6 entry daha
  • 1999'da akmerkez'de panolarının olmasının hikmeti, "küçük amerika" diye namını duydukları türkiye'de o dönemde şanslarını denemek istemiş olmalarıdır. "ulan biz büyük amerikada en büyüğüz. küçük amerika ne ki?" dierek ortama yalın kılıç tek başlarına dalmış, piyasayı sallayacaklarını umarken el sallayıp çekip gitmişlerdir.

    ne demiş şair "burası türkiye! yok öyle!". abd'dekinden ve avrupada'kinden farklı bir pazar karşılamıştır burada kendilerini. hedef olarak ne halta benzediği akmerkezden belli olan a plus tüketici kitlesini kendine seçen whirlpool türkiye'de markanın adını bile duymamış a pluslarla karşılaşmış. eh istanbul'un en büyük değişimlerinden biri de bu değil mi zaten? kapitalin tüm dünya genelinde olduğu gibi elit kesimin elinde olduğunu zannediyorlardı sanırım. halbuki "kıroyum ama para bende" bu toprakların lafıdır.

    whirlpool elit marka mıdır? hayır, ama para ve zevk sahibi kişilerin markasıdır. yani deyim yerindeyse beyaz eşyanın ferrarisidir kendisi. sadece parası olandan ziyade ne aldığını bilen tüketiciyi hedefler. dolayısıyla whirlpool'un türkiye'ye ilk gelişi fiyasko ile sonuçlanmıştır. tabii türkiye'nin taksitli satış sisteminin cenneti, hala geçerliliğini koruyan senetli satışların mekanı olduğunu da bilememişler. dünyada perakende satışta türkiye'nin en önemli farkının bayi kanalları olduğunu da idrak edememişler. "türkiye'de marka değil, yüz yüze ilişki satar"ı geç keşfetmişler.

    sonuç itibariyle sütten ağızları yanmış, tekrar gelirken yanlarına bir bilen olarak vesteli almışlar. "abi türkiye şok güzel, şiş kebap, raki, bogaz şok güzel. bi yol yordam göster be abi" diyerek vestel'le işe girişmişler. vestel'de zanussi'ye giderek "abd'den markam geldi, boşaltın bayimi" diyerek italyan'ı gönderip abdli yerleştirmiş dükkana. mutlu mesut satmışlar.

    gökten üç elma düşmüş. biri kristal elma, whirlpool reklamlarına. biri çürük elma anjelikli vestel reklamına. diğerini de ben yedim. dağılın şimdi.
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap