14 entry daha
  • insanlar çekik gözlü olmasa, ortalık da soya ve sarımsak kokmasa, insanın new york'ta dolaştığını sanmasına yol açabilecek şehir. japonya hariç diğer uzakdoğu ülkelerine göre eğitim seviyeleri, özgüvenleri, yaşam standartları çok daha yüksek olan insanların yaşadığı bu şehirde insanlar oldukça yardımsever ve sıcakkanlıdır.

    gördüğüm kadarıyla, yemekleri genel olarak yenir yutulur şeyler değil:
    gittiğim kurumda, öğle yemeği için yemekhanenin olduğu kata inince ağır bir sarımsak kokusu bastırmıştır. ev sahiplerimle tepsilerimizi alıp self servis yemekleri alma faslına geçtiğimizde, koku dayanılmaz hale gelmiştir ve "beni ye" mesajı veren hiçbir şey göze kestirilememiştir. meraklı çocuk misali bu ne, bu ne diye soraraktan birşeyler alınıp masaya geçilir. aç kalmamak için tuzsuz, yağsız ve lapa gibi olduğu bilindiği halde haşlanmış pirinç de alınmıştır.

    kimchi, garip garip baharatlara bulanmadığı sürece aç kalmamak adına yenilebilecek birşey olsa da bir iki ısırıktan sonra mide fesatı geçirmemek için bir kenara bırakılır. pirincin tad bastırıcı özelliğinden yararlanarak yumurta - sebze - baharat karışımı yiyecek tüketilmeye çalışılırken ortaya bir tabak laver gelir. dikdörtgen şeklinde kurutulmuş koyu yeşil renkli yosun tabakalarıdır bunlar. aniden alkışlayacak kadar sevinir masadakiler. ablalardan biri, chopstick değil de parmaklarını kullanıyormuşçasına maharetle bir yaprak alır, arasına pirinç koyup sarma sarar gibi sarar ve "işte böyle yapacaksın" deyip yemeye başlar. ince insanlar oldukları için bir sonraki yaprağı yeme şerefini bana bırakırlar. parmak desteğiyle acemi gelin sarması şeklinde bir yosun dolması hazırlayıp bir ısırık alınır.

    bu an şöyle hayal edilmelidir:

    masadaki 6-7 koreli, gururla karışık, merakla, biraz da beğeneceğinize olan güvenle gözlerini ayırmadan yüzünüze bakmaktadır. oysa siz ağzınıza girmiş şeyin tadı ile tepeden tırnağa bir titreme yaşamışsınızdır ve yalnız olsanız kesinlikle daha önce yedikleriniz de dahil herşeyi püskürtme ihtiyacı duymaktasınızdır. bakışlar güvenden, endişeye doğru döner. dil ve refleksler, "aman ölecezz!" demekte, beyin ise, "ölmezsin, bak bunlar ölmemiş, ayıp oluyo, yut" demektedir. şimdiye dek balık yağı tableti, gripin ve kazayla yuttuğum kocaman gaflik misketim dahil herhangi birşeyi bu kadar zorlanarak yuttuğumu hatırlamıyorum.

    o tad iki gün tüm cabalara rağmen ağızdan gitmez, havaalanında duty free'de laver chocolate diye birşey görünce koşarak dükkandan kaçılır. evde yaprak sarması görmeye bile tahamül edilemez hale gelinir.
132 entry daha
hesabın var mı? giriş yap