haftadan sonra 37. haftadan önce doğması durumudur..gebenin düzenli gelen sancıları,rahim agzında açılma ve incelmesi vardır..zarlar açılmamış,suyu gelmemişken vaktinde tanınırsa eylem gercekleşmeden önce durdurmak mümkün olabilir..
  • aklıma gelmezken başıma gelen durumdur.
    hamileliğim boyunca hiçbir sıkıntı yaşamama rağmen cuma günü kontrolde herşey iyi diyen doktoruma inat çarşamba günü suyumun gelmesiyle erken doğum yapanlar kervanına katılmış bulundum.
    33. haftada daha biz ohoo bir ay var derken aceleci velet dünyaya gözlerini açtı.bizim için de erken doğumun kaçınılmaz sonucu olan küvez günleri başladı. yeni doğum yapan bir anne için doğum sonrası çocuğunu yanına alamamak, hastanede bırakıp eve dönmek, sabah akşam hastaneye süt taşımak gerçekten psikolojik olarak yıpratıcı. ama o minnacık bebeğin verdiği savaşı görünce siz de güçlü olmayı -hayatınızda hiç olmadığı kadar- öğreniyorsunuz.
    internette yaptığım araştırmalarda prematüre bebek bakımıyla ilgili çok fazla ayrıntı var fakat ben bunları yaparsam hem kendim hem çocuğum için ileride kötü sonuçlar doğuracağını düşünerek normal doğmuş bebek gibi baktım ona hiç prematüre bebek gibi davranmadım şimdi de kendisi oldukça toparladı iyi ki evhama kapılıp pimprikli bir anneye dönüşmemişim diyorum şimdi.çünkü o üzüntüyle öle bi anne olma ihtimali çok fazla.
    tanım; 37. haftadan önce gerçekleşen doğum.
  • halamın aynı zamanda jınekologumda olması sayesinde 26. hafta rahimin açılmasını farketmesi 28. haftada yarım cm daha açılınca kesin istiharat demesi ile anne evine donuş evden ve kocadan ayrı geçen günler ilaçlar, cigeri gelişsin diye yapılan igneler ve biz kızımla 34+5 olduk hala yatılır zira 36 tamamlanıp 37 dönülünce tam olarak özgür olunacaktır.
  • (bkz: prematüre)
hesabın var mı? giriş yap