8 entry daha
  • 1803 yılında, saint-simon'un kafasına şöyle bir düşünce takılır "bir anda fransa, devlet adamlarını, bütün
    aristokratlarını, bütün papazlarını, bütün mülk sahiplerini yitirse ne olur? fransa üzülür, oysa gene fransa'dır. ama bir anda elli fizikçiyi, elli kimyacıyı, elli fizyolojisti, elli demircilik atelyesi şefini, altı yüz çiftçiyi yitirse ne olur?
    fransa, fransa olmaktan çıkar. şu halde fransa'yı fransa eden insan, industrielle (sınai) insan'dır. oysa sınai
    insan, hiçbir zaman faiz ve kira almaz, emeğinin karşılığını alır. şu halde faiz ve kira, fransa'ya hiçbir yararı
    dokunmayanların, fransa'yı fransa edenleri sömürmelerini sağlamaktadır. insan, insanı sömüreceğine, planlı bir
    çalışmayla doğayı sömürmelidir. fransız ekonomicisi claude henri de rouvroy comte de saint-simon (1760-
    1825), idealist ve metafizik yapısına rağmen, toplumsal evrimi, sınıf mücadelesinin bu toplumsal evrimin itici gücü
    olduğunu ve sınıf farklarının da özel mülkiyetten doğduğunu açıklamıştır.
    toplumun kendi çağındaki yapısı ve geleceğin sanayi toplumunun nasıl kurulacağı üstünde, ütopik ama ilginç düşünceler ileri sürmüştür. bilimsel olarak olumlu bir toplum kurulması önerisi, o sıralarda ona katiplik etmekte olan geleceğin ünlü düşünürü auguste comte'u etkilemiştir. insanın insan tarafından sömürülmesi ortadan kalkmalıdır, diyordu. ama bunu gerçekleştirmek için ilerisürdüğü öneriler bilimsellikten uzaktı. yeni platoncu bir seçkinler yönetimi anlayışıyla toplumun endüstriyeller dediği işverenler, tüccarlar, bankerlerle birlikte işçileri de kapsayan karma bir sınıf tarafından yönetilmesini istiyordu.

    hıristiyanlığın hıristiyanlarca çoktan bırakılmış olan yoksulluk felsefesini, kendi deyimiyle en yoksul ve en kalabalık sınıfın kalkınmasına uyguluyor ve bunun yeni hıristiyanlıkla mümkün olabileceğini ilerisürüyordu. bu bakımdan saint-simonculuk, idealist sosyalizm ya da ülkücü sosyalizm adlarıyla da anılır. anamalcı müteşebbisin kar'ını haklı buluyor, ancak faiz ve rant'ın birer sömürü olduğunu söylüyordu. üretim araçlarının mülkiyetini kabul etmekte, ancak bunun yetkin ellerde toplanmasını istemekteydi. saint simonculuk akımında izdaşları onun bu düşüncesini doğru bulmayarak üretim araçları üstündeki özel mülkiyeti bütünüyle bir sömürü aracı saymışlardı.

    saint simonculuğa prodüktivizm de denir. çünkü üretim araçları üstünde organizatör otorite saydığı devlet bunları en verimli olanlara dağıtacaktır. saint-simon, böylelikle herkese yeteneğine göre ilkesini önermektedir. verimli üretimden herkes bu üretime katılmasıyla orantılı olan payını alacaktır. enfantin, bazard vb. gibi saint simoncular kimi yerde ustalarını eleştirmişler, kimi yerde de düşçülükte ustalarını kat kat geride bırakmışlardır. saint simoncular (fr. saint simoniens, al. saint simonisten, ing. saint simonians)'ın bu tutumları karşısında
    yaşamının son yıllarında saint-simon'un ben saint simoncu değilim diye bağırdığı söylenir. saint simon'un
    ölümünden sonra 1828 yılında saint simoncular dinsel bir mezhep gibi örgütlenmişler ve dinsel törenler
    düzenleyerek skandallar çıkarmışlardır. saint simon bütün ütopyacılığına rağmen çağını geniş çapta etkilemiş bir
    düşünürdür.

    engels onun için, "büyük fransız devrimi'ni soylular, burjuvalar ve yoksullar arasında geçen bir
    mücadele olarak görmek gerçekten dahiyane bir kavrayıştır. politikanın üretim biliminden başka bir şey olmadığını ve ilerde ekonominin içinde eriyeceğini görmüştü. onda, sonraki toplumcuların ilerisürdükleri düşüncelerin doğrudan doğruya ekonomik olan düşünceler dışında hemen tümünü içinde taşıyan dahiyane bir kavrayış genişliği vardı" der.(orhan hançerlioğlu, düşünce tarihi)
42 entry daha
hesabın var mı? giriş yap