6 entry daha
  • çok ilginçtir refahyol hükümeti son 10 hükümet içinde kimi istatistiklerde hep en başarılı hükümet çıkmaktadır.
    yanılmıyorsam sinan aygün ankara'da, bu hükümet zamanında türkiye 'nin doğru yolda olduğunu, açıkların
    kapandığını, zarar yapan kit 'lerden artık kar elde döneminin başladığından söz etmişti.
    ayrıca avasas 'ın da katılabileceği gibi; ekonomik bazda memura, işçiye, emekliye gereğinden çok zamlar yapıldığını, faiz ve vergilerin azaltıldığına dair veriler, refahyol sonrası hükümetler dönemlerinde daha belirginleşti.
    zaten milli görüşçülerin özellikle 2000'lerde en çok üzerinde durdukları ve kendilerini haklı çıkarmaya çalıştıkları husus da budur. onlara göre; refah partisi hükümeti (ortakları doğru yol partisi 'ini başarılarında -!- ortak pek saymıyorlar.) dış mihraklar tarafından devrilmiştir, niye, çünkü bu hükümet ülkeyi zenginleştiriyordu ve dış mihraklar bu durumdan hoşlanmadılar.

    tabi böyle baktığımız zaman; salt ekonomik tabloları masaya yatırdığımızda, ki aksi iddia edilebilir, hatta "şu an akp nin bakanlar kurulundaki çoğu isim o zaman da bakanlık yapıyordu, başarı da onların da bir payı yok mu?" soru(su)nu da, örneğin abdullah gül "bakar kördü , bakıyodu ama görmüyordu." şeklinde bizzat necmettin erbakan cevaplayıvermişti. ( http://www.necmettinerbakan.org/…usmalar3.asp?id=60 ) işin ekonomik boyutu için çok yönlü bir araştırma yapmak lazım gelir, o yüzden ben konunun o boyutunu bir kenara koyup, devrin yaşanan kimi gelişmelerine göz atayım da, türkiye nasıl bir refahyol sancısı çekmiş biraz hatırlayalım;

    evvela şu kadroyu bir yazayım;

    başbakan: necmettin erbakan

    dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı: tansu çiller

    devlet bakanı: namık kemal zeybek | nevzat ercan | fehim adak | gürcan dağdaş | mehmet selim ensarioğlu | ahmet demircan | teoman rıza güneri | sacit günbey | ufuk söylemez | ayfer yılmaz | ismail karakuyu | ahmet cemil tunç | sabri tekir | bekir aksoy | abdullah gül | lütfü esengün | mehmet altınsoy | işılay saygın | nafiz kurt | bahattin şeker

    adalet bakanı: şevket kazan
    milli savunma bakanı: turhan tayan
    içişleri bakanı: mehmet ağar (istifa) → meral akşener
    maliye bakanı: abdüllatif şener
    milli eğitim bakanı: mehmet sağlam
    bayındırlık ve iskan bakanı: cevat ayhan
    sağlık bakanı: ismail karakuyu nafiz kurt yıldırım aktuna
    ulaştırma bakanı: ömer barutçu
    tarım ve köy işleri bakanı: musa demirci
    çalışma ve sosyal güvenlik bakanı: necati çelik
    sanayi ve ticaret bakanı: ali rıza gönül halit dağlı enis yalım erez
    enerji ve tabii kaynaklar bakanı: recai kutan
    kültür bakanı: ismail kahraman
    turizm bakanı: bahattin şeker bahattin yücel
    çevre bakanı: ziyaettin tokar
    orman bakanı: halit dağlı

    kadro bu. http://www.kurtulus-online.com/…06-97/refahyol.html adresinden bakalım neler yapmış refahyol hükümeti;

    " * refahyol hükümeti ölüm orucundaki 12 kişinin ölmesini bekledi.

    * muhalefetteyken söylediklerini iktidarda reddetti; olağanüstü hal'i kaldıracağız demişti. hala sürüyor. çekiç güç'ü iktidara gelir gelmez göndereceğiz demişlerdi. çekiç güç onların iktidarında da aylarca topraklarımızı üs olarak kullanmaya devam etti. ancak abd kendisi uygun gördüğü anda çekildi. (bkz: cekic guc gule gule refah geliyor)

    * asgari ücreti vergi dışı bırakacağız demişlerdi. yoksul emekçi hala ağır vergi yükü altında.

    * muhalefetteyken kendisinin verdiği yasa önerilerini bile iktidarda kendi oylarıyla reddettiler. örneğin, 15 nisan ve 15 kasım 1995 tarihleri arasında emekli olan memurların mağduriyetin giderilmesi için anap, chp ve rp ayrı ayrı birer kanun telifi vermişlerdi. ancak refah partililer 17 nisan 1996'da muhalefetteyken kendilerinin verdiği yasa teklifini 21 ocak 1997 'de yapılan oylamada reddettiler.

    * yolsuzluklarin üzeri bir bir kapatildi; rp ve dyp koalisyon protokolüne yolsuzlukların kapatılması noktasında sadık kaldılar. muhalefetteyken bizzat rp'nin çiller hakkında açtırdığı turban, tedaş, tofaş yolsuzluğu koalisyon ortaklarının kararıyla meclisten red oyu alarak kapatıldı. yine aynı şekilde dyp'nin rp hakkında verdiği mercümek dosyası da meclis araştırma komisyonu'nda kapatıldı.

    * yoksulluk giderek artti; ankara'dan diyarbakır'a "çöplükten beslenen insan manzaraları" doldurdu ülkeyi. sömürü onların iktidarında da azgınlaşarak sürdü. işten atmalar hızından birşey kaybetmedi. işsizlerin sayısı büyümeye, gelir dağılımındaki uçurum açılmaya devam etti.

    * devlet kurumlarinda gerici kadrolaşma hiz kazandi; refahyol hükümetinin adalet bakanı şevket kazan işbaşına gelmesiyle atamalar yapıp yargı mekanizmasına gerici, faşistleri yerleştirerek kadrolaşmasını hızla tamamladı. 1400 hakim ve savcının yeri değiştirildi. özellikle demokrat insanlar görevden alınarak yerlerine gerici-faşistler yerleştirildi.

    * çalışma bakanı necati çelik ise yapılan ssk sınavlarında aleni bir şekilde kendi kadrolarını yerleştirdi. gerici kadrolaşma ve devrimci, demokrat çalışanlar üzerindeki baskılar tüm devlet dairelerinde sürdü.

    * adalet çeteler için çalişti; daha çocuk yaşta lise öğrencilerine, üniversiteli gençlere onyıllara varan cezalar verildi. işkence yapanlar değil, işkenceye maruz kalanlar cezalandırıldı. "düşünce suçu" davalarına devam edildi. yazarlar, sanatçılar, gazeteciler para ve hapis cezalarıyla cezalandırıldılar. ama öte yandan oral çelik gibi m kişiler, çete üyesi şefler, sıvas katliamı sanıkları, dolandırıcılar, din istismarcıları serbest bırakıldı.

    * abd'yle ve siyonizmle işbirliği pekiştirildi; refahyol hükümeti abd'yle olan ilişkilerini iyice geliştirdi. bakanları abd'ye ziyaretlerde bulundular. muhalefette oldukları yıllarda israil'le yapılan tüm anlaşmaları yırtıp atacaklarını söyleyen refahlılar, cumhuriyet tarihinin israil'le en fazla anlaşma imzalayan hükümeti oldular. askeri, ekonomi ve istihbarat alanında siyonizmle ortadoğu halklarına karşı yeni ittifaklar kuruldu.

    * özellikle refah partisi genel başkanı başbakan erbakan susurluk'ta çıkan pisliklere ve halkın tepkisine "susurluk fasa-fisodur" diyerek üstünü örtmeye çalışmıştır. günlerce gazetelerde, televizyonlarda tartışılıp, çarşaf çarşaf pislikler yazılırken erbakan susmayı yeğlemiştir. ekmek fiyatlarını düşürmeye çalışmış, "biz ekmek meselesiyle uğraşıyoruz" diyerek bu demagojilerini sürdürmüştür.

    * refahyol hükümeti çete tartışmalarının olduğu bir dönemde türk ceza kanunu'nun 313 ve 314. maddelerindeki çete suçlarını dgm'nin görev alanından çıkarmak amacıyla bir yasa tasarısı hazırladı.

    * mehmet ağar ve sedat bucak'ın yargılanmasını sağlamak için istanbul devlet güvenlik mahkemesi tarafından dokunulmazlıklarının kaldırılması amacıyla meclise gönderilen fezlekeler başbakanlıkta uzun bir süre bekletildi. daha sonra da alt komisyonlarda ve meclis'te refahyol'un oylarıyla rafa kaldırılarak üstü kapatıldı.

    * süleyman mercümek'in rp kasasına aktardığı bosna paralarıyla ilgili meclise soruşturma önergesi verilmesi üzerine "paçaları tutuşan" rp, bu soruşturmayı engellemek için "mahkemelere intikal etmiş bir olayın mecliste soruşturulamayacağı" gerekçesini öne sürüp, bunu uygulamak için de çoğunlukta olduğu tbmm metin göktepe cinayetini araştırma komisyonu'nu bir ayak oyunuyla iptal etti. "

    şimdi bu işin biraz da kendini sol tarafa yakın görenlerin kısmı hatta solun bir hayli solunda yer alan bir grubun ortaya döktükleriydi. bir de tufan türenç 'in refahyol karnesine bakalım mı?

    "tufan türenç: avrupa, türkiye'yi şimdi daha iyi anlar

    avrupa, refahyol iktidarı zamanındaki toplumsal rahatsızlığı anlamakta zorlanmıştı.
    28 şubat kararlarının, demokrasiyi yıkmaya yönelik bir iktidara uyarı amaçlı olduğunu kavrayamamıştı.
    aslında, avrupa demokrasilerinin 28 şubat'ı anlaması da zaten beklenemezdi. çünkü oralarda demokratik rejimi değiştirmeyi hedefleyen zihniyetlerin iktidar olması söz konusu değildi. o nedenle bu tip müdahaleler oralarda olmazdı.ama refahyol'un içeride kaldırım taşlarını ‘‘yeşil-beyaz’’a boyamaktan başlayıp, içkili mekánlara müdahale, laisizmi yok etmek amacıyla sistemi ince ince kemirme, cumhuriyet rejimini yıkıp yerine din devleti kurmak için faaliyet gösteren tarikatların sakallı, sarıklı, poturlu sözde liderlerini başbakanlık konutu'na davet edip onları meşrulaştırma stratejileri...dışarıda ise avrupa birliği'ne meydan okumalar, devletin ana politikalarını ters yüz etme girişimleri, bedevi çadırında yapılan hakaretleri yutkunma yüzsüzlükleri...

    ve daha saymakla bitmeyecek kadar saçmalıklar... işte bütün bunlar, o günlerde türk toplumunu şoktan şoka sürüklüyor, gerdikçe geriyordu.rejime bağlı olan bütün kurum ve kuruluşlar huzursuzluk ve endişe içindeydi. demokrasinin, laik cumhuriyetin korunması için iktidara baskı yapılması amacıyla toplumun çok büyük bölümü ayaktaydı.

    * * *

    iktidar ise inanılmaz bir pişkinlik içinde bildiği yolda yürüyor, her gün attığı o saçma sapan adımlarla birtakım kazanımlar elde ettiğini sanıyordu.halkın gösterdiği demokratik tepkiyle ‘‘gulu gulu dansı’’, ‘‘mum söndü oyunu’’ diyerek alay ediyordu.hükümetin büyük kanadının milletvekilleri cumhuriyete, laisizme, atatürk'e ağızlarından salyarak akıtarak küfürler savuruyorlardı.'‘bu şeytan düzenini değiştireceğiz’’ diyorlardı.

    avrupa, yaşananların dışında kaldığı için bunların yarattığı tehlikeyi, toplumun içinde bulunduğu travmayı ve gerginliği anlayamıyordu. içeride bazı aydınlar, yaşananları tıpkı avrupalılar gibi sanki çok uzaklardan, bulutların üzerinden seyrediyordu. sonunda olan oldu ve ülke 28 şubat noktasına geldi.
    laik, demokratik cumhuriyete yönelik tehlikeyi önleyecek yasaların uygulanması için alınan kararlar, refahyol hükümetinin hem başbakanı, hem de başbakan yardımcısı tarafından imzalandı.
    ama refahyol, toplumun gösterdiği demokratik refleksin meclis'e de yansımasıyla iktidarı elinden kaçırınca demokrasi yaygarasına başladı. demokrasiyi boğmak için yaptıkları demokrasi karşıtı her şeyi unutarak."
    (2000)
    http://arsiv.hurriyetim.com.tr/…/yazarlar/60yaz.htm

    malum günlerde, erbakan ve çiller 'in ortaklaşa ülkeyi gerilime götürdüğü günlerde, acaba kamuoyu, kimi kırat dyp'liler (yalım erez, yıldırım aktuna,esat kıratlıoğlu vs.) ve ordu kandırıldı mı, gaza mı getirildi diye yıldırım aktuna 'nın irdelediği hükümet olmuş.30.01.2006 tarihli aksiyon dergisinde ve sitesinde yapılan haber gereğince; yine kronik sorunumuz olan; birilerini suçlu çıkarıp bu sefer tam tersi tarafı yüceleştirme ve beriki tarafı da yerin dibine sokma aleviyle, önümüzü göremez hale gelmemiz hadisesi söz konusu.

    refahyol hükümetine ve kimi refahlıların cumhuriyet karşıtı söylemlerine tepki olarak partisinden ve hükümetteki görevinden ayrılan yıldırım aktuna bakın neler demiş; "refahyol hükümeti düştükten sonra genelkurmay başkanı karadayı paşa'ya dedim ki, sizi ve bizi acaba gaza mı getirdiler, kandırdılar mı? birtakım çevreler refahyol'dan istediklerini bulamadı. orayı yıkmak için şeriat, irtica, mirtica diye körükleyip üzerine yüklendiler."

    açık konuşmak lazım tekelci medyanın o dönemde özellikle refah partisi kanadından pek de istediklerini alamadıkları bir gerçek. ama varolan söylemler de vardı. kabul etmemiz lazım. tepkili olan salt medya değildi ki, hatta askeriye de değildi yalnızca, sivil toplum kuruluşları hatta hükümetten inanılmaz beklentiler içinde olmayan özgür kuruluşlar da mevcuttu. aksiyon dergisi 'nin ne yanda olduğunu anlayabiliyorum, 2006 senesinde bunu haber yaparak ne demek istediğini de biliyorum, bakınhaberin devamında 28 şubat döneminde dyp'deki çözülmeyle ilgili hangi ifadeleri kullanmışlar; "sağlık bakanı yıldırım aktuna, 28 şubat sürecinde necmettin erbakan başkanlığındaki hükümetin yıkılmasında ilk kıvılcımı çakan kişiydi. aktuna'nın 26 nisan 1997 günü, sanayi bakanı yalım erez'le birlikte istifa etmesi, medya ve asker baskısı altında bulunan doğru yol partisi'ndeki çözülmeyi başlattı." aksiyon ve o zihniyet, akp 'ye ibretler gösterirken, bakın şu an benzer olmasa da yakın derecede gelen eleştirilerin de belli rant çevrelerinin gazından ibaret oluşabileceğini de ortaya koymakta. aksiyon dergisi 'ni takip etmek lazım, bu zihniyet ne diyorsa hep yakın zamanda söylediklerine yakın olaylar gerçekleşir veya uyarıları, gösterdikleri ülke gündemine kısa süre içinde düşer. (örn. yakın zamanda türkiye'de çok kan akabilir iddiası, isa yeniden dünyaya gelecek mi haberi -ki bu ilktir-, vs.)

    neyse efendim; şimdi haberden devam edelim refahyol döneminde meğerse (!) durum neymiş; "..karadayı ile genelkurmay karargahında defalarca görüşen aktuna, bu görüşmelerini başbakan yardımcısı dyp lideri tansu çiller'e; çiller'in mesajlarını da karadayı'ya aktarmaktaydı. iki tarafın da duruşu netti. genelkurmay başkanı 'bu hükümet gidecek' derken; çiller 'amerika ile her gün konuşuyorum, darbe yapamazlar' karşılığını vermekteydi. "

    yakın geçmişimizden demokrasi manzaralarına bakar mısınız; başbakan yardımcısı, hükümet ortağı lideri "darbe yapamazlar", askerlerin başı da "bu hükümet gidecek" diyor. ve olayların merkezinde yıldırım aktuna böyle bir ortamda dyp'den istifa etmişken, seneler sonra bu sefer o durumdaki istifasının ve açtığı yolun belli çevrelerin gazıyla olma ihtimalinden sözediyor, rahatsızlık duyduğunu ima ediyor. e ne değişti ki? hadi askeriyeyi geç; senin parti liderin "abd ile görüştüm, darbe yapamazlar demiş." sana başka gaz laızm mı? yeteri kadar almışın gazı, heralde istifa edeceksin, yerine getirdiğin onurlu görevi şimdi birilerine yaranmak için yakıp, bir 10 sene sonra da bu sefer bugün söylediklerin için gazlandığını, aslında yanlış yaptığını düşünmeyesin?

    aksiyon 'un y. aktuna 'ya sorduğu sorulardan biri de şu: "daha sonra o günleri anlatırken, 'bizi ite kaka istifa ettirdiler, darbe geliyor dediler. partide kalmak neredeyse vatan hainliği ile eşdeğerdi' diyorsunuz…" bu soruya cevaben ise y. aktuna' şunu söylüyor: "rejimi koruyabilmek adına ayrıldım."bugün pişman olduğu nokta nedir anlamış değilim. zaten o dönemde kimsenin demokrasi derdi yokmuş ki; hükümet'in büyük ortağı düşüncesiz, şansını zorlayan, rejimi zorlayan tavırda, küçük ortak abd ile görüşmekte asker darbe yapamaz diyor, askeriye bu hükümet bozulmalı diyor, e biz nasıl yönetiliyoruz. bırakın salt partiden ve hükümetten istifa etmeyi, siyasetten tamamiyle çekilmek gerekiyormuş. şimdi pişman olduğu nokta nedir y. aktuna'nın anlayabilen var mı?

    yıldırım aktuna 'nın diğer çelişkisi; "ayrılmasaydınız ne olurdu?" sorusuna verdiği şu cevapta gizli; "ayrılmasaydık rejim tehlikeye girebilirdi. " ee söylüyorsun kendi ağzınla? aksi durumda politically correct hedesini koyun kenara, şu an hangi mevzuda pişman olduğunu kendi de farkında değil.

    ve ilk verdiğim alıntının uzun hali; yıldırım aktuna 'nın hem rejimin tehlikeye girdiğinden bahsedip hem de şu sonuca bağlaması işte zaten ortaya koymak istediğim çelişkinin ta kendisi; "..medyanın pompalamasıyla, arkasında kim vardı onu bilmiyorum. medya bizi zorluyordu koalisyonun bozulması için. asker de zorluyordu. toplantılar yapıyordu. hâkimleri çağırıyordu, brifingler veriyordu. karadayı paşa'ya dedim ki sizi ve bizi acaba gaza mı getirdiler, kandırdılar mı? çünkü haklı yere soruyorum. çünkü hükümet değiştiği zaman yeni gelen hükümetin ilk işi, o maddeleri uygulamak olmalıydı. bunların hiçbiri yapılmadı. o zaman sırf iktidara gelmek için oldu bütün bunlar demek ki. bu hükümetin iktidara gelmesini isteyen birtakım çevreler var. demek ki birtakım çevreler refahyol'dan istediklerini bulamadı. neyse istedikleri, bulamadılar. beklentilerini karşılamadı o hükümet."

    karar ver rejim tehlikede miydi, yoksa birileri hükümete gelebilmek için sizleri gaza mı getirdi? y. aktuna bu sefer üstteki paragrafını alaşağı ediyor; "orayı yıkmak için üzerine şeriat, irtica mirtica diye körükleyip yüklendiler. müsait malzeme de vardı ellerinde müsait. sincan'daki olaylar, erbakan başbakanlık konutu'na tarikat başkanlarını, cemaat liderlerini çağırdı. onlar sarıklarla çankaya'ya çıktılar. yok işte taksim'e cami yapacağız. o günleri biliyorsunuz... eski konuşmaları alıyor, getiriyor, televizyondan veriyor. bizim reha muhtar her gece bunlarla bombardıman ediyor bütün bunların sonunda ne bekliyorsun? biz de fedakarlık etmişiz. bakanlığımızı bırakmışız. rejim tehlikeye girmesin, rejim devam etsin. hükümet değişsin, bütün önlemler alınsın. "

    bak aktuna 'nın açıklamaları bunlar, devamını siteden okuyabilirsiniz. demek istediğim şu; o dönem o kadar karışık ki; şimdilerde o zamana değin konuşmaya girişinler de böylesine saçmalayabiliyorlar.

    not: haberin kaynağı şudur: http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=23281
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap