• "olumden nicin korkarsiniz?
    hicbir zaman karsilasmayacaginiz bir seyden korkmak
    aptallik degil midir?
    siz varken olum yoktur,
    olum oldugunda da siz olmayacaksiniz" sozunun sahibi dusunur.
  • "yoktum, varım, olmayacağım, umurumda değil..."

    mezar taşına bıraktığı not.
  • epikure benzer olarak hedonistler de her insanin mutlu olmak icin yasamasi gerektigini soylerler.
    epikurun hedonizmden farki, mutlulugu daha uzun vadeli ve planli almasidir.
    bir de meditasyon ver herseyi ayarinda tutmak en buyuk mutluluktur epikur abi icin. ayni zamanda kimi zaman acinini yoklugunu da mutluluk sayar.
    bir diger onemli yani atom fikrini savunanlardan olmasidir. "hersey kucuk atomlardan olusur. ayni zamanda insan ruhu da kucuk atomlardan olusur, olunce bu atomlar dagilirlar. dolayisi ile olumden sonra bi halt yoktur" fikrini savunur.
  • "dinsiz olan, halkın tanrılarını kovan değil, tanrılara halkın düşüncelerini yükleyenlerdir." demiş düşünür.
  • mutluluğun parayla pulla, malla mülkle alakası olmadığını savunan düşünür.

    ona göre mutluluğu yakalama*nın 3 basit yolu vardır;

    1. arkadaşlar: bu konunun fazlasıyla ciddi olduğunu düşünür. öyle ki; her daim birlikte olabilmek için, sevdiği arkadaşlarını yanına taşınmaları için ikna etmiştir. yalnızlığın karamsarlığa sürüklenmede büyük payının olduğunu belirtmiştir. arkadaşların arasında olmanın mutluluğa yakın olma anlamına geldiğini vurgulamıştır.

    2. özgür olmak: hayatın bitmeyecek meşgalelerinden, politikadan, çekişmelerden, hırslardan uzakta, herhangi bir müdür, patron vs olmadan, kendine yeter bir şekilde yaşamayı özgürlük olarak tanımlamıştır. hayatı boyunca ekmek, peynir, zeytin, şarap ve sudan başka bir yiyecek içeceğe ihtiyaç duymadan, şehir dışında, sessiz, huzurlu bir mevkide arkadaşlarıyla birlikte yaşamıştır.

    3. yaşamı irdelemek: zaman zaman insanların yaşamlarının gidişatını, sorunlarını, çözemediklerini, sıkıntı veren durumları ve nedenlerini düşünmek için zaman ayırması gerektiğini ve bunların sonucunda o nedenleri ortadan kaldırmak için değişikliklere gitmesi gerektiğini vurgulamıştır.
  • zamanının materyalist düşünürü olan epikür, insnanın mutlu olmak için yaşadığını ve asıl hedefinin bu olduğunu söylüyor. fakat ilk çağ itibariyle insan henüz, doğayla savaşımını tamamlamamış ve hala uğraşmakta bu sebeple epikür, insan kendi iradesi ve isteğiyle değiştiremeyeceği şeylerle uğraşmamalı diyor. kısacası kaderine boyun eğ gibi bişey diyor yani.
  • bu hayatı hakkını vererek yaşamak için sahip olmamız gereken şey nedir? iyi bir aile, güzel bir kazanç, bizi mutlu eden aktivitelere zaman ayırmak… bütün bunlar sorunun cevabı olabilir elbette. ancak helenistik dönemin en büyük filozoflarından birisi olan epikür, hayatı güzel ve yaşanabilir kılan faktörler için bambaşka bir fikir ortaya attı: korkunun olmadığı bir dünya. epikür’e göre korkunun bir şekilde var olduğu hiçbir hayat düzgün yaşanmaz. bu yüzden de o felsefesini korkuları yenmek üzerine geliştirdi.

    epikür’ün böyle bir felsefe inşa etmesindeki en büyük neden iskender’in eski yunan kent devletlerini yıkması ve tüm bölgede tek yönetimin olduğu bir imparatorluk inşa etmesiydi. demokrasinin az da olsa uygulandığı kent devletlerinde filozoflar hayatın anlamını onu keşfetmeye çalışarak aradılar. ancak bir imparatorun tekelinde despot yönetim düşünen insanları farklı bir arayışa yöneltti. artık hayatın anlamı “yeni şeylerin keşfi” değil, “var olan durumda mutlu olmanın yollarını bulmak” oldu. işte epikür böyle bir dönemde yaşadı ve antik yunan filozoflarına nazaran mistik bir düşünce yaratmasının sebebi buydu.

    epikür’e göre insanın en büyük korkusu ölümdü. hemen hemen bütün korkuların ölüm fikrine bağlandığını ileri sürdü ve ölümün korkutucu düşüncesini yenmenin bir insanın en büyük kazanımı olduğunu iddia etti. epikür’ün felsefeye olan en büyük katkısı da ölüm düşüncesini yok etmek için ortaya attığı fikirler oldu. onun felsefesi her ne kadar anlaşılır ve kolay görünse de hazmetmesi bir o kadar zordur.

    epikür “öldüğümüzde ölü bedende ne olursa olsun hissedecek bir parçamızın kalacağını düşünme hatası”[1] yaptığımızı söyler. ona göre deneyimlediğimiz şeylerden korkabiliriz ama ölüm deneyimleyeceğimiz bir şey değildir. bilincimiz öldüğümüzü fark etmeyeceği için ölmek başımıza gelecek bir olay değildir. epikür bu düşüncesini kanıtlamak için farklı bir yol izler ve doğumdan önceki zamanı işaret eder. doğmadan önceki sonsuz günleri düşünüp korkmuyorsak ölümden sonraki sonsuzluğu düşünüp korkmak da saçmalıktır. buradan da şöyle bir sonuca varır: aslında her canlı bir şekilde ölümü tecrübe etmiştir. doğmadan önce ölüydük ve o günler bize nasıl düşünmesi imkansız geliyorsa öldükten sonra da aynı şeyler geçerli olacak.

    mezarında yazan söz felsefesini en yalın haliyle özetler: “ben varken ölüm yok, ölüm olduğunda da ben olmayacağım”

    bu mistik düşünce söylediğim gibi kolayca ulaşılan bir sonuç gibi görünebilir ama hayatı bu çıkarımdan yola çıkarak ele almak epey zordur. epikür huzurlu bir hayatın anahtarını ararken korkuyu yenmeye ek olarak hayattaki beklentilerimizi de en aza indirmemiz gerektiğini söyler. ona göre “gelecek günden en az şey bekleyen, onu en büyük sevinçle karşılar”[2] haz hayatı yaşanılır kılar. ancak hayatın hazları korkunun ve beklentinin olmadığı bir iç dünyada mümkün olabilir. buradan da hazzın kovalanmaması gerektiği sonucuna varır.

    epikür’ün huzurlu yaşamak için öne sürdüğü teoriler çağdaşları kadar ondan sonra gelen büyük filozofları da derinden etkilemiş görünüyor. onun düşünceleri felsefenin geleneksel “yanlış bir iç dünyanın doğru bir hayat yaşayamayacağı” kabulünü sağlamlaştırdı. bugün korkuların ve endişelerin dünyasında yaşıyoruz. buna neden olan şey ise geleceğin belirsiz olmasıdır. günümüzde yaşayan bütün insanlar gelecek konusunda kaygılı nedeni de net bir geleceğin olmaması. epikür’ün yaşadığı dönem de bu günlere benzerlikler gösteriyordu. huzurlu ve mutlu yaşamak için onun felsefesini iyi anlamak ve korkularla başa çıkma yöntemlerini iyice özümsemek gerektiğini düşünüyorum. bütün korkular ölüm korkusuna bağlanır, sağlıklı yaşamak için yapmamız gereken ilk şey ölüm fikrinim bizim için endişe unsuru olmaktan çıkarmaktır.

    [1] nigel warburton?—?felsefenin kısa tarihi- alfa yayınları baskı yılı:2015

    [2] özdeyişler, mektuplar ve aforizmalar?—?epikür arya yayıncılık?—?basımyılı:2014

    buyrun
  • politika felsefesinde neden fazla esamesinin okunmadigini pek de anlayamadigim dusunurdur. roma doneminden bahsederken stoaci dusunce ve cicero oldukca yogun bir bicimde incelenirken, siyasi anlamda bir anti-tez olarak epikurus pek dusunulmez, bahsedilmez. hep “hedonist bu, siyasi yelpazede pek bir yere koyulmasi zor” seklindeki yanlis yaklasimin kurbani olmustur epikuros. oysa roma doneminde stoacilara karsi sofist dusuncenin direnen son kalesidir. kimilerine gore “laiklik”i ismini koymadan da olsa ilk savunan o dur. hatta weber’in protestan ahlaki’nin dayandigi yer bir yerde epikuros’a kadar goturulebilir, ingiliz kalvinizmi’in kadercilige olan karsi cikisi, epikuros’un siyasi felsefesinin ozunde yok mudur ki?

    epikuros cozumu tanrilarda ve dinde degil, bilimde goren bir anlayisin adamiydi. bilginin insanlar uzerinde guc ve iktidar iddiasi amaciyla siyasi bir sekilde kullanimina tamamen karsiydi ve asil amacin hakiki ve kisisel niteliklerin kiymetini bilen bireyler yetistirmek oldugunu savunuyordu. bu yuzden de hurafelerden ve tiranliktan kurtulmak gerekiyordu. dinin ve doganin yasalari farkli olmaliydi ve dunyevi olaylari doga yasalari ile, yani bilim ile aciklamak gerekiyordu.

    halbuki stoa ogretisinin en temel noktalarindan biri,doga yasasina -ki doga yasasi din yasasi ile cogu yerde cakisir- uyum gosteren bir insanin dunyanin yurttasi sifatini tasiyabilecegini soyleyerek kent ve devlet arasindaki iliskiyi itaat uzerinden mesrulastirilmasidir. buna dogu kulturunden alinan “ruhun olumsuzlugu” kavrami de eklenerek, sistemin sikistigi noktalarda bir nevi ahiretcilik canyelegi saglaniyor, toplumsal catisma engelleniyordu. cicero bile, stoacilarin argumanlarini kullanarak kent-devlet arasindaki ticari ruhu ve iktidarin imtiyazlarini savunuyordu,

    oysa epikuros’un amacladigi reformlar ile tanrilar bu dunya uzerindeki hakimiyetlerini yitiriyorlardi. onun dunya vatandasi dogadaki sistemi topluma yansitan, dini hurafeleri reddeden bir kisiydi. bir nevi roma doneminin luther’iydi epikuros. iktidarla, din adamlari ve rahiplerle catisiyordu. yeni toprak reformunun dayandigi nokta yine epikuros’tu. tabi ki iktidar epikuroscu dusunceyi siyasi arenadan uzak tutmak icin elinden geleni yapti. epikuros hapis yatmis, senato’daki ogrencileri alceus ve philiscus siyasi hayatlari pek de fazla surmemistir.

    epikuros'un ruhun atomlardan olustugunu fakat bu atomlarin duzeninin sabit olmadigini ve sapmalarda bulundugunu savunmasi siyasi anlamda da oldukca manidardir. burda ruhun atom yapisindaki bir sapma onceki baska sapmalarin sonucudur. yani ruhun bir hareketi onceki hareketlerinin sonucudur. dolayisi ile ruhun kaderini yazilmis gelecegi degil gecmisinde yaptigi hareketleri belirler. kisaca kaderciligi reddeder epikuros, onemli bir kapiyi hafifce aralar, yuzyillar sonra weber’in ardina kadar acacagi kapiyi…gerci “ruh” konseptinin yerini (locke ile beraber) “akil” alacaktir yuzyillar sonra, ama siyasi olarak varilan yer genel olarak benzerdir bir bakima…

    epikuros’un doga yasalari cercevesinde actigi yoldan once lucretius’un, daha sonra da galileo ve bruno’nun da gittigini dusunursek-ki galileo bile oldukca siyasi bir kisiliktir ve politika felsefesinde yine gariptir ki pek onemsenmez- bu dusunurun onemi aciktir. kisacasi epikuros, roma donemi politika felsefesi incelenirken stoacilarin ve cicero’nun karsisina – mumkunse lucretius’la beraber- koyulup tartisilirsa oldukca fayda saglanabilecek oldukca onemli bir dusunurdur.
  • "insanlara hayatı zehir eden korkular ölüm ve kader korkularıdır" buyurmuş hazret ya da hazretin ekolünden olanlar. mutlu olmamız için bu korkulardan azade olmamız lazım. e netcez bu durumda? işte sundukları reçete:

    kader konusunda tanrı ya da tanrıların tüm yaşamımızı ve geleceğimizi kontrol ettiği saplantısını berteraf etmek gerekmektedir. bu bağlamda derler ki: " tanrı veya tanrılar vardır, ama insanların hiçbir şeyine karışmazlar; kendi ortamlarında sefa sürmektedirler."

    ölüm konusunda ise söylem çok basit: "biz varken ölüm yok; ölüm varken biz yok!" yani ölümden tırsmamalıyız; yaşadığımız sürece hayatımızı yaşamaya bakmalıyız.
  • kendisine ait kabul edilen şöyle bir "riddle" * mevcuttur:
    is god willing to prevent evil, but not able?
    then he is not omnipotent.
    is he able, but not willing?
    then he is malevolent.
    is he both able and willing?
    then whence cometh evil?
    is he neither able nor willing?
    then why call him god?
hesabın var mı? giriş yap