5 entry daha
  • “tanımadığınızı düşündüğünüz birini nasıl affedebilirsiniz?”

    the vegetarian’ını okurken buna benzer bir cümle yazdığını anımsıyorum. kitabı bitirdikten sonra aklıma kalan cümlelerin en başında bu geliyordu belki de.
    han kang gerçekten de fotoğrafına baktığınızda fiziksel olarak ana karakter yonghe’ye benziyor. ani bir değişimi arzuladığı, bunu yaparken kendini içinde bulunduğu toplumun tüm normlarından kurtarma çabası yonghe’de tezahür etmiş olabilir mi?

    günümüzde sık rastlanan büyük duygu/durum değişikliklerinin sonucunda yapılan, çoğu zaman da hiç yakışmayan saç değişiklikleri, dövmeler, piercingler, giyilen farklı kıyafetler yonghe’nin her şeyi değiştiren rüyasının mini sonuçları gibi görünüyor. et yemeyi bırakmak, cinselliği daha doğal ve kişilerden azade bir edim olarak ele almak, her şeyi bu doğallık ve doğaya karışma normalliği içerisinde ele alırken yaşamanın ne kadar da anormal bir şey olduğu düşüncesine kapılmasıyla yavaş yavaş kendini ölüme terk etmek ise kitaptaki makro sonuçlar gibi…
    bu entryi kitabın altında da değil de yazarın altında yazmış olma sebebim tüm bu düşünceleri kurgusal olarak ele almaktan ziyade kendi içinden geçirdiğini hissetmemden ötürü.

    gerçekten de tanıdığınızı düşündüğünüz birini affedemezsiniz. birini affetmek için ya eski kişiyi öldürmek ya da karşınızdaki kişinin eskisi gibi davranmayacağını düşünmeniz gerekir. affediş aynı zamanda bir güven kontratıdır. kesildiğiniz yerden yeniden kesilmeyeceğinizi umut ederek karşınızdakine keskin bir bıçak verip boynunuzu altına uzatma eylemidir. yonghe’nin etrafındaki insanlar kendilerinden başka bir şeyi düşünmeyen, yonghe’nin iyiliğinin kendi iyilikleriyle olan bağlantısı dışında bir şeyi umursamayan insanlar… bu göstermelik arkadaşlar, hayatınızda karabatak gibi dalıp çıkan, kağıt üstünde sizin yanınızda olduğunu yazan, ama sizi gerçek sizle tanıştırmak yerine mevcut durumunuzdan menfaat sağlamaya çalışan insanlar. yonghe’nin kocasının menfaat musluklarının kesilmesi sonucu ortadan kaybolması, eniştesinin sanatını ve cinsel dürtüsünü üzerinden tatmin etmesi yönelimleri , babasının kızının sağlığından çok et yememe eylemini utanç verici bulması sebebiyle aşırı tepki vermesi gibi… yonghe’nin durumunun “stabil” olması onlar için yeterli… doğru bir düşüncede mi, yanlış bir yolda mı, gerçekten karşısındaki ne düşünüyor, umurlarında değil. karşınızdaki kişinin fırtınasının doğuracağı yeni insanı kucaklamak ve tüm bu süreci yaşamak, bu fırtınayı durdurup kişinin kendi çıkmazında kısılı kalmasından daha cesaretli bir iş çünkü.
    bu yüzden kendi açıkça eksik yönlerini törpüleme konusunda isteksiz/cesaretsiz insanlar, kendilerini “böyle kabul etme” kisvesi altında, sizi bir adım bile ileri taşıyamayan arkadaşlar, aile bireyleri, sevgililer ekseninde yaşayıp bir adım dahi ileri atmadan sıkışıp kalıyorlar. sıkılıyorlar ve bunalıyorlar. tebrikler, bir adım ileri gitmediniz, sadece kendinizi rahatlatıp kendinizle tartışmayı kestiniz. olduğunuz yerde saplanıp kaldınız.

    bu yüzden “beni seven böyle sevsin, çok agresifim ama benim de huyum bu”, “ben susarım ama çiftem pektir” ya da “dobrayım haksızlığa gelemiyorum” gibi ışıltılı, etiketli sözlerin ardında, bu fikrinizi dolduruşlarıyla destekleyen, işlerine geldiği ve içsel karışıklıklarınızla uğraşmak istemediği için “tabii ağam, paşam” diyen etkisiz kalabalıkların arasından sıyrılarak, dünyanın bir ucunda, tüm bunlardan sıyrılıp amuda kalkan, sadece suya ihtiyaç duyan bir ağaca dönüşmeyi umabilirsiniz.
    han kang acaba tüm bu değişimini nasıl tamamladı ya da tamamlayabildi mi? bu kitabı yazmak bu değişimine nasıl etki etti?

    kendisine sordum, yanıt gelirse yazarım.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap